Sosyal Medya

Önemli Şahsiyetler

İbni Haldun ve Machiavelli'ye göre ''güç'' kavramı

Bir yanda Arap tarihçi, sosyolog, felsefeci ve devlet adamı olarak tanınan İbni Haldun’un (1332-1406) “Mukaddime” eseri, diğer yanda ise düşünür, devlet adamı, askerî stratejist ve şair olarak tanınan Floransalı Niccolo Machiavelli’nin (1469-1527) “Hükümdar” eseri…



İbn-i Haldun ve Niccolo Machiavelli’nin “Güç” Anlayışı
 
Bu konu üzerinde durulan yeni bir konu değil; önceden de “Mukaddime” ve “Hükümdar” eserlerini inceleyen ve İbn-i Haldun’un sosyal ilişkiler, devlet ve kavimler tarihi üzerine yaptığı okumaları irdeleyen Avrupalı tarihçilerin ve oryantalistlerin konusu olmuştur. Bu kişilerin en önde geleni ise İtalyan oryantalist Stefano Collezio’dur. Ve geçtiğimiz yüzyılın sonlarında İbn-i Haldun ve Machiavelli arasında karşılaştırma yaptığı bir araştırma ortaya koymuştur.
 
Bu araştırmada giriş olarak iki büyük şahsiyet arasındaki en önemli benzerlikler ve farklılıklara değinmiştir ve daha sonrasında İbn-i Haldun’un yeni bir bilimin –Ümran İlmi- öncüsü olduğunu, kendisinin keşfettiği ve temellerini attığını ayrıca belirterek devam etmiştir. Bütün bu gelişmeleri Montesquieu, Giambattis Vico ve Machievelli’den asırlar önce kendi başına gerçekleştirmiştir. Bu Avrupalı felsefeciler tarih bilimi ve eleştirisi, siyaset bilimi üzerine çalışmalar yapıyorlardı. Ortaya bazı doktrinler koymaya başladılar, daha sonra bu alanlardaki ekollerin öncüleri olarak kabul edildiler.
 
Collezio, açık fikirlilikle ve bilinçli bir şekilde İbni- Haldun’un düşüncelerini diğerlerinden ayıran en can alıcı noktaları keşfederek doğudaki kültüre ait geçmiş tabuları yıkıp Halduni düşüncelerin nasıl irdelenmesi gerektiğiyle ilgili yeni bir üslup oluşumunun önünü açmıştır. Ayrıca fikirsel semboller ve kültürlerine ait temel belirtilerden yola çıkarak doğunun insan düşüncesi konusuna ait yaptığı araştırmalara olan katkıları ile ilgili çalışmaların çoğuna önderlik eden “Asabiyet” ruhuna geniş bir bakış yakalamıştır. Collezio’nun bu araştırmasında İbni Haldun düşüncesine karşı takdir gösterdiğini ve ondan sonra gelen aynı alandaki Avrupalı düşünürlerden daha üstün olduğunu ifade ettiğini görüyoruz. Collezio açısından İbn-i Haldun yeni bir ilmin kurucusu ve sahibidir, böylelikle tarih araştırmaları yaparken onun varlığı gerçeklik ve saygı açısından büyük bir önem taşımaktadır.
 
Peki iki ayrı asırda ve iki ayrı medeniyette yaşamış, coğrafi açıdan farklı dinamiklere sahip olan, modern tarih yazımına ve yeni bilimlere öncülük etmiş düşünürler olmalarına rağmen aralarında aynı noktada kesişen yaklaşımlar nasıl ortaya çıktı?
 
Öncelikle yönetim ve otorite kaynaklarına olan yaklaşımlarını ele aldığımızda İbn-i Haldun devlet içi güç ilişkilerine “Mukaddime” adlı eserinde “Asabiyet” teorisi olarak yer vermiştir. Machiavelli ise “Hükümdar” eserinde bu durumu “Virtu” olarak ele alır. Bu kavramlara ve aralarındaki kesişmelere değineceğiz.
 
Asabiyet Teorisi
 
Kelime anlamı itibariyle “korumak, kazanmak, harekete geçirmek ve faaliyette bulunmak” gibi çağrışımlar yapan asabiyet kavramı, Kuzey Afrika coğrafyasındaki kabileci dayanışmayı karakterize eder (Öztürk, 2008: 187; Hassan, 1998: 231). Toplumun birlik içerisinde olması onu başka toplumlara karşı üstün kılar. Dahası asabiyet güçlenip farklılıklar azaldığında devlet sağlamlaşır. Bu hatırlatma bağlamında asabiyetle mülk arasında kopmaz nitelikte bağlar vardır (Haldun, 1997a: 378; El Husri, 2001: 202, 205, 211). Bahsi geçen bağlar önemli ölçüde birlik içerisinde olma arzusuyla hükmetme arzusu arasındaki illiyet bağı nedeniyle söz konusu olmaktadır.
 
İbn-i Haldun insanların doğaları gereği zalim ve kötü olduğunu düşünür. Devlet yoldan çıkmaya eğilimli insanları barış içerisinde bir arada tutan ve özünde iyi olan bir yapıdır. Bu nedenle Haldun için asabiyetle başlayıp mülkle sonuçlanan süreç her bir toplum için olumlu bir deneyimi karakterize eder (Kurtoğlu, 2006: 43). İrade meselesine değinildiğinde ise “Machiavelli’nin Virtu’suyla Haldun’un Asabiyet teorisi arasındaki temel benzerlik iradeye, cesarete, dürüstlüğe ve eyleme yapılan vurgudur.” denilebilir. Son olarak İbn-i Haldun siyasetin dinden bağımsız doğasına güçlü bir şekilde dikkat çeker.
 
“Virtu”
 
Machiavelli için “virtu”, ayakta kalmaya çalışan, zorluklardan yılmayan, kadere edilgen bir şekilde boyun eğmeyen bir iradenin en genel ifadesidir (Zelyut, 2012: 53, 57). Hayatta kalabilmek ve amaçlarına ulaşabilmek için sürekli bir şekilde kendi gücünü yenileme zorunluluğu “virtu”nun temelidir. Virtu savaşçı bir ahlakın erdemidir. Bu erdem Roma-Machiavelli düşünüşü içerisinde aynı zamanda devlet kurma ve politika yapmanın özsel koşullarını karakterize eder. Kişinin başarıya ulaşmasıyla devletin büyüklüğe ulaşması benzer davranış kodlarını gerektirir (Skinner, 2004: 57-61). Machiavelli, virtu’yu Haldun’daki asabiyete benzer bir içerikle kullanır. Floransa gibi örnekler bakımından bir yerde asabiyetin olmamasıyla virtu’nun olmaması aynı anlama gelir (King, 2011: 132; Shumer, 1979: 8).
 
Sonuç
 
Machiavelli insan doğasını tasvir ederken realist bir dil kullanır. Ele geçirme, daha fazlasını isteme, rekabet ve savaş kaçınılmazdır (Machiavelli, 1999: 70-2; Machiavelli, 2009: 140, 216). Bu bakış açısına göre insan kötüdür. Tabii insanın kötülüğü Machiavelli için ne günahkarlık anlamına gelir ne de kınanası bir şeydir.
 
Sonuç olarak İbn-i Haldun “Asabiyet”, Machiavelli ise “Virtu” kavramları aracılığıyla kader karşısında fail konumunda olan, bir anlamda kendi tarihini kendisi yazan insana ve topluma atıfta bulunur. Ortak iyiye ulaşmak ise devlet ve devlet içi kurumların irade birliğini sağlamasıyla gerçekleşir.
 
 
Kaynak: Tesa derneği
 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.