Sosyal Medya

Misak-ı Millî Sınırları Kutsal mıdır?

Milli Gazete Yazarı Ali Haydar Haksal, aramızdaki mesafeleri büyütüp daha çok parçaladığımızı ve küçücük coğrafyalara kendimizi mahkûm ettiğimizi belirtti.



Haksal’ın yazısı şöyle:

 

BİZE rol ve yer biçenler bulunduğumuz yerlerden de rahatsızlar.

Başlangıçta belirlenmiş olan sınırları ve parçalar bile fazla gelmeye başladı. Onlar için bu bile rahatsızlık verici. Coğrafyamız parçalanırken ruhlarımız da parçalandı. Paramparça durumdayız şimdi.

Åžam’ımızı, Halep’imizi, BaÄŸdat’ımızı, Mekke’mizi, Medine’mizi, Necef’imizi ve daha nice yerleri bizden kopardılar. Diyarbakır’ımızı, Ä°stanbul, Bursa, Sadayevo’muzu da onlardan kopardılar. Birbirimize yabancılaÅŸtık. Bize belirlenen yerleri sadece kendimizi için düşündük, bencil olduk. Ruh akrabalıklarımızı bir kenara bıraktık, yok saydık.

Topraklar için savaşıyoruz. Sınırlarımızın ötesinde kalanlar sanki küfür beldesi. Bizim sınırlarımız da onlar için öyle.

Yeni sınırlar çizilmeye çalışılırken yeni kutsallar oluşturuluyor. Tapınası putlarımızı çeşitlendiriyor ve değiştiriyoruz.

Ulemamız belirlenen sınırlara göre fetva veriyor ve ahkâm kesiyor. Dinin kurallarını laik ve seküler bir dünya için kullanıyorlar. BaÅŸlarındaki sarıklar ve yüzlerindeki sakallar ile Åžer-i Åžerif’i emperyalizme kurban ediyorlar.

Gazetecilerimiz ve medya mensuplarımız en tepede bulunanların dudaklarının arasından çıkana göre konuşuyor, yazıyor ve çiziyorlar. Verip veriştiriyorlar. Siyasiler konjonktür gereği rol değiştirince sonuçlarına veya geçmişte yaşananlara bakmaksızın medya mensubu kimseler de rol değiştiriyor. Dün siyah dediği bir şeye bugün beyaz diyor yarın ise tersini düşünebilir.

Bölünmüş ruhluluk insanı en olmadık düşüncelere ya da düşüncesizliklere götürebiliyor. Åžam bizim evimiz ve komÅŸumuz iken bugün Åžamlı komÅŸularımızı lânetliyoruz. Bugün en yakınımızda olan Diyarbakır’ımızı ve orada yaÅŸayanları lânetliyoruz. Elimizden gelse ve mümkün olsa makasla o bölgeyi kesip haritadan çıkarasımız var. Allah korusun yeni bir parçalanmaya gidilse en nefret edilesi beldemiz olacak.

Tuzakların farkına varamıyoruz. Tuzaklar bizde, içimizde, kendimizde.

Neden bu coğrafyaya çöreklenmiş olan bu kötü ve kara ruhu kovmuyoruz? Neden insan olma bilincimizle kardeşlik ruhumuzu canlandırmıyoruz? Neden yıkımımızı hızlandırıyoruz?

Biz neyin ve kimlerin hırsının kurbanıyız? Neden biz kara ruhluların kölesi ve oyuncakları durumundayız? Neden dirimlerimizi arttırmıyor da ölümlerimizi arttırıyoruz? Neden bu dünyayı kendimize cehennem ediyoruz başkalarına bayram yaşatıyoruz?

MAKALENİN DEVAMI İÇİN TIKLAYIN

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.