Sosyal Medya

Rasim Özdenören: Keçeleşmiş zihnin zindanı

Bir şeyleri fetişleştirmeye ya da bir şeylerden nefret etmeye zorlanmış bir zihinle insan dünyayı nasıl görür? Gördüğü dünyayı nasıl algılar? Algıladığı dünya, dünyanın aslî gerçekliği ile ne kadar örtüşür? Bütün bu yalan yanlış algılamalarla her şeyi anladığını sanan birinin hali tüyler ürperticidir!



Kimse algıladığından daha fazlasını anlayamaz. Anlayabilmesi için zihninin açık olması gerekir. Ve de dünyaya açık olması…
 
Dünyaya açık olmak çarşıya inebilmektir. Çarşıya inmek çevreyle, insanla iliÅŸki kurma demek… Dışa, dışarıya açık olma demek… Sait Faik, bir öyküsünde “Çarşıya Ä°nemem” diyordu. Üstelik bunun sebebini açıklamayı da baÅŸaramıyordu. Önüne koyduÄŸu çeÅŸit çeÅŸit nedenlerin hiç biri, kahramanımızın çarşıya niçin inemediÄŸini açıklamaya yetmiyordu. Çünkü onun çarşıya inememesi, ne esnafa borcundan kaynaklanıyor, ne buna benzer baÅŸka bir sebebe dayanıyordu. O yalnızca çarşıya inemediÄŸini biliyordu, o kadar. Bunun altında yatan temel sebep belki de, kahramanımızın artık dünyaya ilgisizliÄŸiydi: dünyaya ilgi duyma hevesini, keyfini, ÅŸevkini ve daha önemlisi ihtiyacını yitirmiÅŸ olmasıydı.
 
Dünyaya ilgi duymakla dünya malına göz dikmeyi, onun ardına düÅŸmeyi kastetmiyorum. Dünya ilgisi, çarşıya çıkabilmeyi istiyor bizden. AlışveriÅŸ yapmayı, bir kitap almayı, aldığı kitabın sayfalarını çevirivermeyi, minicik devinimleri, gülümsemeyi, insanlara anlayış göstermeyi, bunları istiyor...
 
Ama dünyamızda öyle ÅŸartların baskısı altında bulunanlar var ki, bu minicik devinimlerden, bu ayrıntı gibi duran sevecenliklerden habersiz yaÅŸar… Onlar, kendilerine biçilen sınırlı bir mekânın duvarları arasına sıkışmak zorunda kalmıştır. Onların ne yumurtanın fiyatıyla ilgilenmeye, ne kendiliÄŸinden bir gazete alıp okumaya, ne sokakta karşılaÅŸtığı birine “Merhaba!” demeye yüreÄŸi yeter. Onların herhangi bir ÅŸeyi kendiliÄŸinden keÅŸfetme melekesi dumura uÄŸramıştır. Zihin cesetleÅŸmiÅŸ, keçeleÅŸmiÅŸtir. Onlar yıkanmış bir beyinle algılamak zorunda bulunurlar dünyayı. Yıkanmış, ama arınmış deÄŸil…
 
Bir ÅŸeyleri fetiÅŸleÅŸtirmeye ya da bir ÅŸeylerden nefret etmeye zorlanmış bir zihinle insan dünyayı nasıl görür? GördüÄŸü dünyayı nasıl algılar? Algıladığı dünya, dünyanın aslî gerçekliÄŸi ile ne kadar örtüÅŸür? Bütün bu yalan yanlış algılamalarla her ÅŸeyi anladığını sanan birinin hali tüyler ürperticidir!
 
Böyle birinin kendi durumunu olduÄŸu gibi algılayabilmesi de yazık ki imkân dâhilinde deÄŸildir. Onun kendiliÄŸinden bir ÅŸeyi algılaması beklenmiyor. KendiliÄŸinden bir ÅŸeyi algılama imkânından mahrum bulunana, yani kendi kendine yardım edemeyene dışardan yarım edebilmenin imkânı da kalmaz. Ama gene de onlar kendi hallerine bırakılmamak gerekiyor. Acımayla da olsa…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.