Sosyal Medya

Güncel

Racon Kesimi ve Atlet Kreasyonu Kriterleri

Türkiye’de siyasi rekabet her dönem sert olmuş, gerilim ve gerginlikler hiç eksik olmamıştır. Kutuplaşma tartışmalarını yeni saymak da toplumsal adalete ilişkin uçurum tanımlarını bu döneme hasretmek de yanlıştır.



Kenan Alpay - Yeni Akit

Siyasetin itibarı ile siyasetçinin gündemi yorumlama ve yönlendirme biçimi arasında çok sıkı irtibatlar var. Çünkü gündem oluşturmak veya gündeme istikamet belirlemek kadar bunların hangi kriter ve yönteme göre belirlendiği birbiriyle doğrudan bağlantılı. İşte bu sebeple hemen her zaman siyasetin sözkonusu itibarını aşağıya ya da yukarıya doğru taşıma ameliyesi bu yorumlama ve yönlendirme girişimleriyle tastamam iç içe işlemektedir.

Türkiye’de siyasi rekabet her dönem sert olmuÅŸ, gerilim ve gerginlikler hiç eksik olmamıştır. KutuplaÅŸma tartışmalarını yeni saymak da toplumsal adalete iliÅŸkin uçurum tanımlarını bu döneme hasretmek de yanlıştır. 

Ancak Hükümetin temel misyonu gerilimi kontrol altında tutmaktır. 

Sadece AK Parti’ye CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’a muhalif olan kesimler için deÄŸil bizzat AK Parti tabanı, teÅŸkilatları ve ErdoÄŸan’la gönül bağı bulunan geniÅŸ kesimler için bile troller/tetikçiler meselesi öteden beri ciddi bir krizdi. Metal yorgunluÄŸu, paslanma, defolu kadrolar ve tekleme-tökezleme tartışmalarının yoÄŸunlaÅŸtığı bir vasatta CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ikinci uyarıyı daha sert yaptı. Ä°fadesinin ilgili bölümü şöyleydi: “Genellikle sosyal medya hesapları ve bazı yazarların zaman zaman adeta ÅŸahsımın adına racon kestiÄŸi görülüyor. Kimsenin racon kesmesine de ihtiyacım yoktur. EÄŸer racon kesilecekse bu raconu da bizzat kendim keserim.” Kim racon kesmiÅŸ konusu meçhul deÄŸilse de net bir adres yoktu. Bu durum kimsenin gocunmadığı ve üzerine alınmadığı aksine muarızlarını suçlamak üzere yeni bir fırsat yakalamanın verdiÄŸi sevinç gösterilerini çıkardı karşımıza.

Örgütlü Nifak Toplumu Çökertiyor

Racon kesimi denilen hadise esasen örgütlü bir nifak hareketidir. Siyasete ve topluma sürekli korku pompalayan, psikolojik harp teknikleri kullanarak uzun bir dönem Kemalist-ulusalcı iktidar sınıfları ve Fethullahçı cunta tarafından sergilenen hukuksuzlukları güncelleyip ‘reisçilik’ maskesiyle sürdürme operasyonudur özetle. Åžantaj var, tehdit var, yalan ve iftira var, itibar suikastı ve haysiyet cellatlığı var, despotizmi hortlatan gayretler var, temel hakları paspas eden kifayetsiz muhterislerin örgütlendiÄŸi ÅŸebekeler var. Bunların ürettiÄŸi ve kronik krizlere dönüştürdüğü sıkıntılar ne oranda CumhurbaÅŸkanlığı, BaÅŸbakanlık ve AK Parti yönetimine yansıyor tam olarak bilemeyiz. Ancak mevcut stres toplumda özellikle genç kesimde hızla depresyona dönüşme eÄŸilimi gösteriyor. 

Siyasetin toplumla iliÅŸkilerinde kullandığı meÅŸru ve mecburi kanalları by-pass eden veya ona paralel ancak gayrı meÅŸru ve gayrı ahlaki yollarla iÅŸ görenlere asla müsaade edilmemeli. Siyasette, bürokraside veya medyada planlanan deÄŸiÅŸim, dönüşüm veya dizayn çalışmaları için itibar suikastçılarını devreye sokarak olsa olsa güven bunalımı tırmandırılabilir. GeldiÄŸimiz aÅŸamada güven bunalımı elan tırmanmaktadır ve bu sıkıntının ağır faturası hiç şüphesiz siyasete kesilecektir. Öyle ki epeyce gecikmiÅŸ ve muhatapları belirsiz bir ‘fırça’ troller ÅŸebekesine yönelik köklü bir tasfiyeye dönüşmedikçe tabanda ve geniÅŸ toplum kesimlerinde yaÅŸanan huzursuzluÄŸun sükûnete dönüşmesi hiç kolay olmaz. 

Merkez ve müzahir medya neyi sansürlerse sansürlesin, istediÄŸi kadar uyumlu bir tablo çizsin 2019’a doÄŸru toplum içi ferah, gönlü hoÅŸ ve güveni tam olarak ilerlemiyor. Kerhen deÄŸil yine coÅŸkuyla sahiplenmek, misafir gibi seyretmek deÄŸil ev sahibi gibi gidiÅŸata yön vermek istiyor. Küçük kırgınlıklar kızgınlığa, dönemsel soÄŸukluklar öfkeye dönüşmez zannıyla “iki yıl daha sözlü terapi” tedavisi uygulamaya kalkılırsa bedeli bütün bir ülke için çok ağır olabilir.

Atatürklü Günler, Atatürkçü Kriterler

Son dönemde Atatürk ve Atatürkçülük nedense CHP ve Genel BaÅŸkanı Kemal KılıçdaroÄŸlu’na yakıştırılmaz oldu. KılıçdaroÄŸlu liderliÄŸindeki CHP’nin Kemalist ilkelerden saptığı ve Atatürkçülüğü yozlaÅŸtırdığı üzerine ilginçtir muhafazakâr cenahtan yükselen eleÅŸtiriler yoÄŸunlaÅŸmaya baÅŸladı. EÄŸitimden kültüre, kıyafetten yargıya, akademiden toplumla iliÅŸkilere deÄŸin Atatürk’ün liderliÄŸinde tesis edilen devletin tüm kerametlerini oysaki acı, kan, yokluk ve gözyaÅŸlarıyla tecrübe ettik. Garip ama ÅŸimdi ÅŸunca seneler hayatımızın her bir ayrıntısına dayatılan Atatürkçülük kriterlerini elimize bir sopa gibi almayı marifet sayma noktasına gelenler çoÄŸalmaya baÅŸladı.

Daha önce deÄŸinmiÅŸtim. “Fethullahçı Liberaller ve Aydınlıkçı Kemalistler Sarkacı”nda salınıp duran, güya stratejik söylem ve açılım üreten pelikan karakterli troller AK Parti ve CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ı “Atatürk’e en yakın duran lider” ilan etmiÅŸlerdi. Hatta bunlardan birinin varlığından kamuoyu Fethullahçı cuntanın desteklediÄŸi Taraf gazetesinde sol-liberal çevrelerle girdiÄŸi iliÅŸkiler sayesinde haberdar olmuÅŸtu. Dönemin ruhuna uygun bir biçimde “Türkiye’nin Ölmeyen Babası” adlı bir kitap da kaleme almış olan mezkûr hanım gazetecinin başını çektiÄŸi ÅŸebeke bu sıralar Atatürk ve Atatürkçülüğün siyasal hayatı tanzim etmesi için bir seferberlik baÅŸlatmış durumda.

Atatürk kriterleri, Atatürk referans ve kıyasları hiç iyi ve doÄŸru ÅŸeyler deÄŸildir. Yol açtığı tahribatları ne kadar mücadele etsek de halen gideremiyoruz. Bunları unutmuşçasına KılıçdaroÄŸlu’nu “karavanda yemek yerken verdiÄŸi atletli poz” üzerinden hırpalamaya giriÅŸmek kendimizi inkâr etmek olmaz mı? CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın “Sen Atatürk’ü böyle atletle, yemek yerken görüp de resim çektirdiÄŸine ÅŸahit oldun mu?” sorusu bizzat kendisinin ve temsil ettiÄŸi kesimlerin siyasal ve toplumsal hayatın merkezinden çıkarmak üzere mücadele verdiÄŸi ideolojik dayatmayı tekrar geri döndürme riski taşıyor. KılıçdaroÄŸlu ve CHP’yi neden Atatürk’ün çizgisinden sapıyorsunuz diye suçlamak yerine tebrik edip desteklemek icap eder aslında.

Uzun yıllar Atatürkçülük kriterlerine ne kadar uyumlu olup olmadığımız konusunda hep azarlandık, hesaba çekildik ve suçlandık. Sadece bir meseleyi hatırlatalım. Onur Öymen CHP Genel BaÅŸkan Yardımcısı olduÄŸu dönemde Vatan Gazetesi’nden Devrim Sevimay’a verdiÄŸi röportajda (10 Ekim 2005) ilerici-çaÄŸdaÅŸ kriterini şöyle koymuÅŸtu ortaya: “Atatürk’ün yaptıklarından sadece birini sayın BaÅŸbakan’ın yapabileceÄŸini tahayyül edebilir misiniz? Atatürk Ankara Palas’ta balolar düzenler, gelen kadınları modern dünyayla tanıştırmak için teker teker dansa kaldırırdı. Siz Tayyip ErdoÄŸan ya da Abdullah Gül’ün bir tek balo düzenleyebileceÄŸini, oraya gelen bir kadını dansa kaldırabileceÄŸini hayal edebiliyor musunuz? Kaldıramaz.” 

Şu ya da bu davranışı, toplumu kılık-kıyafet üzerinden kimi zaman darağaçlarına varan zulümlerle tanzim etmiş Atatürk ve Atatürkçülüğü referans yapmadan yüzlerce değişik biçimde eleştirebiliriz, kınayabiliriz. Fakat lütfen temel hak ve özgürlüklerimize karşı cellat kesilmiş bir teamül ve mantaliteye sığınmadan yapalım bunu. Temsil ettiğimiz meşruiyet devşirme referanslara muhtaç değil çünkü.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.