Sosyal Medya

Güncel

ABD ve İran'nın yasak aşkı!

Irak ve Suriye’de İran ve ABD’nin çıkarlarının kesiştiği konular, menfaatlerinin örtüştüğü alanlar artıyor. Peki bu işbirliğinin boyutları nedir?



Bir süredir Ä°ran ve ABD’nin çıkarlarının kesiÅŸtiÄŸi konular, menfaatlerinin örtüştüğü alanlar artıyor. Misal, Ä°ran’ın “Åžam, Tahran demektir” ifadesiyle ayakta kalmasını sonuna kadar savunacağını ifade ettiÄŸi Esad rejimini yıkmak, ABD için bir öncelik olmaktan çıkalı çok oluyor. Irak’ta da BaÄŸdat yönetiminin desteklenmesi, HaÅŸdi Åžaabi ile Irak ordusunun koordineli bir ÅŸekilde hareket etmesi bu iÅŸbirliÄŸi alanlarına örnek olarak verilebilir. Temmuz 2015’te imzalanan nükleer anlaÅŸma ise “ABD OrtadoÄŸu’da tarafını seçti” yorumlarına kapı açmıştı. Ancak iki ülke arasında çok sert görüş ayrılıkları, kırmızı çizgiler de var, Ä°srail gibi...
 
Kimi zaman dolaylı iÅŸbirliÄŸi, kimi zaman menfaatlerin kesiÅŸmesi olarak tanımlanabilecek bu durumun boyutları neler? 1979 Devrimi’nden beri görünürde düşman olan Tahran ile Washington arasında bugün OrtadoÄŸu’da zımni bir ortaklıktan söz edilebilir mi?
 
1979’dan nükleer anlaÅŸmaya
 
Resmi söylemler ortada... 4 Kasım 1979’da devrimci gençlerin Tahran’daki Amerikan BüyükelçiliÄŸi’ni basıp içerideki diplomatları rehin almasından bu yana Ä°ran ile ABD arasında diplomatik iliÅŸkiler yok. Hatta iki devlet o zamandan beri birbirini öncelikli tehdit ve düşman olarak görüyor. Ä°ran Devrimi'nin temel ÅŸiarlarından birisi olan anti-emperyalizm, günümüzde büyük ölçüde Amerikan ve Siyonizm karşıtlığına dönüştü. 4 Kasım, Ä°ran’da her yıl ‘Küresel Emperyalizme Karşı Mücadele Günü’ olarak anılıyor ve Amerikan karşıtlığının en önemli sembolü. ABD, emperyalist bir güç olmanın yanı sıra ‘Ä°slam Devrimi'nin’ amansız bir düşmanı olarak görülüyor.
 
Öte yandan ABD, ‘terörizm destekçisi devlet’ olarak nitelediÄŸi Ä°ran’ı nükleer programı, silahlanma programları ve bölgesel politikaları nedeniyle ‘Amerikan ulusal çıkarları için süregelen bir tehdit’ olarak görüyor. Ä°ki devlet arasındaki gerilim, ABD BaÅŸkanı Bush’un Ä°ran’ı ‘ÅŸer ekseni’nin parçası olarak niteleyip ‘rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi’ politikası gütmesiyle zirveye çıktı. BaÅŸkan Obama ise, rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi politikasından vazgeçse de ‘bütün seçeneklerin masada’ olduÄŸunu söyleyerek Ä°ran üzerinde askeri baskıyı artırdı ve Ä°ran’a karşı ağır yaptırımlar uyguladı. Temmuz 2015’te imzalanan nükleer anlaÅŸmaysa bu tabloyu deÄŸiÅŸtirmeye baÅŸladı, ABD-Ä°ran gerginliÄŸi göreceli olarak azaldı.
 
İran ve ABD politikalarının örtüştüğü alanlar
 
ABD ile Ä°ran arasında görünürde bir ‘düşmanlık’ olduÄŸu aÅŸikar, ancak OrtadoÄŸu’daki kimi geliÅŸmelerle baÄŸlantılı politikaları iki devletin zımni bir ittifak içinde olup olmadığı sorusunu ortaya koyuyor.
 
Bu yönde düşünenlerin en önemli savı, ‘Irak’ın adeta altın bir tepsi içinde Ä°ran’a sunulması’. Buna göre ABD, Saddam Hüseyin yönetimini devirmek ve Ä°ran’ın menfaatleri doÄŸrultusunda bir siyasal yapı ve hükümet kurulmasını saÄŸlamak suretiyle Ä°ran’ın önünü açtı. Ä°ran da bu fırsatı çok iyi deÄŸerlendirerek bölgedeki etkinliÄŸini arttırdı.
 
Ä°ran ile ABD’nin bölgede çıkarlarının örtüştüğü diÄŸer bir nokta ise Irak’ta ve Suriye’de ortaya çıkan ve giderek güçlenen IŞİD ve Nusra gibi aşırıcı hareketler ve terörizmle mücadele oldu.
ABD’nin Suriye krizi karşısında izlediÄŸi ikircikli politikalar, Tahran’ın Suriye üzerindeki etkisinin iyice artmasına yardımcı oldu, imkan saÄŸladı. Son olarak  Lübnan’da iki yıldan uzun bir süreden beri devam eden cumhurbaÅŸkanlığı krizi, Kasım ayının başında Ä°ran ve Hizbullah’ın desteklediÄŸi Michel Aoun'un cumhurbaÅŸkanı olmasıyla son buldu. Ä°ran DışiÅŸleri Bakanı Zarif’in ifadesiyle ‘Ä°ran bölgenin en büyük gücü olarak dünyada ve bölgede son geliÅŸmeler üzerinde inkar edilemez bir etkiye’ kavuÅŸtu.
 
Tahran rejimine karşıt veya Ä°ran’ın bölgesel gücünün yükseliÅŸinden rahatsız olan çoÄŸu kimse, Ä°ran’ın bölgesel gücünün yükseliÅŸinde ABD’nin verdiÄŸi doÄŸrudan veya dolaylı desteÄŸin önemli olduÄŸu kanaatinde. Bu kesime göre, Tahran ile Washington’un OrtadoÄŸu’daki zımni iÅŸbirliÄŸi nükleer anlaÅŸmanın yapılmasından sonra daha açık hale geldi. Ä°ddialara göre, ABD ile Ä°ran sadece nükleer meselenin hallini deÄŸil, bölgesel meseleleri de müzakere ettiler. Nihayet, tecrübeli gazeteci Robert Fisk’in tabiriyle ‘nükleer anlaÅŸmayla ABD, OrtadoÄŸu’da Ä°ran’ın tarafını seçti’. Bu görüşe göre, Washington, güya IŞİD’in ve diÄŸer aşırıcıların temsil ettiÄŸi radikal ‘Sünni’ hareketleri dengelemek için, ÅŸimdi Amerikan çıkarları açısından daha mutedil görünen Åžiilerin, yani BaÄŸdat merkezi hükümetinin ve Ä°ran’ın yanında yer aldı. Keza, yine bu görüşe göre, Ä°srail ve Körfez ülkelerinin nükleer anlaÅŸmaya yönelik sert tepkilerine raÄŸmen Obama yönetiminin anlaÅŸmanın arkasında durması, Ä°ran’ı bölgesel meselelerin çözümünde potansiyel bir ortak olarak görmesinden kaynaklanıyordu.
 
Gerçekten de önceleri Tahran’ın bölgedeki etkisinin artmasını tehdit olarak görüp Ä°ran’ı ‘çevrelemeye’ çalışan Amerikalı yetkililer, nükleer anlaÅŸmadan sonra Ä°ran yönetimini bölgesel meselelerin çözümünde daha aktif ve yapıcı bir rol oynamaya çağırdı. Hatta BaÅŸkan Obama, nükleer anlaÅŸmadan sonra güvenlik endiÅŸeleri artan ve ABD’den güvenlik garantisi isteyen Basra Körfezi ülkelerine istenilen garantiyi vermekten, yani yeni bir savunma paktı imzalamaktan kaçındı. Ãœstelik Körfez liderlerine, hiçbirinin ‘Ä°ran ile açık uçlu bir çatışmaya girmekten bir menfaatleri olmadığını’ belirterek, Ä°ran ile ‘aynı bölgede yaÅŸamanın ve bir tür soÄŸuk barış inÅŸa etmenin etkili bir yolunu bulmalarını’ tavsiye etti. Fakat bu ifadeler, ABD’nin Körfez’deki ortaklarını terk etmesi anlamına gelmiyordu. Nitekim Obama aynı konuÅŸmasında, Körfez ülkeleri ile ABD arasındaki güvenlik iÅŸbirliÄŸinin önemine deÄŸindi ve ülkesinin Körfez ülkelerine yönelik dış tehditlere karşı birlikte hareket edeceÄŸini söyledi.
 
Irak, Suriye, Kürtler, IŞİD: Ortak çıkar alanları mı?
 
Görünürdeki Amerikan düşmanlığına karşı Ä°ran’ın OrtadoÄŸu politikalarının ABD çıkarlarıyla ve yaklaşımlarıyla örtüştüğü de oldu tabii. Ä°ki ülkenin çıkarları her ÅŸeyden önce Saddam Hüseyin yönetiminin devrilmesi ve Irak’ta federal ve ‘demokratik’ bir yönetimin tesis edilmesi konusunda birleÅŸti. Fakat burada ancak dolaylı bir iÅŸbirliÄŸinden bahsedilebilir. Ä°ran, Irak’ın iÅŸgali karşısında sessiz kalırken Tahran’ın Iraklı müttefikleri (Ä°ran ile baÄŸlantılı Kürt ve Åžii gruplar) Amerikan iÅŸgalinin destekçileri oldu. BaÄŸdat’ta güvenliÄŸin saÄŸlanması konusunda bir ara iki ülke arasında diyalog kuruldu, ama bu uzun sürmedi.
 
Ä°ki ülkenin çıkarlarının Irak örneÄŸinde birleÅŸtiÄŸi noktalardan birisi de BaÄŸdat’ta göreceli olarak güçlü bir hükümet olmasıydı. Bununla beraber, Irak’ta yeni yönetimin tesisinden sonra iÅŸbaşına gelen hükümetler, Ä°ran ile ABD arasında kaldı. Hem Tahran, hem de Washington BaÄŸdat hükümetine farklı yönlerde yoÄŸun baskılar yapıyor.
 
Keza her iki ülke de görünürde Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyor. Fakat ABD, Ä°ran’ı mezhepçi politikalarla Irak’ı istikrarsızlaÅŸtırmakla suçlarken, Ä°ranlı yetkililer Amerikan yönetiminin Suriye ve Irak’ı parçalamaya çalıştığını iddia ediyor. Bu nedenle hem Irak’ta hem de Suriye’de Kürt hareketleri ile ABD arasındaki iliÅŸkiler Ä°ran’ı rahatsız ediyor. Ä°ran, kendisi de bölgedeki Kürt hareketlerini bir ölçüde desteklese de, Kürtlerin kendi kontrolünde hareket etmesini istiyor. Fakat gerek PYD’nin gerekse Irak Kürdistan Yönetimi’nin Amerikan yönetimiyle yakın iÅŸbirliÄŸi, Ä°ran’ın hem bu hareketlerle, hem de ilgili ülkelerin geleceÄŸi ile ilgili endiÅŸelerini artırıyor.
 
Ä°ran ile ABD’nin bölgede çıkarlarının örtüştüğü diÄŸer bir nokta ise Irak ve Suriye’de ortaya çıkan ve giderek güçlenen IŞİD ve Nusra gibi aşırıcı hareketler ve terörizmle mücadele oldu. Özellikle Haziran 2014’te IŞİD’in bütün OrtadoÄŸu’yu tehdit eden bir güce dönüşmesi ve Irak’ın topraklarının bir kısmını ele geçirmesi, Ä°ran ile ABD arasında potansiyel bir iÅŸbirliÄŸinin önünü açtı. Amerikan DışiÅŸleri Bakanı John Kerry, 16 Haziran’da verdiÄŸi bir mülakatta, ‘Ä°ran’ın (Irak’ta) olumlu katkıda bulanacağı bir ÅŸey varsa görüşmeye hazırız’ dedi. Kerry’nin açıklamasının ardından Viyana’da nükleer görüşmeleri yürüten yardımcısı William Burns, Ä°ranlı diplomatlarla IŞİD’in durdurulması ve Irak’ta istikrarın saÄŸlanması konularında iki ülke arasında muhtemel iÅŸbirliÄŸini konuÅŸtu. Fakat bu görüşme kısa sürdü, askeri ve stratejik iÅŸbirliÄŸi gündeme gelmedi.
 
Terör örgütlerine karşı mücadele, ABD’ye göre 11 Eylül saldırılarının ardından baÅŸlayan küresel terörizme karşı mücadelenin bir devamı. Tahran için ise, aşırıcı hareketlerle ve ‘terörizmle’ mücadele her ÅŸeyden önce Ä°ran’ın bölgesel çıkarlarını tehdit eden örgütlerle mücadele için siyasi, hukuki ve ahlaki bir zeminin ortaya çıkmasını saÄŸladı.
 
İran desteğiyle kurulan ve İranlı subayların danışmanlık hizmeti verdiği Haşdi Şaabi ve Irak ordusunun koalisyon güçleriyle koordineli olarak hareket etmesi, İran ile ABD arasında dolaylı bir işbirliği olarak nitelendirilebilir.
IŞİD tehdidinin Tahran ve Washington’un çıkarlarını Irak’ta birleÅŸtirdiÄŸi üzerine çok ÅŸey yazıldı. Her iki ülke de IŞİD’e karşı hem merkezi Irak yönetimini, hem de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni destekledi. Fakat bu çıkar birlikteliÄŸine raÄŸmen özellikle IŞİD karşıtı mücadelede iki devlet arasında doÄŸrudan bir baÄŸlantı olduÄŸunu söylemek zor. Amerikan yönetimi yeni Irak hükümeti üzerinde pazarlıkların yapılmasını beklerken, Ä°ran, BaÄŸdat hükümetine ve Erbil yönetimine askeri destek ulaÅŸtırdı. Ä°ran lideri Ayetullah Hamaney, 22 Haziran’da yaptığı konuÅŸmada ‘ABD’nin ve diÄŸerlerinin Irak’ın içiÅŸlerine karışmasına ÅŸiddetle karşıyız ve bunu tasvip etmiyoruz, çünkü Irak hükümeti, milleti ve dini liderleri bu fitneyi bitirecek kabiliyettedir ve bitirecektir’ dedi. Hamaney'e göre, Irak’taki krizin sebebi ‘emperyalistlerin’ bu ülkeyi istikrarsızlaÅŸtırmak için ‘Saddam rejiminin kalıntılarını ve tekfirci aşırıcıları’ kullanmasından ibaretti.
 
ABD liderliÄŸindeki koalisyon güçleri ancak AÄŸustos ayında IŞİD’e karşı askeri harekata geçti. Bir ara Ä°ran’ın da koalisyona dahil olması meselesi gündeme geldiyse de hem ABD hem de Ä°ran koalisyon bünyesinde resmi ortaklığı reddetti. Koalisyonun ‘etkisiz’ hava saldırıları ve Amerikan yönetiminin IŞİD’e karşı mücadelenin yıllar alabileceÄŸi yönündeki uyarıları, Ä°ranlı liderlerin  Amerika'nın niyetleri hakkında kuÅŸku duymasına neden oldu.
 
Dolaylı işbirliği: Haşdi Şaabi
 
Bununla birlikte Ä°ran desteÄŸiyle kurulan ve Ä°ranlı subayların danışmanlık hizmeti verdiÄŸi HaÅŸdi Åžaabi ve Irak ordusunun koalisyon güçleriyle koordineli olarak hareket etmesi, Ä°ran ile ABD arasında dolaylı bir iÅŸbirliÄŸi olarak nitelendirilebilir. Bu dolaylı iÅŸbirliÄŸi BaÄŸdat hükümeti üzerinden yürütülüyor. Nitekim sahada çok sayıda Amerikan ve Ä°ran askeri unsuru bulunmasına raÄŸmen bunların arasında herhangi bir gerilim çıkmaması, Ä°ran ile ABD’nin hiç deÄŸilse hareketlerini dolaylı olarak koordine ettiklerini gösteriyor.
 
Bununla beraber, Ä°ran’ın İŞİD’e karşı mücadeledeki en etkili aracı olan Kudüs Gücü ile birlikte sahadaki müttefikleri Hizbullah ve Ketaib-i Hizbullah gibi grupların ABD tarafından bizatihi terör örgütü olarak görülmesi, aşırılık ve terörizmle mücadelede iki devlet arasında muhtemel iÅŸbirliÄŸini engelliyor. Nitekim, birbirlerinin niyetleri hakkında mütemadiyen kuÅŸku duyan bu iki ülke arasındaki dolaylı iÅŸbirliÄŸi, BaÄŸdat yönetiminin desteklenmesi ve IŞİD’in yenilmesiyle sınırlı. IŞİD Irak’tan tamamen çıkarılabilirse iki ülke arasında BaÄŸdat yönetimini etki altına alma yarışı devam edecektir.
 
IŞİD tehdidi, Irak’takinin aksine Ä°ran ile ABD arasında Suriye’de iÅŸbirliÄŸine yol açmadı. Burada da Esad yönetimiyle koalisyon güçleri arasında bir koordinasyon yapılsa da bunun dolaylı bir ÅŸekilde Ä°ran-ABD iÅŸbirliÄŸine vardığını iddia etmek zor. Halihazırda Esad yönetimini aktif ÅŸekilde destekleyen Ä°ran, Suriye örneÄŸinde Rusya ile stratejik iÅŸbirliÄŸi içine girdi. Tahran ile Washington arasında Suriye meselesinde iÅŸbirliÄŸi, sadece sonuç alınamayan bazı uluslararası konferanslara Ä°ran’ın davet edilmesiyle sınırlı kaldı.
 
Tam bir işbirliği mümkün mü?
 
Hem Ä°ran’da hem de ABD’de iliÅŸkilerin normalleÅŸmesini, hatta bölgesel düzeyde iÅŸbirliÄŸi yapılmasını savunan çok kiÅŸi var. Onlara göre radikalizmle mücadeleden enerji meselelerine kadar bir çok konuda ABD ile Ä°ran’ın çıkarları örtüşüyor. Ne var ki, her iki ülke içindeki siyasi dengeler, mevcut siyasi angajmanlar, ideolojik duruÅŸ ve benzeri sebepler iki ülke iliÅŸkilerinde böyle köklü bir deÄŸiÅŸimin olmasına müsaade etmiyor.
 
Ä°ran lideri Ayetullah Hamaney, nükleer anlaÅŸmadan sonra ABD ile herhangi bir konuda müzakere edilmesini yasakladı. Nükleer anlaÅŸmanın uygulamaya girdiÄŸi Ocak 2016’da Ä°ran karasularını ihlal ettiÄŸi gerekçesiyle bir grup Amerikan askeri, Devrim Muhafızları tarafından tutuklandı. O zamandan beri Basra Körfezi’nde iki ülke arasında askeri gerilim arttı. Keza nükleer anlaÅŸma çerçevesinde yaptırımların kaldırılması hususunda ciddi problemler ortaya çıktı. Ä°ranlılar bu yüzden ABD’yi anlaÅŸmanın gereklerini yerine getirmemekle itham ediyor. Nihayet, yeni ABD BaÅŸkanı seçilen Donald Trump, seçim kampanyası boyunca nükleer anlaÅŸmanın nasıl kötü bir anlaÅŸma olduÄŸunu iddia etti ve göreve gelir gelmez anlaÅŸmayı gözden geçireceÄŸini söyledi. Kaldı ki Trump, nükleer uzlaÅŸmanın kötü bir anlaÅŸma olduÄŸunu söyleyen tek Amerikalı yetkili deÄŸil. Ayrıca Obama yönetimi de bir taraftan nükleer meselede Ä°ran ile anlaşırken, diÄŸer taraftan Ä°ran üzerindeki ambargo baskısını sürdürdü.
 
Amerikan yönetimi Ä°ran’ı hâlâ terörizm destekçisi devletlerden birisi olarak görüyor. Ä°slam Devrimi Muhafızları Ordusu’nun Kudüs Gücü terörizmi desteklediÄŸi gerekçesiyle yaptırım altında. Çok sayıda Ä°ranlı siyasi lider, kurum, ÅŸirket ve asker Suriye’de Esad yönetimini desteklemek, Irak’ı istikrarsızlaÅŸtırmak, nükleer program ve silahlanma programlarında rol oynamak, insan hakları ihlalleri ve terörizm vb. gerekçelerle Amerikan yaptırımlarına maruz kalıyor. Amerikan ÅŸirketlerinin ve üçüncü ülke ÅŸirketlerinin Ä°ran enerji piyasasında yatırım yapmasını engelleyen ‘Ä°ran Yaptırımlar Yasası’ hâlâ yürürlükte. Obama, 4 Kasım 2016’da Kongre’ye gönderdiÄŸi bir mektupta Ä°ran ile iliÅŸkilerin normale dönmediÄŸini belirtti ve Ä°ran ile ilgili ‘ulusal acil durum’ statüsünün devam etmesini istedi.
 
İran ile ABD arasında zımni bir ittifak veya ortaklık olduğunu iddia etmek zor ancak mevcut konjonktürde iki ülkenin stratejik menfaatlerinin Bağdat yönetiminin desteklenmesi, Haşdi Şaabi, Esad rejiminin görevde kalması, IŞİD ile mücadele gibi bazı konularda örtüştüğü de ortada.
 
Hem ABD’nin hem de Ä°ran’ın OrtadoÄŸu’da girmiÅŸ olduÄŸu bazı angajmanlar iki ülkeyi kaçınılmaz olarak karşı karşıya getiriyor. Her ÅŸeyden önce ABD’nin bölge politikasının temel unsurlarından birisi Ä°srail’in güvenliÄŸi. Ä°srail’in güvenliÄŸine yönelik her türlü tehdit, Amerikan  Ã§Ä±karları için de tehdit olarak görülüyor. Obama döneminde olduÄŸu gibi bazı Amerikan yönetimleri ile Ä°srail hükümeti arasında belirli konularda görüş ayrılıkları ortaya çıksa da bu politika deÄŸiÅŸmiyor. Buna karşılık Ä°srail, Ä°ran’ın aleni düşmanlarından birisi. Bu çerçevede  Hizbullah’ı ve Filistin direniÅŸ örgütlerini, elbette öncelikle kendine yakın olanları aktif olarak destekliyor. Ä°ran ile ABD’nin Filistin meselesi etrafındaki mevcut taahhütleri ve politikaları iki ülke arasındaki hamasetin devam etmesine sebep oluyor.
 
Keza Suriye’de rejim karşıtı isyanların baÅŸlamasından beri Amerikan yönetimi muhalifleri desteklerken, Ä°ran, Esad yönetiminin yanında durdu. Bu durumun tersi Yemen’de oldu. ABD, Suudi Arabistan ile Körfez ülkelerinin desteklediÄŸi Hadi yönetiminin yanında dururken, Ä°ran isyancı Husileri destekledi. Hatta Arap isyanları boyunca Ä°ran’ın tutumu gayet basitti; her nerede olursa olsun Amerikan karşıtlarını desteklemek. Amerikan karşıtlığı, Ä°ranlılara göre bir hareketin ‘Ä°slami’ olmasının temel göstergesiydi. Nitekim Ä°ran, bölgede kurduÄŸu ittifak iliÅŸkilerine Amerikan politikalarına ve Ä°srail’e karşı ‘direniÅŸ ekseni’ adını verdi.
 
Sonuç olarak, İran ile ABD arasında zımni bir ittifak veya ortaklık olduğunu iddia etmek zor ancak mevcut konjonktürde iki ülkenin stratejik menfaatlerinin Bağdat yönetiminin desteklenmesi, Haşdi Şaabi, Esad rejiminin görevde kalması, IŞİD ile mücadele gibi bazı konularda örtüştüğü de ortada.
 
Yeni seçilen ABD BaÅŸkanı Trump’ın dediÄŸi gibi ‘ABD’nin bölgede izlediÄŸi politikalar Ä°ran’ın güçlenmesine’ katkıda bulunmuÅŸ olabilir. Fakat bu sonuç, Amerikan yönetiminin tasarladığı ve istediÄŸi bir sonuç deÄŸildir. Ä°ranlı yetkililerin zaman zaman vurguladığı gibi ABD’nin ve diÄŸer aktörlerin Irak ve Suriye baÅŸta olmak üzere bölgede izlediÄŸi politikalar ve yaptıkları ‘hatalar’, Ä°ran’ın bölgedeki iÅŸini kolaylaÅŸtırmıştır.
 
Ä°ki ülke arasında çıkar ortaklığı veya yer yer küçük iÅŸbirlikleri olabilir, fakat bu, Ä°ran ile ABD’nin bölgesel düzeyde birlikte hareket ettikleri anlamına gelmez.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.