Sosyal Medya

Güncel

Erol Göka / Duygu duygu dedikleri

Erol Göka - Yeni Şafak



Bugün modern psikolojik bilimlerde duyguların genel ifadesi olarak “emosyon”, bir insanın o an için gösterdiÄŸi emosyonel duruma “duygulanım” (affection), son zamanlarda kendisini nasıl hissettiÄŸi konusunda bize söylediklerine “duygudurum”, “mizaç” (mood) diyoruz. Biz psikiyatride dikkatimizi daha çok duygulanım ve duygudurumun niceliksel bozukluklarına ve uygunsuzluklarına çeviriyoruz. Åžüphesiz bunlar çok önemli, bu sayede duygu alanı ileri derecede bozulmuÅŸ birçok kimseye yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama kabul etmek zorundayız ki, duygu alanının bilimsel ele alınışında, felsefenin yol göstericiliÄŸine ihtiyaç duyduÄŸumuz birçok sorun var. Felsefe aynı zamanda psikolojik bilimlere en yakın duran bilgi yöresi. EÄŸer birtakım kavramlar, uzun yıllar boyunca felsefe ele alınıp iÅŸlenmeselerdi, büyük ihtimalle biz bugün, “korku” ve “anksiyete” arasında ayrım yapamıyor olacaktık.

“Duygu” alanının bilimsel ele alınışında yaÅŸanan sorunların başında, kullanılan kavramların yaÅŸanan tüm fenomenleri kapsadığı yanılgısına kapılmak, bilimi kavram kıtlığına mahkûm etmek geliyor. YaÅŸanan onlarca “duygu fenomeni”ni tek bir kelimeyle ifadelendirmeye kalkışmak, kavramların bilimsel bir özenle ayrıştırılmasını deÄŸil, bilimsel olmayan bir toptancılığı temsil ediyor. Felsefe, bunları gösterip bizi uyarabilir.

Hemen bütün dillerde gündelik kullanımda neyin duygu olduÄŸu neyin olmadığı hakkında belirgin bir karışıklık ve ayrışmamışlık söz konusu… Bu durum, aynı ÅŸekilde bilimsel alana da yansıyor. Mesela “sürpriz”, “yalnızlık”, “estetik deneyim” ne ölçüde duygu ile ilintilidir belli deÄŸil; yalnızlık sadece belli bir tür üzüntü hali midir açıklık yok. Ama öfke ve korkunun duygu olduÄŸu kolayca kabul ediliyor. Benzer bir karışıklık his (feeling) ve duygu (emotion) kavramlarının tanımlarında da var. Bunlar arasındaki sınırları kesin olarak belirlemeye çoÄŸu zaman imkân bulunmuyor. Ä°lkinde fiziksel duyum (sense), ikincisinde zihinsel duyumlar söz konusu iken bu ikisi kimi zaman (açlık, susuzluk) sadece fizyolojik kimi zaman (kıskançlık, haset, sevgi) sadece biliÅŸsel süreçler için karışık bir tarzda kullanılıyor. Duyguların biyolojik, psikolojik ve toplumsal boyutları ve bir de her duygunun kiÅŸisel ve toplumsal bir tarihi olduÄŸu göz önüne alınırsa iÅŸler, tamamen içinden çıkılmaz hale geliyor.

Bugüne kadar öne sürülmüÅŸ olan duygu teorilerinde en çok ÅŸu noktaların altının çizildiÄŸini söyleyebiliriz: Duygular, belli ölçülerde dışarıdan gözlenseler de esasen iç dünyamızda yaÅŸanan öznel fenomenlerdir. DeÄŸer yüklüdürler yani nötr deÄŸil olumlu ya da olumsuz bir görünüm sergilerler. Daima bir kiÅŸiye, bir ÅŸeye, bir nesneye yöneliktirler. ÇoÄŸunlukla oldukça kısa sürelidirler.

Dikkatle bakıldığında, en çok üzerinde durulan, ittifak saÄŸlanmış gibi görülen bu hususların bile tartışmalı olduÄŸu görülecektir. Mesela duyguların öznel oldukları kabul edilse bile, “ham duygu” diye bir ÅŸeyin olduÄŸu hayli tartışma götürür. Bir süredir psikolojik bilimlerde yürütülen doÄŸuÅŸtan gelen “temel” duygular olup olmadığı meselesi, hala bir türlü çözüme kavuÅŸturulamadı. Ne yazık ki “temel” diye öne sürülen duyguları içeren liste giriÅŸimlerinde tek bir duygu için bile görüÅŸ birliÄŸi saÄŸlanamadı. Benzer ÅŸekilde, duyguların beynimizdeki, bedenimizdeki kimyasallarla ilgili biyolojik bir alt-yapısından bahsetmek mümkün ama aynı zamanda bireysel ve toplumsal olarak ÅŸekillendikleri de kesin. Her duygunun kendi içinde bir geliÅŸimi, bireysel ve toplumsal tarihi var. Zira kiÅŸiler arası alandaki yorumlar da, duygular için kurucu nitelik taşıyorlar. Yine duyguların kısa süreli olduÄŸu genel olarak yerinde bir gözlem ama bazı acılı hallerde, aÅŸk, haset ve kıskançlık durumlarında uzun müddet sürebildiklerini de gözlemliyoruz.

Bunların haricinde belirtmemiz gereken baÅŸka hususlar da bulunuyor. DoÄŸrudan hissedilmeyen duygu olmaz lakin bir kimsenin fiilen nasıl bir duygusal hal içinde olduÄŸu da her zaman aÅŸikâr deÄŸil. Bir his bir kenara itilebilir, insan onu baÅŸka ÅŸekilde yorumlayıp ifade etmeye kalkabilir. Ä°ki insan, aynı duyguyu hissediyormuÅŸ gibi göründükleri halde, onu tarif etmek için pekâlâ farklı kelimeler kullanabilirler. Kimi duygular, mesela haset, utanç verici olarak görüldüÄŸünden baÅŸkalarına bunları hissettiÄŸini söylemek konusunda gönülsüz davranılabilir, hatta bazı duygularını insan kendisinden bile gizleyebilir, gerçekte o sırada ne yaÅŸadığını ancak bir süre geçtikten sonra fark edebilir. Kaldı ki insanın kendini kandırma kapasitesi nedeniyle bir duyguya sahip olduÄŸumuzda onu doÄŸru biçimde teÅŸhis edebildiÄŸimizin teminatı bulunmuyor.

Niye yazdım tüm bunları? Bir psikiyatri kongresinde yapacağım konuÅŸmaya hazırlanıyorum. Duygusal alanı bilimsel olarak ele alışımızdaki sorunlardan ve “haleti ruhiye” kavramına duyduÄŸumuz ihtiyaçtan bahsedeceÄŸim. Bunları sizinle de paylaÅŸmak istedim ve belki niye pata küte siyasi ve ilahiyatla ilgili tartışmalara dalmadığımı bu ÅŸekilde anlatabileceÄŸimi düÅŸündüm. Herkes kendi iÅŸine baksın ve boyundan büyük konularda ahkâm kesmesin demek istemiÅŸ de olabilirim.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.