Sosyal Medya

Bir Meriç olabilmek

Cemil Meriç, yirminci yüzyılın yetiştirdiği eşine ender rastlanan mütefekkirlerden. ‘‘Okumak’’ denildiğindeyse benim aklıma ilk gelenlerden. Hayatının ileriki safhalarını sahip olduğu okuma aşkının neticesinde kör olarak devam ettirdiği hâlde mütemadiyen kendini yetiştiren, gözleri göremese de sevenlerinin yardımı sayesinde dinleyerek de olsa bir nevi okuma faaliyetini ömrü boyunca devam ettiren bir isim.



Kütüphanede 16 ciltlik ‘‘Büyük Larousse’’ sözlüÄŸüne rastlamasının ardından görevli kiÅŸiye heyecanla: Kütüphane yansa da bunları muhakkak koruyunuz! diyecek kadar bilgiye aç bir kiÅŸi[1].
 
Günümüzdeyse bırakalım bilgiye aç olan kiÅŸiyi, ikra yani oku diye baÅŸlayan Kuran-ı Kerim’e inanan nüfusun %96,1 ile %99,8 arasında deÄŸiÅŸtiÄŸi ülkemizdeyse sürekli kitap okuyan kiÅŸi sayısı nüfusun %0.01’ini teÅŸekkül etmektedir. Acaba okuyan bu kesim gerçekten okumanın hakkını verebiliyor mu? Çünkü okumak, kiÅŸide yeni pencerelerin açılmasını saÄŸlayan, dumanı üstünde, kiÅŸiye özgül fikirlerin üretildiÄŸi, beyin anatomisinde kendine has yeri olan bir fabrikadır. Bu fabrikanın, bir kopya atölyesi arasındaki farksa, iyi ve zayıf okuyucuyu oluÅŸturuyor. Ä°yi okuyucuyu belirginleÅŸtirense, oluÅŸan özgül fikirler sayesinde beyninde oluÅŸan sinaptik baÄŸlantılarla anlaşılmıştır. Yapılan araÅŸtırmaların sonucunda da iyi ve zayıf okuyucu arasında duyusal, motor aktivite gibi yönlerden ciddi farkların oluÅŸtuÄŸu gözlemlenmiÅŸtir.[2] Maalesef ki en çok satılan eserleri incelediÄŸimizde kiÅŸide sinaptik baÄŸlantıların oluÅŸumunu artıran, fabrikanın çalışmasını hızlandıran dil, bilgi, felsefe gibi niteliklerden yoksun eserlerin çoÄŸunluÄŸu dikkatimizi çekiyor. Hâl böyle olunca da, entelektüel birikim oluÅŸturması beklenen okuma eyleminin de sekteye uÄŸradığı görülüyor.
 
Entelektüel birikiminin oluÅŸmamasına sebep olan engellerden birisi de yıkılmaz tabularımız. Önemli mütefekkirlerimize olan saygımızdan mıdır bilemiyorum, onların sahip olduÄŸu düÅŸünceler çoÄŸumuz için adeta yıkılmaz tabu niteliÄŸindedir. Böylece kiÅŸinin kula kul olduÄŸunu bir kenara bırakalım, bu tabuların etrafımızı bir çit gibi sardığı müddetçe hiçbir zaman fikir üretemeyiz çünkü bir fikrin oluÅŸması için öncelikle özgür bir zihin gerekmektedir. Bu çitlerin etrafımızı sarmasının menfî bir etkisiyse yürüyen onlarca kütüphaneyi oluÅŸturmasıdır. Nitekim Peyami Safa’nın belirttiÄŸi gibi ‘‘DüÅŸünceniz kendinize mahsus deÄŸilse cihanÅŸümul zekâya ne ilâve edebilirsiniz? Dostumuz kitap bizi maymuna ve papaÄŸana döndürmeÄŸe muvaffak olmamak ÅŸartı ile zararsızdır.’’[3] KiÅŸinin okuduklarını tekrarlayan papaÄŸana dönüÅŸtüÄŸü bu durum, hem trajikomik hem de bu kiÅŸilere entelektüel kavramının yüklenmesinden dolayı, entelektüel kavramının tekrardan düÅŸünülmesini gerektirmektedir.
 
Hâlbuki entelektüel, sahip olduÄŸu bilgi açlığı neticesinde bir milleti içinde bulunduÄŸu maÄŸaradan aydınlığa çıkarması beklenen kiÅŸidir. Aydınlığaysa kitapla, gerçek mânâda okumayla çıkartabilen kiÅŸidir. Kitapla arasında olması gereken baÄŸ ise sonu bitmeyen, karşılığı âtide görülebilecek olan sevgidir. Sahip olduÄŸu bilgi açlığıysa tüm fikirlerin, izmlerin üstünde olmalıdır. Bizdeyse entelektüel denen ÅŸahıslara ve gelecekte entelektüel olması beklenen gençlere bulaÅŸmış olan, Fransızca karanlık mânâsına gelen obskucurite kelimesinden türetilmiÅŸ olan Obskürantizm[4] hastalığı bizi maÄŸaranın derinliklerine götürmektedir. Bu hastalıktan dolayı gençler, iyi-kötü kitap ayrımını kitabın diline, bilgisine, felsefesine göre yapması gerekirken kitabın neÅŸredildiÄŸi yayın evine, (yayınevi tercümesi gibi dil özelliÄŸine göre deÄŸil yayınevinin sahip olduÄŸu fikirden dolayı) yazarın sahip olduÄŸu görüÅŸe, inanca göre yapmaktadır. Bu hastalık sayesinde, Katolik kilisesi bilgiyi kendi elinde tutmuÅŸ ve Batı’nın geliÅŸimini engellemiÅŸtir. Uzun zaman önce DoÄŸu’ya bulaÅŸmış olan, henüz tedavisi edilemeyen bu hastalığın neticesinde DoÄŸu kaybolduÄŸu maÄŸaradan çıkamamıştır. Hâlbuki DoÄŸu’nun da Batı’nın da geliÅŸmesi Obskürantizmin dünyaya teshir etmediÄŸi yıllarda, iki medeniyetin de birbirini okuduÄŸu zamanda olmuÅŸtur.
 
‘‘Kitapsız’’ lığın en büyük küfürlerden biri olarak sayıldığı bir toplumda, kitap dendiÄŸinde önce test kitaplarının akla gelmesi, genç beyinlerin zihinlerinin şıklardan oluÅŸması, dilin dar kalıplar arasında sıkışık bir vaziyette kalması ve bunlar gibi birçok sorunun cevabı, maÄŸaranın derinliklerinden bunca yıldır neden çıkamadığımızın da cevabıdır; Amacı yer altı maÄŸarasına bir parça aydınlık getirmek olan ‘‘kitap’’.
 
 
Müellif: Eyüp Ersegün KAHRAMAN / Kaynak: Ayrıntılar
 
 
Yararlanılan Kaynaklar
 
[1] Babam Cemil Meriç- Ümit Meriç
[2] Okuma Nörobiyolojisi-Hacettepe Üniversitesi
[3] EÄŸitim-Gençlik-Üniversite- Peyami Safa
[4] Bu Ülke-Cemil Meriç

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.