Sosyal Medya

Güncel

Sıkı bir İstanbullunun tanıması gereken 10 ifade ve cümle-5

Sadullah Yıldız İstanbul'un farklı semtlerindeki eserleri süsleyen levhaların izini sürmeye devam ediyor. Serinin beşinci yazısında bizlere 10 levhayı tanıyor.



Sevgili okur böyle bir yazı serisine cüret ettiÄŸimizi daha önceki takiplerinden hatırlayacaktır ancak biz bunun sebebini tekraren hatırlatmakta beis görmüyoruz. Ä°stanbullu olmanın hem Arabî hem Farisî kültürlerin baÅŸlangıç seviyelerine aÅŸinalık gerektirdiÄŸini, bunları mezcedip harika bir terkip çıkaran Osmanlı dünyasına girmenin, o âlemi oluÅŸturan insanları tanımanın ve takipçisi olmanın bazı kavramlarla içli dışlı olmayı icap ettirdiÄŸini biliyoruz.

Bu seride nakletmeye çalıştığımız ibareler o dünyanın kendisi deÄŸiller; ama çözümlemelerini hazmettiÄŸimizde zihnimize kapıların açılmasını saÄŸlayabiliriz. Bir yazı da zaten yalnızca bir anlamı olmaktan ibaret deÄŸil; usta hattatının elinden, usulü olan bir biçimle ortaya konuyor, kim bilir hangi mühim zat tarafından yazdırılıyor ve isimler ortaya çıkarıldıkça yine kim bilir hangi deryalara yol almamızı saÄŸlıyor.

Önceki dört metinde aktardığımız ibareler daha kısa ve özgün seçimlerdi. Åžimdikiler ise daha çok biçimsel karmaÅŸaları sebebiyle zorlanılma ihtimali bulunan ya da dil farklılığı ve uzunluk nedeniyle çözülmesi hemencecik kabil olmayabilen örnekler de içeriyor.

Evvela kısacık bir taneyle başlayalım:

1. “Ye'vî ileyhi küllü mazlûmin”

Bu ibare Topkapı Sarayı giriÅŸinde, yani ilk kapıda, sol-üstte bulunuyor. Ä°stanbul kitabeleri üzerine kitap yazanların bile ÅŸehir duvarlarındaki bazı metinleri gelenekmiÅŸ gibi yanlış okudukları olur. Bab-ı Hümayun giriÅŸindeki bu metin onlardan biridir. Hatta yakınlarda cumhurbaÅŸkanına hediye edilen bir levhada da bu cümle yazıyordu ve hatalı nakledildiÄŸinden o dahi öyle okuyuverdi.

BaÅŸtaki “evâ-ye’vî” fiilini nida zannedip “yâ vâliyete” ÅŸeklinde galat okumak aslında ezbere tekrardan kaynaklanır zira bu ifadenin anlamı yoktur.

Osmanlı padiÅŸahına atfen yazılmıştır. “Bütün mazlumlar ona sığınır” anlamına gelir.

2. “Ve lâ gâlibe illallâh”

BaÄŸlarbaşı’nda ilk olarak Mısır hıdivi Ä°smail PaÅŸa'nın yaptırdığı, ardından hiç de kendinden önceki halifelere benzemeyen bir profili olan son halife Abdülmecid Efendi'nin oturduÄŸu köÅŸkün giriÅŸ saçağı altındaki, makılî hattın farklı bir yorumuyla yazılmış “Allah'tan baÅŸka galip yoktur” yazısı. Aslında Ä°stanbul’da deÄŸil kıta Avrupa’sının güneyinde görülmesi umulacak bir yazıyken ÅŸehrimizin sokaklarının hâlâ sürprizler sakladığının bir niÅŸanesi.

3. “Ve kefâ billâhi ÅŸehîden Muhammedun Resûlullâh”

Galata’daki bir apartmanın (Esat Bey, 64 nr.) yola bakan sathı, apartman sakinleri farkında olsun veya olmasın, ÅŸehri güzelleÅŸtirmeye katkı sunuyor. Talik hattın enfes selaseti ve ahengi her harfinde görülen bu cümle aslında iki ayetin bir araya getirilmesinden teÅŸekkül ediyor. Fetih suresinin 28. ayetinin sonu ve 29. ayetin başı: “Åžahit olarak Allah yeter. Muhammed, Allah’ın resulüdür.

4. “Allâhu nûru’s-semâvâti ve’l-ard”

Yine bir ayet (Nur suresi, 35), bu sefer Fatih Camii’nin mihrap hizasındaki dev kandil mumları üzerinden. Osmanlılar camilerdeki mumlar üzerine, herhâlde boÅŸ kalmasını istemediklerinden ya da mumun camiye eklendiÄŸi tarihe de bir hatıra olması yararını gözeterek, keçe yahut deri benzeri malzemeler üzerine yazdıkları “mâÅŸâallâh” veya bu örnekteki gibi ayetler yapıştırabiliyorlardı. Ancak seçilen ayetin, bulunduÄŸu zeminle alakasının kurulması inceliÄŸini de göz ardı etmeyerek: “Allah göklerin ve yerin nurudur.

5. “Ve hüve halegaküm evvele merratin ve ileyhi türca’ûn”

Fatih Camii külliyesinde ÅŸimdilerde kız Kur’an kursu olarak kullanılan binanın giriÅŸ kapısı üzerinde duran nefis bir Mustafa Rakım Efendi hattı. Fussilet suresinin 21. ayetinin sonunda yer alan bu ilahî kelam, insana kim olduÄŸunu ve nerede durması gerektiÄŸini hatırlatan bir ikaz: “Sizi ilk defa o yaratmıştı ve yine ona döndürülüyorsunuz.”

Sülüs hattın celi olarak harika bir numunesi kabul edilen bu yazının baÅŸka bir güzelliÄŸi, 19. asrın önemli hattatlarından kabul edilen Rakım Efendi’nin imzasını kısa hâliyle deÄŸil de “harrerahû Mustafa Râkım” ÅŸeklindeki istifiyle görebilmemiz.

6. “Accilû bi’s-salâti kable’l-fevti”

Eyüp külliyesinin cami avlusundaki yaÅŸlı bir çınarı da saklayan çevrili küçük saha, kompleksin bundan iki yüz yıl önceki tamiratı esnasında parmaklıklarla kapatılmış, dört köÅŸesine hacet ve kısmet çeÅŸmeleri denen ufak çeÅŸme niÅŸleri konmuÅŸtur. Çünkü Halid bin Zeyd (Ebu Eyyüb el-Ensarî)'in defnedilmeden önce burada yıkanıp kefenlendiÄŸi düÅŸünülüyor.

YaÅŸlı çınarı seyreden bu cümle dillere pelesenk olmuÅŸ, meÅŸhur bir ifadedir ki kitaplarda sıklıkla rastlanabilir. Tercümesi ÅŸöyledir: “Ölümden önce namaz için acele edin.

7. “Kün fi’d-dünyâ keenneke garîbün ev ‘âbiru sebîl. Ve ‘udde nefseke min ashâbi’l-kubûr”

Eyüp külliyesinin b kapısı giriÅŸinde, külliyeyi baÅŸtan baÅŸa yenileyip eklemelerle zenginleÅŸtiren MihriÅŸah Valide Sultan’ın hatırası olarak duran tuÄŸranın hemen gölgesinde hazireye açılan taç kapının üzerinde yer alan bu cümle bir hadis-i ÅŸerif. Mezarlık giriÅŸinde yazması ise elbette ibret vericilik fonksiyonunu tamamlayan bir durum: “Dünyada garip biri veya yolcu gibi ol. Kendini kabir ehlinden biri say.”

8. “Eti’ külle emîr ve salli halfe külle imâm”

Nusretiye Camii inÅŸaatı, Sultan II. Mahmud’un Yeniçeri Ocağı’nı topa tutmasından önce bitirildi. Ancak kitabelerin eklenmesinin ocağın laÄŸvından sonra olduÄŸunu düÅŸünebiliriz. Zira caminin adının nusret (zafer) kelimesinden gelmesinin, Tophane Camii olan esas adının önüne geçmiÅŸ olmasını Semavi Eyice de bu ÅŸekilde açıklıyor.

Herhâlde buna ilave edilebilecek bir baÅŸka durum da cümle kapısının iki yanındaki revak giriÅŸlerinde bulunan yazılardan biridir. Yazının buraya eklenmek üzere tesadüfen seçilmediÄŸi belli oluyor çünkü “Başınızdaki her yöneticiye itaat edin ve her imamın arkasında namaz kılın” (Beyhakî ve Taberanî’de geçen bir hadistir) manasına geliyor.

9. “Efdalü’l-a’mâli es-salâtü fî evveli vaktihâ”

Nusretiye Camii’nin diÄŸer revak giriÅŸinde yer alan bu cümle de hadis-i ÅŸerif olarak meÅŸhurdur. “Ä°ÅŸlerin en hayırlısı ilk vaktinde kılınan namazdır” ÅŸeklinde tercüme edilebilir. DiÄŸeri gibi bunun da caminin kuÅŸak yazısını kaleme alan Mustafa Rakım Efendi tarafından yazıldığını tahmin edebiliriz. DiÄŸer bir tahmin de ömrünün son demlerinde, çok rahatsızken üstlendiÄŸi bu vazifeyi talebeleri HaÅŸim ve Recai efendiler yardımıyla tamamladığı veya kitabelerin içerdeki kuÅŸak yazısı hariç, talebeleri tarafından üstlenildiÄŸidir.

10. “Yâ müfettiha’l-ebvâb/iftah lenâ hayre’l-bâb”

Topkapı Sarayı’nda, haremin cümle kapısından sonraki giriÅŸin üzerinde de ve Silivrikapı’daki Hadım Ä°brahim PaÅŸa Camii kapısı üzerinde de yazılı bu cümlenin, okunması daha zor bir örnek olabileceÄŸi ihtimaline binaen Nuruosmaniye Camii’nin Kapalıçarşı cihetindeki karşılıklı iki kapı tokmaklarında bulunan bu numunesini tercih ettik.

Bir dua olarak yerleÅŸmiÅŸ, dillere pelesenk olmuÅŸ cümlelerdendir. Allah’a niyaz ve hayırlı temenni olarak, “Ey kapıları açan, bize en hayırlı kapıyı aç” manasına geliyor.

Sadullah Yıldız

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.