Makale
yola iz olanlar; hz. aiÅŸe
ey dost,
aklı berrak, dili keskin, kalbi Rasul’e mühürlü bir kadın
aiÅŸe anne var ya, onu bi konuÅŸsak diyordum
o ki, hem yolun hafızası.
hem aziz olanın kalbindeki müstesna yeri,
hem ümmetin dilindeki ilimdir.
çocuk deÄŸildi, hayır! kesinlikle
kaderin kurduÄŸu büyük bir planın içinde ince bir çizgiydi.
aklı yaşına sığmazdı, muhabbeti, gülüÅŸüyle, kıskançlığıyla hayat veriyordu o mübarek eve.
bir gün, sevgilinin sofrasında süt dolu bir kap devrilmiÅŸti ya hani…
diÄŸer eÅŸinden gelen, anlayın iÅŸte…
öfkelenmedi Rasul.
gülümseyerek:
“kıskandın deÄŸil mi aiÅŸe?”
aiÅŸe de başını eÄŸmiÅŸti tebessümle.
sevda iÅŸte…
dur hele dinle;
sefere çıkmışlardı hani, bir yarış yapmışlardı
gülüÅŸler, koÅŸuÅŸturmalar…
aziz peygamber kazanır, sonra yıllar geçer,
aynı yarış yeniden yapılır ve bu kez aişe kazanır.
bir kadının gönlünü hoÅŸ etmek için
Peygamber bile tekrar yarış koşuyorsa,
sen düÅŸün gerisini…
ama ey dost,
hayat düz bir çizgi deÄŸildir. gülün olduÄŸu yerde diken,
sevdanın olduğu yerde imtihan vardır. ve bazı imtihanlar vardır ki,
insanın nefesi kesilir, kalbi daralır, hatıra bile taşıması ağırdır.
ah işte İfk hadisesi!
ümmetin yakasına kara bir bulut gibi çökmüÅŸtü o sözler.
dedikodu, ÅŸüphe, iftira…
bir kadının kalbine dokunan ne varsa, hepsi birden.
aiÅŸe…
evinin içinde, yatağında günlerce aÄŸlamıştı.
düÅŸünsene,
sevdiÄŸin adamın yüzüne bile bakamıyorsun,
ne diyeceÄŸini bilemiyor,
kalbinin titremesi ellerine vuruyor.
peygamber bile bekliyordu vahyin geliÅŸini.
ne bir suçlama, ne bir müdafaa…
yalnızca sabır, yalnızca ağır bir sessizlik!
hani rüzgarlı bir günde evin damından bir kucak dolusu samanı
rüzgara salarsın da ÅŸehre dağılır gider ya! toplaman mümkün deÄŸildir. giden gitmiÅŸtir artık...
hangi haneye, hangi sokaÄŸa, hangi kapıya ne düÅŸmüÅŸ bilemen ya…
dedikodu, iftira da aynısıdır işte.
sessiz ve sinsi konuÅŸulur dururlar...
oturdukları meclislerinde akÅŸam gündüz çerez olur bir baÅŸkasının acısı, iffeti
namusu. dalar dururlar. Evet, evet tam da bu, "dalarlar iÅŸte günahlara..."
yayan bir ekiptir ama
bu iftiraya teÅŸne olanlar var ya!
dinleyenler, Allah Allah ya, öyle mi ya! diyenler, AH!
sessizce dilini yutup gidenler var ya. AH!
adam bildiğimiz kişilerin bazılarının bu iftiraya dil olması var ya... AH!
dost bildiÄŸimiz kiÅŸilerin
omuz omuza kılıç salladıklarımızın suskunluÄŸu var ya, AH!
sahi niye bu iftirayı duyunca,
bizim yiÄŸitler diyorum
evlerin en temizlerine leke atanların dilleri kesilir,
baÅŸlar durmaz omuzlar üzerinde demez ki, ömer... AH!
ya Resulullah, sana eÅŸ mi yok. sıkma canını, boÅŸa ayÅŸe’yi diyerek,
resulun sırtını sıvazlarken, ÅŸehri, müslümanları, “risalet evini”,
ebu bekri, ayÅŸe’yi ataÅŸlara attığını bilmeyen ali... AH!
örnek olan “risalet evi” temelinden sarsılıyor, çetenin dilinden üfürülen zehir ÅŸehri sarıyor, itibar ve kutsallık, ÅŸehrin veletlerinin dahi diline düÅŸüyordu...
ne badireler atlatmıştı. kanla, emekle, hicretle kurulan,
ambargolar ve iÅŸkencelere direnen islam toplumu, bir cümlelik sözle sarsılmıştı...
bu ayrı bi şeydi be dost,
ayrı bi şey işte.
ve nihayet,
vahiy indiÄŸinde…
göklerin dili aiÅŸe’yi temize çıkarırken,
peygamberin yüzü gülüyordu.
ebu bekr “kızım teÅŸekkür etsen ya! peygambere,
tamam bitti. arındın bak ÅŸimdi” dedi...
ayşe, arınmışlığın verdiği mutlulukla rahatlamış halde:
“benim doÄŸrulardan olduÄŸumu, temiz olduÄŸumu,
iffet sahibi olduğumu Allah haber etmiştir. arındıran Allah'tır...
teÅŸekkürüm O'nadır, eÅŸim Muhammed’e deÄŸil
hamdim, muhakkak ki muhammed'in rabbinedir...
Rasul’ün kalbinde aiÅŸe’nin yeri ayrıdır.
bunu kimseden gizlemedi, gizleyemedi.
ümmetin annesiydi o.
ama eÅŸlik, annelikten de öte,
Rasul’ün iç dünyasına açılan, gözde olan iÅŸte
aiÅŸe, Rasul’ün son nefesine de ÅŸahit olan eÅŸtir.
başını göÄŸsüne yasladığı,
misvakı hazırladığı,
son dua sesini kulaklarında taşıdığı kişidir.
ve Rasul,
son nefesini verirken,
boynu aiÅŸe’nin göÄŸsüne düÅŸmüÅŸtür.
ey yolcu,
bundan daha büyük bir yakınlık,
daha ince bir baÄŸ,
daha sahici bir eÅŸlik olur mu?
ama sözün burasında biraz dur hele…
nefeslen…
eÅŸ olmanın yükünü düÅŸün.
bir imtihan düÅŸün, seni herkesten önce sınayan.
Rasul’ün bile susarak beklediÄŸi bir sınav…
aiÅŸe annemiz o imtihanı, gözyaÅŸlarıyla, sabırla, vakar ile taşıdı.
senin evinde bir kırgınlık olduğunda,
bir söz ağır geldiÄŸinde,
bir bakış kalbini incittiğinde,
dön bir bak…
aiÅŸe’nin sabrından bir damla al kendine.
ey dost…
eÅŸ dediÄŸin, sükûnetine ÅŸahittir insanın.
yorgunluÄŸuna liman,
sevinçlerine ortak,
imtihanlarına sırdaÅŸ…
Hz. hatice, Rasul’ün ilk sığınağıydı;
Hz. aiÅŸe, Rasul’ün son nefesindeki sığınağı…
biri yolun başlangıcını aydınlattı,
diğeri yolun hafızasını taşıdı.
ey yolcu,
senin evinde de “yokuÅŸ” varsa,
sözler ağır geliyor, nefesler daralıyorsa,
unutma:
her yokuşun arkasında bir vefa,
bir sabır,
bir eşlik izi olmalı.
ökkeÅŸ o zaman
sor kendine:
ben kimin imtihanında sekinet oluyorum?
benim yokuşuma kim dayanıyor?
işte cevabın,
yolunun izidir…
dedi ve sustu…
paylaÅŸmaya deÄŸer gördüÄŸünüz yazılarımın dilediÄŸi kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!

Henüz yorum yapılmamış.