Sosyal Medya

Bilim Teknoloji

Facebook ölüm ve yas duygusunu nasıl etkiliyor?

Bir süre sonra Facebook’un ölü üye sayısı yaşayanların sayısını geçecek. Geride kalanlar, gidenlerin ölümünü çok daha farklı tecrübe edecek.



Teyzemin ölümünden bir gün sonra, bana bıraktığı Shakespeare kitaplarının içinde bir not bulmuÅŸtum: “Kitabın senin için ne kadar önemli olduÄŸunu biliyorum. Bu da benim sana hediyem olsun.” Sevgiler… Teyzen Jackie

Çok duygulanmış, hemen bilgisayarımda onun Facebook sayfasını açmıştım. Kuzenim fillerle ilgili bir video paylaşmıştı. Teyzem filleri çok severdi. Sonra eski öğrencilerinin ve akrabalarının bıraktığı notları okudum.

Facebook profilinde ise “Baltimore’da yaşıyor” diye yazıyordu.

Sadece profiline bakanlar, baÅŸsaÄŸlığı mesajlarını okumayanlar anlamazdı öldüğünü. Bir anlamda Facebook’ta yaşıyordu o hala.

İlginç bir duyguydu bu. Uzakta bir bilgisayar belleğinde teyzemin anıları, düşünceleri, ilişkileri muhafaza ediliyordu.

Peki dijital ortamdaki bu varlığımız ölüm düşüncesini nasıl değiştiriyordu? Geride kalan insanlar için bu durum ne ifade ediyordu?

Dijital mezarlık

Image copyrightGetty

Facebook’taki ölü üye sayısı hızla artıyor. 2012’de, yani Facebook kurulduktan sekiz yıl sonra 30 milyon üyesi ölmüştü. Bazı tahminlere göre günde 8 bin üye ölüyor.

Yani gün gelecek Facebook’un ölü üye sayısı canlıların sayısını geçecek. Bir anlamda Facebook hızla dijital bir mezarlığa dönüşüyor.

Bazı Facebook profillerinde o kiÅŸinin öldüğü duyurularak sayfası bir tür ‘hatıra sayfasına’ dönüştürülüyor. Böylece onlar için doÄŸum günü hatırlatmaları gibi ÅŸeylere son verilmiÅŸ oluyor. Ama bu iÅŸlem ölen herkesin sayfası için yapılmıyor.

Bazılarının yakınları, onların ismiyle düzenli paylaşımlarda bulunmaya, dijital kimlikler yaşatılmaya devam ediyor.

Sosyal medya yaşanan anın gücünü, o anda insanlarla ve dünyayla bağlantı halinde olmanın önemini öğretti. Şimdi de belki bütün bunların ardından, geride bırakacağımız miras konusunda düşünmenin zamanı geldi.

Eskiden önemli insanlar böyle miraslar bırakırdı. Dijital teknoloji bunu değiştirdi. Araştırmalar bugün insanların otobiyografilerini yazmak için haftada 12 saat harcadığını ortaya koyuyor.

Dijital ruh

Örneğin annem öldüğünde benim çocuklarım onun Facebook sayfasına bakarak onu tanıyabilir; paylaşımlarına, beğenilerine, gittiği yerlere bakarak onun hakkında fikir sahibi olabilir.

Yani sosyal medyada bıraktığımız izler bir anlamda bizim dijital ruhumuzu oluşturuyor ve öldüğümüzde dijital ruhumuz var olmaya devam ediyor.

Son yıllarda birçok teknoloji ÅŸirketi bu dijital ruh olgusu üzerinde duruyor. 2014’te kurulan Eterni.me, siz öldükten sonra yaÅŸamaya devam edecek dijital kimliÄŸinizi sizin adınıza oluÅŸturma vaadinde bulunuyor.

Bu tür programlar başarılı olursa, insanların ölmeden önce bırakacakları mesajlar, zeki dijital kimlikler sayesinde zamanı geldiğinde geride kalanlara aktarılabilecek.

Martine Rothblatt’ın fikir babası olduÄŸu Bina 48 adlı robot ise konuÅŸma ve anıları içeren bir veri tabanına sahip. Bu yolla, ölen kiÅŸilerin kimliÄŸine bürünen robotların, onların klonları olarak herhangi bir olayda onlar gibi düşünüp tepki vererek o kiÅŸiliklerin daimi olması hedefleniyor.

Peki sevdiklerimizin bu şekilde dijital olarak yaşamaya devam etmesi bizim yas tutmamızı nasıl etkileyebilir?

Yasın evreleri

Yas konusundaki en önemli eserlerden biri, Elisabeth Kubler-Ross’un 1969’da yazdığı On Death and Dying (Ölüm ve Ölme Ãœzerine) adlı kitabıdır.

Image copyrightGetty Images

Burada, yasın beÅŸ evresinden söz edilir: Ä°nkâr, öfke, pazarlık/ keÅŸke, depresyon ve kabullenme.

Bugün ise uzmanlar kitabın ana fikrini, yani yasın olması gereken biçimini, ölenden ayrılmayı bilip hayata devam etmek gerektiği sonucunu çıkarma şeklindeki algıyı eleştiriyor.

Bugün ise bazıları, yas tutanlara, sevdiklerinin farklı bir biçimde onlarla olmaya devam edeceğini söyleyerek yardımcı olmaya çalışıyor.

Yas süreci bir noktada hala hayata devam etmeyi, yani bir anlamda unutmayı gerektiriyor. Sevdiklerimizin bir zamanlar var olduğunu, ama artık bizimle olmadıklarını hatırlamayı.

Dijital çağda unutmak?

Ama dijital veriler unutmamıza izin vermiyor.

2009’da yazdığı Delete: The Virtue of Forgetting in the Digital Age (Sil: Dijital ÇaÄŸda Unutma Erdemi) adlı kitabında Viktor Mayer-Schonberger insanın unutma becerisinin önemli olduÄŸunu söylüyor. Unutmanın geçmiÅŸin zincirlerinden kurtulmamızı, o anı yaÅŸamamızı saÄŸladığını belirtiyor.

Image copyrightThinkstock

Dijital teknoloji ise ölenleri hatırlamaya zorluyor bizi. Geçmişte ölenleri hatırlamanın fiziksel bir boyutu vardı. Mezarlığa ya da ibadet yerine gitmeyi gerektiriyordu. Ya da bir kutuya koyup kaldırdığımız fotoğrafları, eşyayı çıkarıp bakmamızı. Yani geçmişi düşünmek için yaşadığımız andan kopmayı.

Facebook’ta ise her yer ve her an ÅŸimdi gibi yaÅŸanıyor. Bir anlamda, ölmüş üyelerle birlikte yaÅŸama devam ediyoruz. Bizim olduÄŸumuz gibi onlar da aynı mekândalar, ama aynı zamanda ölüler.

Fakat bugün için ölü veriler ya da dijital hayaletler sorununun henüz bir çözümü yok. Kim bilir, belki bir gün internetin hafızası silikleşmeye başlar.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.