Sosyal Medya

Kürsü

İbrahim Kiras: Yaşayanlara saygı borçluyuz, ölenlere tek borcumuz ise hakikat.

Ä°brahim Kiras- Karar



Ä°skilipli Atıf Hoca Türk toplumunun bugünkü siyasi ve ideolojik kamplaÅŸması çerçevesinde “sembol” isimlerden biri durumunda. Bu yüzden lehinde yazılanlar da aleyhinde söylenenler de tarihî gerçekleri yansıtmaktan çok uzak. Oysa “yaÅŸayanlara saygı borçluyuz, ölenlere tek borcumuz ise hakikat.”
 
Ä°ÅŸin aslına bakarsanız, Atıf Hoca’nın kimliÄŸi, faaliyetleri ve ÅŸapka risalesinden dolayı yargılanması hakkında kimsenin elinde diÄŸerlerinden farklı bir bilgi/belge yok ama herkes kendi anlayışına göre bunları eÄŸip bükerek farklı sonuçlar çıkarıyor.
 
Sözgelimi kimileri Ä°skilipli Atıf Hoca’nın -ÅŸapka inkılabından önce yayımladığı- Frenk MukallitliÄŸi ve Åžapka risalesinden dolayı deÄŸil, Millî Mücadele aleyhindeki faaliyetleri yüzünden idama mahkûm edildiÄŸini ileri sürüyorlarsa da iddianame “sözkonusu risalenin ÅŸapka inkılabı aleyhindeki toplumsal protesto eylemlerini yönlendirmek amacıyla belli yerlere gönderilip dağıtıldığı suçlamasına” dayanıyor. Sanık tarafından reddedilen bu suçlamanın somut bir kanıtı da ortaya konulmuyor. DiÄŸer taraftan, Millî Mücadele sırasında Yunan uçaklarından Anadolu üzerine atılan ve halkı Kuvayı Milliye’ye karşı gelmeye çağıran bildirinin hazırlanmasındaki rolü sorgulanan Atıf Hoca bu suçlamayı da reddediyor, bir gazetede buna karşı tekzipname yayımladığını hatırlatıyor. Atıf Hoca ile birlikte yargılanan Tealî-i Ä°slam Cemiyeti üyelerinden Tahirülmevlevi de hatıratında sözkonusu bildirinin Åžeyhülislam Mustafa Sabri tarafından hazırlandığını ve Atıf Hoca’nın -ve kendisinin- bu bildirinin cemiyet adına neÅŸredilmesine itiraz edenler arasında bulunduÄŸunu söylüyor.
 
Ancak daha önce yine baÅŸka bir siyasi bildiri yüzünden dağıldığı söylenen Cemiyet-i Müderrisin yerine kurulan Teali-i Ä°slam Cemiyeti’ne önceki derneÄŸin üyeleri arasından katılan -Åžeyhülislamın damadı ve yakın bir arkadaşı hariç- tek kiÅŸinin Ä°skilipli olması, Mustafa Sabri’yle aralarında ciddi bir fikir ayrılığının sözkonusu olmadığını gösteriyor olmalı… (Said Nursi, Bursalı Mehmet Tahir, EÅŸrefzade Åževketî gibi isimler yeni kurulan cemiyette yer almamışlardır.)
 
***
 
Burada iÅŸaret edilmesi gereken bir husus var. Ä°ki ayrı tarihteki iki ayrı bildiri birçok kaynakta birbirine karıştırılıyor. Cemiyet-i Müderrisin’in 26 Eylül 1919 tarihinde yayımladığı bildiride doÄŸrudan Kuvayı Millîye aleyhinde ifadeler yer almaz, o günlerde Ankara’ya karşı Damat Ferit hükümetine desteÄŸini açıklayan bir beyanname yayımlamış olan padiÅŸaha baÄŸlılık ifadeleri vardır. (Yani dolaylı olarak Millî Mücadele’ye muhalefet.) Cemiyeti Müderrisin’den ilk istifalar bu bildiriye -siyasi içerikli olduÄŸu için- tepki gösteren üyelerden gelmiÅŸtir.
 
1920’de Yunan uçaklarıyla atılan bildiri ise Teali-i Ä°slam Cemiyeti imzasını taşımaktadır ve cemiyetin baÅŸkanı Atıf Efendi ile üyelerden çoÄŸunun itirazına raÄŸmen “fiili baÅŸkan” durumundaki Åžeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’nin isteÄŸiyle yayımlanmıştır. Dili, üslubu ve kurgusu itibarıyla adı geçen müderrislerden ziyade -belki Refik Halit gibi- bir edebiyatçının kaleminden çıkmış olduÄŸu izlenimini veren bildiride çok ağır ifadeler vardır: “Ey kahraman askerler! Harb senelerinde sizi cephe cephe sürükleyen ve aç susuz süründüren ve din kardeÅŸlerinizin, hemÅŸehrilerinizin beyhude yere ölmelerine sebebiyet veren birkaç kiÅŸi arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zâlimler de var idi! (…) Elinize aldığınız fetvâ-i ÅŸerif ki Allah’ın emridir, okuduÄŸunuz hatt-ı münif ki halifemizin, padiÅŸahımızın bir fermanıdır, siz Allah’ın emrine halifenin fermanına ittibâen bu canileri, bu katil canavarları daha ziyade yaÅŸatmamakla memur ve mükellefsiniz.”
 
BaÅŸkanı olduÄŸu cemiyet adına bu bildirinin yayımlanmasına karşı çıkan Ä°skilipli Atıf’ın -ve Teâlî-i Ä°slâm Cemiyeti çevresinde yer alan diÄŸer arkadaÅŸlarının- Millî Mücadele karşısındaki genel tutumunun olumlu olduÄŸunu söylemek ise pek kolay deÄŸil. Bugün bile taraftarı olan “Yunan galip gelse daha iyi olur” yaklaşımı hakimdir bu çevrede genel olarak… Bu çevrenin lideri görünümündeki Mustafa Sabri’nin yazı ve beyanlarında bu görüÅŸ açıkça ifade edilir. Mustafa Sabri zaten KurtuluÅŸ Savaşı’ndan sonra Yunanistan’a sığındı, orada yaÅŸadı. Hatta “Türklükten istifa ettiÄŸini” açıkladı.
 
***
 
Adı geçen cemiyetin baÅŸka sabıkaları da var… Anadolu’daki Millî Mücadele’ye en büyük desteÄŸi veren Sovyetler’le iÅŸbirliÄŸine engel olmak amacındaki Ä°ngilizlerin “BolÅŸeviklik Ä°slam’a aykırıdır” fetvası talebini zamanın ÅŸeyhülislamı Haydarîzâde’nin kabul etmemesi üzerine Teâli-i Ä°slâm Cemiyeti alelacele bolÅŸevizm aleyhinde bir beyanname neÅŸretmiÅŸti. (TDV Ä°slam Ansiklopedisi’nin “Teâlî-i Ä°slâm Cemiyeti” ve “Atıf Efendi” maddelerinde bu bildiri cemiyetin olumlu faaliyetleri arasında zikrediliyor.)
 
Ä°skilipli Atıf’ın Ä°stiklal Mahkemesi tarafından ciddi bir kanıta dayanmadan “kanaatle” idama mahkûm edilmesini adı geçenin “Millî Mücadele karşısındaki tutumu” dolayısıyla onaylamak veya hoÅŸ görmek doÄŸru olmasa gerektir. Ancak bu haksızlığa itiraz ederken, fırsattan istifade, Teali-i Ä°slam Cemiyeti mensuplarının Millî Mücadele karşısındaki tutumlarının da temize çıkarılması gerekmiyor elbette. (Yine TDV Ä°slam Ansiklopedisi’nde sözkonusu cemiyetin “Ä°stiklâl Savaşı’nda iÅŸgal güçlerine karşı mücadele verdi”ÄŸi, hatta bu amaçla kurulduÄŸu gibi “ÅŸaşırtıcı” iddialar yer alıyor. Cemiyet tarafından Ä°zmir’in iÅŸgalini protesto eden bir bildiri yayımlanmış olması yeterli mi? O günlerde Sadrazam Damat Ferit PaÅŸa da Ä°zmir’in iÅŸgalini kınayan bir bildiri yayımlamıştı. O da mı Millî Mücadele’nin destekçisi sayılacak bu durumda?)
 
DiÄŸer yandan, ÅŸu da var: Millî Mücadeleye karşı çıkan, Kuvayı Millîye aleyhine en sert yazıları yazan kiÅŸilerin hiçbiri KurtuluÅŸ Savaşı’nın kazanılmasından sonra yargılamaya tabi tutulmamış, çoÄŸu (150’likler) sürgüne gönderilmiÅŸ, bilahare affa uÄŸrayıp ülkeye dönmüÅŸlerdir. (Mevlanzade Rıfat, Refik Halit, Rıza Tevfik, Refii Cevad vs…) Dolayısıyla Ä°skilipli Atıf’ın “ÅŸapka risalesi” bahanesiyle yargılandığı mahkemede Millî Mücadele karşısındaki tutumundan dolayı da suçlanıp cezalandırılması hayatın tabii akışına aykırıydı.
 
Bana sorarsanız, Ä°skilipli Atıf’ın o günlerdeki “inkılap”ların toplumsal tepkilere yol açması endiÅŸesiyle belirli kesimlere gözdağı vermek üzere seçilmiÅŸ bir figür olduÄŸunu, Millî Mücadele karşıtı kimliÄŸinin de bu seçimi kolaylaÅŸtırmış olduÄŸunu düÅŸünmek daha mantıklı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.