Sosyal Medya

Rasul

Hz. Nuh'un ıslah faaliyetlerinden dersler çıkarabilmek

Kıssalarda peygamberlerin tevhid ve adalet mücadeleleri anlatılırken, Allah Teâlâ’nın dinine davet yolu, yöntemi ve davetçinin ahlakı somut hale getirilmiştir. Ayrıca kıssaları okuyanlar insan tabiatını, ahlakını ve kalplerin doğru yolu tercih etmede birbirlerine benzediğini görebilmekte ve sosyal alanda yürürlükte olan sünnetullaha dair bazı çıkarımlarda bulunabilmektedirler.



Fethi Güngör - Diriliş Postası

Uzun insanlık yürüyüşümüzde kılavuz edinmemiz için gönderilen vahiylerin sonuncusu olan Kur’an-ı Kerim’in “salah toplumu” olabilmek için keÅŸfetmemiz ve tâbi olmamız gereken sünnetullahı/toplumsal yasaları serdetme biçimlerinden önemli bir tarz da “kıssalar”dır. Bu haftaki yazımızda Nuh aleyhisselamın mücadelesini -onun toplumsal ıslah çabalarını göz ardı eden Ä°srailiyata deÄŸil doÄŸrudan Kur’an’ın beyanlarına dayanarak- ortaya koyan yeni bir çalışmadan siz kıymetli dostlarımı haberdar etmek isterim.

MuÅŸ Ãœniversitesi Ä°slami Ä°limler Fakültesi’nde tefsir hocalığı yapan Doç.Dr. Murat Kayacan’ın “Kur’an’da Hz. Nuh’un Toplumsal Islah Çabaları” isimli eserinden önce kıssaların mahiyetine ve ehemmiyetine iliÅŸkin giriÅŸ kısmını, ardından Nuh aleyhisselamın toplumsal ıslah faaliyetlerinden günümüze uyarlayarak çıkarabileceÄŸimiz dersleri özetleyen sonuç kısmını özetle iktibas edeceÄŸiz:

Kur’an’ın insanlık tarihinden bize sunduÄŸu kareleri hakkıyla görebilmek

“QSS” kök harflerinden türeyen kıssa ve türevleri, bir ÅŸeyin izini sür­mek, birbirini takip eden haberler anlatmak, beyan etmek, açıklamak, bir ÅŸeyin ortası ya da büyüğü anlamlarına gelmektedir. Ä°slâmî literatürde veya Kur’anî terminolojide kıssa denildi­ÄŸinde Kur’an’da anlatılan tarihî olaylar ve peygamberlerin ha­yat hikâyeleri anlaşılmaktadır; ancak Kur’an-ı Kerim’de söz ko­nusu baÄŸlamda bizzat kıssa olarak deÄŸil de aynı kökten gelen aslında isim olup mastar yerine de kullanılan ve kıssanın ço­ÄŸul formu olan “qasas” kullanılmaktadır (Âl-i Ä°mran 3:62, Yusuf 12:3, Kasas 28:25). Kasas, aynı zamanda Kur’an’ın yirmi sekizinci sûresinin adıdır (s.11).

Kur’an; insanlık tarihinde meydana gelen olaylardan ilginç kareler sunar, daha önceki risaletlere, peygamberlere ve onların içinde yaÅŸadıkları toplumların doÄŸru yolu bulmaları için Rablerinden getirdikleri vahiylere deÄŸinir, önceki kitaplarda hak içerikli bilgilerin olduÄŸunu tasdik eder. Kur’an kıssalarında, peygamberlerin risaletlerine dair küllî unsurların (Rabbanî risaletlerin aslında tek olduÄŸu gerçeÄŸinin) açıklaması mevcuttur ve onlarda düşünen kimseler için ibretler vardır. Onları okuyanlar, Allah Teâlâ’nın kulları hakkındaki yasalarını, geçmiÅŸ toplumlardan olup peygamberleri yalanlayan günahkârların ve zalimlerin yok oluÅŸ nedenlerini kavrarlar. İçlerinde Allah korkusu taşıyanlar, O’nun Kitabı’na ve Rasulullah’ın (s) sünnetine tâbi olurlar.

Kıssalarda peygamberlere ve müminlere, Allah Teâlâ’dan gönderilen açıklamalar ve bilgilendirmeler mevcuttur. O anlatılar aynı zamanda, Muhammed ümmetinden inananlara bir yol göstermedir ve müminlere düşen de kıssalar üzerine kafa yorarak doÄŸru yolu bulmalarıdır. Kıssalar aynı zamanda yalanlayanların, azgınların, zorbaların, zalimlerin ve onlara yardımcı olanların yok edilmelerinin ardından Allah Teâlâ’nın peygamberleri ve onlara inananları, yardımıyla yeryüzünde muktedir kılacağını belirtmektedir. Bu aktarımlar, sünnetullah kapsamında zaferin, eninde sonunda müminlerin olacağı müjdesini vermektedir.

Olayları derinlemesine düşünüp sonuçlar elde edecek kimseler ise günahları, inkârları ve isyanları nedeniyle, Allah Teâlâ’nın yok ettiÄŸi toplumların kıssalarını iÅŸittiklerinde, içleri korkudan ürperir ve öğüt alırlar. Bu korku devam ettiÄŸi sürece fücur, tuÄŸyan ve ÅŸehvet, onların hayatında belirleyici olamaz. Yine bu korku, her insanın önceki toplumların başına gelen olaylardan ibret ve öğüt alması için yeterli bir unsurdur (bkz. Naziât 79:15-26). Allah Teala’nın cezalandırmasından korkan kimse Firavun’un helak edilmesinden ibret alır. Artık “ibretin” sesine kulak verip vermemek; hevasına, ÅŸehvetine uyup uymamak veya fücura, tuÄŸyana sapıp sapmamak ona kalmıştır (s.12).

Kıssalarda peygamberlerin tevhid ve adalet mücadeleleri anlatılırken, Allah Teâlâ’nın dinine davet yolu, yöntemi ve davetçinin ahlakı somut hale getirilmiÅŸtir. Ayrıca kıssaları okuyanlar insan tabiatını, ahlakını ve kalplerin doÄŸru yolu tercih etmede birbirlerine benzediÄŸini görebilmekte ve sosyal alanda yürürlükte olan sünnetullaha dair bazı çıkarımlarda bulunabilmektedirler.

Kıssaların büyük oranda Mekkî surelerde yer aldığı gerçeÄŸinden hareketle Müslümanların toplumsal ıslah Ã§abalarında neyi, ne zaman yapmaları gerektiÄŸi konusunda, onlara kıssalardaki -çoÄŸu peygamberlerden oluÅŸan- karakterler aracılığıyla rehberlik edildiÄŸi söylenebilir. Müslümanlar, bu karakterlerin mücadeleleri, muhalifleri ile yaÅŸadıkları sorunları ile kendi dönemlerindeki Ä°slam karşıtı çevrelerin tutumları arasındaki benzerlikleri dikkate almazlarsa tarihin olumsuz yönde kendini tekrar etmesi kaçınılmazdır.” (s.13).

Dini/doğru yolu insanlara anlatma karşılığında ücret talep etmemek

“Hz. Nuh, bazı din simsarları ve sömürücülerin yaptığı gibi, doÄŸru yolu anlatmasının karşılığında kavminden ücret istememektedir. Aksine kavmine karşı iyilik yapmakta, onlardan takva sahibi olmalarını ve kendilerine çeki düzen vermelerini talep etmektedir. Hz. Nuh mensup olduÄŸu soy ya da ırk açısından kardeÅŸliÄŸinin ve onlara yabancı olmayışının gereÄŸi olarak onları barışa, imana ve tasdike götürmek istese de onun toplumu bu baÄŸa dikkat edip deÄŸer vermedi. Hz. Nuh onlara adeta şöyle diyordu: “Siz hiç Allah’tan korkmaz mısınız? Ä°ÅŸlediÄŸinizin cezasından korkmaz mısınız? Kalpleriniz Allah korkusunu ve ürpertisini hissetmez mi?” Ne var ki kardeÅŸleri olan Hz. Nuh’un çaÄŸrısına karşı, onların kalpleri yumuÅŸamadı. Hâlbuki onun geçmiÅŸini, davranışlarını ve istikametini biliyorlardı. Yapmaları gereken ÅŸey; onu dinlemeleri ve akıllarına, onun hevadan uzak olan davetini anlama fırsatı vermeleriydi. Çünkü hakkı kabul konusunda insanı yoran ÅŸey, kalplerinin bâtılla meÅŸgul olmasıdır. Bu devam ettiÄŸi sürece, hakkın kalbe girmesi mümkün deÄŸildir. Bunun için de hevaya uymayı ve sapkınlığı saf dışı bırakmak gerekir (s.49).

Ä°nsanların ahirette kurtulanlardan olmasını önemseyen Hz. Nuh, -günümüzdeki ifadesiyle- liberal bir tutumla “Dileyen dilediÄŸini yapsın.” dememekte ve ilahî emirlerin duyurucusu ve uygulayıcısı olarak insanları kendine itaate çağırmaktadır: “Gelin artık, Allah’tan korkun ve bana itaat edin.” (Åžuarâ 26:108,110). Bu ayetin orijinalindeki “etî’ûnibana itaat edin” emrinin “beni izleyin” anlamına geldiÄŸi de söylenmektedir. Çünkü yolcu olup “iz bırakanlar” izlenirler. Ä°z bırakmak, Allah Teala için düşünülmez. Birer insan olan peygamberler iz bırakırlar ve izlenirler. Hz. Nuh tebliÄŸ ederken, Hz. Muhammed’in de yaptığı gibi “Allah’ın hazinelerinin yanında olmadığını, gaybı bilmediÄŸini ve melek de olmadığını” söylemektedir (Hûd 11:31, En’âm 6:50).

Hz. Nuh, Allah’ın bağışlayıcılığını ve toplumlar için Allah’ın belirlediÄŸi vakit gelince bu vaktin ertelenmediÄŸini ifade etmektedir: “Tâ ki, (Allah) günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi belirli bir süreye kadar geciktirsin. Şüphesiz Allah’ın süresi geldiÄŸinde geciktirilmez. KeÅŸke bilseydiniz.” (Nuh 71:4).

Hz. Nuh, kavmine apaçık bir “uyarıcı” olduÄŸunu ve onları acıklı bir azaba karşı uyardığını söylemektedir (Hûd 11/25-26). Uyarıcı; Allah’ın ayetlerini ve rasulü inkâr edip yalanlayanları, Allah’ın azabıyla ve “din günü”yle ikaz eden kimse anlamındadır. Allah’a itaat edenler bol nimetlerle ödüllendirilirler…” (s.50).  

Ä°nce bir üslupla baÅŸlayan tebliÄŸ, ileri gelenlerin etkisiyle pek taraftar bulmamıştı. Hz. Nuh’un uzun soluklu bir çaba gösterip kavmi hakkında olumsuz bir kanaat belirtmesinden sonra, Allah tarafından aleyhlerine hükmedilmiÅŸti. Hz. Nuh, kavmine dini anlatırken tevhide ve ahirete vurgu yapmıştır…” (s.51).

Dini doğru anlamak: Asıl olanın şaibeli bir zafer değil onurlu bir sefer olduğunu bilmek

“Hz. Nuh’a dinde ne tavsiye edilmiÅŸse son peygambere de o tavsiye edilmiÅŸtir (Şûra 42:13). BaÅŸka ayetlerde de önceki ÅŸeriatlarda mevcut bulunan küllî hükümlerden haber verilmiÅŸtir (Ahkâf 46:35, En’âm 6:90, Mâide 5:43). Bunlar aynen son ÅŸeriatta da bulunmaktadır ve aralarında bir fark yoktur. Bu açıdan Nuh kıssası ibret alma amacıyla okunduÄŸunda, adeta son peygamber döneminden söz etmektedir (s.163).

Nuh kıssasından elde ettiÄŸimiz sonuçları ÅŸÃ¶yle ifade edebiliriz:

  1. Davetleri sonuçlarına göre deÄŸerlendirenler, peygamberlerin atası sayılan Hz. Nuh’u hatalı çıkaracaklardır! Davetini en güzel ÅŸekilde yürüttüğü, mücadelesini en çetin ve kesin delillerle yaptığı, hatta yenilgiye uÄŸrayan ve bütün karşı koymaları kırılan müşriklerin “Ey Nuh! Bizimle tartıştın ve bizimle tartışmanda hayli ileri gittin. EÄŸer doÄŸru sözlülerden isen bize vaat ettiÄŸini getir bakalım!” (Hûd 11:32) diyerek açık isyanlarına muhatap olduÄŸu halde, yine de Hz. Nuh’un yanlış taktik uyguladığını iddia edeceklerdir. Hâlbuki baÅŸarı, dünyevî iktidarı elde etmekle sınırlı görülmemelidir.
  2. Her “tufan”ın bir Nuh’u, her Nuh’un bir gemisi, her geminin bir rotası vardır. Muhammed ümmetinin rotası ve yol haritası Kur’an’dır. Kur’an’ın kılavuzluÄŸuna teslim olan kimse, ahir zaman tufanından kurtulur.
  3. Müşrikler inkâr etse de “vahiy” diye bir gerçek vardır. “Gayb” âleminin birer parçası olan kıssaların gerçek niteliÄŸini, daha önce ne peygamberimiz ne de soydaÅŸları biliyordu. O haberleri vahiy ile gönderen, her ÅŸeyden haberdar olan Yüce Allah idi.
  4. Ä°slamî inanç sistemi, tarih boyunca aynıdır. Bu aynılık, insanlığın ikinci atası Hz. Nuh’un dönemine kadar dayanmaktadır. Bütün bu tarih süreci boyunca, aynı inanç sistemi ile karşılaşırız. Öyle ki bazen ifade biçimi bile neredeyse aynıdır.
  5. Peygamberlerin yalanlayıcıları, büyük oranda aynı itirazları ve suçlamaları tekrarlaya gelmişlerdir. Oysa birçok açık belge, bu itirazları ve suçlamaları çürütmektedir. Fakat bir önceki kuşak döneminde asılsız oldukları kanıtlanan bu bayat suçlamalar ve itirazlar, bir sonraki kuşak tarafından sanki yeni sözlermiş gibi piyasaya sürülmektedir. Bu kısır döngü, tüm insanlık tarihi boyunca bir türlü kırılamamıştır.
  6. Ä°nsanlara yönelik ilahî müjdeler ve tehditler, eksiksiz olarak gerçekleÅŸmektedir. Peygamberler, müjdelerinde ve tehditlerinde ne diyorlarsa aynen çıkmaktadır. Nuh kıssası, bu gerçeÄŸin tarihî kanıtlarından biridir.” (s.164).
  7. Yüce Allah’ın yürürlükteki yasaları deÄŸiÅŸmemekte, hatır-gönül dinlememekte, ayrım yapmamakta ve sapma göstermemektedir. Åžirkten sakınanlar mutlu sona ermekte, sonunda kurtulanlar ve “kötülerin” yerlerini alanlar, her zaman iyiler olmaktadır.
  8. Nuh kıssasında gerek tek tek bireyleri ve gerekse kuÅŸakları birbirine baÄŸlayan, kaynaÅŸtıran bağın ne olduÄŸu vurgulanmaktadır. Bu baÄŸ, inanç birliÄŸi bağıdır. Tarihboyunca bütün müminleri tek Allah’a, tek Rabbe baÄŸlayan baÄŸdır. Bu bağın var olabilmesi için bütün müminlerin, Yüce Allah’ın ortaksız ve rakipsiz egemenliÄŸi altında birleÅŸmeleri ve bütünleÅŸmeleri gerekir.
  9. Gemiye binenler az sayıda olduysa ileri gelenlerce aÅŸağı tabaka görülenlerin büyük kısmının, bâtıla ikna edilip kandırıldıklarını ya da yıldırıldıklarını söyleyebiliriz. Åžirkin toplumun ileri gelenlerince de zayıf tabakalarınca da kabul görmesi, hakikatin peÅŸinde olanları yıldırmamalıdır. Hakikatin büyük kitlelerce kabul görmemesi, onun doÄŸruluÄŸunu şüpheli hale getirmez.
  10. Davette doÄŸru yol, sabır ve üslup yumuÅŸaklığıdır. Davette hikmet gereÄŸi Hz. Nuh, muhataplarındaki dünya sevgisini dikkate aldı. Onları bağışlanmaya davetetti ki bu sayede onlara nimetler (yaÄŸmur, mal, oÄŸul vs.) verilecekti (Nuh 71:10-12). Bu ayetlerdeki anlama uygun olarak bazı âlimler, mal ve oÄŸul isteyenin bağışlanma talebini artırması gerektiÄŸini söylemiÅŸlerdir.
  11. Nuh kavminin “tufan”da boÄŸulmaları ve ahirette de ateÅŸe girecek olmaları (Nuh 71:25) kendi hatalarının sonucuydu. Demek ki hataları, helaki gerektirecek düzeydeydi (s.165).
  12. Zalim, kâfir ve mücrimlere beddua; mümin ve müminelere dua, meÅŸru eylemlerdir. Nitekim Hz. Nuh’tan sonra gelen peygamberlerden Hz. Musa da Firavunve ileri gelenlerine beddua etmiÅŸti (Yunus 10:88).
  13. Allah, Mekke müşriklerine -genelde de Kur’an’ın tüm muhataplarına- öğüt ve ibretalınan bir hatırlatma olsun diye Nuh kavminin akıbetinden söz etmektedir.” (s.166).

Sünnetullahın/toplumsal yasaların kimsenin hatırı için değişmeyeceğini anlamak

  1. Yüce Allah’ın yürürlükteki yasaları deÄŸiÅŸmemekte, hatır-gönül dinlememekte, ayrım yapmamakta ve sapma göstermemektedir. Åžirkten sakınanlar mutlu sona ermekte, sonunda kurtulanlar ve “kötülerin” yerlerini alanlar, her zaman iyiler olmaktadır.
  2. Nuh kıssasında gerek tek tek bireyleri ve gerekse kuÅŸakları birbirine baÄŸlayan, kaynaÅŸtıran bağın ne olduÄŸu vurgulanmaktadır. Bu baÄŸ, inanç birliÄŸi bağıdır. Tarihboyunca bütün müminleri tek Allah’a, tek Rabbe baÄŸlayan baÄŸdır. Bu bağın var olabilmesi için bütün müminlerin, Yüce Allah’ın ortaksız ve rakipsiz egemenliÄŸi altında birleÅŸmeleri ve bütünleÅŸmeleri gerekir.
  3. Gemiye binenler az sayıda olduysa ileri gelenlerce aÅŸağı tabaka görülenlerin büyük kısmının, bâtıla ikna edilip kandırıldıklarını ya da yıldırıldıklarını söyleyebiliriz. Åžirkin toplumun ileri gelenlerince de zayıf tabakalarınca da kabul görmesi, hakikatin peÅŸinde olanları yıldırmamalıdır. Hakikatin büyük kitlelerce kabul görmemesi, onun doÄŸruluÄŸunu şüpheli hale getirmez.
  4. Davette doÄŸru yol, sabır ve üslup yumuÅŸaklığıdır. Davette hikmet gereÄŸi Hz. Nuh, muhataplarındaki dünya sevgisini dikkate aldı. Onları bağışlanmaya davetetti ki bu sayede onlara nimetler (yaÄŸmur, mal, oÄŸul vs.) verilecekti (Nuh 71:10-12). Bu ayetlerdeki anlama uygun olarak bazı âlimler, mal ve oÄŸul isteyenin bağışlanma talebini artırması gerektiÄŸini söylemiÅŸlerdir.
  5. Nuh kavminin “tufan”da boÄŸulmaları ve ahirette de ateÅŸe girecek olmaları (Nuh 71:25) kendi hatalarının sonucuydu. Demek ki hataları, helaki gerektirecek düzeydeydi (s.165).
  6. Zalim, kâfir ve mücrimlere beddua; mümin ve müminelere dua, meÅŸru eylemlerdir. Nitekim Hz. Nuh’tan sonra gelen peygamberlerden Hz. Musa da Firavunve ileri gelenlerine beddua etmiÅŸti (Yunus 10:88).
  7. Allah, Mekke müşriklerine -genelde de Kur’an’ın tüm muhataplarına- öğüt ve ibretalınan bir hatırlatma olsun diye Nuh kavminin akıbetinden söz etmektedir.” (s.166).

Kaynak:

Kayacan, Murat; Kur’an’da Hz. Nuh’un Toplumsal Islah Çabaları, Ekin Yayınları, Ä°stanbul, 2016, 178 s.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.