Sosyal Medya

Güncel

Mustafa Öztürk / Geçmiş zaman olur ki…



YaÅŸ kemale erdikçe insan ister istemez hayatı baÅŸa sarmak, özellikle de çocukluk çaÄŸlarındaki doyumsuz neÅŸe ve mutluluÄŸu yeniden yaÅŸamak ister. Hemen her yetiÅŸkin insanda mevcut olduÄŸunu düÅŸündüÄŸüm bu istek ve arzunun önemli bir sebebi, yaÅŸ ilerledikçe hayattaki zevkler ve lezzetlerin gitgide azalıp bayatsıdığını fark etmek, hemen her tatta kekremsilik hisseder hâle gelmektir. Bir diÄŸer önemli sebep ise olgunluk çaÄŸlarından itibaren hem zamanın eskisinden daha hızlı akıp gittiÄŸini düÅŸünmek hem de her yeni günü bir öncekinin tekrarı gibi vehmetmektir. Aslında bu bir vehim olmaktan çok, olgunluk ve yaÅŸlılık çaÄŸlarına özgü bir gerçekliktir. Çünkü olgunluk, hele de yaÅŸlılık çaÄŸlarında insanın algı ve idrak kadrajına yeni denebilecek türden ÅŸeyler pek girmez. Tabiatıyla her yeni gün bir öncekinin sanki aynısıymış gibi yaÅŸanır ve bu durum zaman akıp gittikçe hayata karşı bıkkınlık duygusunu canlandırır.

***

Ne var ki ölüm modernitenin de etkisiyle çok daha soÄŸuk yüzlü göründüÄŸünden, nice insan hayattan nasibini yeterince almış, hatta yaÅŸamaktan yorulup usanmış olsa dahi, “Artık bu kadarı kâfi; göçüp gitme vakti geldi” demek yerine olanca bezginlik ve bitkinliÄŸine raÄŸmen yine de kenarından köÅŸesinden hayata tutunmaya çalışır. Kimi yaÅŸlı insanların bir ayak çukurda olduÄŸu halde mal mülk, baÄŸ bahçe gibi dünyevi metalar ile tûl-i emellere ram olması herhalde ölümü biraz daha öteleme arzusundandır. Ölümü öteleme arzusu ise uhrevî âlemin bilinmezlerle dolu bir âlem gibi tasavvur edilmesiyle alakalı olmalıdır. Bu noktada, ahiret gününe iman dilde kalan deÄŸil de gönülden kopan bir iman olsa, “ölümden köÅŸe bucak kaçılmaz, dünyaya bu kadar ram olunmazdı” demenin yanlış bir tespit sayılmayacağı umulur.

Her neyse, “geçmiÅŸ zaman olur ki hayâli cihan deÄŸer” sözünü kimi zaman yürek burkucu bir serzeniÅŸe dönüÅŸtüren ÅŸey nedir, diye sorulsa, benim bu soruya vereceÄŸim cevap, “çocukluk çağına özlem” ÅŸeklinde olur. Çünkü çocukluk, tıpkı benim çocukluÄŸum gibi travmatik geçse dahi yine de hayâli cihan deÄŸer bir çaÄŸdır. Dahası çocukluk, annemizin elinden bir dilim yaÄŸlı ekmeÄŸi kapar kapmaz sabahtan akÅŸama kadar eve barka adım atmadığımız, hayattan memattan yana hemen hiçbir endiÅŸe ve kaygı taşımadığımız, ayrıca hem zamanın nasıl akıp gittiÄŸini anlayamadığımız hem de “Zaman niçin böyle sakız gibi uzuyor da hemencecik büyüyemiyoruz?” diye düÅŸünmekten kendimizi alamadığımız ve fakat her ÅŸeye raÄŸmen küçücük mutluluklarla mest olduÄŸumuz çaÄŸlardır.

Çocukluk çaÄŸlarındaki hayat algısı, “Allah dünyayı sanki çocuklar katıksız mutluluk içinde gülüp oynasın diye yaratmış” gibi çok naif bir düÅŸünceyi akla getirecek kadar saf ve berraktır. Aslında saflık ve berraklık çocukluktaki hayat algısından ziyade, bizatihi çocukluÄŸa özgü masumluktandır. Masumiyet ne kadar fazlaysa mutluluk da o kadar saf ve katıksızdır. Çocukluk çağı sona erdikten sonra masumiyet biteviye azalır ve zaman ilerledikçe insan hayat kavgasında binbir çeÅŸit kire bulaşır. Kimi insan az kimi insan çok bulaşır ama sonuçta herkes bulaşır. Hayat kire bulaÅŸtığı, insan insana kir bulaÅŸtırdığı nispette hem mutluluk azalır hem de dert ve keder çoÄŸalır. Bu yüzden, benim yetiÅŸkinlik ve olgunluk çaÄŸlarımla ilgili olarak, “geçmiÅŸ zaman olur ki hayâli cihan deÄŸer” denebilecek bir anı/hatıra galerim maalesef yoktur. Hayatımın gençlik sonrasına ait hatıraların hemen hepsi insan kirine bulaÅŸmanın gam yüküyle doludur. Bende epey bir kir/pas bırakan bazı kimseler var ki bunlar can bedenden çıkıncaya deÄŸin nefretle anılıp kendilerine taalluk eden hak-hukukun asla helal edilmemesi lazım gelen insanlar sınıfına mensuptur. Hâl böyleyken, “ve-lemen sabera ve ÄŸafera” (Åžûrâ 42/43) fehvasınca sabretmek ve affetmek esas olmalıdır. Fakat bunu baÅŸarabilmek, yani sinede biriken nefreti sabırla bastırıp diri bir vicdanla affedici olabilmek hakikaten çok zordur.

***

KuÅŸkusuz ben de bazı insanlara kir bulaÅŸtırmışımdır. Bu yüzden, Hz. Yûsuf’un dediÄŸi gibi, kendi nefsimi temize çıkarmıyorum. Fakat ÅŸundan kesinlikle eminim ki geçmiÅŸte az çok hukukum bulunan insanlarda benim bıraktığım kir, onların bende bıraktığı kirden çok daha azdır. Çünkü ben fıtrat olarak fazlaca duygusal ve saf bir insanımdır; muhasebecilikten pek anlamadığım için koltuk deÄŸneÄŸi veya yürüyen merdiven iÅŸlevi görecek ÅŸekilde kullanılmaya müsait bir tarafım da vardır. Hâsıl-ı kelam, elli küsur yıllık hayat maceramda birçok vefasız ve hayırsıza ait olanca kirin üstüme başıma bulaÅŸtığına defalarca ÅŸahit olmuÅŸ ve bunun acısını derinden yaÅŸamışımdır. “GeçmiÅŸ zaman olur ki hayâli cihan deÄŸer” sözü sırf çocukluk çağı için geçerlidir, deyiÅŸim iÅŸte bundandır. Çünkü yetiÅŸkin insan oldukça kirli bir varlıktır. Bu sebeple, mümkün mertebe kire bulaÅŸmamış bir insan olmak ve temiz kalmaya çalışmak azmine sahip herkes çocukluk çağındaki saflığını aramaktan ve ne kadar çok gadre, nankörlüÄŸe uÄŸramış olursa olsun bu saflığın peÅŸinde koÅŸmaktan asla vazgeçmemek zorundadır. En azından “geçmiÅŸ zaman olur ki hayâli cihan deÄŸer” sözünün baÅŸka insanlarla yaÅŸadıklarımızda deÄŸil de sırf kendi iç dünyamızda az çok karşılık bulması için çocukluk çağındaki saflığa özlem duymak ve onu yeniden yakalamaya çalışmak lazımdır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.