Sosyal Medya

İsmail Kılıçarslan: Ölmekten korkma ama ölümü de isteme

Siyah bir kalem seç kendine ve bir zebra çiz onunla. Beyazın aslında siyahın arasındaki boşluk olduğunu anla böylece. Anla ki kalıcı olanın mutluluk değil mutsuzluk, umut değil umutsuzluk, aydınlık değil karanlık olduğunu idrak edebil. Belki böylece hayatta kalma şansın artar. Belki böylece “neden hep mutsuzum?” sorusunun cevabını internette aramaktan vazgeçersin.



Bir yoldaş bul kendine. Birlikte bazen usul usul, bazen koşa koşa, bazen dura dura yürümenin yolunu bulun. Ne sandın? Durmak sadece yürümeye değil yola da dâhil. Birlikte durabilmek, hele her şeyin sadece hızla ölçüldüğü bu lanetli çağda birlikte durabilmek büyük nimettir anlarsan. Anlarsan hayatta kalırsın.
 
Numara yapma. Başkalarına asla, kendine hiç… Neysen osun. Kimsen o kadarsın. Kim olduğunu tespit edemediysen zaten yoksun. Kim olduğunu bulamadıysan ruhun kayıp gitmiş demektir elinden. Cevap ver kendine: Kimsin sen? Yolda bir yoksul görsen başını çevirip gider misin yahut örter misin üstünü? Yıldızları mı seyredersin göğü açık bir gecede yoksa korkunç hayallerin içine mi düşersin? Kanla yazabilir misin son mektubunu yoksa kırmızı mürekkep de iş görür mü? Dahası bir son mektup yazabilme cesaretin var mı yoksa mesaj mı gönderirsin her şey bittiğinde? Kimsin sen? Bir dağ görsen onu delmeyi mi düşünürsün etrafından dolanmayı mı? Bir kuş görsen uçmayı mı hayal edersin? Avuçların terler mi o kızla aynı şehirde yaşadığın aklına düştüğünde? Kimsin sen? Numara yapma. Başkalarına asla, kendine hiç…
 
Bir şiir ezberle. Günün birinde, tam lazım olduğu anda, tam doğru zamanda okumak için bir şiir. Her şey o şiirle tamam olacakmış gibi oku okuduğunda. Her şey o şiirle başlayacak ya da bitecekmiş onunla gibi. Benim ezberlediğim şiir “yaz gelecek” diye başlıyor. “Yaz gelecek ve bekleyelim / kuzeyli bir üzgün kralın sevdiği sarnıcı düşünemeyiz yaz gelmezse / başımız da dönmez artık nane seccadesinde / düğmelerini çözen, ceplerini boşaltan / ovalara ve tren katarlarına kavun yuvarlayan yaz gelmezse” diye devam ediyor. Yazın gelmesini bekliyorum ben çünkü. Yazın gelmesini ve sıcağıyla ışıtmasını gönlümün gizli köşelerini. Senin ezberindeki o şiir hangisi? Yoksa ezberinde hiç şiir yok mu? Beklemiyor musun yoksa? Beklemezsen ölürsün. Beklemenin lezzetini bilmezsen yaşayamazsın.
 
Sev yahu. Yapabilir misin bunu? İnsanın zannettiğinden zordur sevmek. Bir başkasını sevdiğini düşündüğünde genellikle sensindir sevdiğin. Yokla kendini. Gerçekten sevebilir misin birini? Onu sevdiğini bilmese de yapabilir misin bunu? Onun seni sevmediğini bilsen de sürdürebilir misin? Bana verme bunların cevabını. Başkalarına verme. Sor kendine ve cevapla dürüstçe. Sevebilir misin birini? İnsan, sevebilir mi bir başkasını?
 
Ölmekten korkma. Fakat isteme sakın ölümü. Ölümü istemek, hayatı fazla önemsemekten başkaca bir anlama gelmez çünkü. Ölümden korkmaksa bütünüyle saçmadır. Yürü sadece. Bozma yürüyüşünü.
 
Siyah bir kalem bul ve duvarlara “çünkü dünya bu kadar” yaz. Çünkü inan dünya bu kadar. Geldik ve yaşadık. Geldik ve bir oyunu oynar gibi, bir denizi geçer gibi, bir eli tutar gibi, bir omza yaslanır gibi şeyler kaldı arkamızda. Bir oyunu kaybeder gibi, bir denizde boğulur gibi, bir elin bizden kaçışı gibi, bir omuz bulamayışımız gibi şeyler de kaldı arkamızda.
 
Siyah bir kalem bul ve şunu yaz avucunun içine: “Bir iç geçirme olarak yaşarken buradaydım.”
 
Siyah bir kalem bul ve şunu da: “Dünyaydı sadece. Ona hak etmediği anlamları ben yükledim birer birer. Üstelik pişman da değilim.”
 
 
 
Kaynak: Yenişafak Gazetesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.