Sosyal Medya

Abdurrahman Dilipak: Bu gidiş nereye varır?

İnsan çok zayıf, kibre kapılınca Rablik bile tasladığına bakmayın. Çabuk umuda kapılıp, çabuk umutsuzluğa düşüyoruz. Korkuveriyoruz. Doğru olan ise korku ile umud arasında bir yerde durmak.



Her ÅŸey geçici, insan, fikir, tarih, devletler.. Baki olan sadece Allah’tır!
 
Biz aklımızın sınırlarını aÅŸan bir geniÅŸlik içinde, sadece 20 km’lik bir oksijen balonu içinde yüzen akvaryum balıklarına benziyoruz. Orada da rahat durmuyor, hem kendimize, hem çevreye verdiÄŸimiz zarar yetmiyormuÅŸ gibi, bir de Allah’a savaÅŸ açmaya kalkıyoruz.. Bu minicik akvaryuma ne kadar çok sınırlar çizdik ve kendimizi ne kadar önemsiyoruz..
 
Ä°nsanlar gidiÅŸattan kaygılı. Ä°nsan insanın kurdu oldu. Ä°nsan insandan korkuyor. Akvaryuma ne kadar çok silah doldurduk. Hani “öldürmeyecektik”.. Ekinleri talan ettiÄŸimiz, hayvanları öldürdüÄŸümüz yetmiyormuÅŸ gibi insanoÄŸlu kendi dışındaki herkesle kavgalı ve onlara karşı ve onları yok etmek için planlar yapıyor. Ulus devletler ulus devletlere karşı, devletler devletlere karşı bloklar oluÅŸturuyor. Devletler kendi içlerinde dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi, vicdani kanaat farklılıklarına dayalı kamplaÅŸmış, adeta birbirleri ile savaşıyorlar. 15 Temmuz’da ne oldu?. Darbelerde yaÅŸananlar neydi. Bölgemizde yaÅŸananlar. Din, dil, tarih, coÄŸrafya, gelenek her ÅŸeyleri bir olan o kadar Arap devleti niye birlik olamazlar!? Bunu engelleyen sebebler ve sonuç! Utanç verici bir durum.
 
Ve insanoÄŸlu kana doymuyor.  Buyurun günümüze gelelim. Siyasilerin bitip tükenmek bilmeyen ağız dalaÅŸları.. Troller, rüÅŸvet, torpil, mikro milliyetçi yaklaşımlar. Eskiden “Kayseriliyim” deyince, ÅŸaka yollu “övünmek gibi olmasın ama” derlerdi. Åžimdi Rizeli, Trabzonlu deyince toplum geriliyor. Tarikat, cemaat deyince de. Kim nereyi ele geçirirse baÅŸkasına bütün kapıları kapatıyorlar sanki. Hani adil ÅŸahidler olacaktık!. Müteahhidlik, mücahidliÄŸin karşıtı bir kavram haline geldi. Bunun ne dünyaya, ne de ahirete faydası var. Bu mallar ve makamlar geldiÄŸi gibi gider. Çocuklarına servet deÄŸil, yoksulluk bırakacak onlar. Servetlerini bu anlayışla sürdürenlere gelince onlar günah ve kefaretlerini büyütmektedirler. Her ÅŸeyin bir sonu var ve her ÅŸeyin sonunda yapıp yapmadıklarımızın, söyleyip söylemediklerimizin hesabının sorulacağı bir gün var. Vay o güne kadar kendilerine fırsat verilenlere.. Åžeytan onların ilki ve sonuncusudur. Kim onun peÅŸinde ne kadar süre giderse azab o kadar büyük ulaşır ona. Onların soyu ateÅŸ ehli olurlar. KurtuluÅŸa erenlerin nebilere ve resullere yakınlıkları gibi, batıla sapıp, haksız mal edinenler, haksız makam sahibi olanlar, kibirle yürüyenler, rüÅŸvet ve torpile bulaÅŸanlar, fahÅŸaya sapanlar da velileri olan Åžeytana o kadar yakın olurlar.
 
Onlar bilsinler ki, “kem alat ile kemalat olmaz”. “Haram mal ve makamla hayır da olmaz”. Haram mal ise saÄŸlık ve saadet de olmaz. Onların kıldıkları namaz, tuttukları oruç, verdikleri zekat, hacları ve kurbanları da onları kurtarmaya yetmez. Annenin çocuklarından kaçtığı günde hiçbir yardımcı da bulamazlar. Bugün o gün için herkesi kurtaracaklarını söyleyenler, kendilerini bile kurtaramazlar. Onlar dünya malı ve menfaati karşılığında hem kendilerini, hem de insanları kandırmaktadırlar. Onlar az bir ücret karşılığında din satmakta, insanları Allah’la aldatmaktadırlar.
 
Hal böyle iken ve gidiÅŸat bu iken bu olmakta olanlara bir anlam vermek zor. “Verilen sözler tutulmalı” diyeceÄŸim ama, geç kalındı sanki. Yine de kendi nefislerinin üzerindeki manevi baskıyı azaltmak için “söz verdinizse sözünüzde durmalısınız. Ne bakanlıklarda bir deÄŸiÅŸiklik oldu ne müÅŸavirliklerde. Ne üst bürokraside. Ne parti teÅŸkilat ve üst yönetiminde. Ä°nsanlar yoruldu. Aynı durum CHP için de sözkonusu. Siyaset pazarında hemen herkes ErdoÄŸan, KılıçdaroÄŸlu ve Bahçeli sonrasını konuÅŸuyor. 
 
BeÅŸtepe’de politika kurulları olacaktı, politika kurullarından ses yok. Hani bunlar toplumun nabzını tutacaktı!. Bir sürü kurul var. Sonuç ortada. Kocakarı “minare eÄŸri” diyorsa, Sinan minareyi düzeltir.
 
Siyaset ahlakı yerde sürünüyor. AK Parti aÄŸzı ile kuÅŸ tutsa, bir CHP’li buna “evet” demez. Bir CHP’li de doÄŸru bir ÅŸey söylese bir AK Partili buna destek vermez, veremez. UzlaÅŸtıkları konular “Ä°stanbul sözleÅŸmesi”, CEDAW gibi konular. Siyaset bizim geleneÄŸimizde “Maslahat” yani sulhetme sanatı olarak bilinir, ama manzara ortada. Ne sulhu! Kavga sebebi. Yalan, iftira, tehdit.. Kimle sulh? Önce Hak ile sonra halk ile. Akılla vijdanı barıştıracaksın iÅŸe baÅŸlarken ki, insan insanla barışsın ve sonra insan tabiatla barışsın ki, bu 3 barış insanı Allah’la barışa götürsün. DeÄŸilse siyasetçi Allah’la savaÅŸtadır! Onlar bilsinler ki “La galiba illallah!”
 
Diyorlar ki, “artık kabine deÄŸiÅŸikliÄŸini yazmıyorsun.” Niye yazayım ki! Yine bir dedikodu dolaşıyor, sınırlı bir deÄŸiÅŸiklik olacakmış, bazı bakanlar da yer deÄŸiÅŸtirecekmiÅŸ. Geç kalındı, geç! Hem de çok geç. Korkulan ÅŸu: Ya gelen gideni aratırsa! Tabanda mutlaka deÄŸiÅŸmesi gereken isimler var. Onlar deÄŸiÅŸmezse, diÄŸerlerinin tümü deÄŸiÅŸse yine halkın beklentisi karşılanmış olmaz. Bütün siyasi partilerin genel baÅŸkanları için söylüyorum: Halk eski taahhütler yerine gelmeyince yeni taahhütlere artık itibar etmiyor. Siyaset halk nezdinde “yalan söyleme sanatı”na döndü. Siyasetçi bindiÄŸi dalı kesmeye devam ediyor. Siyaset, itibar ve irtifa kaybederken kim kime nasıl itibar kazandırır ve irtifa saÄŸlatabilir ki! Siyasetçi “kendisi himmete muhtaç bir dede” haline geldi. “Nerde ki gayrıya himmet ede”.. Cemaat, Media, STK, Adalet, Ä°lim, hepsinin suyunu çıkardık. Ölü yüzü pudralar gibi, sayılar üzerinden “Tekasür” yapıyoruz. Böyle deÄŸil diyorsanız, bunu halkın anladığı dilden, anladığı ÅŸekilde anlatacaksınız. Bu medianın dili bu deÄŸil. Kendi anlatmak istediÄŸinin dışında bir algıyı ihanetle suçlayan bir akılla bu sorunu çözemeyiz. Siyasetçinin söylediÄŸi sözün anlamı, onu dinleyenlerin anladığı kadardır. Onların zihinlerinde ÅŸöyle ya da böyle oluÅŸmuÅŸ “suali mukadderlere efradına cami aÄŸyarına mani” bir ÅŸekilde cevap vermezseniz sorun, sözü dinleyende deÄŸil, söyleyendedir.
 
Siyaset vekalet müessesesidir. Medyanın kullandığı buyurgan dil keskin sirke misali kendi tabanına zarar veriyor. CHP’si, AK Partisi fark etmez. Siyasetçi de Media’nın bu diline malzeme üretiyor. “Media’nın dili” yaralı bilinçlerde ve gönüllerde “dil yaresi” oluÅŸturuyor. Malum Media’nın fikri sefaleti ortada. Ekonomik ve Politik “tartışma” (!) programları trollerin ÅŸakÅŸakçılık yaptığı yandaÅŸ “Ahbab çavuÅŸlar”ın “al gülüm-ver gülüm” muhabbetine döndü. Kendi içlerinde bile bir renklilik taşımayan bu kiÅŸiler siyasi makyaj yapmaktan, toplum mühendisliÄŸi yapmaktan, politik misyonerlik yapmaktan baÅŸka ne iÅŸ yapıyorlar.
 
Ä°mamı Birgivi’ye göre; Akrabalık geriye doÄŸru 7 nesildir. Bu 7 nesilde hem anne hem baba tarafından tam 254 anne ve baba vardır. Bunların hepsinin ahlâkı, özü, nüvesi, karakteri, zerreler seviyesinde de olsa, nesilden nesile, az veya çok süzülerek bizlere kadar gelir. Bizim nefsimizin ahlâkının temelini oluÅŸturur, sonra ergenlikle, kiÅŸi bu temeli alıp ya daha iyiye götürür ya da daha kötüye. Zaman, mekan, aile bütün bunlar genetik bir risk ya da imkan oluÅŸturabilir. Bunları görüp bir karar vermemiz gerek.
 
Biz yaÅŸadığımız zamanın, mekanın, havanın, suyun, toprağın ve güneÅŸin çocuÄŸuyuz. AdemoÄŸluyuz. Bir ruhumuz, canımız, nefsimiz, aklımız var. Çevremizde Melekler, cinler ve Åžeytanlar var. Kalabalık bir topluluÄŸumuz. Bu etki alanlarından etkilenir, geçmiÅŸten tevarüs ederiz bazı ÅŸeyleri. Tarih bilmek, gelmiÅŸ-geçmiÅŸ zamanın bize tevarüs eden özellikleri gözden geçirmek için bir fırsattır. Atalarımızdan birinde bir yanlış varsa, oruç tutarak ya da sadaka vererek o yanlışın kendi nefsimizde kefaretini ödeyerek, onu reddettiÄŸimizi ve nefsimizi arındırdığımızı kendi nefsimizde örgütlememiz gerek. Aynı ÅŸekilde bir güzellik varsa geçmiÅŸimizde, ÅŸükretmek için oruç tutmak, o yönde bu manevi mirası tevarüs ettiÄŸimizi göstermek için o hayrı hatırlayarak sadaka vermemiz gerek. Atalarımızla övünmeyi-dövünmeyi bırakalım da, geçmiÅŸimizi, halimizi geleceÄŸimizi bu anlayışla bir gözden geçirelim. Bu iÅŸ geçmiÅŸimiz için, bizim için gelecek nesillerimiz için rahmet vesilesi olacaktır. 
 
Selâm ve dua ile.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.