Sosyal Medya

Güncel

Miroğlu: Hendekler darbeye hazırlıktı

AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu’na göre, 15 Temmuz darbesinin ayak sesleri aslında Doğu ve Güneydoğu’da kazılan hendeklerle duyuldu. Hendek stratejisi PKK açısından başarıya ulaşmış olsaydı bugün Türkiye’nin çok başka bir noktada olacağını belirten Miroğlu, Kürt sorununun çözümünde “bu mantıkla” artık Öcalan’ın denklem dışı kaldığı görüşünde. Miroğlu’na göre HDP ve Öcalan PKK’ya rağmen tutum değiştirirse çözüm de beraberinde gelebilir.



Gülen yapılanmasının darbe giriÅŸimi üzerinden yaklaşık 3 ay geçmesine raÄŸmen konu hâlâ Türkiye’nin en önemli gündem maddesi. Ancak deÄŸiÅŸmeyen bir madde daha var; PKK. Darbe giriÅŸimi sonrasında Gülen yapılanması ile PKK arasındaki baÄŸlantıya iliÅŸkin çok sayıda iddia dile getirildi. AK Parti’li Orhan MiroÄŸlu da bu baÄŸlantının var olduÄŸuna inanan isimlerden biri. Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan AK Parti Mardin milletvekili Orhan MiroÄŸlu, darbe giriÅŸimi sürecinin bölgede kazılan hendeklerle baÅŸladığı görüşünde. Kürt sorununa iliÅŸkin hem bölgesel geliÅŸmeleri hem de hükümetin yaklaşımı ile birlikte Türkiye içindeki durumu da deÄŸerlendiren Orhan MiroÄŸlu’na göre Abdullah Öcalan bugünkü mantıkla denklem içine giremez.

Siz 15 Temmuz gecesi Meclis’teki milletvekillerinden biriydiniz. O dehÅŸet anlarını Meclis çatısı altında yaÅŸadınız. Yaklaşık 3 ay geçti üzerinden. Operasyonlar devam ediyor, bir yandan da açığa almalar, gözaltılar, tutuklamalar. Nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz bu süreci?

Benim tüm geçmiÅŸ darbeler dönemine ait bir hafızam var, o gece olup bitenlere bütün bu hafıza üzerinden baktım. 12 Mart, 12 Eylül 28 Åžubat, Nisan Muhtırası ve ÅŸimdi de 15 Temmuz..15 Temmuz hiç birine benzemiyor. Darbe giriÅŸimi demiyorum ben, Türkiye’yi iÅŸgal ve Türkiye’de bir etnik çatışma ortamı yaratma hatta mezhep üzerinde de bir çatışma yaratıp ülkeyi küresel güçlerin bir egemenlik alanı olarak yeniden dizayn etmek Ã§abası olarak görüyorum. O gece tabii herkes gibi ben de ilk haberleri,  televizyonda izledim, darbe olduÄŸu anlaşılınca da, kızımla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geldim. Meclisi birkaç defa bombaladılar, Meclis’in iÅŸgal edilip edilmeyeceÄŸine dair çok sorular vardı aklımızda. Ama dışarıda eylemlere katılan arkadaÅŸlarımız bize moral veriyordu. Merak etmeyin halk olaya el koydu ve Genelkurmay BaÅŸkanlığı ile Meclis halkın kuÅŸatması altında diyorlardı. Türkiye 15 Temmuz’dan sonra yepyeni bir sürece girdi. Darbeyi halk engelledi. Sayın CumhurbaÅŸkanı ve BaÅŸbakan’ın açıklamaları çok önemli ve cesaret vericiydi ama 241 insan kendini feda etmese, bedenini canlı kalkan haline getirmese bu insanların daha fazla tahribat yaratması söz konusu olurdu.

BaÅŸarılı olamayacakları ortadaydı diyorsunuz siz de. Ortada arka arkaya yapılmış, halkın büyük oranda sandığa gittiÄŸi ve nerede durduÄŸunu ortaya koyduÄŸu seçimler var. Bu giriÅŸimi neye güvenerek yaptılar?

Bu cesaretin ben küresel bir cesaret olduÄŸunu düşünüyorum. FETÖ’nün 30-40 yıl örgütlenerek, iktidarı ele geçirme ve bir daha bırakmama giriÅŸimi olarak görüyorum. Bu iÅŸlerin peÅŸinde olan insanların bir ülkenin hakikatlerini çok da iyi deÄŸerlendirebildiklerini düşünmemek lazım.. Her zaman yanılgı içinde olurlar. Bu örgüt de bu yanılgıyı yaÅŸadı bence. Türkiye’de halk dediÄŸimiz güç artık darbeler meselesine belli bir hafıza üzerinden bakmayı öğrenmiÅŸti, hesaplanamayanlardan biri buydu. Bir de bunun dışında bence FETÖ, DoÄŸu ve GüneydoÄŸu’da ÅŸu an içinde bulunduÄŸumuz hâle çok güvendi. Her gün ÅŸehitler geliyor, hendekler üzerinden çok kötü tecrübeler yaÅŸandı. Aslında Haziran seçimlerinde 80 milletvekili almış olmasına raÄŸmen HDP-PKK politik hattının tekrar yüzünü çatışmaya ve ÅŸiddete yöneltmesinin de bir biçimde darbeye hazırlık amacıyla olduÄŸunu görüyoruz. Yani, “Bu giriÅŸim baÅŸarılı olsaydı bundan en kârlı çıkacak örgüt benim” diye düşündü PKK. Zaten bu “darbe mekaniÄŸi” tanımlaması son bir iki yıldır hatta çözüm sürecinde de Ä°mralı’da da bayağı üzerinde durulmuÅŸ bir kavram.

Bu Öcalan tarafından çok sık kullanılan bir kavramdı...

Heyet ile görüşmelerinden çıkan metinler kitaplaÅŸtırıldı. Onları baÅŸtan sona okudum ben. Orada hemen hemen her görüşmede bir darbe sürecinden bahsediliyor. Türkiye’nin Suriye’de yanlış yaptığından bahsediliyor.

Bilerek mi yoksa..

Orada öyle ifadeler var ki, ben okuduÄŸumda çok ÅŸaşırdım. Abdullah Öcalan nasıl bu kadar net konuÅŸabiliyor diye. Yani bir darbenin neredeyse habercisi gibi, darbenin kaçınılmaz olduÄŸuna vurgu yapan ifadeler. Ama tabii bu darbenin kaçınılmaz olduÄŸunu söylemek baÅŸka bir ÅŸey, bu darbeyi FETÖ ile iliÅŸkilendirmek baÅŸka bir ÅŸey. Abdullah Öcalan’ın muhtemel bir darbeyi Ã¶zellikle  FETÖ ile iliÅŸkilendirmesi de ayrıca çok dikkat çekici. Dolayısıyla bu kriz dönemi Türkiye’de bir hafta bile sürseydi ÅŸu olurdu; PKK tüm silahlı güçlerini ÅŸehirlere çekerdi. Bütün küresel güçlerin de dikkate alacağı, “Türkiye darbe süreci yaşıyor. DoÄŸu-GüneydoÄŸu’da güvenlik saÄŸlanamıyor. Bunu saÄŸlamak için bu güçleri ÅŸehirlere gönderdik” diye bir açıklama yapardı. Suriye meselesi ile ilgili son zamanlarda küresel güçlerin iliÅŸkilerine baktığınız zaman böyle bir açıklamanın desteklenebileceÄŸini düşünmek lazım. Batı, PKK’nin ÅŸehirlere inmesini güvenin kalmadığı bir ülkede hak olarak görebilirdi.

“Kürtlere ve Alevilere daha fazla güvenmek gerek”

HDP de bu hesapların bir parçası mı sizce?

Parçası mı deÄŸil mi bilemem, soruya evet demek, aşırı bir deÄŸerlendirme olur. HDP tabanı böyle bir oyuna karşı çıkardı, HDP yöneticilerinin içinde bu oyuna gelmeyecek çok insan olduÄŸunu biliyoruz. Ama PKK’nin bu iÅŸin bir parçası olduÄŸunu rahatlıkla düşünebiliriz. Hendek süreci, Türkiye’de darbeye hazırlık ortamıydı.. Diyelim ki 300-400 bin insan hendek çatışmaları sırasında bölgeyi terk etmese, PKK ile devlet arasındaki çatışmalara müdahil olsa, güvenlik güçlerine karşı tavır alsalardı, darbeye kimsenin pek de itiraz edemeyeceÄŸi geniÅŸ bir “meÅŸruiyet” alanı inÅŸa edilmiÅŸ olacaktı. Oturup aralarında bir anlaÅŸma yaptılar mı, yapmadılar mı ben onu bilemem ama PKK’nin hendek stratejisinin darbe giriÅŸimine zemin hazırlamaktan baÅŸka bir iÅŸe yaramadığını da bugün artık görüyoruz. Bu ÅŸekilde düşündüğünüz zaman darbeden çıkan en önemli siyasi sonuç nedir diye sorarsanız; bence artık devletimizin de partilerimizin de bölge halkına çok daha fazla güvenmesi gerektiÄŸidir. Kürtlere ve Alevi halka çok daha fazla güvenmek gerekir.

Neden?

Çünkü her iki halk kesimi de bence bu darbe sürecinde ve PKK’nin baÅŸlattığı hendek savaÅŸları sürecinde çok önemli bir siyasi tavır ortaya koydular ve karşı pozisyon aldılar. EÄŸer hendeklerde Kürtler PKK’yi destekleseydi, biz Allah korusun çok büyük ölümleri göze alarak ancak Cizre’ye , Nusaybin’e müdahale edebilecektik. Evet Ã§ok sayıda sivilin de öldüğünü biliyoruz hendekler sürecinde, Onların da hakkı, hukuku mutlaka karşılanmalıdır.

Yani HDP’ye oy veren insanlar FETÖ’ye mesafeli ama HDP ve PKK FETÖ’ye mesafeli deÄŸil mi demek istiyorsunuz?

Evet halkın duruÅŸu baÅŸka. Ve FETÖ hiç bir zaman halkın bakışını deÄŸiÅŸtirememiÅŸtir. Zamanında FETÖ’nün okuma salonlarından bahsedilirdi Diyarbakır’da. Ã‡ok çalıştı, çabaladı, ama hiç bir zaman Batı’da olduÄŸu gibi yaygın ve geniÅŸ bir örgütlenme ağı bulamadı bölgede. AK Parti’nin oradaki siyasi kurumsallaÅŸması ve Kürt meselesinde oynadığı rolün bunda önemi var. FETÖ bölgede  geniÅŸ bir örgütlenme yapabilseydi risklerimiz artardı. O bakımdan devletin o geleneksel güven problemini düşünmesi lazım. Neyi konuÅŸuyoruz mesela? Binlerce insan tasfiye edilirken kriterlerimiz ne olacak?

Size de çok ÅŸikayet geliyor mu?

Epey geliyor. Biz maÄŸdur  olduÄŸuna inandıklarımızı ilgili kurumlara bildiriyoruz. Mesela HAK-PAR’a yakın 30 öğretmen arkadaşımızın açığa alındığını biliyoruz, Mardin’de bu ÅŸekilde açığa alınmalar var. HAK-PAR’a yakın olup olmamak deÄŸil mesele tabii, HDP’ye de yakın olabilir öğretmen arkadaÅŸlarımız, fakat bu derse girmeme, Ankara Garı'ndaki katliamı protesto etme gerekçesiyle görevden uzaklaÅŸtırılan arkadaÅŸlarımızın haksızlığa uÄŸradığını düşünüyorum ben. Ben öğretmen olsaydım IŞİD’in gerçekleÅŸtirdiÄŸi katliamı protesto etmek için bir ÅŸeyler yapardım. Kendi ilçem olan Midyat’ta HDP’ye yakın öğretmen arkadaÅŸları da biliyoruz. Savcılıklardan bu arkadaÅŸlarımızın hakkaniyetle ve iyi araÅŸtırılmalarını talep ettik. Sadece HDP’ye yakınlık böyle bir sonuca yol açmamalı. Ama bölgede şöyle bir gerçekliÄŸimiz de var; daÄŸa militan gönderilmesini kolaylaÅŸtıran bazı öğretmenlerimiz de var maalesef. Kürt aydınları ve sivilleri arasında da teröre ve ÅŸiddete saÄŸlıklı olmayan bir bakış açısı var. Meselâ, hepimiz demokratik mânâda yayın yapacak bir gazetenin kapatılmasına karşı olabiliriz ama bu gazete eÄŸer PKK’nin yayın organı gibi çalışıyorsa burada bir sorun var demektir. Åžiddet ve teröre yayın düzeyinde toleransla yaklaşılması çok da kabul edilebilir bir ÅŸey deÄŸil. Aslı ErdoÄŸan, mesela Gündem gazetesinde yazıyordu. Gündem gazetesi PKK’nin yayın organı niteliÄŸindedir. Bu demokratik bir yayıncılık deÄŸil. Oysa HDP’ye yakın bir gazetenin var olması faydalıdır.

“Zana neden hiç konuÅŸmuyor?”

Var mı böyle bir ayrım?

Var, çünkü HDP’de dahi biraz daha farklı düşünen insanlara karşı bile ayrımcılık yapılıyor. O insanların itibarsızlaÅŸtırılması yönünde yayıncılık yapılıyor. Mesela Leyla Zana ne kadar yer alabildi o medyada? Neden Leyla Zana hiç konuÅŸmuyor mesela? O konuÅŸmuyorsa bu süreçte ne zaman konuÅŸacak? Leyla Zana’nın o televizyonun, gazetenin görüşleri ile arasında büyük bir fark var. Örgüt Leyla Zana’nın konuÅŸmasını istemiyor. Leyla Zana da konuÅŸmak istemiyor, çünkü muhtemeldir ki konuÅŸtuÄŸu zaman bu olup bitenlere çok farklı yaklaÅŸacak, örgüt tarafından daha da itibarsızlaÅŸtırılacak. Yani Aslı ErdoÄŸan için söylüyorum böyle kanlı bir örgütün medyasında yazı yazmak çok farklı bir ÅŸey, Kürtlerin haklarına sahip çıkmak, HDP’nin parlamentodaki mevcudiyetini savunmak farklı bir ÅŸey.

Kürt aşiretleri meselesi tartışıldı geçen hafta. Siz bununla ilgili rahatsızlık dile getiren isimlerden birisiniz. Sizi rahatsız eden nedir tam olarak?

Ben başından beri bu 15 Temmuz darbe sürecine, “Ergenekon, Balyoz hakikati üzerinden bakılamayacağını” savunan isimlerden biriyim. Bu davalardan yargılanan insanlar devletin bir çok kurumunda yaÅŸanan boÅŸlukları doldurma gayreti içine girdiler. Bunu saklamıyorlar da. Bu arkadaÅŸların Kürt meselesine dair çok güçlü bir hafızaları var. “Ä°kinci bir kalkışma olacak. Ä°ngilizler Kürt aÅŸiretlerinin borçlarını ödüyor” diyen kiÅŸi Atila UÄŸur. Bu kiÅŸi, Åžam’da Abdullah Öcalan ile altlı üstlü yaÅŸamış biridir. Öcalan’ı sorgulayanlardan biridir. Öcalan’a gidip,  “PKK’nin hepsi Türkiye’yi terk etmesin. 500’ü burada kalsın” diyen Ä°mralı ekibinin içindedir. Kızıltepe’de görev yaptığı dönemde faili meçhullere adı karışmış biridir, hakkında soruÅŸturmalar açılmıştır, ÅŸimdi kalkıyor Kürt aÅŸiretlerini kanıtlayamadığı bir takım suçlamalarla zor durumda bırakmaya çalışıyor. .

Bu iddiayı ortaya atarken amacı neydi sizce?

Siyaseten inandığı düşüncelere ve partisine  alan açmak. Bu alanı Kürtler  Ã¼zerinden açabilirim diye bir düşünce ile hareket ediyor. Bir istihbarat aldığını iddia ediyor. Devletin hiç bir istihbarat kurumuyla ilgisi yok. Sonra BaÅŸbakan ikinci kalkışma iddialarının FETÖ iddiası olduÄŸunu söyledi.  CumhurbaÅŸkanımız da “uyanık olalım ama darbe olacakmış gibi bir beklenti içinde olmak bu ülkeye zarar verir.” dedi. Ben de  dedim ki, “Kemalistler ve ulusalcı kesimler siyasi kriz dönemlerinde hep Kürtler üzerinden bir takım açıklamalar yaparlar ve bir sonuç almayı umarlar.” Zaten biz bu dönemde hem HDP’ye hem de AK Parti’ye yakın duran aÅŸiretlerin Türkiye’ye baÄŸlılık açısından aralarında bir mutabakat olduÄŸunu görüyoruz. Bizim muhafazakâr medyanın da bu konuya, 15 Temmuz'a “Ergenekon ve Balyoz” üzerinden bakmaması lâzım. Bu konuyla birlikte bir kez daha ortaya çıkan bir gerçek var. Kürt meselesi her tür kriz anında Türkiye’nin uluslararası güçler tarafından kullanılabilecek zayıf bir noktası gibi duruyor. Birtakım Ã¶rgütler bu meseleyi kullanabileceÄŸini düşünüyor. 

Çözüm için çok yol denendi ama sorun kritik pozisyonunu koruyor. Son dönemde Kürt meselesi konusunda bir dönüşüm yaşandı ama PKK halen varlığını sürdürüyor. Nasıl çözülecek bu iş?

Çok doÄŸru. Bu mesele Türkiye’de çok farklı bir merhaleye taşındı. PKK, devleti milada dönüşe zorlamak istiyor. Yani devletin Kürt kimliÄŸini inkârı, demokratik ve siyasi manada çözüm olmaması, bölgenin ekonomik anlamda yoksulluÄŸunun sürdürülmesi anlamında milada dönüş... PKK aslında tüm stratejilerini devleti bu milada dönüşe zorlamak için hayata geçirdi ama baÅŸarılı olabildi mi? Hayır. Çözüm süreci ile geçen 2.5 yıla baktığımızda Abdullah Öcalan’ın devre dışı kalmış olması, örgütün izlediÄŸi Pan-Kürdist politikalar, yani Kürtlerin yaÅŸadığı tüm coÄŸrafyaları yönetme iddiası çerçevesinde baktığınızda HDP ve PKK’yi merkeze alan bir çözüm arayışının sonuç vermeyeceÄŸi kanaatindeyim.

“HDP’nin çok deÄŸerli bir zemini var”

Åžu anda Öcalan’ın mesajlarının da konuyu bir çözüme ulaÅŸtıramadığı görüldü...

Åžu an esas olarak HDP’ye Ã§ok büyük bir görev düşüyor. Kürtlerle kurulacak münasebetlerde eÄŸer karşımızda iliÅŸki kurulabilecek bir muhatap aramamız gerekiyorsa o zaman HDP’nin son çözüm sürecinden baÅŸlayarak, Suriye politikası ve hendek politikası üzerinden kendini PKK tezlerine entegre etmesine bir ÅŸey söylememiz lazım. HDP ancak kendi içinde ciddi bir siyasi muhasebe yapıp PKK’ye raÄŸmen Türkiye’de demokratik siyasi zemini korumaya dair bir irade sahibi olduÄŸunu gösterirse bir çok ÅŸeyi konuÅŸmak mümkün olabilir.

HDP’nin “PKK’ya raÄŸmen” bir adım atacağına siz inanıyor musunuz?

Ben böyle bir ÅŸeyin olması gerektiÄŸini düşünüyor ve  gerçekçi buluyorum. Selahattin Bey hep ÅŸunu diyordu, “Silahı PKK ile konuÅŸun. Siyaseti ve demokrasiyi bizimle konuÅŸun.” Âmenna... Åžu an PKK ile silahı konuÅŸma kapılarımız kapalı görünüyor. Buyursun HDP, demokrasi ve sivil siyaseti konuÅŸalım, buna dair zemini hep beraber güçlendirelim. 

HDP ile demokrasi konusunda konuşma önündeki engel ne?

PKK şiddeti ve terörü...

HDP, PKK’yı kontrol edebiliyor mu? Durdurabiliyor mu?

Kontrol etmesini beklemiyoruz. Kendi zeminini kontrol etsin. Kendisinin çok deÄŸerli bir zemini var. Sivil toplum alanında, yerel yönetimlerde güçlü bir zemini var. Ama Kandil’in belediyelere atadığı  kayyumları aÅŸamadı HDP.  O zaman devlet ne dedi, “Kayyum mu? Eh ben daha iyisini atarım" dedi ve öyle de yaptı..” Yani kayyum süreci PKK’nin belediyeler üzerindeki kayyum sürecine karşı bir alternatif olarak geldi. EÄŸer HDP’li belediyeler PKK doÄŸrultusunda deÄŸil HDP doÄŸrultusunda mesai yapsalardı, devletin kayyumunu kim onaylardı? Åžu an hepimiz çok iyi biliyoruz ki, büyükÅŸehirleri yöneten belediye baÅŸkanları filan deÄŸil. KCK sistemine baÄŸlı bir mekanizma var, o yönetiyor. Bu gerçekleri gördüğümüz zaman ÅŸunu söylemek zorundayız; “KardeÅŸim. Ey HDP’liler. Siyasi zemininize sahip çıkın. Çok güçlü bir zemininiz var onun harcanmasına izin vermeyin, eh bunu bile yapamayacaksa HDP ne iÅŸe yarayacak?” Ama o ne yapıyor? PKK’nin ortaya koyduÄŸu terör zeminini güçlendiren politikalar izliyor. Bunu Meclis’te de yaptı, bölgede de yaptı. Nusaybin'e hendek kazılırken, 'Belediyeler bu iÅŸlere bulaÅŸmayacak durun bir dakika' diyemediler. Bunu deseydi, Kürt siyasetinde de bir kırılma yaÅŸanırdı. Mesela Zana yalnızlaÅŸtırıldı,  Selahattin Bey, “Silahı PKK ile konuÅŸun, demokrasiyi, siyaseti bizimle konuÅŸun” dediÄŸinde hemen ayar çektiler.

Kolay mı söz ettiğiniz bu koşullarda HDP'nin farklı bir tavır alması?

Mesele bu zaten. Siz bir şeyi değiştirmek istiyorsanız bu zorluklarla mücadele etmeniz ve net bir tavır almanız gerekir.

HDP’den bahsettiniz ağırlıkla, AK Parti ne yapacak?

AK Parti çok yol denedi. Ve hâlâ Kürt meselesinde HDP ve PKK’ye raÄŸmen adım atmakla mükelleftir. Bunu kendini sınırlarını zorlayarak sürdürmek zorundadır. HDP’ye oy veren kesime de AK Parti’nin söyleyeceÄŸi, vaat edeceÄŸi ÅŸeyler olmalıdır. Biz bölgede halkı bir bütün olarak görüyoruz. Ekonomik ve siyasi çok önemli adımlar var. Bölgede büyük bir yatırım söz konusu ÅŸu anda. DoÄŸru siyasi tutum ve Kürtlerin her alanda siyasi temsilini demokratik ve eÅŸit bir biçimde saÄŸlamak. Daha fazla PKK’lı öldürerek bu ülkede bu meselenin çözülme ihtimali hemen hemen yok gibi. Bu ülkede Abdullah Öcalan artı HDP mutabakatı ile siyasi zeminde ısrar etmek ve halka yaymak söz konusu olabilir. Yeni Anayasa’nın da Kürt sorununun çözümü konusunda önemli bir adım olacağını söylüyor AK Parti.

“Öcalan bu mantıkla denkleme giremez”

Peki son olarak Öcalan’a gelelim, bir mesaj verdi bayram öncesinde. Belki HDP tarafında ayrıntılı deÄŸerlendirme yapılmıştır ama kamuoyunda çok üzerinde durulmadı. Sizce ne anlam ifade etti?

Çözüm sürecinde Öcalan’ın kendisinden beklenen misyonu oynadığı kanaatinde deÄŸilim. Öcalan bence tıpkı PKK gibi, Suriye sürecinin Türkiye’deki PKK siyasi varlığına çok ÅŸey kazandıracağını, muhtemelen elini güçlendireceÄŸini hesap etti. Ama olmadı. Görüşmelere baktığınızda Rojava’nın yeniden inÅŸasından çok söz ediliyor. Öcalan hep düşündüğümüz gibi Suriye nedeniyle çözüm sürecinin feda edilmesine çok da karşı çıkmış görünmüyor. EÄŸer, “Durun bir dakika siz Suriye’deki haklarınız için mücadele edebilirsiniz ama bunun için çözüm sürecini feda etmenize gerek yok” deseydi bugün baÅŸka bir tablo ortaya çıkardı.

Öcalan bunu dese de PKK, O’nu dinler miydi?

Bunu dinlemeye  zorlanabilirdi. Bir ÅŸartla. HDP, bunun arkasında durmalıydı. . Tabii bir de uluslararası güçlerin taahhütleri var. Getirip altın tepsi içinde Rojava’yı PYD’ye sunanlar Türkiye için de bir ÅŸey düşünüyorlardı. PKK’nin bir yandan Türkiye içindeki savaşı sürdürmesini hiç kimse anlayamadı. Sen orada kendi haklarınla ilgili mücadele ediyorsan, Türkiye’yi neden karşına alıyorsun? Türkiye’de çözüm süreci sürseydi Türkiye’nin ÅŸu anda oradaki PYD varlığına iliÅŸkin tutumu böyle mi olurdu? Hiç sanmıyorum. Hendekleri kazmış bu örgüt, hendekleri kazdığı ilçeleri Rojava’yla  birleÅŸtireceÄŸim gibi olmayacak bir fikrin peÅŸinden koÅŸuyor.

Öcalan denklem dışına çıktı mı sizce?

Öcalan bu mantıkla denkleme giremez. Denkleme girmesinin en önemli koÅŸulu, ÅŸartsız bir biçimde örgütünü Türkiye’yi terk etmeye davet etmesiyle olur.

Yapabilir mi? Yapsa da karşılık alabilir mi?

Karşılığını halkta alır. PKK de karşılığı olmayabilir. Ama ÅŸunu düşünmelidir ki, yapacağı her çaÄŸrının hendek stratejisini desteklemeyen Kürtler tarafında bir karşılığı olur. HDP’deki Ã§Ã¶zümden yana insanların Öcalan’dan beklentileri budur. PKK’ye yönelik, “Türkiye’ye karşı sürdürdüğün savaÅŸ yanlıştır” gibi bir açıklama Türkiye’de Kürt toplumunun yüzde 99’u tarafından desteklenir. Öcalan bu desteÄŸin PKK ile olan iliÅŸkilerinin kopmasından daha deÄŸerli olduÄŸunu düşünmelidir artık.

Ben de bu noktada bunu soracaktım, PKK’yı yönetemeyen bir Öcalan Türkiye için ne ifade eder?

Çok ÅŸey ifade eder.  PKK’yi Öcalan’ın yönetmesi bu saatten sonra zor, ama HDP var ortada ve gelecek için HDP daha önemli. Kürt meselesinin HDP eksenli kısmıyla ilgili normalleÅŸme. Bu, Demokratik eksende seyreden bir Kürt siyasetinin yola yeni bir anlayışla ve Öcalan’la beraber  Ã§Ä±kması demektir. PKK ile çözülecek bir ÅŸeyler yok mu, var elbette..Tabii ki silahsızlandırılması, yönettiÄŸi yasa dışı örgütlerin tasfiye edilmesi. Bu aÅŸamadan sonra da PKK’nin ÅŸunu deme hakkı doÄŸar, “Ben silahımı bıraktım. Bu aÅŸamadan sonra beni nereye koyuyorsunuz?”

Yani PKK mı güçlü Öcalan mı güçlü?

Elbette ki Öcalan güçlü. Halk öyle görüyor..

Elinde silah olan PKK ama...

Elinde silah olan her zaman güçlü deÄŸildir. Köprüye çıkan tankı topu silahı, uçağı olan  insanlar mı güçlüydü, o insanların önüne çıkan silahsız insanlar mı?

Yani siz yine bir ÅŸekilde Öcalan’ın çözümün parçası olması gerektiÄŸini mi düşünüyorsunuz?

Olabilir ama bu akılla deÄŸil, bu akılla olmaz.. Ä°ki tarafı idare ederek deÄŸil. Abdullah Öcalan’ın PKK’yi üzmeden, yani PKK’yi bir muhasebeye ve sonrasında da silahsızlanmaya davet etmeden Abdullah Öcalan’ın bir misyon oynama ihtimali yok bu ülkede.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.