Sosyal Medya

Kürsü

Mahcubum, Onlar Mülteci! / Sümeyye Esra TEPETAM

Siyer-i Nebi'de Müslümanların gördüğü işkenceleri, zulmü, yurtlarından sürülmelerini, savaşları hep anlatırız ve zamanın zorluklarını anlamaya çalışırız ya, Müslümanların tarihi boyunca günümüzde de farklı coğrafyalarda devam eden zulümler acaba sahabeye duyduğumuz kadar içimizi acıtır mı? Ensarın muhaciri kucaklayışı, düzenlerini, ekmeklerini paylaşmaları, miraslarını bile birbirlerine bırakmayı isteyecekleri kadar kardeş olmaları..



Ensarın duyduğu bu muhabbetin onlara kazancını düşünebiliyor musunuz? Dünya malına karşılık, koca bir ahiret. Ensar olmak Allah'ın onlara bir lütfu idi kim bilir.

Düşününce ensar olmak bize de lütfedilseydi.. Belki de?

Bunu düşünelim hele bir..

...

İçinde bulunduğum otobüs trafik olmamasının verdiği mutlulukla Fatih güzergahında seyrediyorken, kimi bakışların derin düşüncelerle kiminin hayallerle dışarıya daldığı bir an, -kendisine teyze diye seslenecek olsam 'ben senin nereden teyzen oluyorum!' diyecek tipten- asık suratlı, gözlüklerinin üzerinden bakan teyzenin kibirli ses tonuyla bozuluyor tüm dalgınlıklar.

-Suriyeli! Bunlar hep böyle!

diye başlayan cümle arka tarafta cam kenarında oturan başörtülü ve aynı zamanda peçeli olan genç bir kız ile yanında kucak kucağa oturmuş iki küçük çocuğa yöneliyor.

Yolcular da teyzenin bakışlarını takip ederek ne olduğunu anlamaya çalışıyorken, tesettürlü genç kız ne olduğunu anladığı an ses tonunu yükselterek

-Ben Suriyeli değilim, çocukları tanımıyorum bile!

Diyerek üslubundan dolayı teyzeyi uyarıyor.

Peçe takan kız, teyzenin zihnindeki şemaya uymamış ve Suriyeli çıkmamıştı. Bu daha da nefret uyandırdı teyzenin bakışlarında ve içinde büyüttüğü nefreti bu sefer daha da şiddetle ortaya çıkardı. Diline doladığı devrim yasalarından bahsetmeye başladı.

-Bunlar hep devrim yaslarına aykırı, devrime karşı çıkıyorsunuz siz, bu kılık kıyafet ; suç işliyorsunuz suç!!

Devrimmm, yasalaarr, devrim yasalarııı, devrim yasalarıı, ımm!?

Sahi hangi devrimdi bu? Hemencecik zihnimizi yoklayalım..

Şu ortaokulda, lisede gördüğümüz inkılap tarihi dersinde söz konusu olanlar mıydı, yoksa darbelerle insanları sindirmeye çalışan, devrim diye bahsedilenler mi? Neyin devrimiydi? Kimse bir anlam verememiş bakışlarını teyzenin yüzüne çevirmişlerdi.

İçindeki nefreti kibirli duruşuyla dışarı boşaltırken, yolcuların kimisi teyzeye cevap verme gayretiyle tartışmaya katılıyor kimisi de bir yandan onları susturmaya, ortalığı sakinleştirmeye çalışıyordu. Sonuç olarak teyze hep bir ağızdan ayıplanmış ve susturulmuştu. Ama duruşunda ne bir mahcubiyet ne de pişmanlık..

Tüm bunlar yaşanırken yolcuların içinde biri vardı ki yarım Türkçesiyle;

- ben Suriye, sen Türk, hepimiz kardeş,

diye endişeyle sesleniyordu etrafındakilere. Genç kızın yanındaki tek koltuğa oturmuş olan ufak çocukların başında, ayakta duran babaya aitti bu serzeniş. Çocuklar hastaydı ve hastaneye gidiyorlardı. Küçük olanının ateşi yükselmiş, yanakları kızarmış, etrafındakileri ve babasının serzenişini izliyordu. Bu sefer gözler babanın üzerine yönelmişti. Bazılarının bakışlarından, teyzenin ayıbından dolayı duyduğu utanç okunuyor, bazılarımız çocuklarla ilgilenerek özür beyan ediyorduk. Suriyeli baba, meselenin kendisinden kaynaklandığını düşünüp mahcubiyetle kendini anlatmaya devam ediyordu.

O mülteci olmaktan mahcuptu.

Biz ensar olamamaktan..

"Muhacirler'in ve Ensar'ın önderlik yapan ilklerine ve iyilik yolunda onların izini takip edenlere gelince: Allah onlardan razı, onlar da Allah'tan razı olmuştur; ve onlar için zemininden ırmaklar çağlayan ebedi kalacakları Cennetler hazırlamıştır: işte budur büyük mutluluk."

(Tevbe Suresi/100.ayet)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.