Sosyal Medya

Yasin Aktay: İdlib'de terörle mücadele adıyla soykırım

Rejimin zulmü ve gaddarlığı açık bir gerçek olduğuna göre ona isyan da bir haktır ve bu hakkı kullanıyor olmaktan dolayı kimse suçlanamaz. Bilakis ilk etapta suçlanması gereken devlet imkanlarını kendi savunmasız vatandaşlarına karşı bir kıyım aygıtı olarak kullanan rejimdir.



Suriye rejim güçlerinin Türkiye’nin askerlerine saldırması ve 8 askeri ÅŸehit etmesi, neresinden bakarsanız Suriye meselesinde bütün kartların yeniden dağıtılmasını saÄŸlayacak bir kırılma anıdır. Åžehit edilen Türk askerleri Astana ve Soçi süreçlerinde Türkiye, Ä°ran, Rusya ve Rejim arasında kararlaÅŸtırılmış, Ä°dlib’deki çatışmasızlık alanlarındaki gözlem noktalarını takviye etmeye çalışıyordu. Yani rejim güçleri ve Rusya bir süredir Ä°dlib’de zaten bu mutabakatı ihlal etmeyi yeni bir kazanım haline getirmiÅŸ, Türkiye’nin gözlem noktalarının iÅŸlevini kadük hale getirmeye çalışıyordu.
 
Türkiye ise bu emrivakiyi, oldu bittiye getirerek mutabakatı kadük hale getirme çabasını görüyor ve itiraz ediyordu.
 
Açıkçası Rejim güçlerinin Ä°dlib’e Rus güçleri eÅŸliÄŸinde, desteÄŸinde ve himayesinde bir süredir düzenledikleri saldırılar her ÅŸeyden önce Astana ve Soçi’de bir süredir yürütülmekte olan bütün diplomatik çabaları yok sayan, onları açıkça ihlal eden küstahça giriÅŸimlerdi.
 
Türkiye aslında bir çok alanda olduÄŸu gibi Suriye’de de hem Rusya’ya hem Ä°ran’a hem de Suriye rejimine siyasi çözüme ÅŸans tanıyan politikasını sonuna kadar takip etti. Suriye’de kendi halkından 12 milyon insanın içeriye veya dışarıya göç etmesine yol açan mücrim, katliamcı bir rejim var. Bu rejimin kendi muhalifleriyle baÅŸ etmek için bildiÄŸi tek yol katletmek ve tehcir etmek, evlerini baÅŸlarına yıkmak. Bu dünyada yeri olmaması gereken bu suçlu rejim maalesef hala Rusya ve Ä°ran’ın açık desteÄŸiyle ayakta kalabilmektedir.
 
Aslına bakarsanız Suriye’de yaÅŸanmakta olan yüzyılın insanlık dramının baÅŸ sorumluları Rusya ve Ä°ran olduÄŸu halde Türkiye bunlarla Suriye’de kanı durdurmak adına Astana ve Soçi’de masaya oturarak bir arayışa girdi. Bu arayışın yeni bir ittifak, yeni bir uluslararası eksen olduÄŸu yönünde kimilerinde çok acil bir beklenti oluÅŸtu. Oysa Türkiye’nin genel olarak olduÄŸu gibi bu konuda da temel önceliÄŸi meselenin insani yanıydı.
 
Suriye halkı Esad’dan çok ÅŸey istemedi, sadece insanca yaÅŸamak istedi. Bunu kendi halkına çok gören Esat, bu kadarlık bir talepte bulunanları bile soykırıma tabi tutmaya çalıştı. Bu zulmün eseri ortada: Yerinden yurdundan edilmiÅŸ 12 milyon insan, bir milyon kurban, milyonlarca yaralı, tutuklu ve kayıp.
 
Türkiye’nin bu uygulamalara karşı tavrı çok net oldu ama bundan dolayı suçlandı. Suriye’deki çatışmalara taraf olmakla suçlandı. Oysa Türkiye’nin taraf olduÄŸu sadece insanlıktı.
 
Türkiye’ye bu saatte bile eli kanlı Esat’la anlaÅŸmayı tavsiye edenlere sadece Astana sürecinden beri Ä°dlib’de yaÅŸananlar ders olmuyorsa, kalpler mühürlenmiÅŸ, közler kararmıştır.
 
Türkiye aslında Astana sürecinde en açık ÅŸekilde rejimi himaye eden Rusya ve Ä°ran’a Suriye’yi zapt ederek muhalefetle daha siyasi bir çözüm noktasına getirmekte anlaÅŸtı. YaÅŸanan onca katliam ve savaÅŸ karşısında Suriye’de muhalefetin artık tartışılamayacak bir hak olduÄŸu ve rejime isyan edenlerin terörist sayılamayacağı noktasında da uzlaşıldı. Rejimin zulmü ve gaddarlığı açık bir gerçek olduÄŸuna göre ona isyan da bir haktır ve bu hakkı kullanıyor olmaktan dolayı kimse suçlanamaz. Bilakis ilk etapta suçlanması gereken devlet imkanlarını kendi savunmasız vatandaÅŸlarına karşı bir kıyım aygıtı olarak kullanan rejimdir.
 
Zaten bir ülkeden bu kadar kitlesel bir göç varsa, göç edenler o rejimin meÅŸruiyetini de haklılığını da beraberlerinde alır götürürler. Bugün Suriye dışındaki en az 8 milyon Suriyeli ülkelerinde bir devletin deÄŸil, katil, terörist bir yapının olduÄŸuna ÅŸahitlik ediyorlar.
 
Rusya ve rejim Ä°dlib’deki saldırılarını terörist faaliyetlerin olduÄŸu bahanesine sarılarak yapıyorlardı ama bu arada okullar, hastaneler, fırınlar havadan bombalanıyor ve siviller ölüyordu. Bu saldırılar yüzünden en az bir milyon insan bu bölgeden Türkiye sınırına göç etmek zorunda kalıyor. GidiÅŸat böyle devam ettiÄŸinde Ä°dlib de Suriye’nin diÄŸer bölgeleri gibi tamamen insansızlaÅŸtırılarak ele geçirilmiÅŸ olacak, ama buradan süpürülen insanlar Türkiye’nin sorumluluÄŸuna yüklenmiÅŸ olacak.
 
Terörle mücadelenin bir sivil halkın tamamına karşı bir soykırıma dönüÅŸtürülmesi baÅŸlıbaşına bir insanlık suçu, Türkiye ile anlaÅŸmaların ihlal edilmiÅŸ olması ise ayrı bir suç.
 
Öyle anlaşılıyor ki, Rusya için insan yoktur, basitçe nefes alan makinalar vardır. Bir bölgede hakimiyet saÄŸlamak için insanların ölmesi, göç etmesi, bunlardan kaynaklanan korkunç dramların hiçbir önemi yoktur. O ürkütücü soÄŸukkanlılığın insanlık için ne kadar tehlikeli bir hal aldığı görülüyor. Kontrolü saÄŸlamak için fazla zamanı ve uÄŸraÅŸacak hali yok. Karşısında binlerce insanın ortasında gizlenmiÅŸ bir muhalif varsa onu yok etmek için gerekirse o binlerce kiÅŸiyi de yok edebilir. Suriye’de kontrolü saÄŸlamak için kaç yüz bin insan öldürmek gerekirse onu yapmaya azmetmiÅŸ.
 
Ancak kendi ölçülerine göre terörist dedikleri muhalifleriyle mücadele etmek için baÅŸvurdukları insanlık dışı uygulamaların faturasını sivil halk ve Türkiye ödüyor. Kendileri hiçbir bedel ödemiyor.
 
Türkiye’nin sınırlarına dayanmış olan bir milyon sivil, çoluk çocuk insanın görüntüleri ortada bir terörle mücadelenin deÄŸil, vahÅŸi bir soykırımın olduÄŸunun delilidir.
 
Türkiye buna daha fazla seyirci kalamazdı. Kalmayacak da. Süre çalışmaya baÅŸladı.
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.