Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Osmanlı'da Yahudi toplumu ve lobi faaliyetleri nelerdi?

Osmanlı İmparatorluğu Yahudiler için her zaman, güvenle sığınabilecekleri bir ülke olmuştur. Osmanlı idarecilerinin İslam ahlakı ile hareket ediyor olmaları, onların farklı millet ve dinlerden insanlara karşı hep hoşgörü ve anlayış ile yaklaşmalarını sağlamış, bu anlayıştan en çok fayda gören toplumlardan biri ise, dönemin Avrupası'nda büyük sıkıntı ve zulümlerle karşılaşan Yahudiler olmuştur. Müslüman Osmanlı halkı ve Yahudiler hep barış içinde yaşamışlardır.



19. yüzyılda tüm Batı dünyasını etkileyen ideoloji ve eÄŸilimler, Osmanlı toplumu içindeki bazı Yahudileri de etkilemiÅŸtir. Bu akım ve ideolojilerin biri Siyonizm'dir. Ne var ki, Yahudi toplumu içindeki bazı kiÅŸiler, Osmanlı'nın anlayışını ve hoÅŸgörüsünü suistimal edebilecek tavırlarda bulunmuÅŸlardır. Ancak bu durum, Yahudi toplumunun içindeki küçük bir azınlık için söz konusudur. Osmanlı'daki Yahudilerin büyük bölümü ise, devlet otoritesine saygıyla ve kendilerine gösterilen anlayışın bilinciyle faaliyet göstermiÅŸlerdir. 
Dolayısıyla bu yazımızda ele aldığımız bilgilerin amacı, Musevi yurttaÅŸlarımızı incitmek veya eleÅŸtirmek deÄŸil, birtakım tarihi gerçekleri tarafsızca inceleyebilmektir. 

 


Yahudiler Osmanlıya Neden Sığındı? 
Sultan I. Mehmet zamanından itibaren, Osmanlı'da iyi bir konuma sahip olan hatta sarayın daimi doktorluÄŸuna kadar yükselerek alınan kararlarda etkili olan Yahudilerin bu durumu, Avrupa'daki soydaÅŸlarının gözünden kaçmıyordu. 1430'da Osmanlı'ya yerleÅŸen Haham Ä°zak Sarfati, Osmanlı ve Orta Avrupa'nın deÄŸiÅŸik yerlerinde yaÅŸayan AÅŸkenaz cemaatlerinin lideriydi. Sarfati, Avrupa'daki soydaÅŸlarına Osmanlı'ya göç etmelerini önerirken Kudüs ve Ä°srail'e giden yolun Osmanlı'dan geçtiÄŸini vurguluyordu: "Buraya, Togarma (Osmanlı) Ülkesi'ne geldim. Burada hiçbir ÅŸey eksik deÄŸildir. Togarma, Hasyat Ülkesi'ne (Ä°srail) giden yoldadır. Kudüs'e kadar bütün yol, denizin üzerinde altı millik bir geçiÅŸ dışında, karayoludur." (Togarma, Rozanes, cilt 1, s. 20) 
Nitekim Kudüs, Osmanlı'ya ait oldu ve yeni fetihlerle gün geçtikçe büyüyen Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu, 1517'de Yavuz Sultan Selim zamanında Ä°srail'i de topraklarına kattı. Bu zaten önceden beklenen bir geliÅŸmeydi. 
31 Mart 1492, Ä°spanya Yahudileri için Osmanlı topraklarına büyük göçün baÅŸlangıç tarihi oldu. Bu tarihte yayınlanan sürgün fermanı ile 200 binden fazla Seferad Yahudisinin yaklaşık yarısı, Sultan II. Beyazıt (1481-1512) zamanında Osmanlı topraklarına yerleÅŸtiler. Kudüs de dahil olmak üzere, özellikle büyük ÅŸehirleri tercih eden Yahudiler, buralarda ticarette ve yönetimde söz sahibi oldular. 
"Yeni gelenler baÅŸta Ä°stanbul, Selanik, Edirne olmak üzere Osmanlı topraklarının sınırları dahilinde Korfu, Manastır, Kudüs ve Sefat'a varana dek yayıldılar. Ä°stanbul 30.000 nüfus ve 44 sinagoguyla Avrupa'nın en büyük Yahudi yerleÅŸimini oluÅŸturdu." (Åžalom, 6 Haziran 1990) 
"Göçmenler hemen hemen geldikleri andan itibaren yükselmeye baÅŸladılar. Aralarında Ä°spanya'da iken yüksek görevlerde bulunmuÅŸ olanlar derhal saraya alındılar, bu kiÅŸiler Osmanlı maliye ve dış iÅŸlerinde söz sahibi oldular. Hatta denilebilir ki, 16. yüzyılda Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun yönü, bu danışmanların fikrine göre de tespit edildi." (Türkiye Yahudileri, Moshe Sevilla-Åžaron, s. 42) 

Osmanlı'daki Ä°lk Yahudi Lobisi: Nasiler 
KuÅŸkusuz Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nda yaÅŸayan Yahudilerin en önemlileri arasında, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaÅŸamış olan Donna Gracia Nasi ile yeÄŸeni Josef Nasi bulunmaktadır. 
"Nasiler, Ä°srail tarihine geçmiÅŸ baÅŸlıca Yahudi ailelerindendir. Büyük bir servete sahip olan bu ailenin üyelerinden Yasef Nasi, Osmanlı Sarayı'nda çok önemli görevlere ulaÅŸmış, siyasal Siyonizmden 350 yıl önce, Ä°srail ülkesinde (o zamanın Osmanlı sınırlarında) özerk bir Yahudi kolonisi kurmayı tasarlamıştır." (Türkiye Yahudileri, Moshe Sevilla-Åžaron, s. 44) 
Her zaman Osmanlı yönetiminden çok hoÅŸnut olduklarını söyleyen Yahudiler, bu devletin topraklarında özgürce yaÅŸadılar. Siyonizm de aynı dönemde filizlenmeye baÅŸladı. 
Donna Gracia, Yahudi kaynaklarınca tarih sahnesine çıkan Yahudi kadınların en büyüklerinden biri olarak kabul edilir. Avrupalı converso (dönme) soydaÅŸlarını baskı gördükleri için Kanuni Sultan Süleyman'a baÅŸvurarak Osmanlı topraklarına aldırmıştır. 
"Yasef Nasi Portekiz'de doÄŸmuÅŸtur, ancak köken itibarıyla Ä°spanyol Yahudisidir. Yavuz Sultan Selim'in gözüne girmeyi baÅŸarmış, Osmanlı Sarayı'nda saygın bir yer edinmiÅŸtir. Nasi, Süleyman'a Filistin'in Tiberya ÅŸehri ve çevresini Yahudiler için imtiyazlı bir bölge olarak kabul ettirmiÅŸtir." (Israel: A History of Jewish People, Refus Learsi, s. 331) 
"Tiberya için Yasef Nasi, Sultan tarafından muhtariyet idaresi verileceÄŸini umuyor, burada büyük bir Yahudi yerleÅŸim merkezi kurma hayali besliyordu." (Israel: A History of Jewish People, Refus Learsi, s. 331) 
"Nasi bütün Yahudileri imtiyazını aldığı Tiberya'ya göçe çağırdı." (The House of Nasi Dona Garcia, Cecil Roth, s. 88) 
Yasef Nasi'nin Tiberya'da özerk bir Yahudi kolonisi kurma projesi o zaman gerçekleÅŸmemiÅŸtir, ama Aliyah'a (Kutsal Topraklara geri dönüÅŸe) doÄŸru bir baÅŸlangıç olması açısından önem taşır. (Harun Yahya, Kabala ve Masonluk) 
"Åžurası kabul edilmelidir ki (Tiberias Projesi) Yahudilerin anavatanlarına yeniden yerleÅŸmelerine dönük ilk projelerden biri, 19. yüzyıl Siyonistlerinin uygulayacakları planın öncüsüdür. Gerçekten de Joseph (Yasef), birçok yanıyla, Siyonistlerin en büyüÄŸü Theodor Herzl'e çok benzer." (Türkiye Yahudileri, Moshe Sevilla-Åžaron, s. 50) 

Osmanlı Yönetimindeki DiÄŸer Yahudiler 
XVI. yüzyılda, Ben Natan Eskenazi ve Ester Kira da Osmanlı yönetiminde söz sahibi Yahudiler arasında sayılırlar. 
Eskenazi, Saray'da Divan Danışmanlığı görevine gelmiÅŸti ve özellikle dış iliÅŸkilerde etkili bir diplomattı. Öyle ki, Polonya Kralının seçilmesi konusunda, Osmanlı Sadrazamı Sokollu Mehmet PaÅŸa'nın desteÄŸini saÄŸlayarak belirleyici bir rol bile üstlenmiÅŸti. O dönemde Saray'da harem kadınları kapalı yaÅŸadıkları için harem ile dış dünya arasındaki alışveriÅŸ gibi baÄŸlantıları kurmak için 'Kira' adı verilen kadınlar görev yaparlardı. Bu kadınlar harem çevresiyle kurdukları iliÅŸkiler sayesinde devlet iÅŸlerinde de rol oynarlardı. Ester Kira da bunlardan biriydi, ancak bu iliÅŸkileri menfaatleri doÄŸrultusunda son derece kötüye kullanmıştı. 
"Ester Kira, saraydaki iliÅŸkileri sayesinde kendine yakın olanlara imtiyazlar, asalet ünvanları ve çeÅŸitli menfaatler saÄŸlarken dosttan çok düÅŸman edinmiÅŸtir. Anlaşıldığı kadarıyla Ester Kira bu türden iÅŸlere gerektiÄŸinden fazla karışmış ve iÅŸi (özellikle oÄŸullarına) vergi muafiyetleri elde etme, hatta sipahi beyliklerinin dağıtımına karışmaya kadar götürmüÅŸ, büyük oÄŸlunu Ä°stanbul GümrüÄŸü'nün yönetimine almıştır." (Türkiye Yahudileri, Moshe Sevilla-Åžaron, s. 54) 
Yahudiler, 17. ve sonraki yüzyıllarda, Osmanlı'nın devlet yönetiminde de son derece etkin konumda oldular. Tefecilik yaparak zenginleÅŸen Yahudiler de, kimi zaman bunu bir politika aracı olarak kullandılar. Gazeteci Çetin Altan, Yahudilerin Osmanlı'daki etkilerini ÅŸöyle anlatır: 
"Belgeler, anlaÅŸmalar, hepsinin altında Yahudi adı var. Mesela al Karlofça'yı, Pasarofça'yı... Zaten Osmanlı'da Yahudi büyük çapta egemen: Saray geliyor ondan borç para istiyor. Üstelik I. Ahmet'in bir sadrazamını Yahudiler idam ettirmiÅŸlerdir." (Åžalom, 6 Ocak 1993) 



Galata Bankerleri 
Yahudiler Osmanlı devleti içinde sadık milletlerden biri olarak yaÅŸamışlar, huzur ve güvenlik buldukları Osmanlı devletinde, kendi inançlarına uygun olarak onurlu bir yaÅŸam sürmüÅŸlerdir. Ancak 19. yüzyılda tüm Batı dünyasını etkileyen ideoloji ve eÄŸilimler, Osmanlı toplumu içindeki bazı Yahudileri de etkilemiÅŸtir. Bu akım ve ideolojilerin biri Siyonizm'dir. Bir diÄŸeri ise, kapitalist sistem ve kapitalist yaÅŸam biçimidir. Galata Bankerleri, bu ikincisinin bir temsilcisi sayılabilir. Yahudiler ve diÄŸer bazı Hıristiyan azınlıklardan gelen bu bankerler, Osmanlı'nın mali çöküÅŸünde önemli bir rol oynamışlardır: "Yüzyıllardır Avrupa ticaretinin bütün para iÅŸlemlerini ellerinde toplayan Yahudiler, Osmanlı devletine yepyeni bir mesleÄŸin öncülüÄŸünü yapmak için gelmiÅŸ gibidirler... Sarraflığa soyunan Yahudiler, kendilerine iÅŸ mekanı olarak Galata'yı seçmiÅŸlerdir." (Hürriyet, 12 Mayıs 1988) 
"1860'lardan itibaren Ga-lata'daki Komisyon Hanı ve Havyar Hanı'nda finans imparatorlukları kurmuÅŸ olan Galata Bankerleri, saraydan baÅŸlayıp, vezir, vükela, memur ve subaydan imparatorluÄŸun en uzak köÅŸesindeki tahıl ya da meyve üreticisine, oduncusuna kömürcüsüne ve her türlü esnafına kadar uzanan bir aÄŸ kurmuÅŸ bulunuyorlardı. Adeta imparatorluÄŸun milli geliri ve dışarıdan aldığı borçların hatırı sayılır yüzdesi borsa oyunları, tefecilik, murabahacılık iÅŸlemleri ile bu bankerlerin eline geçer hale gelmiÅŸti." (Prof. Dr. Haydar Kazgan, Galata Bankerleri, s. 45) 
"Spekülatif oyunlara halk da alışmıştı. Vekil vükela ellerine geçen parayı sarraflar aracılığı ile oyunlara katılarak deÄŸerlendiriyordu. Bu iÅŸlerden en ziyanlı çıkan ise Ä°slam-Türk halkı oldu." (Prof. Dr. Haydar Kazgan, Galata Bankerleri, s. 9) 
"Galata Bankerleri devleti iki koldan soyan ÅŸapkalı beyler olarak görülüyorlardı." (Vakit, 28 Mayıs 1881) 
Galata Bankerleri, kurdukları tekel sayesinde, devleti varlıklarına izin vermeye mecbur etmiÅŸlerdi: 
"Zengin tüccarların çoÄŸunun Yahudi oluÅŸu dikkatimi çekti. Bunların nüfuzu çok kuvvetli, imtiyazları Türklerinkinden çok fazla. Kendi kanunları ile idare edilen bir cumhuriyet gibidirler. Yahudiler birlik meydana getirdiklerinden devletin bütün ticaretlerini ellerine almışlardır. Yahudiler kendilerine her zaman ihtiyaç duyulmasını saÄŸlamışlar ve bu nedenle saray da onları korumuÅŸtur. Bunların tüm hileleri bilindiÄŸi halde tüm iÅŸler ister istemez onlara yaptırılıyordu. Velhasıl ticaretle ilgili olan ne varsa onların elinden geçiyordu." (Lady Montaqu, Türkiye Mektupları, 1001 Temel Eser, s. 84) 
"Türkiye adeta memleketin zararı pahasına zenginleÅŸmiÅŸ birkaç paÅŸa ve elli altmış tefeci ve sarrafın çıkarlarını saÄŸlamak için varlığını sürdürmekte idi." (Galata Bankerleri, Prof. Dr. Haydar Kazgan, s. 7) 
Galata Bankerleri ile o dönemde neredeyse herkesin ilgisi vardı. Bu gerçeÄŸe dikkat çeken kaynaklardan birinde ÅŸöyle denilmektedir: "Abdülaziz'in annesi Pertevnihal Sultan bile bu iÅŸte birçok paralar batırmıştı. Abdülaziz'in istekleri karşısında her türlü oyuna baÅŸvuran Sadrazam Mahmut Nedim PaÅŸa kaybettiklerini almak için her türlü oyuna baÅŸvurmuÅŸtu. Bu iÅŸe bulaÅŸmayan kimse yoktu. Namık Kemal, Ziya PaÅŸa, Mithat PaÅŸa... Abdülaziz devrinde saray kadınlarının hepsinin mücevherleri rehinde idi." (Galata Bankerleri, Prof. Dr. Haydar Kazgan, s. 46) 
Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun zor durumda iken kendilerine verdiÄŸi imkanları kötü niyetli kulllanan birtakım Yahudiler olsa da, Ä°slam ahlak ve faziletini rehber edinen Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu sadece Müslüman topluluklara deÄŸil gayrimüslim azınlıklara da engin bir hoÅŸgörü içerisinde yaklaÅŸmıştır. Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi topluluklar Osmanlı tarihi boyunca yanyana kurdukları ibadethanelerde dini inançlarını yerine getirmiÅŸler ve bu konuda en küçük bir sorun bile yaÅŸamamışlardır. 
Kuran'da kitap ehli olarak anılan Yahudiler ve Hıristiyanlar tek Allah'a inanan ve O'ndan gelen hükümlere tabi olmuÅŸ insanlardır. Ve bu onları Müslümanlara yakın kılmaktadır. Gerçekte Allah Kuran'da Müslümanlara hiçbir kavme karşı bir düÅŸmanlık beslememeyi emretmektedir. Pek çok ayette müÅŸriklere karşı da adaletli olmak emredilmektedir. Nitekim Peygamberimiz (sav) kitap ehli ile olduÄŸu gibi müÅŸriklerle de toplumsal düzeni saÄŸlamak için bazı anlaÅŸmalar yapmıştır. MüÅŸriklere her zaman için adaletle davranılmış, onların korunma ve himaye talepleri Peygamberimiz (sav) tarafından kabul edilmiÅŸtir. Bu himaye talebi herhangi bir haksızlığa veya saldırıya uÄŸrama ihtimaline karşı Peygamberimiz (sav)'in korumasını talep etmek, onun yanına sığınmak anlamını da taşımıştır. Hayatı boyunca Peygamberimiz (sav)'den pek çok gayrimüslim ve müÅŸrik himaye talebinde bulunmuÅŸ, o da bu kiÅŸileri himayesi altına alarak, güvenliklerini saÄŸlamıştır. Çünkü Allah, Tevbe Suresi'nde müÅŸriklerin sığınma hakkı talep ettiklerinde, bu taleplerinin kabul edilmesini emretmiÅŸtir. Ayette ÅŸöyle buyrulmaktadır: 
"EÄŸer müÅŸriklerden biri, senden 'eman isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiÅŸ olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaÅŸtır." (Tevbe Suresi, 6) 
Yahudiler ve Hıristiyanlar kitap ehlidir. DoÄŸru-yanlış, haram-helal kavramlarına sahiptirler. Allah'a hesap vereceklerini bilmekte, O'nun peygamberlerini sevip saymaktadırlar. Bunlar Müslümanların kitap ehli ile kolaylıkla birarada yaÅŸayabileceÄŸini gösterir. Allah Kuran'da, Müslümanlara, kitap ehli hakkında bir emir verir; onları "ortak bir kelimede birleÅŸmeye" çağırmak: "De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müÅŸterek bir kelimeye gelin. Allah'tan baÅŸkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir ÅŸeyi ortak koÅŸmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." (Al-i Ä°mran Suresi, 64) 

Huzura Bombalı Saldırı 
Din ve vicdan hürriyetini sınırsız bir ÅŸekilde kullanan Türkiye Yahudilerinin yüzyıllardır kesintisiz devam eden Cumartesi duası 15 Kasım sabahı patlayan bombalarla kesintiye uÄŸradı. BeyoÄŸlu Kuledibi'ndeki Neve Åžalom Sinagogu ile ÅžiÅŸli'deki Beth Ä°srael Sinagogu'ndaki patlamalarda 24 kiÅŸi hayatını kaybederken 300 kiÅŸi de yaralandı. Ä°slam dininin kesin olarak lanetlediÄŸi terör saldırılarına maruz kalan vatandaÅŸlarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz. Katliamın ardından en çarpıcı açıklamayı Hahambaşı Ä°shak Haleva yaptı. Türkiye tarihinde ilk defa kendilerinin bir BaÅŸbakanın ziyaret etmesinden büyük memnuniyet duyduklarını açıklayan Haleva, "Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'ndan ve Türkiye Cumhuriyeti'nden Allah razı olsun", dedi. Haleva konuÅŸmasında ayrıca ÅŸunları söyledi: "Terörün dini ve ideolojisi yoktur. Bu olayda Musevilerden çok Müslümanlar öldü. Her gün gördüÄŸümüz, selamlaÅŸtığımız insanlar öldü. Avrupa bunun farkında deÄŸil." Galata'da yaÅŸayan Musevi asıllı Ressam-Åžair Yusuf Habbib Gerez ise Los Angeles Times'a yaptığı açıklamada ÅŸunları söyledi: "Bir milyon bomba atsalar Yahudileri Ä°stanbul'dan kaçıramazlar. Burası bizim evimiz ve daima evimiz olacak." 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.