Dücane Cündioğlu: Akif tekke müslümanı mıdır, cami müslümanı mı?
Follow @dusuncemektebi2
Her şair gibi Mehmed Akif de biraz kalabalıkların şairidir. Fazlası da var, o bir de resmî şairdir. Kısacası Mehmed Akif hem devletin şairidir, hem milletin...
Birkaç yıldır bu fakîr, başka bir Akif''in varlığına daha dikkat çekmeye çalışıyor; yalınız, tek, çaresiz, mahzun, mağdur, derviş bir Akif''e...
Ruhundaki –o her büyük adamda rastlanılan– yıkıcı fırtınaları, yakıcı kasırgaları devlet, millet meselelerinin arkasına atmaya çalışan, asıl trajedisini, insanlığından kaynaklanan gerçek derdini her defasında ertelemek, bastırmak, yok etmek için, BENini BİZde eriten Akif''e...
Unutulan değil, hatırlanmayan hiç değil, bilâkis bilinmeyen, görülmeyen, dahası bilinmek de görülmek de istemeyen, nâdanın nazarından kendisini saklamayı başaran bir Akif''e...
Resmiyet düşkünlerinin de, kalabalıkların da yaklaşmasına tahammül edemeyeceği için, kendi iç dünyasında kavrulmayı seçen bir Akif''e...
"Ne yanlışmış hesabım: Hiç kapımdan geçmez oldun bak!" diyecek kadar Hakk''a nazlanan bir Akif''e...
"Hicran" şiirini şu mısrâlarla sonlandıran bir Akif''e...
Güneşler geçti, aylar geçti, artık gel ki, mihmânım,
Şuhûdundan cüdâ imanla yoktur kalmak imkânım.
Hemen ardından "Secde" şiirine ise şu mısrâlarla başlayan bir Akif''e...
Şuhûdundan cüdâdır, çok zamanlar var ki, imanım;
Bu vahdet-zâra –gûyâ!– geldim amma bin peşimânım:
Hepsinden evvel "Gece" şiirinde gözyaşlarıyla feryâd u figan eyleyen, yalınız başına mabedine gelmesi için Mabuduna dil döken bir Akif''e...
Ömürler geçti, sen yoksun, gel ey bir tanecik Mabud,
Gel ey bir tanecik gâib, gel ey bir tanecik mevcud!
Bir tanecik mevcud! "Sürdüler Türk''e tasavvuf diye olgun şırayı" diyen Akif''in mabudu, nasıl oluyor da "bir tanecik mevcud" hâline geliyor acaba?
Resmî konuşmalarda değinilmesi yasak olan bir Akif''tir bu! Evet, kalabalıkların içinde kendisiyle karşılaşma imkânı bulamayacağımız bir Akif. Kimsenin kuşkusu olmasın ki topluca değil, bu, ancak tek başına yüzleşebilecek bir Akif. Hak''tan başka mevcuda inanmayan bir Akif.
* * *
Akif hakkında "Tekke müslümanı değildir o, cami müslümanıdır" der Midhat Cemal Kuntay.
Bir yönüyle doğru. Akif, söylediklerine (zahire) bakılırsa tekkeden çok, camiye yakışır. Lâkin iyice düşünmeli: ittihad ve terakki için çırpınan bir aydın hiç tekkeye, yani içine, yani kendisine vakit ayırabilir mi? Ayırmayı ister mi? İstese, "Önce vatan!" demiş bir adam, kendisine ayırabilecek vakti bulabilir mi?
Akif''i, hakikaten, tanımak istiyorsak, onu yalınız, tek başına, Hak''la başbaşa, kendince cilveleşirken seyretmeliyiz:. Genç Akif''i değil, olgun Akif''i...
Nasıl dursun, benim bîçare gölgem, senden ayrılmış?
Güneşlerden değil, yâ Rab, senin sînenden ayrılmış!
Henüz yâdımdadır bezminde medhuş olduğum demler;
O demlerdir ki yâdından kopar beynimde bin mahşer!
Bu mısraları aynen aktarmakla maksadı ifade etmiş olmadığımın, olmayacağımın farkındayım. Şerhi de gerekir.
Şair, niçin, gölgesinin O''ndan, yani Rabbinin sînesinden ayrıldığını söylüyor acaba? Keza, "bezminde medhûş olduğu demler" ifadesiyle ne kastediyor? Ne vardı, ne oldu o demlerde ki yâd eder etmez hâlâ beyninde binlerce mahşer kopuveriyor?
Evet, acaba şair niçin ikide bir "rabbinin şuhudundan cüdâ" olduğunu, yani onu bir türlü göremediğini, imanında şehadetin (!) eksik bulunduğundan şikayet edip duruyor?
Hâsılı, sormalı, bolca sorular sormalı, sonra susmalı.
Susmalı. Çünkü devletin ve milletin şairini kalabalıklar içinde şerh edemeyiz; sadece sırrına (batınına) işaret etmekle, sadece bu kadarcığına dikkat çekmekle yetinebiliriz.
"Gece" şiirinin başını tutarak "Koş hanım koş, burada kıyametler kopuyor!" diyen bir dosta, Vahdet-i Vücud üzerine bir risale de kaleme almış olan üstad-ı hakîm(i) Ferid Kam''a ithaf edildiğine dikkat edeniniz var mı?
Varsa var, yoksa yok. İşte hepsi bu kadar!

Henüz yorum yapılmamış.