Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Şükrü Hanioğlu: İslâmcılık"ın miladî 10. asra kadar geri götürülebilmesinin mümkün olabileceğinin ileri sürülmesi tipik bir anakronizmdir

Uzun süre entelektüel radarımıza girmesi engellenen "İslâmcılık" konusunda kapsamlı bir entelektüel tartışmanın başlaması sevindiricidir. Ama bu tartışmanın netice verebilmesi "kavram"ın tanımı üzerinde uzlaşılabilmesine bağlıdır



Åžükrü HanioÄŸlu / Sabah ArÅŸiv
 
Bir süredir deÄŸiÅŸik yayın organlarında yazı ve mülâkatlar aracılığıyla sürdürülen "Ä°slâmcılık" tartışması, son derece önemli olmasına karşılık, uzun süre entelektüel radarımıza girmesi engellenen bir konuyu gündeme getirdiÄŸi için fazlasıyla yararlı oldu.
Cumhuriyet sonrası ortamında genel olarak din, özel olarak da Ä°slâmiyetin "karanlık çaÄŸlara ait hurâfât" biçiminde kavramsallaÅŸtırılarak merkezî entelektüel tartışmanın dışına itilmesinin (bu, söz konusu tartışmanın farklı zeminlerde yapılmadığı anlamına gelmez) önemli bir boÅŸluk yarattığı ÅŸüphesizdir. Bu nedenle "Ä°slâmcılık" tartışmasının geniÅŸ bir zeminde yapılması içeriÄŸinden bağımsız olarak önem taşır.
 
Buna karşılık tartışmanın öznesinin ne olduÄŸu konusundaki belirsizlik onun sıhhatli biçimde yapılmasını engellemektedir.
Bunda seküler literatinin, dindarlıktan el-Ka'ide ideolojisine varan bir yelpazede ve yedinci asırdan günümüze kadar ortaya konulan her yaklaşımı "Ä°slâmcılık" olarak yaftalamasının ciddî bir rolü olduÄŸu ÅŸüphesizdir.
 
Daha da vahim olarak Oryantalist metin okumaları ile tersine Oryantalizm neticesinde farklı dönemlerde deÄŸiÅŸik anlamlara gelen kavramsallaÅŸtırmaların eÅŸanlamlı olarak kullanımı ve yaygın anakronizm, tartışmanın farklı özneler üzerinden yapılmasına neden olmaktadır. Bunun yanısıra "her Müslümanın Ä°slâmcı olduÄŸu" ya da "Ä°slâm tarihinin aynı zamanda Ä°slâmcılığın tarihi olduÄŸu" türündeki iddialar tartışmanın öznesini fazlasıyla muÄŸlâklaÅŸtırmaktadır.
 
Dolayısıyla son derece gerekli bir entelektüel tartışma olan "Ä°slâmcılık"ın bir netice verebilmesi kavramın tanımı üzerinde bir anlaÅŸmanın saÄŸlanmasına baÄŸlıdır. 
 
ModernliÄŸin reddi 
 
Tartışmayı zorlaÅŸtıran en önemli iddia bir ideoloji olarak "Ä°slâmcılık" ile modernlik arasında doÄŸrudan bir iliÅŸki bulunmadığı tezidir. Bunun tartışmayı farklı bir mecraya soktuÄŸu ÅŸüphesizdir. Burada söylenilmeye çalışılan "Ä°slâmcılık"ın gelenekle herhangi bir baÄŸlantısı olmadığı, ondan tamamen kopuk bir ütopya yarattığı deÄŸildir. Buna karşın "Ä°slâmcılık"ın modernlikten soyutlanarak, dindarlığın tarihî süreçteki doÄŸal geliÅŸimi olarak kavramsallaÅŸtırılması onu anlayabilmemizi imkânsız kılar.
 
Bir örnek vermek gerekirse Ebu'l-Hasan el-EÅŸ'arî'nin Makâlâtü'l-Ä°slâmîyyîn ve ihtilâfü'l-musallîn eserinde "Ä°slâmîyyîn" kelimesinin kullanılması nedeniyle "Ä°slâmcılık"ın miladî 10. asra kadar geri götürülebilmesinin mümkün olabileceÄŸinin ileri sürülmesi tipik bir anakronizmdir.
 
Ebu'l-Hasan 
 
EÅŸ'arî'nin "Müslimîn" yerine "Ä°slâmîyyîn" ve "mü'minîn" yerine "musallîn" kelimelerini kullanması ÅŸüphesiz önemlidir. Ama bu kullanımda "Ä°slâmîyyîn" hangi mezhebi benimsediklerine bakılmaksızın tüm Müslümanlar anlamında istimâl edilmiÅŸtir. Nitekim eserin baÅŸlığının ikinci kısmını oluÅŸturan ifadedeki "musallîn" kelimesi de kullanıldığı baÄŸlamda, farklılıklarına bakılmaksızın ibadetlerini yerine getirenlerin tümü (el-Gazali'nin daha sonra Faysal el-tefrika beyn el-Ä°slam ve'l-zındaka eserinde kullanacağı ifadeyle kıbleye dönerek ibadetlerini yapanların tümü-ehl el-kıble anlamına gelmektedir. Osmanlı ûlemasının da Sadeddin Taftazani'nin tüm medreselerde okutulan Åžerhü'l-makâsıd adlı eserinde Fahreddin el-Razî'ye atfederek tekrarladığı bu kavramsallaÅŸmayı benimsediÄŸi ÅŸüphesizdir).
 
Ancak bütün bunlar bu ifadelerin literal deÄŸil kendi tarihî ve kültürel baÄŸlamlarında deÄŸerlendirilmesinin ve tarihselleÅŸtirilmesinin gerekliliÄŸini ortadan kaldırmaz. 
 
Oryantalizm ve tersine Oryantalizm 
 
Benzer ÅŸekilde on sekizinci asırdan itibaren Batı literatüründe Voltaire'in öncülüÄŸünde Mahometisme yerine (Margoliouth, Gibb, Hurgronje benzeri Oryantalistler Mohammedanism kavramsallaÅŸtırmasını yeniden canlandıracaklardır) Islamismeifadesinin kullanılması on dokuzuncu asır öncesinde bir "Ä°slâmcılık"ın varolduÄŸunu ortaya koymaz. Burada "Islamism/ Islamisme," "Ä°slâmcılık" deÄŸil "Ä°slâmiyet" karşılığı olarak kullanılmış ve uzun süre de bu anlamını korumuÅŸtur. Nitekim Reinhart Dozy'nin büyük tartışmalar yaratan kitabı Het Islamisme, Fransızcaya Essai sur l'histoire de l'Islamisme baÅŸlığıyla tercüme edilmiÅŸ, eserin Türkçe çevirisini bu metin üzerinden yapan Abdullah Cevdet Bey de metne Tarih-i Ä°slâmiyetadını vermeyi uygun görmüÅŸtür.
 
Batı Oryantalizminin "Ä°slâmcılık" kavramsallaÅŸtırmasını, Gilles Kepel'in Mısır'daki Ä°slâmcı hareketleri ele alan Peygamber ve Firavun (1984) kitabı sonrasında, Fazlur Rahman'ın Mevdudî ve Kutb'un yaklaşımları için uygun gördüÄŸü "fundamentalism/ köktendincilik" ve "radikallik/ aşırılık" anlamında istimâle baÅŸlaması ile birinci kavramın Arapçayausûlîyyûn olarak tercüme edilmesi kavram kargaÅŸasını daha da artırmıştır. Oryantalist kavramsallaÅŸtırma ve tersine Oryantalizm diyebileceÄŸimiz bir süreç sonucunda Ä°slâm'ın temel kaynaklarına dönülmesi tezi, köktendincilik ve radikalizm ile eÅŸanlamlı hale getirilmiÅŸtir ki, bunun yarattığı sakıncalar ortadadır.
 
Bunların ötesinde Oryantalistlerin sıklıkla kullandığı bir yöntem olan kelime ve kavramların kullanıldıkları metinlerin baÄŸlamı ve tarihselliÄŸi göz önüne alınmayarak yorumlanmasıyla anlamlı bir entelektüel tartışmanın yürütülmesi mümkün deÄŸildir. 
 
Batı hegemonyasına direnme 
 
Benzer ÅŸekilde Ä°slâm entelektüel düÅŸüncesinde vahyin temel alınmasının gerekliliÄŸini vurgulayan tartışmaların süregelmiÅŸ olması, Ä°slâm tarihinin süregelen bir "Ä°slâmcılık" hareketinin tarihi olarak algılanmasını gerektirmez. Ä°slâmcılık, son tahlilde, modernliÄŸin ürettiÄŸi bir ideolojidir.
 
Bu nedenle de onun yalın bir püritanizme ya da dinin temel kaynaklarına dönülmesi hareketine indirgenebilmesi mümkün deÄŸildir. Böylesi hareketlerin kuramsal düzeyde benzeri mesajlar verdikleri doÄŸrudur. Ancak bu onları on dokuzunca asırda ortaya çıkan modern ve "kapsayıcı" bir ideolojiyle eÅŸ hale getirmez.
 
Dolayısıyla Ä°slâmcılık gerek modernliÄŸin ürünü olan yeni dünyanın sorunlarına cevap verme ve bu dünyadaki din kavramsallaÅŸtırılmasına itiraz etme, gerekse de Batı kültürel ve siyasî hegemonyasına karşı koyma amacıyla yaratılmış "aktivist" bir ideolojidir.
 
Türkiye'de Ä°slâmcılık DüÅŸüncesi üzerine yaptığı analitik derlemeyle bu konuda akademik tartışmayı baÅŸlatanların başında gelen Profesör Ä°smail Kara'nın kapsayıcı tanımını tekrarlayacak olursak bu "XIX-XX. yüzyılda, Ä°slâm'ı bir bütün olarak (inanç, ibadet, ahlâk, felsefe, siyaset, eÄŸitim) yeniden hayata hâkim kılmak ve akılcı bir metodla Müslümanları, Ä°slâm dünyasını batı sömürüsünden, zâlim ve müstebit yöneticilerden, esaretten, taklitten, hurafelerden kurtarmak, medenîleÅŸtirmek, birleÅŸtirmek ve kalkındırmak uÄŸruna yapılan aktivist ve eklektik yönleri baskın siyasî, fikrî ve ilmî çalışmaların, arayışların, teklif ve çözümlerin bütününü ihtiva eden bir hareket"tir.
 
Tartışmayı bu kapsayıcı tanımdan hareket ederek sürdürmek ve Osmanlı/Türk Ä°slâmcılığı üzerine analizler yapmak mümkün olabilir ki, bu da ayrı bir yazının konusudur.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.