Sosyal Medya

Yavaş Yavaş Öldürülen Meşruiyetin Adı: Muhammed Mursi

“Meşruiyeti korumanın bedeli benim kanımsa şayet, bu vatan uğruna hiç gözümü kırpmadan kendimi feda etmeye hazırım. Sadece Allah rızası için…” demişti Mursi. Öyle de oldu.



Bir kişi önemli değildir; bir şahıs değil, önemli olan vatandır" diye sesleniyordu Muhammed Mursi, hem halkına hem dünyaya darbe öncesi yaptığı tarihi konuşmasında. Sesini duyuramıyordu. Sanki onu duymak istemeyenlerle doluydu etrafı. Sesini duymak istemeyenlerden biri de Yüksek Askerî Konsey'den savunma bakanı olarak atadığı Abdulfettah Sisi'ydi. Mursi'nin güvenerek bizzat kendi göreve atadığı ve birlikte çalıştığı Sisi, Mısır'ın demokratik seçimle gelen ilk cumhurbaşkanını deviren ve koltuğuna kurulan kişi olarak tarihe geçti.
 
Nasıl olmuştu da demokrasiye geçmek için çabalayan Mısır yeniden bir darbeyle karşılaşmıştı? Mursi'yi neden istememişlerdi? Her şeyi anlamak için hikâyenin en başına gitmek gerekiyor.
 
Mısır'ın demokratik yollarla seçilen ilk cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi, 8 Ağustos 1951 tarihinde Şarkiye'de dünyaya geldi. İlköğrenimini doğduğu şehirde aldıktan sonra Kahire Üniversitesi'nde mühendislik eğitimini tamamladı. Eğitimine devam etmek için gittiği ABD'de, 1982 yılında Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde mühendislik doktorasını tamamladı. ABD'de bir süre daha akademik çalışmalarına devam ederek 1985'te Northridge Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nde doçent unvanı kazandı. Akademik faaliyetlerini Zagazig Üniversitesi'nde sürdürmek üzere ülkesine döndü. Birçok üniversitede de araştırmacılık yapan Mursi, metalürji alanında çalıştığı NASA'da uzmanlaştı ve bilimsel çalışmalara bulunduğu katkılarla başarılı bir bilim adamı oldu.
 
Akademik çalışmalarının yanında gençlik yıllarından itibaren İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) hareketi içinde yer alan Mursi, 1977'de katıldığı hareketin 1982'den itibaren siyasi kanadında görev almaya başladı. 1995'te Gençlik Konseyi'ne seçildi. 2000 yılında Mısır Temsilciler Meclisi'ne aday gösterilip girmesiyle siyasi hayatı da öne çıkmaya başladı. 2000-2005 yılları arasında milletvekilliğinde bulunan Mursi, İhvan-ı Müslimin mensuplarının yasal olarak seçime katılmaları mümkün olmadığından, parlamentoya bağımsız siyasetçi olarak girdi. 5 yıl boyunca Mısır Halk Meclisi üyeliği yaptı ve 2011 Mısır Devrimi'ne muhalif bir lider olarak destek verdi. 30 Nisan 2011 tarihinde İhvan-ı Müslimin'in kurduğu Hürriyet ve Adalet Partisi'ne başkan seçildi.
 
İlk seçilmiş cumhurbaşkanı
 
Kurulan parti yeni bir ideolojik hareket değildi, aksine köklü bir geleneğe dayanıyordu. Âlim, bilgin ve eğitimci olan Hasan el-Benna tarafından 1928 yılında kurulan İhvan-ı Müslimin dinî ve siyasî amaçlarla toplumsal bir hareket oluşturmak için kuruldu. Yıllarca Müslümanların siyasi varlığı için mücadele eden İhvan-ı Müslimin'in yasal olarak tanımlanan bir partiye dönüşmesi ancak 2011 devrimi ile gerçekleşti. Hürriyet ve Adalet Partisi'nin 2012 seçimlerindeki ilk adayı Hayrat Şatır'ın adaylığı düşürülünce, yerine Mursi geçti ve ikinci tura kalarak oyların yüzde 51,7'sini alarak Mısır'ın 5'inci, ülkenin ilk seçilmiş cumhurbaşkanı oldu.
 
Göreve başlar başlamaz yargı ve bürokrasiye takılan işleri hızlandırmaya çalıştı. Devrik lider Hüsnü Mübarek döneminden kalan kalıntıları kaldırmak için her çevre ile işbirliği ve diyalog içinde oldu. Radikal kararlar alarak yoluna devam etmeye çalışsa da birçok konuda yargı engeline takıldı. Aynı zamanda halk arasında bir karışıklık başlamaya başlamıştı. Mübarek taraftarları artık protesto gösterilerine dahi başlamıştı. Amaçları seçimle gelen Mursi'yi itibarsızlaştırmaktı. Fakat o, çalışmalarına ara vermeden hızla devam etmeye çalışıyordu. Yeni anayasa taslağı yazmakla görevli kurucu meclisin tamamlamasıyla 1 Aralık 2012'de anayasa referandumuna gidileceği bildirildi. 15-22 Aralık tarihlerinde, iki aşamalı yapılacak olan referandum karışık bir ortamda gerçekleşse de, ilk aşamada yüzde 57, ikinci aşamada yüzde 64 oranında "evet" ile kabul edildi. Mursi'ye karşı alınan tavır iyice sertleşmeye başladı ve Mübarek'in devrilmesine sebep olan Tahrir Meydanı bu kez Mursi karşıtlarınca doldurulmaya başlandı. 30 Haziran 2013 tarihine gelindiğinde ise muhalifler darbeye giden yolu açmışlardı.
 
 
Direnişin meydanı: Rabia
 
Mursi'nin destekçileri Mısır Ordusu tarafından katledilmeye başlandı. Askerlerin 16 Ağustos'taki müdahalelerinde 173 kişi hayatını kaybetti. Mısır Ordusu sivillere karşı keskin nişancılar, hava saldırıları, gaz bombaları gibi türlü yollarla topyekûn savaş açmıştı adeta. Meydanlarda kurulan hastaneler ateşe verildi, doktor ve hastalar can verdi. 2015 yılında Ulusal İnsan Hakları Konseyi tarafından hazırlanan raporda Mısır'ın meşru cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye karşı askerî darbe sonrası 30 Haziran 2013 ila 31 Aralık 2014 tarihleri arasında 2 bin 600 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı.
 
Mursi'nin göreve gelişinin yıl dönümünde 30 Haziran'da başlayan eylemler sonrasında 3 Temmuz'da Mısır ordusu yönetime el koydu. Ancak Mursi, davasından vazgeçmediği gibi halka darbeye karşı çıkma çağrısında bulundu. Davasına sadık bir insandı ve o tarihi konuşmada halkına şöyle sesleniyordu: "Sakın ola kimse sizi aldatmasın, sakın ola oyuna gelmeyin. Sakın meşruiyeti heder etmeyin. Benim için değil, ben meşruiyetin bekçisiyim. Ben sizlere bunu açıklıyorum."
 
 
Yavaş yavaş öldürdüler
 
Darbe sonrası Mursi derhal hapsedildi. Onu ölüme mahkûm etmek üzere kurgulanan mahkeme başladığında Mursi daha ilk celsede haykırarak düzmece mahkeme heyetinin yüzüne bir tokat gibi şu sözleri çarpmaktan çekinmiyordu: "Bu bir mahkeme değil, bir darbe." Ancak haykırışı duyulmadı, ne de olsa idamını bekleyenler, isteyenler vardı.
 
2017 Ağustos ayında iki defa şeker krizi geçirmesinin ardından şuurunu kaybedecek hâle gelmişti. Avukatları aracılığıyla "Tedavi masraflarımı kendim karşılayayım" demesine rağmen ihtiyacı olan insülin takviyesi darbeci yönetim tarafından engellendi. Sağlık durumu giderek kötüleşiyordu. 17 Haziran 2019'a gelindiğinde cumhurbaşkanı seçilmesinden yedi sene sonra duruşma sırasında şaibeli bir şekilde fenalaşarak herkesin gözleri önünde Hakk'a yürüdü. Darbe öncesi yaptığı konuşmada dediği gibi sadece Allah rızası için mücadele etti: "Meşruiyeti korumanın bedeli benim kanımsa şayet, bu vatan uğruna hiç gözümü kırpmadan, bu ülkenin istikrarı için kendimi feda etmeye hazırım. Sadece Allah rızası için…"
 
Müellif: Yunus Arslan (Lacivert Dergi)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.