Sosyal Medya

Genel

İki dünyamızın güzel olmasını istiyorsak

Sevgili Peygamberimiz, dost veya düşman kiminle konuşursa konuşsun nezaketten ayrılmazmış. Konuştuğu kelimelerin nazik olmasına dikkat ettiği gibi kendi tavırlarına da dikkat edermiş.



Mahmut ToptaÅŸ

Sevgili Peygamberimiz, dost veya düşman kiminle konuşursa konuşsun nezaketten ayrılmazmış. Konuştuğu kelimelerin nazik olmasına dikkat ettiği gibi kendi tavırlarına da dikkat edermiş.

Evlerimizde veya camilerimizde asılı olan “Hılye”lerde Hz. Ali, Sevgili Peygamberimizi tarif ederken “O, insanların en cömerdi ve en geniÅŸ yüreklisi idi. En doÄŸru sözlü ve en yumuÅŸak dilli idi. Biriyle konuÅŸurken, bütün vücudu ile ona dönerek konuÅŸurdu” diyor.

Yani yarım ağızla, sırtı konuştuğu adama dönük olarak konuşmadığı gibi adama yandan bakarak da konuşmazmış.

Rabbimiz, Musa ile Harun aleyhimesselamları, Firavuna gönderirken “Ä°kiniz Firavun’a gidin, çünkü O, azdı.”

“O’na yumuÅŸak söz söyleyin. Belki öğüt alır veya korkar.” (Tâhâ 43-44) buyurmuÅŸ.

Firavun gibi gelmiş geçmiş kâfirlerin en kaba sabası olarak tanıtılan, en katı düşman olarak bildirilenine bile en yumuşak kelimelerle konuşmasını emretmektedir.

Kaba saba adamlar, kabadayı gibi yürüyenler, kaba iÅŸler yapanlar, kabataslak plan ve programlarla göz boyayanlar, kabalıklarını kapatmak için “Her yiÄŸidin bir yoÄŸurt yiyiÅŸi vardır” sözünün arkasına sığınırlar ama kaba tarafları yine açıkta kalır.

‘Her yiÄŸidin ayrı bir yoÄŸurt yiyiÅŸi vardır’ ama ortada herkese ait olan yoÄŸurt tasını tepeye dikip herkesin hakkını tüketme kabalığını bu atasözü kapatamaz.

Kabalık, aç gözlülükten olur. Bilgi ve görgüsüzlükten olur. Kendini beğenmekten ve herkesten üstün görmekten olur.

Rabbimiz o nezaket kurallarına göre hareket eden Musa aleyhisselamın kavminin de nazik olmaları için nezaket kurallarını öğretmiÅŸ ve nazik olacakları konusunda söz almış: “Hani Ä°srail oÄŸullarından “Allah’tan baÅŸkasına kulluk etmeyin, ana-babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara, iyilik yapın. Ä°nsanlara güzellikle söyleyin. Namazı dosdoÄŸru kılın. Zekâtı verin” diye söz almıştık. Sonra bir kısmınız hariç, yüz çevirerek döndünüz.” (Bakara 83)

Anne-babamıza “Öfff” demeyi yasaklayan Rabbimiz, komÅŸulara ve bütün insanlık ailesine iyiliÄŸi, güzelliÄŸi emrederken her durumda nezaketten ayrılmamamızı öğütler.

Peki de bize ne oldu?

Nedim’in güllü, ballı kelimeleri gitti, yerine gülün dikenleri kaldı.

Parti başkanının, karşı partiye kullandığı kelimeleri eski Tophane berduşları kullanır mıydı acaba!

Yargı mensubunun, yasa koyucuya kullandığı cümleleri veya yasa koyucunun yargı mensubuna kullandığı kelimeleri kan davası güden adamlar söyleyebilir mi?

Peki, biz, topluca böyle bir eğitimden mi geçirildik?

Cevap vermeden önce, milletvekilleri, profesörler, hukuk adamları, sanatçılar… vs.den kaç tanesi üniversite yıllarında polis copu yemiÅŸ veya yememiÅŸ?

Kaç tanesinin kurduğu dernek, cemiyet, vakıf, parti kapatılmış. Karakollarda ve mahkemelerde ömrünün kaç günü geçmiş? Bu konuda bir araştırma yapılmalı.

Ä°bni Haldun: “YumuÅŸak huylu, adil yöneticilerin halkındaki cesaret ve ÅŸecaatleri zalimane bir ÅŸekilde yok etmediÄŸinden onların kahramanlıkları baki kalır” dedikten sonra zalim yöneticilerin halkının korkak, pısırık ve tembel olacağını söyler. (Mukaddime, Kitap1, Bab 2, Fasıl 6)

Ama biz, her ÅŸeye raÄŸmen, Firavunla konuÅŸurken en yumuÅŸak kelimeleri kullanmaya,

Granit işçiliği yaparken, nasırlı ellerle ipek gibi okşamaya,

Ahırda çalışsak bile çıkarken banyo alıp gül yağı sürünüp öyle çıkmaya dikkat edeceğiz.

Çünkü biz, iki dünyamızın cennet olmasını isteyenlerdeniz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.