Sosyal Medya

Akdeniz Anlaşması: İstikrara açılan yeni bir kapı

Türkiye-Libya arasında imzalanan mutabakat Akdeniz’deki dengeleri yeniden belirledi. Yunanistan ve İsrail’in başını çektiği bölge ülkeleri daha önce aralarında sağladıkları mutabakatlar ile Türkiye’yi tamamen Doğu Akdeniz’den izole etmiş iken bu son mutabakat aksi bir sonuç vererek Yunanistan-İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs’ı köşeye sıkıştırdı. Daha önce yaptıkları anlaşmalara rağmen; artık denizde, Türkiye ve Libya’yı dikkate almadan barışçı bir faaliyet sürdürmelerine imkân kalmadı.



Elbette bu süreç kolay olmayacaktır. Bugüne kadar bölgede pasif aktörler olarak yer alan Türkiye ve Libya’nın bu mutabakatı, dünyaya meydan okuma olarak deÄŸerlendirilecektir. Konu henüz sıcaklığını korumakta ve BM dahil, uluslararası kulislerin gündeminde ilk sırasında yer almaktadır.
 
Daha önce konu ile ilgili bir yazımda söylediÄŸim gibi; bu mutabakat iç savaşın devam ettiÄŸi Libya’da Türkiye’ye yeni yükümlülükler getirmektedir. Zaten Sn. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan da bu konuda bir açıklama yaparak “davet halinde Türkiye’nin Libya’ya asker gönderebileceÄŸini” açıklaması kastettiÄŸimi daha net ve açık bir ÅŸekilde ortaya koymuÅŸtur. KuÅŸkusuz bu yeni geliÅŸme, bölge üzerinde hesap yapanların kolay kabul edecekleri bir durum deÄŸildir. Zira gerçekleÅŸmesi halinde, Akdeniz’de ve hatta Kuzey Afrika’da dengelerin bir kere daha Türkiye lehine geliÅŸeceÄŸini düÅŸünen Türkiye karşıtı lobileri harekete geçirecektir. Hatta geçirmiÅŸtir bile.
 
2015 yılında Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği (ORDAF) olarak yayımladığımız bir raporda şu ifadeleri kullanmıştım:
 
“Åžu anda, Libya siyaset sahnesinde görülen dağınık iç gruplar kadar, bunları destekleyen dış güçler de bulunmaktadır. Libya ile olan tarihi baÄŸlar ve ülke demografisi içinde yer alan Anadolu, Girit kökenli Türklerin varlığı Libya’yı Türkiye’nin tarihi derinliÄŸinde önemli bir noktaya oturtmaktadır. Türkiye-Libya arsında 1970’li yıllardan itibaren geliÅŸtirilen yatırım ve ticari iliÅŸkiler de cabasıdır. Bu yüzden buradaki geliÅŸmelere Türkiye’nin bîgâne kalması düÅŸünülemez. Zaten Libya devrimi baÅŸlar baÅŸlamaz öncelikli olarak insani yardım amaçlı operasyonlar yapan Türkiye, bugün de pek çok Libyalıya ev sahipliÄŸi yapmaktadır.”
 
Aradan geçen beÅŸ yılda durum deÄŸiÅŸmemiÅŸ; aksine iÅŸbirliÄŸi ihtiyacı ve Libya’da, Türkiye’nin daha fazla rol üstlenme zorunluluÄŸu artmıştır. KuÅŸkusuz bütün Libya’da egemen bir devletin varlık sürmesi esastır. Ancak 20. yüzyılın başından beri Libya üzerinde oynanan oyunlar; hem Avrupa hem de bölge ülkelerinin siyaseti bunun oluÅŸmasına imkan vermeyecekse; Türkiye’den askeri destek talebi ve Türkiye’nin de buna icabet etmesi kadar normal bir ÅŸey yoktur.
 
Tarih boyunca Akdeniz’deki uluslararası çekiÅŸmelerden etkilenen Libya en istikrarlı devrini Osmanlı asırlarında yaÅŸamıştır. Ancak 1911 yılında baÅŸlayan Ä°talyan iÅŸgali ile uluslararası çekiÅŸmelerin parçası haline gelmiÅŸtir. Bu tarihten tam yüz yıl sonra Arap Baharı rüzgârının Libya’yı da harekete geçirmesi, ülkeyi ulusal/uluslararası çekiÅŸmeler ile karşı karşıya getirmiÅŸtir. 2011 yılında baÅŸlayan ve ülkeyi nerede ise yarım asır idare eden Kaddafi’nin devrilmesiyle sonuçlanan süreci, salt iç dinamiklerin uyanışı ile anlatmak imkansızdır.
 
1911-2011 yılları arasındaki yüzyıllık geliÅŸme/geliÅŸememe çeliÅŸkisi ve uluslararası aktörlerin Libya’ya biçtiÄŸi rol, bu yeni durumun arka planını hazırlamıştır. Nitekim 2012 yılında, hukuksuz bir ÅŸekilde Fransa’nın baÅŸlattığı ve NATO’nun da iÅŸtirak ettiÄŸi dış müdahale, Batı karşıtı Muammer Kaddafi’yi hunharca siyaset sahnesinden silerken, Libya’yı da iç savaÅŸa sürüklemiÅŸtir. Arap Baharı iddialarının ardına saklanan müdahiller, toplumun yaÅŸadıklarını, dökülen kanı ve ülkenin geleceÄŸini dikkate almadan, hâlâ Libya ve Akdeniz üzerinde aynı piÅŸkin siyasetlerini sürdürmektedirler.
 
Libya hükümetinin Türkiye ile DoÄŸu Akdeniz’de deniz sınırlarının yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatına razı olması kolay olmamıştır. Uzun zaman bekleyip kaynaklarına göz diken ülkelerin arabuluculuÄŸuna bel baÄŸlayan Libya, sonunda kendilerine karşı hazırlanan komployu görüp Türkiye ile masaya oturmuÅŸtur. Bu bakımdan bu anlaÅŸma, tıpkı 1510’larda Ä°spanyolların istilâsına maruz kalan Libya halkının Kanuni’den yardım istemeleri gibi meÅŸru bir talep üzerine kurulmuÅŸtur. 1519 yılında Trablus yakınlarında Tacura’da sıkışan Libyalılar Ä°stanbul’a bir heyet gönderip Osmanlı Devleti’nden resmen yardım istemiÅŸlerdir. Buna mukabele eden Kanuni, Murad AÄŸa’nın emrinde bir filoyu Trablus yakınlarındaki Tacura’ya gönderip bölge halkını koruma altına aldırmıştır. 1551’de Turgut Reis’in Trablus’u Ä°spanyollardan kurtarmasıyla, Libya’da asırlarca sürecek istikrar dönemi baÅŸlamıştır.
 
Temennimiz Türkiye-Libya arasında yapılan mutabakatın yeni bir istikrar dönemine kapı aralamasıdır.
 
 
Zekeriya KurÅŸun / YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.