Sosyal Medya

Kürsü

Yıldıray Oğur- ''Merhaba George nasılsın''

Yıldıray Oğur- Karar



ABD, 41’inci BaÅŸkan George Bush’u ya da baÅŸkanlar karışmasın diye icat edilen adıyla “Baba Bush”u uÄŸurluyor.  
 
94 yaşında ölen Bush’un oÄŸlu da 43. baÅŸkan George W. Bush’tu.  Bu ABD tarihinde bir kez de 200 yıl önce yaÅŸanmış, ikinci baÅŸkan John Adams’ın oÄŸlu John Quincy Adams da altıncı baÅŸkan seçilmiÅŸti.
 
Her ne kadar Baba Bush, 1992’de Ross Perot adlı iÅŸadamının üçüncü aday olarak çıkıp Cumhuriyetçi oyları bölmesiyle yarışı Clinton’a karşı kaybetse ve ikinci döneminde seçilemese de, bir dönem sonra çok da parlak bir isim olmayan oÄŸlunu baÅŸkan seçtiren de onun  itibarlı soyadı olmuÅŸtu.
 
Çünkü, renkli çorapları ve eÅŸi Barbara dışında pek sempatik tarafı olmayan, dünyada da pek iyi hatırlanmayan Baba Bush, Amerikalılar için ABD’nin dünyadaki kararlılığını ve gücünü ortaya koyan bir devlet adamıydı.
 
Ä°kinci Dünya Savaşı’nda savaÅŸ pilotu olarak görev yapmış Bush, arÅŸivlerden çıkan vurulan savaÅŸ uçağından atladığı denizden çıkış görüntüleriyle rakibi Yunan asıllı Demokrat Dukakis’i seçimlerde  ezip geçmiÅŸti.
 
Bush’un Texaslı bir petrol milyoneri olarak devam eden kariyeri, 1966’da senatoya girmesinden sonra ABD devletinin en tepelerinde geçti. ABD’nin Tayvan krizi yıllarında BM Daimi temsilcisiydi. Ardından Çin Büyükelçisi oldu. 1976-80 arası Türkiye’nin 12 Eylül darbesine gittiÄŸi yıllarda CIA baÅŸkanlığı yaptı ve ardından 1980’den sonra Reagan’in BaÅŸkan Yardımcısı olarak iki numaralı koltuÄŸa oturdu.
 
1988-1992 yılları arasında baÅŸkanlık yıllarından kariyerine yazılanlar da çok kritik; Sovyetler’in ve DoÄŸu Bloku‘nun çökmesi, Gorbaçov’la nükleer anlaÅŸmalar, uyuÅŸturucu kartellerini koruyan General Noriega’yı devirdiÄŸi Panama Ä°ÅŸgali ve tabii Birinci Körfez Krizi.
 
Özellikle Türkiye Baba Bush’u Körfez Krizi ile tanıyor. Baba Bush ile CumhurbaÅŸkanı Turgut Özal’ın yakın dostluÄŸu, sık sık yaptıkları telefon görüÅŸmeleri herkesin malumu. 
 
Peki o kritik günlerdeki görüÅŸmelerde neler konuÅŸmuÅŸlardı?
 
Bu konuÅŸmaların gerçekleÅŸtiÄŸi günlerde bu görüÅŸmelerin içerikleriyle ilgili bazı haberler yapılmıştı.
 
Ama ABD’lilerin arÅŸivcilik ve ÅŸeffaflık açısından örnek bir geleneÄŸi sayesinde aslında daha fazlasını da biliyoruz.
 
Çünkü ABD’de sadece baÅŸkanların deÄŸil, bakanlar, büyükelçiler, kongre üyeleri gibi üst düzey devlet görevi yapmış kiÅŸilerin tüm arÅŸivleri kütüphanelere bağışlanıyor ve bir süre sonra bu arÅŸivler halka ve araÅŸtırmacılara açılıyor.
 
Tarih yazımında bu arÅŸivlerin büyük katkıları oluyor.  Bir devlet hafızası da çöpe gitmiyor, hurdacılarda, sahaflarda çürümüyor, kapalı sandıklarda kalmıyor, nesilden nesile aktarılıyor.
 
BaÅŸkan Bush’un da arÅŸivi de kendi adını taşıyan kütüphanenin arÅŸivinde bulunuyor. ArÅŸivde giydiÄŸi renkli meÅŸhur çorapları dahi var.
 
Bizi ilgilendiren kısmı ise arÅŸivde yer alan Baba Bush’un yabancı devlet baÅŸkanlarıyla Beyaz Saray’da, Camp David’de veya ziyaretleri sırasında yaptığı birebir görüÅŸmelerin ve  telefon ve telekonferans görüÅŸmelerinin tam dökümleri.
 
Burada BaÅŸkan Bush ile Özal arasındaki 57 görüÅŸmenin kayıtları da mevcut.
 
Özal ile Bush, Bush Reagan’ın BaÅŸkan Yardımcısı olarak görev yaparak tanışmışlar. Özal’ın hatıralarına göre Özal, Bush’a seçim kampanyası sırasında da dış politikaya yüklen, Dukakis’in zayıf karnı orası diye akıl vermiÅŸ. Bush da öyle yapmıştı zaten.
 
ABD BaÅŸkanı seçildikten sonraki ilk görüÅŸmeleri ise Japonya’daki bir uluslararası toplantı sırasında olmuÅŸ.
 
O toplantı ve sonraki toplantı ve telefon görüÅŸmelerinin kayıtlarından Bush’un Özal’la sadece Türkiye ile ilgili konuları konuÅŸmadığı anlaşılıyor. Ä°ki lider OrtadoÄŸu ve  Sovyetlerin durumu üzerine de sık sık sohbet etmiÅŸler. Özal’ın sahaya hakimiyeti ve projeksiyonları Bush’un da dikkatini çekmiÅŸ gibi görünüyor.
 
Ama bunlardan en ilginci Özal’ın Körfez Savaşı’nın çok öncesinde Irak ve Saddam Hüseyin’le ilgili BaÅŸkan Bush’a yaptığı uyarılar.
 
Ä°lk uyarıyı yaptığı tarih 18 Ocak 1990. Ä°ran-Irak savaşı bitmiÅŸ. Saddam Halepçe’de katliam yapmış. Ama OrtadoÄŸu’da dengeler yerine oturmaya baÅŸlamakta. Ortada Körfez Krizi’nden bir iz yok.
 
Özal, Washington’u ziyaret ediyor.  Türkiye’nin gündemi Ermenilerin Nahçıvan’a saldırıları. Oval Ofis’teki görüÅŸmelerinden sonra Beyaz Saray’ın Old Family Dining Room’unda yemeÄŸe geçiliyor. YemeÄŸin gündemi Türkiye’nin sorunları ve talepleri deÄŸil artık, OrtadoÄŸu.
 
Filistin-Ä°srail meselesinden sonra BaÅŸkan Bush konuyu, ABD’nin OrtadoÄŸu’da en büyük düÅŸman olarak gördüÄŸü Kaddafi’ye getiriyor. Ve Özal ilk uyarıyı yapıyor:
 
“Özal: En tehlikeli adam Saddam’dır. Kaddafi’yle uÄŸraşıp yanlış yapıyorsunuz.
 
Bush: Katılıyorum. Deniyoruz. Kimyasal tesislerini hatırlarsın
 
Özal: Irak hakkında daha fazla endiÅŸelenmelisiniz. Sadece kimyasalları için deÄŸil, nükleer silahları için de.
 
Bush: Sizin Irak’la iliÅŸkileriniz nasıl? Saddam Hüseyin
 
kibirli bir adam Körfez ülkelerinin yardımına ihtiyaç duyduÄŸunda epey alçakgönüllü oluyor. 
 
Büyükelçi Nüzhet Kandemir: Ben dört yıl yaÅŸadım onunla. Zora düÅŸünce iÅŸbirliÄŸi yaÄŸar ama bir kere güçlü olunca eski yöntemlerine geri döner.”
 
ArÅŸivdeki bu görüÅŸmenin en ilginç noktası, Özal’ın “En tehlikeli adam Saddam’dır” diye baÅŸlayan ilk cümlesinin görüÅŸmenin gizli ibareli deÅŸifresinde üzerinin kapanmış olması. Cümleyi Özal’ın hatıralarından aktardık.  Muhtemelen bu sansürün sebebi, bu erken uyarının çok şık görünmeyeceÄŸini düÅŸünmeleri olabilir.
 
ArÅŸivlere göre Bush ile Özal bundan sonra ilk kez 26 temmuz 1990 günü bir telefon görüÅŸmesi yapmışlar. Yani Saddam’ın Kuveyt’i iÅŸgalinin altı gün öncesi.
 
Kuveyt’in petrol üretimini artırarak petrol fiyatını düÅŸürmesine kızan Saddam’la Körfez ülkeleri arasında görüÅŸmeler sürmektedir. Irak’ın körfeze doÄŸru askeri yığınak yaptığı konuÅŸulmaktadır.  
 
Telefon görüÅŸmesi samimi bir havada baÅŸlıyor:
 
Bush: Sayın Başkan, nasılsınız?
 
Özal: Ä°yiyim, teÅŸekkür ederim Sayın BaÅŸkan.
 
Bush: Sesinizi duymak ne güzel. SaÄŸlığınız nasıl?
 
Özal: Ä°yi. Gayet iyiyim. Bir kaç gün önce  televizyonda sizi koÅŸarken gördüm.
 
Türk-Yunan iliÅŸkilerinde yaÅŸanan sorunlarla ilgili bir konuÅŸmadan sonra yine sözü Özal almış:
 
Özal: Basra Körfezi’nden hiç haberiniz var mı?
 
Bush: Anladığım OPEC bir anlaÅŸmaya vardı ama Irak’ta biraz geri çekildi. Sizin deÄŸerlendirmeniz ne?
 
Özal: Washington’da buluÅŸtuÄŸumuzda, Saddam Hüseyin hakkında size anlatmıştım. Hatırlıyor musunuz onları?
 
Bush: Çok iyi hatırlıyorum.
 
Özal: Ona karşı sıkı durmak gerek.
 
Bush: Sizin baÅŸka düÅŸünceleriniz varsa, lütfen bana da bildir. Durum hakkında endiÅŸeliyiz genel olarak. Fakat sizin söylediÄŸiniz nokta tabii önemliydi. Sizinle konuÅŸmak çok hoÅŸtu...
 
(Özal endiÅŸeliyken Bush’un rahatlığının sebebi, daha sonra Wikileaks’teki ABD telgraflarıyle ortaya çıktı. Bu telefondan bir gün önce BaÄŸdat’taki ABD elçisi Irak’la Kuvveyt arasındaki meselelerinin müzakereyle çözülmekte olduÄŸu bildirmiÅŸ ve Saddam’ın selamlarını Bush’a iletmiÅŸti.)
 
Bir sonraki telefon konuÅŸması da altı gün sonra.
 
Saddam’ın Kuveyt’i iÅŸgal etmesinden saaatler sonra.
 
GörüÅŸmede Bush’a daha önce kendisini uyardığını hatırlatma fırsatını kaçırmayan Özal, Saddam’a bir ders verilmesini savunuyor. “Ambargo yetmez, NATO ülkelerini toplayın” diyor ve bir tavsiyede bulunuyor:
 
“Ä°kinci Dünya Savaşı’ndan önce yapılan hata yapılmamalı.”
 
Sadece aÄŸustos ayı içerisinde sekiz kez görüÅŸmüÅŸler. Bütün kriz boyunca sürekli telefonlaÅŸmışlar.
 
Artık birbirilerine “Merhaba Turgut”, “Merhaba George” diye hitap etmeye baÅŸlamışlar. Televizyon konuÅŸmalarından sonra arayıp birbirlerini tebrik etmiÅŸler. Ailece Camp David’de buluÅŸup görüÅŸme planları yapmışlar.
 
Bu telefon görüÅŸmelerini ABD tarafında not alan genç diplomatlar da tanıdık isimler; Condolezza Rice, Nicholas Burns.
 
Bu görüÅŸmelerde Özal, sadece Kuveyt’in kurtarılmasının yetmeyeceÄŸi, Saddam devrilmezse, ileride büyük tehlikelere sebep olabileceÄŸi konusunda Bush’u uyarmış.
 
Yıllar sonra bu arÅŸivleri okurken bir çok ÅŸey akla geliyor.
 
ABD tarihinin en tecrübeli, CIA baÅŸkanlığı yapmış BaÅŸkan’ı bile olsanız, elinizin altında her türlü imkan olsa da bazen olan bitenin farkına varamıyorsunuz.
 
Özal gibi bir zeka da her zaman her millete nasip olmuyor.
 
DoÄŸru ya da yanlış kendi fikirleri ve bir dünya görüÅŸü olan ve bunu da ABD ve diÄŸer muhataplarıyla eÅŸit iliÅŸkiler kurarak paylaÅŸan, onların gözünde de analizleri ve tahminleriyle itibarlı ve sözü dinlenen bir liderdi Özal.
 
Eh Türkiye de zamanında onun kıymetini bilememiÅŸti...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.