Sosyal Medya

Irak'ta Yeni kuşakların bağımsızlık ve eşitlik talebi ne kadar duyuluyor?

Iraklılar, bir dış gücün himayesinde, halktan yalıtılmış bir şekilde, “yeşil bölgede” yürütülen siyasetin uygulayıcılarını, "vatan", "onur", "eşitlik" ve "bağımsızlık" gibi kavramların garantörleri olarak görmüyor.



Irak’ta hükümetin ve bütün yönetici elitin istifasını talep eden ve yaklaşık iki buçuk aydır devam eden, yaklaşık 500 protestocunun hayatını kaybettiği sokak protestolarının ilk somut kazanımı, bilindiği üzere Başbakan Adil Abdülmehdi’nin 30 Kasım’da gelen istifası olmuştu.

Ülkedeki siyasi elite duyulan güvensizlik had safhada ve ne Abdülmehdi’nin istifası ne de mevcut siyasetçilerin reform çağrıları protesto gösterilerini durdurabildi. Zira Iraklı protestocular, gösterilerin ilk aşamasında sıklıkla dile getirdikleri ekonomik durumla ve devletin sosyal yaşamdaki yetersizlikleriyle alakalı sorunlarının yanı sıra, gösterilerin halihazırdaki evresinde "vatan", "onur", "eşitlik" ve "bağımsızlık" gibi kavramlar üzerinde daha çok duruyorlar. Başka bir deyişle, göstericilerin söyleminde sübut bulduğu şekliyle, bir dış gücün himayesinde, halktan yalıtılmış bir şekilde, “yeşil bölgede” yürütülen siyaset ve bu siyasetin uygulayıcıları, bahsedilen kavramların iktidar mecrasındaki garantörleri olarak görülmüyor. Göstericilerin söyleminde, Irak siyasetine etki eden "dış güç" ise İran; göstericiler İran’ın Irak üzerinde artan nüfuzunu eleştiriyor. Bunun yanında Irak’ı dış müdahaleden azade kılma, ülke onurunu yeniden tesis etme ve eşit yaşam talebi, artık yalnızca Iraklı gençler tarafından değil, aynı zamanda öğrenciler, akademisyenler ve en önemlisi Iraklı kadınlar tarafından da protesto gösterileri süresince sokaklarda dile getiriliyor.

Protestolarda artan İran karşıtlığı
 
Irak ve Lübnan'daki gösterilerin temel olarak mevcut siyasi güç paylaşım sistemini hedef aldığı ve gösterilerin başından beri bu sistemin hamilerinin topluca siyasi arenadan çekilmesi gerektiği söylemini benimsediği biliniyor. Özellikle Irak ölçeğinde, İran’ın mevcut statükoyu ısrarla desteklemesi, Iraklı protestocuların şikâyet ettiği düzenin en bariz koruyucusu olarak İran’ı kodlamasına sebep olmuş görünüyor. Diğer bir deyişle, İran Irak’ta mezhepsel güç paylaşımına dayanan sisteme sahip çıktıkça, protestoları komplo olarak tanımladıkça ve kısacası Irak iç siyasetine müdahil oldukça, protestocular arasında İran karşıtlığı artıyor. Bu karşıtlığın pratikteki yansımaları ise billboardlardan indirilen İran Devrim Rehberi Ali Hamaney’in posterleri, İran karşıtı sloganlar, sokak duvarlarına çizilen İran karşıtı grafitiler, Necef’te bulunan İmam Humeyni caddesinin isminin göstericilerce “Ekim Devrimi Şehitleri Caddesi” olarak değiştirilmesi ve Kerbela’da ve Necef’teki İran konsolosluklarının üç kere ateşe verilmesi şeklinde ortaya çıkmış durumda.
 
Buna ek olarak, İran yanlısı Iraklı milis gruplarına ve liderlerine yönelik antipati de protestocular arasında oldukça yaygın. Asaib Ehli'l-Hak gibi İran ile müttefik sair siyasi-milis hareketleri aleyhine atılan sloganların dozu gittikçe artırıyor. Özellikle İran’ın kadim müttefiki olan ve 2003 yılında düzenlenen bir bombalı saldırıda hayatını kaybeden Muhammed Bakır El-Hekim’in türbesinin dahi protestocular tarafından ateşe verilmek istenmesi, bu dozun pratikteki en çarpıcı örneği olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, devam eden gösterilere karşı İran ve Iraklı müttefiklerinin saha ve kitle iletişim araçları üzerinden takındığı ortak negatif ve güvenlikçi tutum ve ötesinde statükonun devamının yanında yer almaları, göstericilerin bu iki cenahı özdeşleştirmesine ve onları hem retorikte hem de sokakta hedef almasını beraberinde getirmiş görünüyor.
 
 
Gençlerin ve kadınların protestolara artan katılımı neyi hedefliyor?
 
Hem Lübnan'da hem de Irak’ta devam eden gösterilerde protestocuların büyük çoğunluğunun genç kitleler olduğu biliniyor. Özellikle Irak’taki göstericilerin birçoğu, 2003'teki ABD işgalinden önceki dönemi hatırlamayan, başka bir deyişle mevcut siyasilerin kitleleri mobilize etmek için kullandığı dönem mukayeseleri retoriğinden etkilenmeyen, büyük bir genç kitle. Dolayısıyla bu büyük kitlenin deneyimlediği siyasi örnekler, büyük çoğunluğu Saddam Hüseyin döneminde yurtdışına kaçan ya da sürgün edilen ve ülkeyi 16 altı yıldır yöneten politik elitler. Bahsi geçen politik elitlerin siyasi ve ekonomik mecralardaki başarısızlığı ve bu başarısızlıkların sonuçlarının Iraklıların gündelik yaşamlarında acı bir şekilde tecrübe edilmesi, genç kitlelerin, dönemsel karşılaştırmaya ve içinde bulunulan dönemi olumlamaya yönelmeden, halihazırdaki krizi değerlendirirken doğal olarak 2003 sonrasında kurulan sistemi hedef almalarına neden oluyor. Bu bakımdan, 16 yıldır süregelen, mezhepsel kotalara göre oluşturulan siyasi/ekonomik güç/nüfuz dağıtım sisteminin tüm politik temsilcileri, genç kitleler tarafından güvenilir bulunmuyor.
 
 
Irak gösterilerinin içinde bulunulan evresinde dikkat çeken başka bir unsur da Iraklı kadınların artan bir şekilde protesto gösterilerine katılıyor olması. Hatırlanacak olursa, Lübnan ve Irak gösterilerinin başlarında, iki ayrı gösteri silsilesinin en belirgin farkı, Lübnan’daki kadın protestocuların sayısının Irak’taki göstericilere nazaran belirgin şekilde fazla olmasıydı. Fakat Lübnan’a kıyasla Irak’ta daha baskın olan sosyal kodların kadınları sınırlamasına, hayatlarını kaybetme ve kaçırılma riskine rağmen, Iraklı kadınların artan bir biçimde gösterilerde öncü rol oynamaları gözlerden kaçmıyor. Bunun yanında, özellikle toplumun farklı katmanlarından gelen yeni kuşak ailelerin kadın mensuplarını, mevcut sistemin uygulayıcılarının siyaseti bırakmasını hedefleyen protesto gösterilerinde yer almaya teşvik etmesi de yeni bir fenomen olarak yine gözler önünde. Kısacası Iraklı kadınlar alışılmadık bir biçimde, 2015 gösterilerinin tersine, 2019 gösterilerine ulusal egemenlik, bağımsızlık, sosyal alanda eşitlik talepleriyle, yalnız Bağdat’ta değil, Kerbela ve Necef gibi muhafazakâr karakterleriyle bilinen şehirlerde dahi sahada aktif bir şekilde katılıyorlar.
 
Kısacası, bütün bu olgular dikkate alındığında, Adil Abdülmehdi’nin istifasından sonra, 2003 sonrası farklı hükümetlerde görev alan Muhammed es-Sudani isminin gündeme gelmesi de yeni kuşak genç ve kadın protestocu kitlelerin taleplerinin ciddiye alınmadığını gösteriyor. Zira vurgulandığı üzere, Baas sonrası Irak siyasetini domine eden politik elitler, göstericiler tarafından son dönemde sıklıkla vurgulanan egemenlik, bağımsızlık ve eşitlik gibi kavramların ülkede yeniden tesis edilmesi sürecinin uygulayıcıları olarak itibar göremiyor.
 
 
 
Müellif: Taylan Çökenoğlu (İRAM dış politika uzman yardımcısı) 
Kaynak: Anadolu Ajansı
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.