Sosyal Medya

EÄŸitim

Öğrencilerinin iyi yetişmesini umursamayan hocalar!

Fatma Barbarosoğlu üniversitelerde eğitim kalitesinin düşmesine yol açan ciddi bir soruna, hocaların derslere ve öğrencilerinin yetiştirilmesine yönelik iştiyaksızlık ve umursamazlıklarına dikkat çekiyor.



Herkesin işlerin kötüye gittiğinden şikayet ettiğini ama bu kötü gidişatta kendi payını görmek istemediğini vurgulayan Fatma Barbarosoğlu üniversitelerde eğitim kalitesinin düşmesine yol açan ciddi bir soruna, hocaların derslere ve öğrencilerinin yetiştirilmesine yönelik iştiyaksızlık ve umursamazlıklarına dikkat çekiyor.

Fatma BarbarosoÄŸlu’nun Yeni Åžafak’taki konuyla alakalı yazısı şöyle:

“Kendi Yerinde Olmayan” Ãœniversite Hocaları

MeÅŸhur sözümüzdür bir bakan olsak en fazla üç günde Türkiye’yi düzenleriz.

MeÅŸhur sözümüzdür, Ah orada ben olacağım ki! Orada “ben” deÄŸil de “sen” olduÄŸun için iÅŸler yürümüyor zannetmek egomuza iyi gelir.

Meşhur sözümüzdür memleket kötüye gidiyor.

Niye kötüye gidiyor çünkü herkesin ufuk çizgisini “ah bir bakan olsam” hayali kesiyor. Bakan olmak hayali ile millet kendi sorumluluk alanına bakmaz oluyor.

Milli sporumuzdur, herkes başka birinin yerinde olduğundan kendi yerini boş bırakır.

Yerleri dolu olanlar bir tek iÅŸsizler diyeceÄŸim de... Onlar da her türlü sosyal güvenceden mahrum bir ÅŸekilde “ne iÅŸ olsa yaparak”, kendi hanelerini boÅŸa düşürüyor. Çok çalışıp hiçbir sosyal güvenceye sahip olmadıkları için iÅŸsiz sayılıyorlar, boÅŸ durdukları için deÄŸil.

Velhasıl bazıları “iÅŸ” bulamaz iken bazıları da “çok iÅŸli” olduÄŸundan iÅŸin sorumluluk alanı boÅŸa düşüyor.

Ve fakat “çok iÅŸli” bazı hocalarımız ile öğrencilerinin başı dertte.

Ekran-çalıştay-sempozyum üçgeninde aşırı yoğun hocalar ders yapmıyor.

Mesela vakıf üniversitesinde hukuk profesörü olan “hocamız” öğrencilerine “Benim dersime gelmek zorunda deÄŸilsiniz. Kitap yazdım. Kitabı okumanız yeterli” DÄ°YOR.

Hukuk demek bakış açısı demektir. Hukuk demek yorum demektir. Tartışmadan, soru sormadan nasıl bakış açısı kazanacak hukuk öğrencileri!

Mimarlık hocası öğrencilerine proje ödevi veriyor. Proje ödevinin inceliklerine dair ders vermek yerine, internete yönlendirip, başkalarından çalacaksınız elbet diyor. Dikkat buyurun esinleneceksiniz demiyor. Çalacaksınız diyor. Nitekim gönül rahatlığı ile başkalarının projelerini çalıyor bazı öğrenciler. Çalanlar yüksek notla geçiyor, kendi emeği ile yapanlar kalıyor ELBET.

Türk Dili ve Edebiyatı hocası roman okumayı sevmediğini, ancak uykusu kaçtığında roman okuduğunu, üç sayfa okur okumaz derin bir uykuya daldığını anlatıyor öğrencilerine. Bu öğrenciler okulu bitirip mezun oluyor, onlar da öğrencilerine hiç okumadıkları romanları ödev olarak vermeye devam ediyor. Sonra biz ülke çapında öğrencilere okuma zevki kazandırmak için proje üzerine proje, çalıştay üzerine çalıştay yapıyoruz.

Ä°lahiyat hocaları... Onların ne yaptığını öğrencilerinden biri anlatsın. Neden mi? Biraz önce verdiÄŸim örnekler lisans öğrencilerinin ÅŸikayetleri idi. AÅŸağıda doktora öğrencilerinin maruz kaldığı “hoca” tipini göreceksiniz. Buyurun:

Merhaba,

ÇarÅŸamba günkü yazınızı okuyunca size muhakkak yazmam gerektiÄŸine karar verdim. Çünkü bu dönem daha önce ders dönemini tamamladığım bölümü bırakıp çok ilgi duyduÄŸum Din… bölümüne baÅŸladım. (Geçen dönem sadece bir öğrenci almışlardı, o yüzden özel öğrenci olarak ders almıştım. Bu dönem sınavı kazandım çok şükür ve müthiÅŸ bir heyecanla derslerin baÅŸlamasını bekledim. Ama tam üç hafta oldu, dersler hâlâ baÅŸlamadı. Özel öğrenci olarak ders aldığım hocanın disiplinini görünce sandım ki, diÄŸer hocalarım da öyle olacak. Sonra öğrendim ki, bu bölümdeki diÄŸer hocalar ders iÅŸlemeyi pek sevmezmiÅŸ. Ãœstelik bunu öğrencilere duyurmak gibi bir nezaketleri de yokmuÅŸ. Biz her hafta gidip ders var mı diye soracakmışız. Hocayı bulabilirsek ne âlâ! Çünkü hocalar kendi odasını bırakın, okulda bile olmazmış. (Geçen hafta bir arkadaşımız hocayı okulda bulamayınca, telefonunu arıyor, aldığı cevap ÅŸu: “Bu hafta çalıştaydayım. ArkadaÅŸlarına söyle, haftaya baÅŸlayalım.” BaÅŸka bir hocanın idari iÅŸleri çok olduÄŸu için derslere vakit ayıramıyormuș. Kitap özeti versek yetermiÅŸ. Zaten ödevi vermesek de A ile geçirirmiÅŸ. Bir baÅŸkası, bu haftaki ders iptal gerekçesi olarak “bu hafta biraz iÅŸim var” diyebiliyor.

Bir arkadaÅŸa daha önce nasıldı diye sordum: “Dersi alan beÅŸ öğrenciydik, derse gelir, oda oda hocayı arardık. Hoca kaç kiÅŸi olduÄŸumuza bakardı, bir kiÅŸi eksik olursa ders yapmayacağını söylerdi. Yalvar yakar hocayı derse ikna ederdik. Zaten kendimiz çalar kendimiz söylerdik. Hoca da buna raÄŸmen B ile geçirdi. Çünkü hocanın yıllardır en iyi notu 85’miÅŸ.”

Tüm bunları duyunca başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Çünkü bu hocalar ilahiyat fakültesinde. Derste ülkenin sosyolojik durumundan, dindarların sekülerleşmesinden vb. dert yanıyorlar ama kendi en asli işlerini yapmıyorlar. Bu nasıl bir anlayıştır? Düşünüyorum, düşünüyorum içinden çıkamıyorum. Nasıl olur da ilahiyattaki bir hoca ders işlememekten mahcubiyet duymaz! Nasıl olur da bunu helal sayar! Çıldıracak gibi oluyorum. Ülke kötüye gidiyor demeye doymuyorlar üstelik. Kimin yüzünden kötüye gidiyor? Bu kötüye gidişte kendi mesuliyetini yerine getirmeyişinin etkisini düşünen var mıdır?

Bu hocaları görünce hayretim, öfkem, kırgınlığım geçmiyor. Ãœstelik bu durumu besleyen öğrencilere de kırgım. Çünkü yüksek lisans, doktora çoÄŸunlukla, bir merakla, bir konudaki bilgi, görgüyü arttırma, o alana dair literatüre bir katkı saÄŸlama amacıyla deÄŸil bir tür mesleki zorunluluk, yükselme aracı, evlilik veya askerlikten kaçış gibi görülüyor. Bu durum öğrencilerin çoÄŸunun “iÅŸine geliyor”. Yani alan razı, satan razı. Benim gibi razı olmayanlar idealist oluyor, idealist olmak hiç ama hiç iyi karşılanmıyor.

Hâsılı dediÄŸimiz gibi “öğretmen var, ÖĞRETMEN var.” Ne yapacağız, bu sarmalı nasıl kıracağız bilmiyorum” E.E.

Mektubu okudunuz. Öğrenci arkadaşlar, üniversite hocaları yukarıdaki satırlara bazı hocaların hal ve tavırları yüzünden ziyadesiyle aşina.

Bu sorunun, bir sisteme bakan yüzü var bir de hocaların vazife ahlakına sahip olmayışlarından kaynaklanan yüzü var.

Sistem sorununu çözmek YÖK’ün alanına giriyor. Ä°dari yükü olan hocaların ders yükünün azaltılması ÅŸart. Vazife ahlakına sahip olmayan hocaları takip etmek de her fakültenin kendi görevi olmalı. Ders yapamayacak olan hocalar fevkalade bir durum olmadığında, bunu önceden öğrencilerine ilan etmeli, yapılmayan derslerin telafisi için ayrıca seferber olmalılar. Biz hocalarımızdan böyle gördük. Ä°ÅŸlenmeyen dersin telafisi muhakkak yapılırdı. Hatta o telafi bazen hocanın evinde bazen de haftasonu fakülteye gelmek ÅŸeklinde olurdu.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.