Sosyal Medya

Süpermen gerçekten gelmeyecek mi?

“Hayatımın en üzücü günlerinden biri, annemin bana Süpermen’in gerçekte var olmadığını söylediği gündü. Çizgi roman okuruydum ve onları çok severdim. Çünkü varoşların en derinlerinde bile, ‘O gelecek, ne zaman bilmiyorum ama hep gelir ve iyi insanları kurtarır’ diye düşünürdünüz.



Dört veya beÅŸinci sınıftaydım bir gün çizgi roman okurken anneme, ‘Anne, Süpermen yukarıda mıdır?’ diye sormuÅŸtum ve annem de, ‘Süpermen gerçek deÄŸil’ demiÅŸti. ‘Ne demek gerçek deÄŸil?’ dedim. ‘Hayır, öyle biri yok’ demiÅŸti. Sonra, Noel Baba gibi gerçek dışı olduÄŸu için aÄŸladığımı sanmıştı. Oysa bizi kurtaracak kadar güçlü hiç kimse gelmeyeceÄŸi için aÄŸlıyordum.”(*)
 
Galiba yukarıdaki replik artık belli bir kuÅŸak için geçerli bir yaÅŸanmışlığı ifade ediyor. Belki kimisi açık açık aÄŸlarken kimisi de içine doÄŸru sessizce aÄŸlıyor ama yaÅŸanılan hayal kırıklıkları o kadar tarifsiz bir noktaya ulaşıyor ki son kertede deÄŸil idealizmin tozu dumanı en ufak bir esintiye bile antipatik bakan insanların sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Dünyada artık bir ÅŸeye inanan, o inanç ile bütün hayatını o amaç uÄŸruna sürükleyen bir insan tipi kalmadı desek hani yeridir. Zaten belki de en çok yarayı o tarz insanlar almış ve çoÄŸunluÄŸu sessizce kendi köÅŸelerine çekilmiÅŸlerdir.
 
Hayat içler dışlar çarpımı gibi bir ÅŸey midir?
 
Belki öyledir, belki deÄŸildir. Ä°çimizden dışımızdakileri çıkarsak ne kalır elimizde? Koca bir umut! Belki de beklenen Süpermen veya Mehdi. Daha yerel oldu. Hepimizin bir kahramana ihtiyaç duyduÄŸu zamanları yaÅŸadık, yaşıyoruz. Bazen bireysel ve toplumsal refleksimizi de belirleyen ana unsur bu kahramana ihtiyaç duyacak yoksunluk duygusu, ümit kesme hali. Sorularına artık makul ve de mantıklı birer cevap bulamayıp, sorulardan da vazgeçmek, endiÅŸeden kesilmek ve olup bitene hayret edemeden sanki donup kalmak. Sanki zamanın bir yerinde her ÅŸeyi dondurmuÅŸ insanların arasında sadece miadını doldurmayı bekleyen insanlar var.
 
Belki her ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirebilecek güzellikte olduÄŸunu düÅŸündüÄŸü araçların o kadar da güzel olduÄŸunu görememek ve beraber yol alınan insanların birer maskeden ibaret olduÄŸunu görmek böylesi bir duruma sebebiyet vermiÅŸ olabilir. Dünyanın birçok yerinde artık her ÅŸeye karşı refleksini, duygusunu ve düÅŸüncesini özellikle umudunu kaybetmiÅŸ insanları görmek asıl yaralayıcı ve üzücü olan. Birbirinin kötü tekrarı senaryoların deÄŸiÅŸmeden her yerde geçer akçe oluÅŸu üzüntünün bir baÅŸka boyutu.
 
Kavramlar ve kelimeler artık bilginin, hikmetin, iyiliÄŸin ve güzelliÄŸin taşıyıcıları deÄŸiller; herkes için ayrı ayrı konumlandırılmış ve herkes için farklı bir anlam içermeyen tek düze bir haldeler ve herkese ihtiyacını hatta ihtiyaç ötesini taşıyan ve her an deÄŸiÅŸebilen bir özelliÄŸe sahipler. Hakikati bir yere konumlandırmadığı gibi güven de telkin etmiyorlar. Çünkü bu algılama biçimi pazara düÅŸmüÅŸ ve herkes iÅŸine geleni iÅŸitiyor duyuyor ve yanında yer alıyor. Bakmadan, görmeden ve de araÅŸtırmadan her ÅŸeye fit oluyoruz. Bu da bölünmüÅŸlüÄŸü kalıcı hale getiriyor. Ortak bir tat, bir doku bırakmıyor. Karşımıza, bölünmüÅŸ zihinler, bölünmüÅŸ hayatlar çıkıyor.
 
Ä°dealizm hızla baÅŸlıyor, hızlı bulaşıyor ve hızla tükeniyor. Ä°dealist insanlar(!) için en büyük problemlerden birisi de çok çabuk ÅŸartlara teslim oluyorlar. Belki buradaki karışıklığın temeli sahte ideal ve dava sahiplerinin –miÅŸ gibi hallerinden kaynaklanıyor. Davalardan çok dava sahipleri var. Herkes bir çeÅŸit yol mülkiyeti iddiasında ama kimse yürümeye talip deÄŸil. Nadir de olsa toplumsal yapı hızla deÄŸiÅŸip dönüÅŸürken arada iyi ve adanmış insanlar, bulunduÄŸu hali sorgulayan ortadaki tuhaflığı gören bireyler ortaya çıkabiliyor. Ä°nsanlar gerçekte yeni bir vaat deÄŸil yeni bir anlayış istiyor. Sistemler, düÅŸünceler, inançlar artık insana yeni bir ivme kazandırmıyor. Oysa insanı insan yapan onu güçlü ve kaim kılan ÅŸey onun endiÅŸeleridir. Ä°çinde yaÅŸanılan zaman insana hiçbir konuda güven vermiyor. Hukuk korumuyor, adalet yerini bulmuyor. Zaman her ÅŸeyi öÄŸütüyor. En çok da insanı öÄŸütüyor.
 
Kimse gelmeyecek, gelen durmayacak ve hayat devam edecek. OlaÄŸan ÅŸüpheliler yine ÅŸüpheli kalacak ve acı veya tatlı yolda kalmaya çalışan insan için doÄŸan her yeni güneÅŸ umudu tazelemeye yetecektir. Yeter ki söylenenin, sabitlenenin dışına çıkmak için aramaktan, ümit etmekten vazgeçmeden ve söylenenin, gösterilenin ötesine geçilebilinsin. Ä°yiyi, güzeli ve faydalı olanı tutup algıdan, korkudan, beklentiden kurtulalım. Bir de araçlar ile amaçları birbirine karıştırmaktan, insanları amaçların gerçekleÅŸmesinin nedeni olarak görmekten ve hiç kimseye hak ettiÄŸi deÄŸerden fazla bir deÄŸer yüklemekten vazgeçelim.
 
Gayret bizden tevfik Allah’tan diyerek, ÅŸairin mısralarına kulak verelim; “Allah’a güven, sa’ye sarıl, hikmete ram ol. / Yol varsa budur, bilmiyorum baÅŸka çıkar yol.” (**) HoÅŸça bakın zatınıza…
 
 
Müellif: Mehmet Biten / Milli Gazete

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.