Sosyal Medya

Alim

Dinî alanda hissî edebiyatın ilmî hakikate dönüşmesi

Birkaç gün önce bazı dostların daveti üzerine kayıt dışı bir sohbet meclisine katıldık. Mecliste ciddi ilmî-felsefî alt yapı gerektiren bazı dinî meselelerden bahis açıldı. Derken, nasıl olduysa söz döndü dolaştı ve yaratılışın gayesi, insanın varlık âlemindeki yeri, varoluşun anlam ve değeri gibi büyük meselelere geldi. Ardından Nûr-ı Muhammedî (Hakikat-i Muhammediyye), Levlâke, Kenz-i Mahfî gibi kavramlarla çerçevelenmiş Allah, varlık, nübüvvet tasavvurlarının kritiği gündeme geldi. Meclisteki pasif tepki manzarası gösterdi ki bu topraklardaki müslüman halkın genel dinî düşünce dünyası ve muhayyilesi önemli ölçüde söz konusu kavramlar ekseninde şekillenmişti.



Mustafa Öztürk - Karar

Birkaç gün önce bazı dostların daveti üzerine kayıt dışı bir sohbet meclisine katıldık. Mecliste ciddi ilmî-felsefî alt yapı gerektiren bazı dinî meselelerden bahis açıldı. Derken, nasıl olduysa söz döndü dolaştı ve yaratılışın gayesi, insanın varlık âlemindeki yeri, varoluşun anlam ve değeri gibi büyük meselelere geldi. Ardından Nûr-ı Muhammedî (Hakikat-i Muhammediyye), Levlâke, Kenz-i Mahfî gibi kavramlarla çerçevelenmiş Allah, varlık, nübüvvet tasavvurlarının kritiği gündeme geldi. Meclisteki pasif tepki manzarası gösterdi ki bu topraklardaki müslüman halkın genel dinî düşünce dünyası ve muhayyilesi önemli ölçüde söz konusu kavramlar ekseninde şekillenmişti.

***

Osmanlı’dan günümüze intikal eden dinî-tasavvufî kültürdeki baskın motifler Ahmediyye, Muhammediyye, Envâru’l-Âşıkîn, Kara Davud, Delâilü’l-Hayrât, Mızraklı Ä°lmihal, Ä°mâdü’l-Ä°slâm, Vesîletü’n-Necât gibi popüler dinî edebiyata aittir. Åžifahi kültürün olmazsa olmazlarından biri olan sohbet meclislerinin vazgeçilmez unsurları arasında yer alan ve halk muhayyilesinin ÅŸekillenmesinde son derece etkili olan bu eserlerin önemli bir bölümü, tıpkı Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necât’ı (Mevlid) gibi Hz. Peygamber’e yönelik derin sevgi ve saygının destansı bir dille anlatımına dairdir. Dolayısıyla popüler dinî edebiyatta temel hedef okuyucunun sahih dinî bilgi sahibi olmasından ziyade, manevi iÅŸtahın kabartılıp coÅŸkunun kışkırtılmasına yöneliktir. Gerçi bu tür eserlerin satır aralarında, tıpkı Mevlid’in mirac bahrindeki “bî-hurûf u lafz u savt ol PadiÅŸah, Mustafa’ya söyledi bî-iÅŸtibah” ifadesi gibi, kelâmî açıdan derinlikli önermeler de zikredilir; fakat sonuçta genel muhtevanın sahih bilgiden ziyade, menkıbeler ve mitolojik hikâyelerle bezeli olduÄŸu tartışma götürmez bir gerçektir.

Müslüman halkın manevi duygularını coÅŸturmak ve özellikle Peygamber sevgisini diri tutmak gibi amaçlarla telif edilen bu eserlerdeki hissî içerik, “Mecaz, ilmin elinden cehlin eline düşerse hakikate inkılap eder” sözünü hatırlatır biçimde, sanki ilmî içerik gibi bir hüviyet kazanmıştır. Hâliyle, âlemin yaratılışındaki gayeden peygamber telakkisine kadar birçok konuyla ilgili dinî tasavvur büyük ölçüde duygusal edebiyat üzerine kurulmuÅŸtur. Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için, XV. yüzyıl Osmanlı mutasavvıfı Yazıcızade Mehmed Bîcan’ın Muhammediyye adlı eserinden birkaç kısa alıntı yapmak faydalı olur. Müellif, Osmanlı dinî-tasavvufî kültürünün ÅŸekillenmesinde hayli etkili olan bu eserinde meÅŸhur “levlâke” rivayetinden hareketle, kâinattaki en büyük ruhun Hz. Muhammed’in ruhu olduÄŸunu ve ilâhî izinle bütün her ÅŸeye bu Muhammedî ruhun hayat verdiÄŸini söyler. Hz. Muhammed’in ruhu yaratıldığında Hz. Âdem henüz su-çamur evresindedir. Hz. Âdem’in cennette iÅŸlediÄŸi günah Hz. Muhammed’in hatırına affedilmiÅŸtir. Hz. Âdem’in Havva ile nikâhında ödemesi gereken mehir Hz. Muhammed’e on defa salât-ı selam getirmesidir.

Öte yandan Hz. Muhammed dua edince ebeveyni dirilir ve her ikisi de kelime-i ÅŸehadet getirdikten sonra tekrar can verip cennete sevk edilir. Aynı ÅŸekilde amcası Ebû Tâlib de diriltilir ve Hz. Peygamber’e iman ettikten sonra tekrar can verir. Cebrail, Hz. Peygamber’i, “Evvel sensin âhir sensin, zâhir sensin bâtın sensin” -ki bu sıfatlar Kur’an’da Allah’ın sıfatları olarak zikredilir- diye tebcil eder. Hz. Fâtıma vefat edince, Hz. Peygamber kabirden elini dışarı çıkartır ve Hz. Ali’ye, “Kızımı benim yanıma defnedin” diye iÅŸaret eder. Hz. Ali ikindi namazını fevt edince, Hz. Peygamber güneÅŸe talimat verir ve onu geri çevirir. Hesap günü her bir günahkâr müminin yerine bir Yahudi ve bir Hıristiyan cehenneme gönderilir. Hz. Peygamber cennette Firavun’un karısı Âsiye ve Hz. Meryem’le evlenir, bu vesileyle düğün merasimleri de tertip edilir. Cennetteki her erkeÄŸe beÅŸ yüz huri, dört bin bakire, sekiz bin dul olmak üzere toplam 12.500 kadın verilir.

TerÄŸib-terhib zaviyesinden bakıldığında bu tür masalsı hikâyelerin manevi iÅŸtahı kabartmak gibi bir amaçla anlatılması az çok anlaşılabilir bir durumdur. Lakin edebî hikâyelerin sahih bilgiye dayalı dinî hakikatler gibi algılanıp böyle bir algı üzerine peygamber tasavvuru oluÅŸturulmasının bizi hurafe müptelası kılacağı da kuÅŸkusuzdur. Ä°slam öncesine uzanan Åžaman kültürü bakiyelerimiz hesaba katıldığında hurafe düşkünlüğümüzün tadından yenmez hale geleceÄŸi de kuÅŸkusuzdur. Bu sebeple, gerek saÄŸlıklı bir peygamber tasavvuru oluÅŸturmak gerekse Hz. Peygamber’in dinî-ahlâkî rehberliÄŸinden nasipdar olmak gibi esaslı bir niyet ve gayretimiz varsa, o zaman, “Bu kadar coÅŸku kâfi” deyip tez elden saÄŸlıklı kaynaklarla haÅŸir neÅŸir olmak lazımdır.

***

Kur’an’ın rehberliÄŸinde Hz. Peygamber’in ideal örnek oluÅŸturduÄŸu müslümanlık ve ahlâkî dindarlık tecrübesinin görece popüler bilgi kaynakları söz konusu olduÄŸunda, Ä°mam Nevevî’nin günlük hayatta her bir müslümanın kendine kılavuz edineceÄŸi ayetler ve hadisleri derlediÄŸi Riyâzü’s-Sâlihîn adlı eseri özellikle tavsiye edilir. Ä°kinci bir önemli eser Ä°mam Buhârî’nin güzel ahlaka dair hadisleri muhtevi el-Edebü’l-Müfred’idir. Bir diÄŸer klasik eser Mâverdî’nin Edebü’d-Dünyâ ve’d-Dîn’idir. Müellif bu eserin “Ä°lim” baÅŸlıklı ikinci bölümünde ilmî alanda özgürlüğü savunur. Aklî ve ilmî temellerden yoksun kuru iddialara yaslanarak ilmî konularda ahkâm kesmenin ve herhangi bir görüşü bir çırpıda kabul veya reddetmenin son derece yanlış tutumlar olduÄŸunu vurgular. Buna baÄŸlı olarak her konuda taklit ve taklitçiliÄŸi olumsuzlar. Özellikle bir görüş ve düşüncenin doÄŸru veya yanlış olduÄŸunu ortaya koyma hususunda kendi aklını rafa kaldırıp baÅŸka bir merciiye sığınanları kınar.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.