Sosyal Medya

Güncel

10 soruda Kudüs Müftüsü Hacı Emin el-Hüseynî kimdir?

Filistin’de Siyonizme karşı verdiği mücadele ve 2. Dünya Savaşı sırasında Hitler’le yaptığı görüşme sebebiyle Kudüs Müftüsü Hacı Emin el-Hüseynî Ortadoğu tarihinde adından çokça bahsedilen liderlerden biri. Peki, Hacı Emin el-Hüseynî kimdir?



Ä°srail BaÅŸbakanı Binyamin Netanyahu Ekim 2015’te düzenlenen 37. Dünya Siyonist Kongresi’nde yaptığı konuÅŸmada 2. Dünya Savaşı sırasında yaÅŸanan Yahudi soykırımından Kudüs Müftüsü Hacı Emin el-Hüseynî’nin sorumlu olduÄŸunu söyledi. Ona göre Hitler’e Yahudileri topluca yok etme fikrini Kudüs Müftüsü vermiÅŸti. Peki, Kudüs Müftüsü Emin el-Hüseynî kimdir? Hitler’le görüÅŸmesinin mahiyeti neydi? Netanyahu’nun bu suçlamalarının tarihte bir karşılığı var mıydı?

Filistin’de Siyonizme karşı verdiÄŸi mücadele ve Hitler’le yaptığı görüÅŸme yüzünden Kudüs Müftüsü Hacı Emin el-Hüseynî OrtadoÄŸu tarihinde adından çokça bahsedilen liderlerden biri. Üstelik hakkındaki tartışmalar Hitler ile yaptığı görüÅŸmeyle de sınırlı deÄŸil. Bazılarına göre o Ä°slam’ın YahudiliÄŸe duyduÄŸu teolojik nefretin ve düÅŸmanlığın somutlaÅŸmış bir örneÄŸi; bazılarına göre de Filistin davasının temellerini atan bir kahraman.

Hem Netanyahu’nun suçlamalarının tarihi zeminini sorgulamak hem onun hayatı hakkındaki diÄŸer ihtilafları aydınlatmak hem de Ä°srail-Filistin çatışmasının tarihi arka planını kavramak amacıyla resmî olarak 1921-37 arasında Kudüs MüftülüÄŸü vazifesini yürüten Hacı Emin el-Hüseynî kimdir, 10 soruda tanıyalım:

1. Nasıl bir ortamda yetişti?

Sultan II. Abdülhamid döneminde Osmanlı Kudüs’ünde dünyaya gelen Hacı Emin’in doÄŸum tarihi için farklı tarihler verilmekte (1893-1895-1897). Kudüs’ün yönetiminde söz sahibi olan seçkin bir ailenin Hüseynîlerin bir ferdi olarak dünyaya geldi. Arada kesintiye uÄŸrasa da 17. asırdan 20. asrın baÅŸlarına kadar Kudüs müftülüÄŸü yapan Hüseyniler vakıfların idaresi, Mescid-i Aksa’daki dinî ve hukukî vazifeleri yürütüyorlardı.

Filistin -Osmanlı yönetimindeki bütün Arap vilayetleri gibi- son dönemlerdeki hezimetlerden fazlasıyla etkilenmiÅŸti. Ä°kinci MeÅŸrutiyet döneminin ardından gelen Trablusgarp ve Balkan Harplerini 1. Dünya Savaşı izledi. Ä°ngiltere’nin emperyalist emellerini enselerinde hisseden Filistinliler ayrıca 19. asrın sonlarında baÅŸlayan yoÄŸun Yahudi göçlerinden de tedirgindiler. Bu ortamda Filistinli aydınlarının çözüm arayışları da tenakuz halindeki üç düÅŸünceye dayanıyordu: Osmanlıcılık, Ä°slam birliÄŸi ve milliyetçilik. Hacı Emin’in zihin dünyası ve fikirleri de bu ideolojilerden fazlasıyla etkilenmiÅŸti.

Hacı Emin ilk eÄŸitimini babası Kudüs Müftüsü Tahir el-Hüseynî’den aldı. Çok iyi derecede Türkçe öÄŸrendi. Ayrıca Ä°ngilizce, Fransızca ve Almanca da konuÅŸabiliyordu. 1911’de kuzeniyle birlikte Kahire’ye giderek iki yıl kadar Ezher’de Ä°slam ilimleri tahsil etti. Burada dönemin önemli düÅŸünürlerinden Muhammed Abduh ve ReÅŸit Rıza’dan felsefe, tefsir ve Ä°slamî hareketler üzerine dersler aldı. 1913’te annesiyle birlikte ifa ettiÄŸi hac vazifesi ona isminin ayrılmaz bir parçası haline gelen “Hacı” lakabını kazandırdı. 1914’te ailesini görmek için Kudüs’te bulunduÄŸu sırada 1. Cihan Harbi patlak verdi ve bu yüzden Kahire’deki eÄŸitimini yarım bıraktı.

2. Osmanlı’ya ihanet etti mi?

1. Dünya Savaşı baÅŸlayınca Osmanlı ordusuna katılmaya karar veren Hacı Emin 1914’te Ä°stanbul’da Mekteb-i Harbiye’ye yazılır. Ardından topçu subayı olarak vazifeye baÅŸlar. Ä°zmir ve Karadeniz’de bir süre görev yapan Hacı Emin 1916 yılının Kasım’ında hastalanınca Ä°stanbul’da bir hastaneye yatırılır. Nüfuzlu bir tanıdığının aracılığıyla izin alarak 1917’nin baÅŸlarında Kudüs’e döner. Resmî olarak ordudan terhis edilip edilmediÄŸi bilinmemektedir.

Turan Kışlakçı Umran dergisindeki makalesinde -Mehmet Niyazi Özdemir’in beyanına dayanarak- onun Ä°stanbul’dayken TeÅŸkilat-ı Mahsusa’ya girdiÄŸini ileri sürer. Ancak bu bilgiyi teyit eden baÅŸka bir kaynak bulunmuyor. Öte yandan Philip Mattar ve bazı tarihçiler onun Åžerif Hüseyin isyanına destek verdiÄŸini iddia ediyorlar. Buna göre o, Filistin’den topladığı 2000 kiÅŸilik bir kuvvetle Emir Faysal’ın ordusuna katılmıştı. Buna mukabil Zvi Elpeleg kitabında bu faaliyetlerin Kudüs’ün iÅŸgalinin ardından ve 1. Cihan Harbi sonrasında gerçekleÅŸtiÄŸini yazar. Bu iddia ÅŸartlar ve geliÅŸmeler deÄŸerlendirildiÄŸinde daha doÄŸru görünüyor. Bu dönemde Hacı Emin, Filistin için Faysal’ı bir kurtuluÅŸ olarak görmüÅŸ ve onun Suriye’deki faaliyetlerine yardım etmiÅŸti.

3. Arap birliÄŸi fikrini savundu mu?

2 Kasım 1917’de yayınlanan Balfour Deklarasyonu’ndan kısa bir süre sonra Ä°ngilizler Kudüs’ü iÅŸgal etti. Böyle bir ortamda Filistin’in bağımsızlığı için siyasî çalışmalara baÅŸlayan Hacı Emin 1918’de bir edebiyat kulübü kurdu. Ardından iÅŸgale karşı Filistin’de kurulan ilk siyasî teÅŸkilatın, yani en-Nadil-Arabî’nin başına geçti. Aynı yıl bu teÅŸkilattaki arkadaÅŸlarıyla Yahudilerin Balfour Deklarasyonu’nun birinci yılını kutlamak için yaptıkları yürüyüÅŸü protesto ettiler ve yine 1919’da çıkan isyanda ön saflarda yer aldılar.

Emin el-Hüseynî’nin dikkatleri üzerine çektiÄŸi asıl olay 1920 Nisan ayında Nebi Musa ÅŸenlikleri sırasında vuku buldu. Kaynaklara göre gerilimi tırmandıran o ve arkadaÅŸlarıydı. Ä°ngilizler onu tutuklamak isteyince Åžam’a kaçtı. Bu dönemde onun kurtuluÅŸ için öngördüÄŸü çözüm Filistin’in Faysal’ın krallığı altında Suriye ile birleÅŸmesiydi. Bu sebeple Arap birliÄŸi fikrine dört elle sarıldı. Lakin onun Arap birliÄŸine inandığı bu süreç Faysal’ın Fransızlar tarafından Suriye’den kovulmasıyla sona erecekti.

4. Nasıl müftü oldu?

Ä°ngilizler tarafından 10 yıl hapse mahkûm edilen Hacı Emin, Emir Faysal Suriye’den çıkartılınca Ürdün’e geçti. Bu sırada Ä°ngiliz Yüksek KomiserliÄŸi’ne yeni atanan Herbert Samuel tarafından affedildi. Siyonist hareket güçleniyor ve Ä°ngilizler de onlara yardım için her ÅŸeyi yapıyorlardı. Buna mukabil Filistinliler kendilerini hakkıyla temsil edecek bir liderden yoksundular. Bu sebeple Ä°ngiliz ve Siyonistlere karşı giriÅŸtiÄŸi eylemleri yüzünden Emin el-Hüseynî halkın gözünde kahramanlaÅŸmıştı.

21 Mart 1921’de Kudüs Müftüsü Kamil el-Hüseynî’nin ölümü Kudüs’ün güçlü aileleri arasındaki rekabeti tekrar körükledi. Carallah ailesi, Halidiler, Büdeyrilerin talip olduÄŸu müftülük yarışına Hacı Emin de katıldı. Büyük aileler arasında yapılacak seçimde pek ÅŸansı yoktu, çünkü seçilen kiÅŸinin Ä°ngiliz Yüksek Komiseri’nden onay alması gerekiyordu. Nihayetinde yeni müftü Ä°ngiliz idaresinin menfaatleri doÄŸrultusunda belirlenecekti. Ancak sonuç hiç de tahmin edildiÄŸi gibi olmadı. Karmaşık bir ÅŸekilde iÅŸleyen bu süreç Hacı Emin’e -ÅŸûrada en az oyu almasına raÄŸmen- müftülük yolunu açtı. Bu durum akla ÅŸu soruyu getiriyor: Ä°ngilizler neden kendilerine karşı yapılan isyanlara önderlik eden bir ismi müftü seçtiler?

Bazılarına göre bu sorunun cevabı yeni komiser H. Samuel’in selefinin hatalarından ders almasıyla alakalıydı. GeçmiÅŸte Ä°ngiliz idaresi tarafından büyük aileler arasındaki tarihî denge gözetilmemiÅŸ ve rekabet iyice köpürtülmüÅŸtü. Belediye baÅŸkanlığı NeÅŸâÅŸibilere verilmiÅŸti. Bu yüzden dengenin yeniden kurulması için müftülüÄŸün mutlaka Hüseynîlerde kalması gerekiyordu. OrtadoÄŸu tarihçisi W. Cleveland onun müftü olarak tayin edilmesinde Ä°ngilizlere verdiÄŸi ÅŸiddet olaylarını engelleme sözünün etkili olduÄŸunu vurgular. Silah ve Zeytin Dalı kitabında David Hirst de onun ÅŸiddet konusundaki tavrını deÄŸiÅŸtirmesi ve düzeni korumaya söz vermesi karşılığında müftü atandığını belirtir.

Bu atamayı Herbert Samuel’in siyasî dehası olarak deÄŸerlendirenler de mevcut. Zira o eylemlerde ve gösterilerde yükselen bir ismi, kendisine resmî bir sorumluluk vermek suretiyle ehlileÅŸtirmiÅŸti. Böylece nüfusun %90’ını oluÅŸturan Filistinlilerin de gönlünü almıştı.

5. Müftülük yıllarındaki faaliyetleri nelerdir?

1921’de müftü olan Hacı Emin’in yetkileri geniÅŸletildi. Åžer’i mahkemeleri, camileri ve vakıfları baÅŸkanı seçildiÄŸi Yüksek Ä°slam Konseyi altında birleÅŸtirdi. Vakıf arazilerinin Siyonistlere satılmaması için tedbirler aldı. Toprak satışlarını engellemek için fetvalar çıkardı, maddi sıkıntılar yüzünden arazilerini satmak isteyenlerin mallarını vakıflar adına satın aldı. Yetimhaneler, hayır kurumları, okullar ve spor merkezlerinin kurulmasına öncülük etti.

Filistin davasına Ä°slam ülkeleri arasında dikkat çekmek amacıyla 1931’de Kudüs’te Ä°slam Kongresi’nin toplanmasını saÄŸladı. Konferansa katılan delegelerden ülkelerinin Filistin’in bağımsızlığına destek vermelerini istedi. Yine aynı konferansta Mescid-i Aksa’daki cami ve diÄŸer yapıların tamiri için bir fon oluÅŸturuldu. Toplanan parayla Mescid-i Aksa’daki dinî eserlerin bazıları yeniden yapıldı, bazıları da tamir gördü. Kubbetü’s-Sahra’nın kubbesi de bu restorasyon çalışmaları sırasında altınla kaplandı. Bu faaliyetleriyle Emin el-Hüseynî Ä°slam dünyasında saygı ve itibar kazandı.

6. Ä°ngilizlerle iliÅŸkisinin mahiyeti neydi?

Emin el-Hüseynî’nin Ä°ngilizlerle iliÅŸkisi tartışmaların yoÄŸunlaÅŸtığı konulardan biridir. Kudüs Müftüsü istikrarı koruyarak Ä°ngilizlerin beklentisini bir süre karşılamış oldu. Ta ki 1929’da patlak veren Burak Ä°syanı’na kadar… Bu hadiseyle onun Ä°ngilizlerle iliÅŸkisi büyük bir sınavdan geçti. Yahudilerin 1929’da Müslümanların Burak Duvarı üzerinde hak iddia etmeleriyle tırmana gerginlik çatışmaya dönüÅŸtü. Fakat Müftü 1921’den beri güçlenen siyasî ve toplumsal konumunu kullanarak olayları yatıştırmayı baÅŸardı.

Ä°zlediÄŸi yönteme bakıldığında onun da Kudüs’ün diÄŸer liderleri gibi itidalden yana olduÄŸu görülmektedir. Bu yüzden de Ä°ngiliz yanlısı olmakla suçlandı. Buna mukabil Ä°ngilizler ve Yahudiler tarafından da radikal örgütlenmelere liderlik etmek ve el altından ÅŸiddeti örgütlemekle suçlanıyordu. Gerçekten de o, 1936’daki çatışmalara kadar silaha sarılmadı. Bunun yerine grevler, Yahudi mallarını boykot, vergilerin ödenmemesi veya yasaklara uyulmaması gibi pasif bir direniÅŸi tercih etti. Silahlı mücadele yerine haklarını siyasî ve hukukî yollardan aramak taraftarıydı. Bu ılımlılıktan etkilenen Yüksek Komiser 1929 Burak isyanında olduÄŸu gibi Müslümanlardan yana tavır alabilmiÅŸti.

ÇeÅŸitli ihtilaflarla gölgelense de Emin el-Hüseynî’nin Ä°ngilizlere bakışı nettir. Ona göre Ä°ngiltere Filistin’i iÅŸgal etmiÅŸtir. Manda yönetimi Yahudi göçlerine çanak tutarak bölgede bir Yahudi devletinin kurulmasına hizmet etmektedir. Ancak onun Ä°ngilizler ve Siyonistlere karşı geliÅŸtirdiÄŸi siyaseti eleÅŸtirmek mümkün. Zira o, Ä°ngilizleri iÅŸbirliÄŸine ikna edebileceÄŸini ve Siyonistleri hukukî yollarla alt edebileceÄŸini düÅŸünmüÅŸtü. Müftünün bu hesaplarında ÅŸüphesiz Ä°ngilizlerin Irak ve Ürdün’de takip ettiÄŸi politikaların da payı vardı. Ä°ngilizler buralarda Emir Faysal ve Abdullah’ın liderliÄŸinde bağımsız devletlerin kurulmasına izin vermiÅŸlerdi. Ancak bu beklenti büyük bir hüsranla sonuçlanacaktı. Çünkü Ä°ngiliz devlet adamları Yahudilerin geleceÄŸini Filistinlilerin hukukî haklarından çok daha fazla önemsiyorlardı.

7. Neden yöntem deÄŸiÅŸtirdi?

Kudüs Müftüsü bu gerçeÄŸi fark ettiÄŸinde iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸti. Ä°ngilizler iÅŸgali asla sonlandırmayacakları gibi Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulması için de ellerinden gelen her ÅŸeyi yapacaklardı.

1936’daki olaylar patlak verdiÄŸinde baÅŸka çaresi kalmadığını gören Emin el-Hüseynî yöntem deÄŸiÅŸtirerek silahlı mücadele için Filistinlilerin örgütlenmesine önderlik etti. Nablus civarında baÅŸlayan ve altı ay süren bu gerilim kısa sürede diÄŸer ÅŸehirlere de sıçradı. Olaylar Ä°ngilizlerin müdahalesiyle bir süre durdu, fakat 1937’de tekrar alevlendi. Ä°ngiliz sömürge yönetimi bu yüzden onu önce Yüksek Ä°slam Konseyi BaÅŸkanlığı’ndan, sonra da müftülükten aldı. Ä°ngilizlerin kendisini tutuklamak istediÄŸini öÄŸrenince Müftü, bir gece Lübnan’a kaçtı.

El-Hüseynî, KardeÅŸi Abdülkadir el-Hüseynî’nin liderliÄŸindeki Filistin bağımsızlık mücadelesini Lübnan’da kaldığı daÄŸ köyünden takip etti. 1938’e gelindiÄŸinde Filistinliler bazı ÅŸehirlerin kontrolünü tamamen ele geçirmeyi baÅŸarmışlardı. Ancak Ä°ngiltere kötüye giden bu duruma bir son vermek için kolları sıvadı ve Filistin’e 20 bin asker yığdı. Üstün askerî güçlerine raÄŸmen isyanı 1939 Mart’ına kadar bastırmayı baÅŸaramadılar. Filistinlilerin direnci manda yönetimine son vermeyi baÅŸaramadı ama Ä°ngilizlere meselenin çözümü için bir ÅŸeyler yapmaları gerektiÄŸini göstermiÅŸti. Böylece ortaya “Beyaz Kâğıt” olarak isimlendirilen belge çıktı. Bu belgede Ä°ngiltere Yahudi göçünü beÅŸ yıllığına durdurma kararı aldığını ve Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını hedeflemediklerini açıklamak zorunda kalmıştı.

8. Irak’ta hükümetin devrilmesinde rolü var mıydı?

2. Dünya Savaşı baÅŸlayınca Lübnan’da can güvenliÄŸi kalmayan Kudüs Müftüsü Irak’a gitti. Büyük bir sevinçle karşılandığı BaÄŸdat’ta onun yüzünden devlet adamları ikiye bölünmüÅŸtü. BaÅŸbakan Nuri el-Said ve Ä°ngiliz yanlısı diÄŸer liderler onun Irak’ta olmasından pek memnun deÄŸildi. Birkaç ay sonra BaÄŸdat’ta Arap Ümmet Partisi’ni kurdu. Partinin hedefi emperyalizmle mücadele ve bunun için Arapları organize etmekti. Bu amaçla RaÅŸit Ali, Yunus Sabavî, Naci Åževket ve “Altın Kare” subayları olarak tanınan Salahaddin SabbaÄŸ, Fehmi Said ve Mahmut Salman’dan oluÅŸan gizli bir komite de kurmuÅŸtu. Yaptıkları toplantılarda Ä°ngiliz yanlısı yönetimi iktidardan uzaklaÅŸtırmayı planlıyorlardı. Bu doÄŸrultuda Ä°ngiliz yanlısı yönetime karşı Mayıs 1941’de gerçekleÅŸtirilen darbe baÅŸarılı olduysa da aynı yıl içinde karşıt bir ikinci darbeyle akamete uÄŸratıldı. Siyonist örgüt Irgun’un kendisine yönelik suikastından kıl payı kurtulmayı baÅŸaran Hacı Emin’in artık Irak’ta kalması mümkün deÄŸildi. Bu sebeple Ä°ran’a geçti.

9. Müftü-Hitler ittifakının mahiyeti neydi?

2. Dünya Savaşı sırasında Ä°ran, Sovyetler ve Ä°ngiltere tarafından iÅŸgal edilince Hacı Emin Türkiye, Bulgaristan ve Ä°talya üzerinden Berlin’e gitti (1941). Ä°ngilizler tarafından kellesi isteniyordu ve bu sebeple OrtadoÄŸu’daki herhangi bir ülkeye sığınması mümkün deÄŸildi. 28 Kasım 1941’de Hitler’le yaptığı bir buçuk saat süren görüÅŸme ve sonrasında Sovyetlere karşı Balkan Müslümanlarından oluÅŸturulan birliklere öncülük etmesi birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Bu görüÅŸmede Müftü, Hitler’den Araplara hitaben bir deklarasyon yayınlamasını istemiÅŸ; buna karşılık kendisi de Ä°ngiliz sömürgesi altındaki Arap halklarını ayaklandırmayı vaat etmiÅŸti. Hitler görüÅŸmede bu talep için erken olduÄŸunu vurgulamıştı. Bu, ancak Alman orduları Kafkaslar’a ulaÅŸtığında mümkün olabilirdi.

Hitler’le yaptığı zorunlu ittifak yüzünden el-Hüseynî bugün Nazilerin katliamlarına ortak olmakla suçlanıyor. Oysa Nazilerin Yahudilere nefreti daha 1933’te kendini göstermiÅŸti. 1939’da Polonya’nın iÅŸgalinden sonra toplama kamplarına tıkılan Yahudiler burada insanlık dışı uygulamalara maruz kaldılar. Yahudilerin topluca katledilmeleri ise Müftü-Hitler görüÅŸmesinden önce, 1941 yılının Temmuz’unda çoktan baÅŸlamıştı. Üstelik Hıristiyan Avrupa’nın Yahudi katliamı için baÅŸkasının rehberliÄŸine pek ihtiyacı yoktu. Avrupa tarihi Yahudilere yönelik katliam örnekleriyle dolu. Gerçekler bilinse de Siyonistler bu olayı propaganda amaçlı kullanmaya devam ediyorlar.

10. Neden başarılı olamadı?

Mihver devletlerinin yenilgisinin ardından Fransa’ya sığınan Müftü, 1946’da Kahire’ye kaçmayı baÅŸardı. Filistin mücadelesine kaldığı yerden devam etmek için iÅŸe koyuldu. Filistin Yüksek Heyeti’ni kurarak pek çok ülkede temsilcilikler açtı. 14 Mayıs 1948’de Ä°srail Devleti kurulunca buna karşı Gazze’de düzenlediÄŸi toplantıda Yahudilerle mücadele edilmesi amacıyla Genel Filistin Hükümeti’nin kurulduÄŸunu duyurdu. Arap ülkelerinden bu hükümeti desteklemelerini istedi. Ancak bu talep çiçeÄŸi burnunda Arap devletlerini ikiye bölecekti. Müftünün sürgünde olduÄŸu 10 yıl içinde bölgede dengeler deÄŸiÅŸmiÅŸti. Ürdün Emiri Abdullah “Büyük Suriye” hülyasına kapıldığından Filistin topraklarında bağımsız bir devlet kurulmasını istemiyordu. DiÄŸer HaÅŸimî liderleri onu desteklerken Suud ve Mısır karşısında yer alıyordu. Bu yüzden Müftü, 1946’dan sonra Ä°srail’den çok, Arap devletleri arasındaki bu dengeyle mücadele edecekti.

Müftü 1948 Arap-Ä°srail savaşı öncesinde düzenli Arap ordularının Filistin topraklarına girmesini istemedi. Bunun yerine Filistinli milis güçlerin savaÅŸmasını uygun bulmuÅŸ; Arapların da onlara maddî ve askerî kaynak saÄŸlamalarını talep etmiÅŸti. Arap devletlerinin Filistin topraklarını kendi aralarında bölüÅŸmelerinden korkuyordu. Bu konuda pek de haksız sayılmazdı. Zira Emir Abdullah ile Yahudi Ajansı arasında Filistin topraklarını paylaÅŸmaya yönelik bir anlaÅŸma çoktan yapılmıştı. Öte yandan Hacı Emin’in planları için büyük bir tehlike olduÄŸunu fark eden Emir Abdullah onun Filistinli milislere komuta etmesine de izin vermedi. Bir sonraki adımı bu gerilla birliklerine silah bıraktırmak olmuÅŸtu. Bu ÅŸartlar altında 1948 savaşı tam da Ä°srail’in ve müttefiki Abdullah’ın istediÄŸi ÅŸekilde neticelendi. 1951’de Kudüs’te öldürülene kadar Abdullah, Filistin davasının önündeki en büyük engeldi. DiÄŸer Arap ülkeleri çıkarları gereÄŸi ya onun karşısında ya da yanında yer alıyorlardı. Dolayısıyla Emin el-Hüseynî’nin Ä°srail’e karşı Arapları birleÅŸtirmesi bir hayaldi.

1952 Hür Subaylar darbesinden sonra Nasır bir süre Müftü’ye destek verse de Müslüman KardeÅŸler ile iliÅŸkileri yüzünden ileride araları açılacaktı. Bu yüzden çalışma merkezini 1959’da Beyrut’a taşıdı. 1967’deki Arap-Ä°srail savaşında Ä°srail topraklarını iyice büyütmüÅŸ ve Filistin halkı mülteci durumuna düÅŸmüÅŸtü. 1973’teki Yom Kippur Savaşı da dengeleri deÄŸiÅŸtiremedi. Filistin halkının geleceÄŸi gün geçtikçe karartılıyordu. Bunda Ä°srail kadar Arap devletlerinin de payı vardı. Filistin meselesi onlar için o kadar kutsaldı ki, halkları nazarında meÅŸruiyetlerini saÄŸlamaktan ve bölgesel gerilimlerin görüÅŸüldüÄŸü müzakere masalarında kullanılacak bir joker olmaktan öteye gitmiyordu.

1950’den sonra Hacı Emin el-Hüseynî de bu siyasî oyunların kurbanı olmuÅŸ, sürekli yeni ittifak arayışlarına girmiÅŸ ve her seferinde sükut-ı hayale uÄŸramıştı. Ayrıca yeni kurulan Filistin KurtuluÅŸ Örgütü ve el-Fetih hareketiyle Filistinliler de parçalandılar. Bütün bu olumsuz gidiÅŸata raÄŸmen çalışmalarını sürdüren Müftü, 4 Temmuz 1974’te Beyrut’ta vefat etti.

Kudüs’te seçkin bir ailenin mensubu olarak doÄŸduÄŸunda hiç kimse onun Yahudiler yüzünden kendi yurdundan uzakta bir mülteci olarak öleceÄŸini tahmin edemezdi.

Munise ÅžimÅŸek

 

Kaynaklar

Avi Shlaim, Filistin’i BölüÅŸmek, Müttalip Tütüncü, Küre Yayınları, 2017.

David Hirst, Silah ve Zeytin Dalı, Ä°yi DüÅŸün Yayınları, Timur DemirtaÅŸ (çev.), 2015.

David Motadel, Agos gazetesi söyleÅŸi (http://www.agos.com.tr/tr/yazi/13198/carpitilmis-tarih-anlatisini-netanyahu-uydurmadi)

Fahir ArmaoÄŸlu, Filistin Meselesi ve Arap-Ä°srail SavaÅŸları (1948-1988), Kronik, 2017.

Ilan Pappe, OrtadoÄŸu’yu Anlamak, Gül Atmaca (çev.) NTV yayınları, 2011.

Philip Mattar, Kudüs Müftüsü Hacı emin el-Hüseynî, Ä°sa Ölmez-Ali Soylu (çev.), Akademi, 1991.

Turan Kışlakçı, Hacı Emin el-Hüseynî ve Filistin Davası”, Umran dergisi, Åžubat/2005.

Velid el-Arid, “Emin el-Hüseynî”, DÄ°A

William L. Cleveland, Modern OrtadoÄŸu Tarihi, Mehmet Harmancı (çev.) Agora Kitaplığı, 2004.

Zwi Elpeleg, Filistin Ulusal Hareketinin Kurucusu Hacı emin el-Hüseynî, Dilek Åžendil (çev.), Ä°letiÅŸim, 1999.

David Motadel, Agos gazetesi söyleÅŸi (http://www.agos.com.tr/tr/yazi/13198/carpitilmis-tarih-anlatisini-netanyahu-uydurmadi)w

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.