Sosyal Medya

Güncel

Batı imzalı tarihi film ve yapımlarda Osmanlı ve Türk algısı

İdealist yapımcıların, ciddi bilim adamları ile senaryosunu oluşturduğu bazı dönem filmleri hariç, çoğunlukla verilmek istenen bir algı vardır. Ve bu algı her zaman gerçeği yansıtmaz. Rus yapımlardan Fransız yapımlara, Birinci Dünya Savaşı’ndan İstanbul’un fethine pek çok konuda yapılan eserlerde nasıl bir Osmanlı ve Türk algısı oluşturuldu? Süleyman Özkurt yazdı.



Tarihi konu alan görsel yapımlar, yapıldıkları ülkeler ve daha genelde dünya kamuoyunda belirli bir tarih anlayışını oturtarak etki bırakma potansiyele sahip. Ä°dealist yapımcıların, ciddi bilim adamları ile senaryosunu oluÅŸturduÄŸu bazı dönem filmleri hariç, çoÄŸunlukla verilmek istenen bir algı vardır. Ve bu algı her zaman gerçeÄŸi yansıtmaz. Rus yapımlardan Fransız yapımlara, Birinci Dünya Savaşı’ndan Ä°stanbul’un fethine pek çok konuda yapılan eserlerde nasıl bir Osmanlı ve Türk algısı oluÅŸturuldu?

Batı sinemasında Osmanlı ve Türk algısı her daim aleyhte bir vaziyette ilerlemektedir. OlduÄŸu gibi deÄŸil algılanmasını istediÄŸi gibi yansıtılan kurmaca bazı olgular göze çarpıyor. Bunun altında Osmanlı’nın uzun bir dönem dünyada süper güç olması, haksızlığa uÄŸrayan farklı dinlerden ve coÄŸrafyalardan halkların da Osmanlı adaletini istemesine karşı bazı devlet yönetimlerinin ve kilise hakimiyetinin duyduÄŸu rahatsızlık yatıyor denilebilir. Önce bunun neden böyle olduÄŸu üzerinde duracak, sonra ise büyük yapımlardan öne çıkanlarda yansıtılan Osmanlı ve Türk imajını irdeleyeceÄŸiz.

Batı, Osmanlı ve Türk’ü neden barbar resmediyor?

Osmanlı, 6 asır boyunca dünyada siyasi istikrar ve kültürel etki bakımından Roma’ya denk bir sistem kurmuÅŸtur. Anadolu’daki bir uç beyi olarak ortaya çıkışının hemen 50 sene akabinde Rumeli’ye geçiÅŸ, bu yeni devleti, aynı zamanda Avrupalı bir karaktere büründürdü. Osmanlı, toprak kazanımlarıyla bölgeyi tanıması sonucu o coÄŸrafyanın insanının ihtiyacı olan hukuksal hakları da güvenceye alan bir yönetim disipliniyle gündeme gelmiÅŸti. 14. Yy’da tipik bir Balkan devleti konumuna yükselmiÅŸ olan Osmanlı, 15 ve 16. Yy’larda Ä°stanbul ve Mısır gibi eyaletlerin katılmasıyla dünyanın süper gücü (greatpower) haline gelmekteydi. Prestijli kültürel dokusu çeÅŸitli, ekonomik geliri fazla olan bu eyaletlerin varlığı Ä°mparatorluk hegemonyasını beslediÄŸi gibi Hicaz gibi dini bir bölgenin hamisi ve hadimi olmak, hilafet sancağını da omzuna yüklemiÅŸ oluyordu. Orta Avrupa’da Macaristan’ı da topraklarına katan Kanuni, kesin ÅŸekilde Avrupa’nın yegane imparatoru olarak nüfuz kazanmıştı.

Bu süper güç Orta Avrupa’da artık Habsburg yönetiminde Avusturya ve Ä°spanya’yı yöneten Roma mirasçısı devletle komÅŸu oluyordu. Üstelik Avusturya Habsburglarının arkasında Papa kesin ÅŸekilde vardı. Haçlı seferleriyle doruk noktaya ulaÅŸan hilal-haç savaşı, bundan sonra da kendini gösterecekti bu iki muhatap arasında. Fakat bugünkü anlamda farklı düÅŸünce ve inançlara saygılı olmayan Avrupa’da OrtaçaÄŸ skolastik adetleri yeni yeni silinmeye baÅŸlamıştı. Yine bu yıllarda Protestan inanca mensup Avrupalıların korunmasından Fransız hanedanına yapılan yardıma; Polonya’da tahta çıkmak isteyen prenslerden kıtadaki farklı addedilen grupların sıkıntılarına çözüm noktası olarak payitaht Ä°stanbul öne çıkıyordu. Ve uzun yıllar da böylece devam edecekti.

Osmanlı’nın Avrupa ve dünyadaki bu siyasi belirleyiciliÄŸi her ne kadar saygı görür gibi olsa da her daim bunun karşısında olanlar ve karalamalar kendini gösterdi. Hristiyan öÄŸretisi ve metafizik anlayışı OrtaçaÄŸ’dan bu yana Türklerle savaÅŸanların cennete gideceÄŸi söylentisi ile ÅŸekillenmiÅŸti. Rönesans’la kendine güvenen, Reform’la aydınlanan Avrupa’da benmerkezci medeniyet tasavvuru oluÅŸtu. Bu, yeni dünyanın keÅŸfiyle beraber hız kazandı. Ardından Avrupa, diÄŸer kültürleri, kendi benmerkezci penceresinden deÄŸerlendirip dünyaya sundu. Materyalist anlayış pragmatizmle birleÅŸerek, DoÄŸu medeniyeti algısı tamamen fantastik bir hal aldı. DoÄŸu üzerine yaptıkları oryantalist araÅŸtırmalar hep kendi gözlükleriyle ve acımasızcaydı. Ve son olarak Osmanlı’ya dair her ne varsa reddedilme yoluna gidildi. Çünkü geçmiÅŸten gelen kompleks, yeniden var olmaya çalışan Batı dünyasında deÄŸiÅŸmeyen tek dinamikti.

Ä°nsanoÄŸlu - Mankind (History Channel, ABD, 2012)

History Channel tarafından yapılan Ä°nsanoÄŸlu belgeseli bu algının en son ve güncel halini yakın zamanda bizlere göstermiÅŸtir. Ä°nka ve Azteklerin karakteristik özelliklerine kadar deÄŸinen belgeselde, 2000 yıllık Türk tarihi sadece Ä°stanbul’un Fethi’yle sınırlandırılmaya çalışılmıştır. Bu belgeselde, demir ve tunç devrinden itibaren milletlerin nakÅŸettiÄŸi birikim verilirken, Araplar ve Endülüslerin medeniyete katkılarına dair hak teslim edilmiÅŸ, Avrupa milletlerinin ancak modern çaÄŸda gerçekleÅŸtirdikleri icatlar konu alınmıştır. Türklere dair savaÅŸ teknolojileri, Tatar yayı veya Osmanlının toplarına deÄŸinilmemiÅŸtir.

Siyasi konjonktür uzun süre Osmanlı’nın lehindeyken 1683 Viyana kuÅŸatmasında Osmanlı aleyhine dönünce acilen bir kutsal ittifak kuruldu. MaÄŸlup olan Osmanlı’yı Avrupa’dan atma planları yapıldı. Artık sadece tarih metinlerinde hakaretler ile yetinmeyeceklerdi. Modern dönemde yani 20 ve 21. yy’da en güzel saldırı metodu ise kuÅŸkusuz medyadır. Ä°stediÄŸiniz algıyı kitlelere bu ÅŸekilde verirsiniz. Bunu en manipülatif ÅŸekilde kullananlar yine Batılılardır. GeçmiÅŸ olayları anlatan tarihi filmlerle bu saldırıları devam ettirmiÅŸlerdir.

Ä°stanbul’un Fethi (Fransa, 1913)

Ä°stanbul’un Fethi’ni anlatan en eski film 1913’te Fransızlarca çekildi. Bu fetih hadisesi kafalarında ciddi bir ÅŸok etki yarattığından en etkili yerden vurmak istediler. Bunun için Balkan devletlerini seçtiler. Balkan SavaÅŸları sırasında bu devletleri Osmanlı’ya karşı kışkırtarak Bizans’ı diriltmeye çalışmanın ana gaye olarak öne çıktığını görüyoruz.

Filmlerde de Bizans büyük medeniyettir. Ä°lim ışığıdır. Türklerse Barbar çöl bedevisi kıyafetli cahil insanlardır. Fatih de bedevi kıyafeti ile resmedilmiÅŸtir. Bir MoÄŸol kadar vahÅŸi gösterilen Osmanlı sultanı yine aşırılıklar içerisindedir. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu ve doÄŸu bir bütün olarak medeniyetsiz cahil saldırgan gösteriliyordu.

Arabistanlı Lawrence (ABD, 1962)

Bu algı daha sonraki yapımlarda da kendini gösterdi. Arabistanlı Lawrence, Arap ve Türk toplumunu ayrı ayrı aÅŸağılamış, zekalarını alaya alarak kendi kafalarındaki OrtadoÄŸu’yu sunmuÅŸtur izleyicilerine. Ä°ki toplum arasında nefrete sebep olacak etkenlerin yer alması, gayet yetersiz gösterilen Osmanlı istihbaratı ile aşırı zeki Lawrence, aslında Devlet-i Aliye ile Britanya’nın kıyasıydı. Ve Britanya, burada baskıyla hüküm süren Osmanlı’nın elinden tamamı bu yönetimden sözde rahatsız Arap zümrenin kurtarıcısıydı. Yine akıldan yoksun gösterilen Osmanlı idarecileri, devletin hantallığı ve çürümüÅŸlüÄŸü iddialarını güçlendirme yolunda argüman yapılmaya çalışıldı.

Yapım, tarihte önemli yeri olan T.E. Lawrence’ın anılarından gazeteci Jackson Bentley’in araÅŸtırmalarıyla sinemaya aktarılmıştı. Yedi dalda Oscar ödülü kazanan film, savaşı konu alan her filmde olduÄŸu gibi büyük tartışmalara sebep olmuÅŸtur.

Son Umut (Avustralya-Türkiye, 2014)

Tarihi hakikatlerden, belge ve hatıralardan uzak bir ÅŸekilde senaryosu yazılan filmlerden Çanakkale Savaşı konulu olanlar, bu inÅŸalarını kendiliÄŸinden çürütmektedir. Son Umut filminde olduÄŸu gibi. Yıl 1915’tir. Sözde soykırım iddialarıyla aynı yıl olduÄŸunu dipnot düÅŸmek durumundayız. Bir devlet var, adı Osmanlı. Öyle bir devlet ki Anzaklara, yaralı Ä°ngiliz askerlerine, vatanlarını iÅŸgale gelmiÅŸ olmalarına raÄŸmen büyük merhamet gösteriyor. Ama aynı yıl ülkesinin doÄŸusuna giden bu asker, düÅŸmanına gösterdiÄŸi merhameti Ermeni vatandaşına gösteremiyor.

Son Umut’u ve Gallipoli’yi bu doÄŸrultuda izlemek bahsedilen ayrıntıyı açıkça ortaya çıkaracaktır. Ama aynı yıl içerisinde önce Çanakkale’nin olduÄŸunu unutmadan. Çünkü bu filmlerde düÅŸmanına zalim olmayan, melek addettikleri Çanakkale askerinin mensup olduÄŸu devlet vatandaşına neden zulmetti sorusu akıllara geliyor. Bu noktada Ermeni çetecilerin, Ermeni vatandaÅŸlardan ayrışmasının zorluÄŸunun tehcir politikasını gündeme getirdiÄŸi unutulmamalı.

Da Vinci’nin Åžeytanları (ABD, 2013)

Da Vinci Demons adlı dizi tüm dünyada izlenen ve Rönesans döneminde Ä°talya’da geçen, Da Vinci’nin hayatını konu alan bir dizi /yapım. Aslında bazı yapımlarda olduÄŸu gibi Osmanlı’yı görmezden gelerek kurguyu oluÅŸturabileceklerken, senaristlerin dönemi yansıtmak adına Osmanlı’yı yok sayamadıklarını görüyoruz. Çünkü Rönesans’ın en entelektüel seviyedeki hükümdarı olan Fatih, Ä°talya’da bile fetihler yapmakta, Leonardo’yu himaye eden Floransa dukasını da Venedik ÅŸehir devletinden korumaktadır.

Fakat Hintlilere benzetilen Fatih ve Türk tipolojisi yine barbardır. Üstelik Da Vinci’nin silah projelerini de çalmış gösterilmiÅŸtir. Otranto’yu fetheden Fatih’in veziri Gedik Ahmet PaÅŸa esirlerden Müslüman dinine dönmeyenleri idam etmektedir.

 

Mihai Vitauzul (Romanya, 1970)

Mihai Vitauzul isimli Eflak prensi, kısa süreli yönetimi sırasında, Eflak’taki egemenliÄŸini BoÄŸdan’a da kabul ettirmiÅŸ ve 1595 yılından 1602’ye kadar her iki memleketi birleÅŸtirerek bugün Romanya’yı oluÅŸturan toprakların büyük bölümünü kendi iradesi altında bağımsız hale getirmiÅŸtir. Balkan ülkelerinden Romanya’nın, tarihi konularda tam objektif olmasa da objektife yakın anlayışı, tarihi filmlerde de kendisini gösterdi. Mihai Vitauzul, Avusturya ve Osmanlı imparatorlukları karşısında üç prensliÄŸi birleÅŸtirmeyi baÅŸardı. Film Osmanlı yönetiminde Eflak adıyla anılan Romanya’nın o dönemki sosyal hayatını göstermesi açısından oldukça önemlidir.

Bir diÄŸer Rumen milli kahramanı olan Vlad TepeÅŸ’i konu alan filmlerdeyse Osmanlı düÅŸmanlığı milliyetçi algıyla zirveye vurmakla birlikte, diÄŸer Balkan ülkelerinde bu düÅŸmanlık Romanyalılardan daha fazladır.

1683 KuÅŸatma Günü (Polonya-Ä°talya, 2012)

1683 Viyana KuÅŸatması adlı film Avusturya, Ä°talya ve Polonya ülkelerinin ortak yapımı olarak gösterime girdi. GiÅŸe rekorları kırması beklenen filme, tam aksine çok az sayıda bir izleyici raÄŸbet etti. Sebebi senaryonun okunmasıyla Avrupa izleyicisinin aradığını bulamayacağının kolayca anlaşılmasıdır sanıyorum. Çünkü tüm Avrupa’yı bir keÅŸiÅŸ kurtarıyordu.

Salt Katolik bakış açısı ile ele alınmış filmde, Osmanlı askeri gücünden ziyade bütün Avrupa kiliselerini camiye çevirmeye çalışan saçı başı birbirine karışmış bir Kara Mustafa PaÅŸa algısı hakimdir. Buna karşılık Polonya Kralı Jan Sobieski, karizmatik, çevik ve zinde bir “kurtarıcı”dır. Yine de gücünün zirvesinde yer alan Osmanlı’ya Avrupa’nın bakışını göstermesi açısından önemli bir yapımdır.

Türk Gambiti (Rusya, 2005)

Kuzey ülkelerinde Osmanlı’ya bakış ise normale en yakın olanıdır. Özellikle Ruslar geçmiÅŸten itibaren bozkırda beraber yaÅŸadıkları halkların, devletlerin durumunun olduÄŸu gibi kabullenilmesine dayalı bir anlayışa sahiptir. Turetsky Gambit (Türk Gambiti), 1877-1878 Osmanlı Rus Harbinde iki ülke arasında geçen istihbarat mücadelesini konu alır.

Gambit, satrançta asıl hedef rakibe gösterilmeksizin yapılan hedef saptırmayı ifade eder. Yıldız Sarayı’nın istihbarat teÅŸkilatının ajanı olarak görev yapan Enver Bey, Rus ordusuna üst düzey bir subay kılığında sızarak harekat planlarını Gazi Osman PaÅŸa’ya rapor eder. Aynı zamanda Rus ordusunun kilit noktalarındaki subaylara suikast, harekat planlarına sabotaj düzenler. Amaç başında çarın da olduÄŸu Rus ordusunu oyalayarak Ä°stanbul’a gitmelerini engellemektir.

AteÅŸ ve Kılıç (Polonya, 1999)

Jerzy Hoffman’ın yönettiÄŸi 1999 yılı Polonya yapımı tarihsel drama filmidir. Film, Henryk Sienkiewicz’in yazdığı AteÅŸ ve Kılıç romanından esinlenerek yapılmıştır. Film ÅŸimdiye kadar çekilen en pahalı Polonya filmidir. Polonya’nın en geniÅŸ bütçeli tarihi filmi olan AteÅŸ ve Kılıç, yurtdışında çekilen en iyi Osmanlı içerikli filmlerden de biridir.

1999’da gösterime girmiÅŸ olan drama türündeki film, 1648’de Karadeniz’in kuzeyinde yaÅŸayan, bizim kaynaklarımızda Leh olarak geçen Polonyalılarla, Ukrayna’da yaÅŸayan Hristiyan Don ve Zaporog Kazaklarının mücadelesini anlatır. Ukrayna’da Bogdan Hmelnitski ile komÅŸuları arasındaki anlaÅŸmazlık barut fıçısının fitilini tutuÅŸturdu ve tüm Kazakların soylulara karşı ayaklandıkları bir yangına dönüÅŸtü. DoÄŸudan gelen Tatar birliklerinin de kendilerine katılmasıyla Ukrayna bir kan gölüne döndü. Uzun süre bastırılmış Kazak köylülerinin kini; yaÄŸmalarla, katliamlarla gün yüzüne çıkıyordu. Filmde Kırım Hanlığı bütün gücüyle gösterilirken baÄŸlı bulunduÄŸu Osmanlı’nın haÅŸmeti gayet baÅŸarılı biçimde yansıtılmıştır. Bu yıllarda Osmanlı’ya baÄŸlı Kırım’ın haberi olmadan kuzeyde hiçbir olay gerçekleÅŸemezdi. Bu aynen verilmiÅŸtir.

“Batı Ä°mzalı Tarihi Film ve Yapımlarda Osmanlı ve Türk Algısı”, Kitabın Ortası dergisi, Nisan 2017, sayı 1.

 

Süleyman Özkurt

kaynak: Dünya Bizim

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.