Sosyal Medya

Güncel

Bardakoğlu: Din-siyaset, din-ticaret ilişkisine sınır getirilmeli

Diyanet İşleri Eski Başkanı Ali Bardakoğlu, Gülen örgütünün bir boşluktan yararlanarak bu ölçüde yayıldığı görüşünde ve "Din-siyaset ve din-ticaret ilişkisine bir sınır getirilmeli. Dini her işe koşuyoruz, dini duyguları her alanda geçer ölçü yapıyoruz; sonunda din yoruluyor, din algısı tahrip oluyor" diyor.



“Din-siyaset ve din-ticaret iliÅŸkisine bir sınır getirilmeli. Dini her iÅŸe koÅŸuyoruz, dini duyguları her alanda geçer ölçü yapıyoruz. Sonunda din yoruluyor, din algısı tahrip oluyor.” 

Bu sözler Diyanet Ä°ÅŸleri Eski BaÅŸkanı Profesör Doktor Ali BardakoÄŸlu’na ait. Halen 29 Mayıs Ãœniversitesi Kur’an AraÅŸtırmaları Merkezi Müdürlüğü görevini yürüten BardakoÄŸlu, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı tarafından olaÄŸanüstü toplantıya çaÄŸrılan Din Åžurasında Al Jazeera’nin sorularını yanıtladı. “İçtenlikli bir özeleÅŸtiri yapma ihtiyacı duyuyoruz” diye konuÅŸan BardakoÄŸlu’na göre Diyanet, cemaatlere hep mesafeli durdu ama bir yandan da din adını kullanarak yapılan yanlışları tespit etti. Fakat stratejik bir müdahale planı geliÅŸtirmedi.

Bu yapının daha önce denetlenmediÄŸini söyleyen BardakoÄŸlu, "Yasal olarak yasaklanmadığı için Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı Fethullahçı dini yapılanma ile geçmiÅŸ dönemlerde özel bir mücadele içinde olmamıştır. Dürüstçe belirtmek zorundayım." dedi ve ÅŸu soruyu sormanın zamanı geldiÄŸini belirtti:

"Biz Türkiye’de 78 milyon insanımıza Ä°slam dininin esaslarını, apaçık ilkelerini, Allah’tan baÅŸka tapacak hiçbir mercii olmadığını, Peygamberinden baÅŸka masum bir otorite olmadığını, ondan baÅŸkasına kutsallık atfetmenin ve mutlak teslimiyetin Ä°slam’a açıkça aykırı olduÄŸunu niye iyi anlatamadık da bu yanlış fikirler toplumda filizlendi?"

Olağanüstü bir dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı, din şurasını topladı. Nasıl geçti şura?

"Türkiye olaÄŸanüstü bir durum ile karşı karşıya. 15 Temmuz’daki kanlı darbe giriÅŸimi farklı açılardan birçok kurumu teyakkuza geçirdiÄŸi gibi Diyanet’i de din istismarı yaparak örgütlenen bir yapı hakkında teyakkuza geçirmiÅŸ durumda. Biz ÅŸimdi geriye doÄŸru olup bitene baktığımızda içtenlikli bir özeleÅŸtiri yapma ihtiyacı da duyuyoruz. Dini deÄŸerleri kullanarak halkımızın saf dini duygularını sömürenler, Yüce dinimizi çarpık emellerine araç kılanlar ya da Ä°slam dinini inanç temellerine aykırı bir anlayışı ve baÄŸlılığı topluma telkin edenler hakkında dindar kesimin –belki de iyi niyetlerinin bir sonucu olarak-  bugüne kadar ihmalkar davrandığını görüyoruz. Yapılması ve söylenmesi gerekenler konusunda geciktiÄŸimizi görüyor, bunun mahcubiyetini taşıyoruz. Çünkü göz göre göre Ä°slam’a aykırı bir Ä°slam algısı geliÅŸti. Göz göre göre Ä°slam’ın inanç esasları, Kuran’ın, Hazreti Peygamber’in sünnetinin ana ilkeleri ve insanların peygamber sevgisi istismar edildi. Melankolik ve gizemli menkıbelerle, abartılı hayat hikayeleriyle bir dinî kurtarıcı motifi çizildi ve insanlar adeta efsunlandı. Kulaktan kulaÄŸa bir sır ÅŸekilde yayılan “Allah ile konuÅŸma, Peygamber ile devamlı görüşme, Peygamber’den mesaj alma, mehdilik ve beklenen özel dini kurtarıcılık” yalanlarıyla insanlar aldatıldı, toplandı, güç devÅŸirildi; güç arttıkça kibir de arttı ve çeÅŸitli entrikalar ve karanlık emeller devreye girdi ve nihayetinde bugüne gelindi. FETÖ belki de en büyük tahribatı ve zararı toplumun din algısına verdi; yeni nesilleri din konusunda bir yol ayırımına sürükledi. Ben kanı dökülen masum ÅŸehitlerimizi rahmetle anarken temiz insanımızın dinî duygularının, din hakkında ideallerinin çalınmış olmasına da çok üzülüyorum. Bu FETÖ hareketinin yaptığı din istismarının gençlerimizin gönül dünyasında, gençlerimizin dine baÄŸlılığında nasıl bir hasar ve tahribata yol açtığını uzun uzun konuÅŸmamız lazım. Åžimdi benim en büyük kaygım, yeni nesillerin, genç dimaÄŸların din hakkındaki düşüncelerinde bir soru iÅŸareti oluÅŸabileceÄŸi.  Gençlerin ve dışarıdan bakanların “Bu din adamı kılıklı kimseler hoÅŸgörü dediler, barış ve sevgi dediler ama altından çeÅŸitli entrika, terör ve darbecilik çıktı” ÅŸeklinde din ile yanlış bir iliÅŸki kurmalarından endiÅŸeleniyorum. Oysa bunun din ile ilgisi yok, örgüt liderinin din adamlığıyla da bir alakası kalmamış. Olay tamamen uluslararası kirli iliÅŸkiler ağı, bir terör, devleti ele geçirme operasyonu. Ne var ki, Türkiye dindar bir ülke, bu örgüt kendini besleyecek damarları dini, insanımızın hayır duygularını istismar ederek saÄŸlamış."

Sizin de görevde olduğunuz bir dönem vardı. Dönüp baktığınızda ve şimdi ne görüyorsunuz? Nası yapılanmış? Nelerden yararlanmış?

"Bu soruyu sorduÄŸunuz vakit, ÅŸu soruyu da sormamız gerekiyor, “Biz Türkiye’de 78 milyon insanımıza Ä°slam dininin esaslarını, apaçık ilkelerini, Allah’tan baÅŸka tapacak hiçbir mercii olmadığını, Peygamberinden baÅŸka masum bir otorite olmadığını, ondan baÅŸkasına kutsallık atfetmenin ve mutlak teslimiyetin Ä°slam’a açıkça aykırı olduÄŸunu niye iyi anlatamadık da bu yanlış fikirler toplumda filizlendi?” Bu soruyu sormak zorundayız. Ä°lahiyatlar ve Din Åžurası, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı bugün bu sorunun cevabını arıyor. Biz bundan sonra toplumu dini açıdan bilgilendirmede, topluma Allah’ı, Peygamber’i, dinimizin esaslarını tanıtmada daha dikkatli ve gayretli olmamız gerektiÄŸini görüyoruz."

Bu boşluktan mı yararlandılar sizce?

"BoÅŸluk olmalı ki bu menhus olayları gördük. Demek ki din bilginleri ve gönüllüleri olarak toplumun her katmanına inmeliyiz, insanlarımızı bilgilendirmeliyiz, onlarla daha iyi kucaklaÅŸmalıyız. Toplumda Ä°slâm’ın inanç esaslarına aykırı anlayışlar varsa, dini deÄŸerler çıkarlar için kullanılıyorsa buna daha ilk günden karşı çıkmalıyız. Dini anlatıları bidat, hurafe, asılsız menkıbe ve melankolik ağıtlardan ayıklamalıyız. Dinde aklı, düşünceyi, birey kültürünü ve inisiyatifini yok edip yerine körü körüne kiÅŸilere itaati, toplu dini kimlikleri güçlendirince Allahın dininden bu sapma önce sapanları ve saptıranları vuruyor, sonra hepimize bir ceza oluyor."

Din eğitimi mi eksik? Sadece okullarda verilen dini eğitim değil, başka alanlarda da din yanlış mı öğreniliyor ki insanlar böyle bir örgütün istismarına açık hale geliyor?

"Din istismarcısı bu yapı, toplumun kılcal damarlarına kadar sızdı. Öğrenci evlerinde eÄŸitim yoluyla örgütlendiler. Çocukları önce ailelerinden, anne babalarından, sonra milli deÄŸerlerden kopardılar. Hatta Ä°slam dinine mensup olma duygusunu bile zayıflattılar. Sadece ve sadece bir ÅŸahsa, bir teÅŸkilâta, karanlık heveslere baÄŸlı, gizemli bir sözde mesih peÅŸinden koÅŸan robotlar haline getirdiler. Ä°slam dini apaçık bir din. Peygamberin sünneti apaçık. Böyle gizemler, menkıbeler, melankolik bir din anlatımı ortaya çıktığı vakit, dinin istismarı da artıyor. Bakın  geçtiÄŸimiz Ramazan ayındaki televizyon programları da - bir ikisi hariç- hep bu vahim bir çizgide seyretti. Abartılı hikâyeler, menkıbeler, melankoli, hüzün, umutsuzluk, korku hiç eksik olmadı. Ve insanlar kurtuluÅŸu dinin aydınlık yolunda deÄŸil de sözde kutsal kiÅŸilerin kanatları altında aramaya itildiler."

Tüm yayınları kast ediyorsunuz değil mi?

"TRT dahil birçok televizyonda böyle. Anadolu’daki mahalli televizyonlara bir bakın… ÅŸifreler, büyüler, kerameti kendinden menkul ÅŸahısların afra-tafralı nutukları, ÅŸifalı otlar, okunmuÅŸ sular, yanmayan kefenler… yani din ticareti. Bunların sona ermesi lâzım deÄŸil mi? Böyle bir ortamda insanlar kestirme yoldan kurtuluÅŸ ve kurtarıcı elbette ararlar. Ä°nsanları din adına çok korkutuyoruz. Bu yüzden de insanlar sığınacak yer ve kendini kurtaracak bir kurtarıcı arıyor. Hâlbuki yüzümüz Allah’a olmalıdır, tek kurtarıcı olan Allah’ın yoludur."

Bazen Diyanet Ä°ÅŸleri’ne yöneltilen sorularda da görüyoruz bu tür örnekler. Nasıl düzeltilebilir bu durum?

"Din konusunun serbest pazar mantığıyla pazarlandığı böyle bir kargaÅŸa ortamında Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı ve Ä°lahiyat Fakülteleri iyi ki var. Ama Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nın ulaÅŸamadığı, merdiven altı diyebileceÄŸimiz yerlerde sivil ve gizemli kanallar da var. Türkiye’de ÅŸunu konuÅŸmamızın zamanı geldi: din hizmetlerinin, din eÄŸitiminin, dini, hayri faaliyetlerin artık  daha saÄŸlam bir yasal zemine kavuÅŸturulması gerekiyor. Hem özgürlüklerin korunması ve geliÅŸtirilmesi, hem de bir açıklık, ÅŸeffaflık ve denetimin saÄŸlanması gerekiyor."

Biraz açabilir misiniz bunu?

"Bugün Türkiye’de asker-devlet iliÅŸkisi yeni ve daha sivil bir yapıya kavuÅŸuyor. Kuvvet Komutanlıkları, Harp Akademileri, Askeri Liseler konusunda ciddi yapısal düzenlemeler var. Aslında Genelkurmay, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nın ruh ikizidir. BaÅŸlangıçta da birlikte düzenleme olmuÅŸtur. Bence bugün Türkiye’de din-devlet ve toplum iliÅŸkisinin, dini nitelikteki kamuya açık tüm faaliyetlerin hepsinin Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı ile iliÅŸkili olarak yasal bir zeminde bir ÅŸekilde irtibatlandırılması, koordine edilmesi gerekiyor. Din alanında açıklığın, ÅŸeffaflığın, hesap verilebilirliÄŸin saÄŸlanması gerekiyor. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı bu konuda yol gösterici olmalı. Gece kötü bir rüya gören sabah akılınca dini telkine baÅŸlamamalı; sapık ve asılsız inanışlar din pazarında dükkan açmamalı. Tamam, özgürlükleri kısıtlayıcı deÄŸil, açık toplum olmalıyız, ama insanlar din adına insanlar faaliyet gösteriyorsa ne yaptığını, ne ettiÄŸini, neyi anlattığını, din olarak ne telkin ettiÄŸini de bilmeliyiz. Din- ticaret iliÅŸkisine ya da din- siyaset iliÅŸkisine artık bir sınır getirilmesi gerekiyor. Din ile siyaset iliÅŸkisini de din ile ticaret iliÅŸkisini de belli bir zemine oturtmamız lâzım. Böyle alan sınırlamaları olmazsa, kargaÅŸanın ve istismarların önüne geçemeyiz. Gerçekten de dini her iÅŸe koÅŸuyoruz, dini duyguları her alanda geçer ölçü yapıyoruz; sonunda din yoruluyor, din algısı tahrip oluyor."

Şu an nasıl bir zeminde din ile siyaset ilişkisi sizce?

"Bugün bunca olup bitenden sonra dini cemaatlerle siyaset ve devlet ilişkisini, din-siyaset ilişkisini soğukkanlı bir biçimde konuşabilmeliyiz. Hatta din-birey ilişkisinin, din-toplum ilişkisinin de konuşulması lazım. Artık dini hayatta, dindarlıkta birey kimliğinin, birey kültürünün öne çıkmasına ihtiyaç var. Böyle toplu dini kimlikler sorunludur. Toplu dini kimlikler, toplu projelere kolaylıkla adapte olabiliyorlar, evirilebiliyorlar."

Bir süredir IŞİD konuşuyorduk, şimdi FETÖ konuşuyoruz. İslâm dini bu istismara açık mı? Neden oluyor bunlar?

"Ä°slâm dini deÄŸil, Ä°slâm coÄŸrafyası açık. Ä°slâm dini ile Ä°slâm coÄŸrafyasını birbirinden ayırmamız gerekiyor. Ä°slâm ile Müslüman’ı birbirinden ayırmamız gerekiyor. Ä°slâm, Allah’ın yüce dinidir. Müslümanlık bizim onu anlayış, yaÅŸayış biçimimizdir. Ä°slâm coÄŸrafyasının birçok sorunu var. GeliÅŸmiÅŸlik, saÄŸlık, fırsat eÅŸitliÄŸi, çevre, çalışkanlık, üretim, milli gelirin dağılımı, sosyal adalet, yönetici-yönetilen iliÅŸkisi, siyasi katılım, baskıcı rejimler, insan hakları ve özgürlükler,  kadın hakları gibi birçok alanda bir dizi sorun var. Bir de yanlış din eÄŸitimi ve asılsız dini bilgiler ortalığı sadrımı sorunlar katlanıyor. Tüm bunların altında bunalan toplumların her bir sorunu din ile iliÅŸkilendirmesi, kör bir tevekkül ve kaderciliÄŸe kaçması ya da kendi yapıp edeceklerini de dinden beklemesi doÄŸal karşılanıyor. Ä°syan eden de din adına isyan ediyor, bir köşeye sığınıp çaresizlik çeken de buna din adına katlanıyor. Yanlış din algıları, sorunu çözme yerine onu büyütüyor ve içinden çıkılmaz kılıyor. Olup bitende kendi sorumluluÄŸumuzu görmeli, elimizi taşın altına koymalıyız. Bunların her birini batılıların, yani ötekini bize yapıp ettikleri gibi görmek de yanlış olur. Kendi coÄŸrafyamızdaki bu sorunlarla yüzleÅŸmek, dinden beslenen sorunlar varsa onları teÅŸhis etmek zorundayız."

"Ä°slam dini teröre insan haklarına ihlâline, insanların maÄŸdur ve mazlum olmasına izin verir mi? Bir kiÅŸi öldüren bütün insanlığı öldürmüş kadar ağır vebal altındadır. Ä°slam’ın bir darbeye, bir kanlı örgüte, bir intihara, masum insanların ölümüne cevaz vermesi düşünülebilir mi? Demek ki din algımızı, dinden ne anladığımızı, gençlerimize ve topluma nasıl bir din anlattığımızı da konuÅŸmalıyız. Devlet ricali, devlet büyüklerimiz Türkiye’deki dini hayatın, dini faaliyetlerin yeni bir bakış açısıyla yasal zemine ve esaslı bir sisteme kavuÅŸmasını gündeme almak durumundadır. Ama Ä°lahiyat Fakülteleri, din hocaları, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı da toplumun yaygın din algısındaki yanlışlıkları, boÅŸlukları, istismara müsait kavram ve anlayışları da masaya yatırmalı, ne yapmamız gerektiÄŸini tartışmalı."

Son olarak bir özeleştiriden söz etmiştiniz. Siz kendi döneminize dair de bu Fethullah Gülen Terör Örgütü ve bahsettiğiniz İslam dininin yaşanması, algısına ilişkin konularda nerede, ne zaman hata yapıldığını düşünüyorsunuz?

"Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nın dini cemaatlerin bünyeye sızma çabaları karşısında öteden beri ciddi bir refleksi var. Biz o refleksi devam ettirdik. Kurum, dini cemaatlere, dini oluÅŸumlara rakip ve hasım deÄŸil ama onları kendi bünyesine katma konusunda pek istekli de olmadı bugüne kadar. Belki de dini cemaatler, dini oluÅŸumlar, dini gruplar en çok Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na karışmak, onu yönetmek ve orada kadrolaÅŸmak istediler bugüne kadar. Ama Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nın öteden beri bu konuda ciddi refleksi ve geleneÄŸi oluÅŸtu. Dedik ki, “Biz size rakip deÄŸiliz, biz sizi yok etmeye çalışmayız,  siz kendi alanınızda kalın. Diyanet Ä°ÅŸlerinin hizmet alanlarına sizde meÅŸru ölçülerde katkı saÄŸlayabilirsiniz, ama ana bünyeye sızmaya, onu yönetmeye çalışmayın.”. Ä°ÅŸte bu doÄŸrultuda Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı öteden beri cemaatlere eÅŸit mesafede oldu. Bu mesafeli oluÅŸ, onlara çelme takma, onları yok etme ÅŸeklinde dönüşmedi hiçbir zaman. Ama tabii Diyanet bir devlet kurumudur, insan unsuruna dayalıdır. Kurumsal deÄŸil ama münferit yanlışlar olagelmiÅŸtir. Yasal olarak yasaklanmadığı için de Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı Fethullahçı dini yapılanma ile geçmiÅŸ dönemlerde özel bir mücadele içinde olmamıştır. Onu da dürüstçe belirtmek durumundayım."

Ama yaptıkları yanlışlar görülmüş müydü?

"Dini bilgi ve anlayışta sahip oldukları yanlış görüşler, bidatçi ve hurafeci, hatta mesihci din anlayışları, zihinleri tutsak eden baÄŸlılıklar öteden beri akademik çevrelerde, din bilginleri arasında konuÅŸuldu ve eleÅŸtirildi. Fakat bazı ilim adamlarınca ve çevrelerce aksi yönde yayınlar da yapılmadı deÄŸil. Bütün bunların topluma etkisi sınırlı kaldı. DiÄŸer dini cemaatlerin de Ä°slam inanç esaslarına uygun düşmeyen çeÅŸitli anlayış ve uygulamaları aynı ÅŸekilde ilmi olarak eleÅŸtirilmektedir. Ancak bu tür yanlış görüş ve davranışlara karşı etkili ve somut bir stratejinin, bir eylem palanının hayata geçirilmesi ihtiyacı ancak böyle bir musibetten sonra daha iyi görülmüş oldu.  Yani FETÖ içinde sömürülen dini deÄŸerler, tahrif edilen dini kavramlar, kurtarıcılık/mehdilik saplantısı, dini akideye aykırı söylemler konuÅŸuldu, yazıldı, çizildi Ä°lahiyat ve din hocaları tarafından. Yani bu tür dini yapılanmaların içlerinde taşıdıkları zaafları belli ölçüde konuÅŸtuk, ama Diyanet veya ilahiyatlar dini cemaatleri hedef alan stratejik bir eylem planı yapmadılar. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı dini cemaatlerle çatışarak deÄŸil, kendi iÅŸini en doÄŸru ÅŸekilde yaparak yol alma gayretinde oldu. Ama bunun yeterli olmadığı, dini deÄŸerlerin istismarına karşı daha etkili bir duruÅŸ sergilenmesinin gerekliliÄŸi bugün çok iyi anlaşıldı. Åžunu da belirmem gerekir, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na Fethullahçı Terör Örgütü çok az sızmıştır. Çünkü Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı Ä°mam Hatipler ile Ä°lahiyat Fakültelerini esas alıyor. Dini bilgiye yeterince sahip insanlar genelde bunlara mesafeli durdular, bazı istisnalar olsa da. Ama buna raÄŸmen sızmalar yok mu? Vardır. Bunlar da ayıklanır."

Kaynak: Al Jazeera

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.