Sosyal Medya

Kürsü

Yıldıray Oğur: 16.587 kilometre uzakta değil

Yıldıray Oğur- Karar



“Mücadeleniz boÅŸuna Mr. Hagen. Ä°slam tek hakiki dindir. Norveç’te de zafer kazanacağız. Bir gün Norveç’teki kiliseler cami olacak, torunlarımın torunları mutlaka bunu görecekler. Ben ve bu ülkedeki bütün Müslümanlar ÅŸunu biliyor ki bir gün Norveç Müslüman bir ülke olacak. Biz sizden daha çok doÄŸuruyoruz ve her yıl en verimli çaÄŸlarındaki pek çok gerçek Müslüman mümin Norveç’e geliyor. Bir gün gelecek bayraktaki o kâfir haçı defolup gidecek...”
 
Mektubun yazıldığı Mr. Hagen yani Carl I. Hagen 1978’den 2006’ya kadar Norveç’in ırkçı, göçmen karşıtı Ä°lerici Partisi’nin lideriydi.
 
Hagen, Mohammad Mustafa adlı bir kiÅŸiden aldığını iddia ettiÄŸi bu mektubu 1987’deki yerel seçimlerde çıktığı tüm kürsülerden okudu, göçmen karşıtı propagandasını bu mektup üzerine kurdu.
 
Ama kampanya sırasında ülkenin meÅŸhur tabloid gazetesi Verdens Gang bu mektubun sahte olduÄŸunu ortaya çıkardı. Mektubu gönderdiÄŸi ileri sürülen Muhammed Mustafa, Hagen hakkında tazminat davası açtı.
 
Ama iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸti. Ä°lerici Parti 1987 yerel seçimlerinde oy oranını yüzde 200 arttırarak büyük bir baÅŸarıya imza attı.
 
Aynı göçmen karşıtı siyaset partiyi 2011’de ülkenin ikinci büyük partisi haline getirmiÅŸti.
 
Ama 22 Temmuz 2011 günü parti için karanlık bir gün oldu. 
 
Oslo yakınlarındaki Ütoya adasında Ä°ÅŸçi Partisi’nin gençlik kollarının her yıl düzenlediÄŸi yaz kampını basarak yaÅŸları 14 ile 19 arasında deÄŸiÅŸen 69 kiÅŸiyi katleden 32 yaşındaki Anders Behring Breivik partinin eski bir üyesi çıkmıştı.
 
1997 yılından itibaren partinin gençlik teÅŸkilatında yetiÅŸmiÅŸ Breivik, 2004’ten 2006’ya kadar parti üyesi olmuÅŸ, sonra popülist- göçmen karşıtı- liberteryan çizgideki parti kendisini kesmeyince ayrılmıştı.
 
Breivik’in Ä°ÅŸçi Partisi’nin yaz gençlik kampını hedef seçmesi de tesadüf deÄŸildi. Katliamdan sonra ortaya çıkan 1500 sayfalık manifestosunda uzun uzun 2. Dünya Savaşı’ndan sonra nasıl Markiszm’in Avrupa’ya sızıp, Avrupa kültürünü dejenere ettiÄŸini anlatmıştı. 
 
Breivik’e göre günümüzün ÅŸeytani fikirleri ve baÅŸ düÅŸmanları; kültürel Marxism, çok kültürülük, küresellÅŸeme, feminizm, politik doÄŸruculuktu. Bütün bunlar Ä°slami kolonizasyona zemin hazırlamış ve Batı Avrupa Ä°slamileÅŸmeye baÅŸlamıştı.
 
Ama  aynı manifestoda kendisini Tapınak Åžövalyesi ilan eden Breivik’in yaz kampında öldürdüÄŸü gençlerin çoÄŸu Norveçli Hristiyan orijinli gençlerdi.
 
Çünkü Breivik, manifestosunda “Tanrı ile kiÅŸisel iliÅŸkim düÅŸünülürse tam anlamıyla dindar biri deÄŸilim. Önce ve en çok akıl insanıyım. Ama tek kültürlü Hristiyan Avrupa’nın savunucusuyum” diyordu.
 
Kültürel olarak Hristiyan’dı, mahkemede sık sık bu katliamla bir savaÅŸ baÅŸlattığını söyledi.
 
O savaÅŸa bir yıl sonra Wisconsin’de maÄŸazadan satın aldığı otomatik silahla 40 yaşındaki Wade Michael Page katıldı. Wisconsin’deki Sih Tapınağı’nı basan Page, ibadet eden altı Amerikalı Sih’i katlettikten sonra kendini de öldürdü.  
 
Page, beyaz ırkın üstünlüÄŸünü savunan Aryan, Nazi gruplar içinde konserler veren bir müzisyendi. Ä°nternet üzerinden okuduÄŸu komplo teorileriyle radikalleÅŸmiÅŸti. Amerikan devletinin ve medyasının Siyonistlerin kontrolünde olduÄŸuna inanıyor, Yahudi, Müslüman, Hint, Çinli bütün azınlıkları ikinci sınıf insan olarak görüyordu.
 
 
 
Katliamdan sonra kendini öldürdüÄŸü için neden kendine hedef olarak bir Sih Tapınağı’nı seçtiÄŸi tam olarak öÄŸrenilemedi. Ancak FBI araÅŸtırmasında ülkedeki ekonomik sorunların sebebi olarak Asyalıları gördüÄŸünü tespit etmiÅŸti.
 
2014 yılında bu ırk savaşına 73 yaşında ölümcül bir hastalığı olan Fraizer Glenn Miller da katıldı.
 
Eline otomatik silahını alıp Kansas’taki Yahudi Toplumu Merkezi’ni bastı. Saldırıda biri dede ve torun, bir de merkezde görevli doktor olmak üzere üç kiÅŸi hayatını kaybetti.
 
Miller, Vietnam’da savaÅŸmış, ardından ırkçı neo-Nazi gruplarla içli dışlı olmuÅŸ, Beyaz Vatanseverler Partisi’ni kurmuÅŸtu. Dini inancı neo-Pagan’dı.  Kansas eyaletinde ölüm cezası verilmiÅŸ en yaÅŸlı suçlu olduÄŸunda hiç umursamadı, yaptığıyla gurur duyduÄŸunu söyleyip durdu.
 
2015 yılında beyaz ırkçıların bu kez hedefi Güney Karolina eyaletinin Charleston kentinde Afro-Amerikalıların devam ettiÄŸi bir Metodist kilisesiydi. 
 
AkÅŸam ayini sırasında kiliseyi basan 21 yaşındaki Dylann Roof, aralarında rahibin de olduÄŸu ibadet eden dokuz kiÅŸiyi öldürdü.  Roof da “kutsal ırk savaşı”na inanan bir beyaz üstünlükçüydü.
 
O da ırkçı fikirlerle internet üzerinden tanışmıştı. Siyahlardan, Yahudilerden, Müslümanlardan, Hispaniklerden nefret ediyordu. Ardında bıraktığı manifestoda yaptığının vatanseverlik olduÄŸunu yazdı.
 
2017 yılında ABD’de yine bir kilise basıldı. Teksas eyaletindeki Sutherland Springs’te beyaz Amerikalıların gittiÄŸi kiliseyi basan 26 yaşındaki Devin Patrick Kelley, 27 kiÅŸiyi öldürdü. Kilisenin eski bir mensubu olan Kelley, daha sonra saldırgan bir ateist haline gelmiÅŸti. Ama kilise baskınında siyasi bir motivasyon bulunamadı.  Eski asker Kelley’in esas hedefinin kilisenin müdavimi olan annesi olduÄŸu iddia edildi. Ama annesi o sırada kilisede deÄŸildi. Saldırıdan sonra Cumhuriyetçiler Kelly’nin aslında Sanders, Clinton taraftarı bir komünist olduÄŸunu iddia ettiler.  Aşırı saÄŸcılar bunun bir devlet operasyonu olduÄŸunu yazdılar.
 
2017 yılında bir saldırı da Kanada’nın Quebec eyaletinde oldu. Bu kez basılan mabet eyaletin Ä°slam Merkezi’ydi.  Merkezdeki altı Müslümanı öldüren katil 28 yaşındaki Alexandre Bissonnette de aşırı saÄŸ fikirlere sahip bir öÄŸrenciydi. Onun da hikayesi ayınıydı. Ä°nternet üzerinden mobilize olmuÅŸ, ırkçı, göçmen karşıtı fikirler ve dünyasını üzerine kurduÄŸu komplo teorileriyle internet üzerinden tanışmıştı. Kendisine en büyük düÅŸman olarak mültecileri ve aile kurumunu yıkmakla suçladığı feministleri görüyordu.
 
2018 yılında yine bir mabed kana bulandı. Bu kez hedef Pittsburgh’daki Hayat AÄŸacı Sinagogu’ydu.
 
Sabah Åžabat ayini sırasında sinagogu basan 46 yaşındaki Robert Gregory Bowers, ibadet halindeki 11 Musevi’yi öldürmüÅŸtü.  Bu ABD tarihinde bir sinagogda meydana gelmiÅŸ en büyük katliamdı. Bowers, Yahudileri ÅŸeytanın çocukları olarak gören bir aşırı saÄŸcıydı. KurduÄŸu sitelerde Rothschildli, Soroslu komplo teorilerini paylaşıyordu. Trump’ı bile “etrafı Yahudilerle sarılmış küreselcilerin adamı” olmakla suçluyordu.
 
Ve 2019 yılında Yeni Zelanda’da aynı aşırı saÄŸ fikirlere sahip, aynı kaynaklardan, tarihsel arka plandan beslenen, benzer biçimde kültürel olarak kendisini Hristiyan gören ama pagan inançlara sahip, göçmenlere, küreselci güçlere, düÅŸük doÄŸum oranlarına kafayı yakmış, rol modeli 2011’de Ütoya adasını kana bulayan Breivik olan baÅŸka bir terörist iki camiyi basıp elli Müslümanı katletti.
 
Son sekiz yılda peÅŸ peÅŸe ve birbirini taklit edercesine yaÅŸanmış bütün bu terör saldırılarını yeniden hatırlatmanın sebebi, Türkiye’de Yeni Zelanda saldırısına verilen tepkiler.
 
Maalesef Türkiye’de bazı kesimler daha önce de mabetlere dönük ırkçı terör saldırılarını, bu terörün esas motivasyonunu, hatta kurbanları bir tarafa bırakıp, meselenin sadece ırkçı bir teröristin manifestosunda Türkiye ve Türklere  yönelik tehditler kısmıyla ilgileniyor.
 
Ama daha kötüsü tam da teröristin manifestosunda bu terör eylemiyle amaçladığı atmosfere uygun hareket ediyor.
 
Onun Müslüman-Hristiyan karşıtlığı tezine, yeni bir Haçlı savaşı davetine icabet ediyor. Liderler meydanlardan bu teröristin sözlerine cevap veriyor, onun meydan okumalarını meydan okumayla karşılıyor. Ayasofya’yı tehdit ettiÄŸi için, Ayasofya’nın önünde gösteriler düzenleniyor. Hatta propaganda için çektiÄŸi, Yeni Zelanda’da bulundurulması bile yasaklanmış katliam videosu meydanlarda izletiliyor.
 
EÄŸer katil teröristin hapishanede bütün bunlardan haberi olduysa, yaptığı terör eyleminin 16.587 kilometre ötede bulduÄŸu yüksek mevkili muhataplardan, yarattığı tepkilerden, tam da manifestosunda yazdığı gibi kutuplaÅŸmayı artırmasından büyük memnuniyet duymuÅŸ olmalı.
 
Halbuki, bu aşırı saÄŸcı teröristler ilk defa bir mabede saldırmıyor. Daha önce de bir Sih tapınağına, kiliselere, camilere, sinagoglara saldırdılar. Sosyalist bir partinin gençlik kampını bastılar.
 
Ä°nternetten haberleÅŸen, örgütlenen, birbirinden etkilenen, her türlü farklılığa, ılımlı fikre, mültecilere, Müslümanlara Yahudilere, Sihlere karşı ırkçı beyaz adamların terörü bu. 
 
KüreselleÅŸme ve göçlerle ülkelerinde çoÄŸunluÄŸu, hakimiyeti kaybetme korkusunun beslediÄŸi kestirilmesi, istihbari olarak takip ve tespit edilmesi zor, birbirini tetikleyen, birbirinden kopya çeken yeniden tekrarlanması da çok yüksek olasılıkta görünen yeni nesil bir terörizm bu.
 
Batı’da konserleri, cafeleri basan, Türkiye’de meydanlarda katliamlar yapan, düÄŸünlerde bomba patlatan, Ä°slam dünyasında camileri cuma namazlarını kana bulayan IŞİD, El Kaide’nin ikiz kardeÅŸleri aynı zamanda.
 
16.587 km ötemizde olsa da, teröristlere bu iklimi yaratan mülteci düÅŸmanlığı, farklılıklara tahammülsüzlük, bütün dünyayı komplo teorileriyle okumak, insanlık tarihini ezeli ve ebedi bir savaÅŸ olarak görmek maalesef bize de çok tanıdık ve yakın.
 
Bu kafayla mücadelenin yolu da, teröristin manifestosuna tam da onun istediÄŸi zeminde ve tonda cevap vermek, onu muhatap almak deÄŸil. Onu yırtıp atmak, kutsal savaÅŸa davetine icabet etmemek, dünyada bu tehlikeli kafaya karşı çıkan makul insanlarla birlikte durmak.
 
16.587 km öteden ve bütün dünyadan gelen dayanışma görüntüleri bir kere daha makul insanların, fanatiklerden sayıca hayli fazla ve birbirine çok daha yakın olduÄŸunu gösterdi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.