Makale
Demir Kubbe, Çelik Kubbe ve Çöken Gök Kubbe
Devletler göğe demirden ve çelikten kubbeler kurmaya çalışıyor. Fakat asıl kubbe olan gök kubbe "yani değer, adâlet, merhamet ve iman kubbesi" çökmüş durumda. Güç ve güvenlik telaşı içinde kaybolan insaniyet, günün sonunda hiçbir savunma sisteminin sağlayamayacağı bir boşluk bırakıyor.
Son yıllarda devletler güvenliklerini yeni teknolojik savunma sistemleriyle adlandırıyor: İsrail’in “Demir Kubbe”si, Türkiye’nin konuÅŸtuÄŸu “Çelik Kubbe”si, baÅŸka ülkelerin farklı kalkan projeleri... Herkes göğe yeni bir kubbe kurmaya çalışıyor. Fakat asıl gözden kaçırılan hakikat ÅŸu: İnsanlığın üzerinde asırlardır duran gök kubbe çökmüş durumda. Yani mânânın, ahlâkın, adâletin ve merhametin kubbesi…
Bugün insanlar gökyüzünü parçalayan füzelerden korkuyor; oysa asıl korkulması gereken, kalpleri delen sefahat füzeleri, akılları iÅŸgal eden yalanlar, toplumları lime lime eden adâletsizliklerdir. Demir de çelik de günü gelir paslanır ama hakikat kubbesi saÄŸlam kaldıkça hiçbir güç onu çökertemez.
Kur’ân bize ÅŸu uyarıyı yapar: “EÄŸer ÅŸehirlerin halkı iman edip sakınsalardı, elbette onların üzerine gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de iÅŸledikleri günahlar sebebiyle kendilerini yakalayıverdik.” [A‘râf 7/96].
Elbette savunma ve güvenliÄŸi önemsememek gibi bir gaflete düşemeyiz. Peygamberimiz (sas) Hendek’te siper kazdırmış, Uhud’da okçuları stratejik tepelere yerleÅŸtirmiÅŸtir. “Devenizi baÄŸlayınız, sonra Allah’a tevekkül ediniz.” [Tirmizî, “Kıyâme”, 60] buyruÄŸu bize bu dengeyi öğretir. Güvenlik olmadan hayat olmaz.
Lakin asıl tehlike, güvenlik arayışının insanı deÄŸerlerinden koparmasıdır. Güç derdine düşüp merhameti kaybeden toplumlar, bir süre sonra o gücü dengeleyen ahlâkî deÄŸerleri yok saydıkları için “güç zehirlenmesi” yaÅŸarlar. Böylece korunmaya çalıştıkları düşmanlarının hâline benzer bir akıbete sürüklenirler; tarih boyunca nice toplum “kendi elleriyle yaptıkları yüzünden helâk” olmuÅŸtur. Kur’ân bu hakikati şöyle bildirir: “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle iÅŸledikleriniz yüzündendir…”[Åžûrâ 42/30].
Bugün, savunma teknolojilerine, milyonlarca lira yatırım yapılıyor; fakat aynı hassasiyet mazlumların korunmasına, çocukların doyurulmasına, genç nesillerin eÄŸitilmesine gösterilmiyor. Allah Resûlü (sas) buyuruyor ki: “Mazlumun duasından sakınınız. Çünkü onun duası ile Allah arasında perde yoktur.” [Buhârî, “Cihâd”, 180] Mazlumun duası gök kubbeyi delip geçiyor, hiçbir demir/çelik kubbe o duayı durduramaz....
Bugün bizler çelikten, demirden kubbelerle övünüyoruz. Ama unutmayalım: Gök kubbe yıkılırsa, hiçbir teknoloji bizi kurtaramaz. Savunmayı önemseyelim, güvenliÄŸi ihmal etmeyelim; fakat insanlığımızı, deÄŸerlerimizi, insafımızı ve merhametimizi feda etmeden. Çünkü bir gün gelecek, demir kubbeler çökecek, çelik kubbeler paslanacak; geriye sadece insanın iyiliÄŸi, erdemi, ahlâkı kalacak.
Ve belki de sorulması gereken asıl soru şudur:
Biz göğe kubbeler inşa ederken, gönüllerimizdeki kubbeyi ayakta tutabiliyor muyuz? Ve gök kubbenin altında hoş bir seda bırakabiliyor muyuz?
Muhammed Ali AlioÄŸlu
Henüz yorum yapılmamış.