Makale
Öğretmenlik Kutsal mıdır?
Bahar aylarından sanırım mayısın son pazar günü, Bahariye Mevlevihane’sindeki odamda günlük rutin iÅŸlerimle uÄŸraşırken telefonun sesiyle irkildim. Tefsir dersi bitmiÅŸ herkes dağılmış ortalığa bir sessizlik çökmüÅŸtü. O saatlerde pek alışık deÄŸilim telefon sesine. Ahizenin diÄŸer ucundaki güvenlik görevlimiz baÅŸlarında Marmara Üniversitesi’nde öÄŸretim görevlisi bir hocamızın rehberliÄŸinde bir grup ziyaretçinin Mevlevihane’yi gezmek istediÄŸini söyledi. Ben de hemen kafileyi karşıladım. Sempozyum için UzakdoÄŸu’dan gelen öÄŸretim üyelerinden oluÅŸan topluluÄŸa külliyeyi gezdirdim. Mevlevihane’nin tarihini, İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin bu külliyede ne tür faaliyetler yaptığını anlattım misafirlerimize. Sonrasında sahilde oturup çay içmeye baÅŸladık. Adet olduÄŸu üzere tanışma faslında ekip başındaki hocamız İstanbul İmam Hatip Lisesi mezunu olduÄŸunu söyleyince ben de üniversiteyi bitirdikten sonra kısa bir süre İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde son sınıflara etüt saatlerinde matematik dersi verdiÄŸimi söyledim, hoca ÅŸöyle bir irkildi. “Mehmet abi! Sizden matematik dersi alan o öÄŸrencilerden biride bendim. O sene üniversiteyi kazandım, ne güzel bir tevafuk” deyince biz hocayla sarmaÅŸ dolaÅŸ olduk. O an nasıl mutlu olduÄŸumu anlatamam. Birinin hayatına dokunmanın, onda olumlu bir etki uyandırmamın insanda nasıl bir tatmin duygusu uyandırdığını ancak “öÄŸretmenler” anlayabilecektir diye düÅŸünüyorum. Benzer bir duyguyu Kâbe’yi ilk kez gördüÄŸümde de yaÅŸamıştım. Kâbe’yi hepimiz resimlerde ya da televizyonda gördük elbette. Onu kendi gözlerimle gördüÄŸümde aynel-yakin olduÄŸumda, bilgiyle bir baÅŸka boyut üzerinden dolayımsız temas kurduÄŸumda yaÅŸadığım duygu yoÄŸunluÄŸunu anlatmakta kelimeler aciz kalır. İşte bu anlamda öÄŸrenmenin ve öÄŸretmenin, kutsal bir eylem olduÄŸuna kesinlikle eminim.
Hepimizin hayatına bir öÄŸretmen eli deÄŸmiÅŸtir. Aslında bir deÄŸil birçok öÄŸretmenle tanışırız öÄŸretim hayatımız boyunca ama çoÄŸunun adını bile hatırlamayız. Bu yazıyı okuyanların üniversite mezunu olduÄŸunu varsayarsak, en az on altı yıl eÄŸitim hayatımız boyunca elli civarında öÄŸretmenle tanıştığımızı söyleyebiliriz. Peki bunlardan kaçının ismini sayabiliriz, bir düÅŸünelim. Ve bunlardan kaçını hatırladığınızda bir minnet hissi duyarsınız. Bir ya da iki dediÄŸinizi duyar gibiyim. İşte onlar adanmış öÄŸretmenlerdir. Onlar sadece bize bilgi aktarımıyla yetinmemiÅŸler, hayatımıza dokunmuÅŸlar, bizde bir deÄŸiÅŸim yaratmış seçkin insanlardır bence. Bu anlamda onlar eli öpülesi insanlardır.
Hatta bence bu anlamda öÄŸretmen dediÄŸimiz ÅŸahsı sadece örgün öÄŸretim zinciri içerisinde aramak da doÄŸru deÄŸildir. Onların bir müfredatı deÄŸil çoÄŸunlukla bir müktesebatı, bir derdi vardır. Çerçeveyi geniÅŸletirsek öÄŸretmenlik yaÅŸam boyu süren bir eylemdir tıpkı öÄŸrencilik gibi. Hayatın her anında hem öÄŸretir hem öÄŸreniriz. Bu anlamda öÄŸretmenliÄŸi bir mukayyet olma refleksi, bir aydın sorumluluÄŸu olarak görüyorum. Onlar sürekli etraflarına bir ışık saçma, karanlığa doÄŸru bir fener tutma gayretindedirler. Onların tamamının 657’ye tabi olarak düÅŸünmeyin, bu minvalde meslek olarak öÄŸretmenlikten söz etmiyorum. ÖÄŸretme derdinden, gayretinde olanlardan (bunların içinde elbette meslek olarak öÄŸretmen olanlar da vardır) bahsediyorum, onlara bazen camide hoca, köÅŸede manav, uzak diyarlarda tüccar, kaldırımda meczup olarak rastlamanız mümkündür.
Osmanlıca öÄŸretmen kelimesi, “mürebbi” kelimesinin kökeni olan Rab kelimesinden gelir yani Allah (c.c.) isimlerinden biri olan Rab, eÄŸitici, terbiye eden anlamındadır, öÄŸretmendir yani. Peki “Rabbettül beyt” kelimesinin anlamını bilir misiniz? Ev hanımı demektir. Yani, evimizin ilk öÄŸretmeni. GördüÄŸünüz gibi bugün Avrupalının Bologna sürecinde hayat boyu öÄŸrenme çerçevesi diye bize pazarladığı ÅŸey bizim medeniyetimizde zaten mevcuttur. BeÅŸikten mezara kadar öÄŸrenme eylemi tarif eden bir dinin mensuplarıyız. Ticarette ve sanatta ahi teÅŸkilatları usta çırak iliÅŸkisiyle, bir sonraki nesle hem meslek bilgisi hem de ahlak bilgisi kodlarını yaÅŸayarak öÄŸretiyorlardı.
Bir diÄŸer güncel konumuz “öÄŸretme eylemi” uygulama/talim olmadan tek başına bir deÄŸiÅŸim yaratmaz ve kalıcı olması da mümkün deÄŸildir. Bugün eÄŸitimde atölye çalışması dediÄŸimiz öÄŸrenciyi de eÄŸitim sürecine dahil eden (ahilik modelini) yeni bir modern bir yöntem gibi konuÅŸuyoruz. Derdim asrın idrakine İslam’ı söyletmeye çalışmak deÄŸil, aslında yanlış anlaşılmak da istemem. Sorun medeniyetimizin temel kavramlarında deÄŸil, bunların güncellenmesinde ve yeniden üretilmesinde bir problem yaşıyoruz diye düÅŸünüyorum. Korkarım maÄŸlup medeniyetin çocukları psikolojisinden kurtulmadan da bunu aÅŸamayacağız.
İşte tam da bunun için deÄŸerli aÄŸabeyim Akif Emre’nin deyimiyle “müstaÄŸrip aydınlardan” kurtulmalı, adanmış öÄŸretmenlerimizin sayısını artırmalıyız. Onların yetiÅŸtirdiÄŸi, Mevlana’nın metaforuyla söylersek eÄŸer, bir ayağı hakikate basan diÄŸer ayağıyla dünyayı dolaÅŸan aydınlara ihtiyacımız var.
Tekrar öÄŸretmenler bahsine dönersek. Atanmış öÄŸretmen arkadaÅŸlar son sözüm sizlere. Meslek olarak öÄŸretmenlik, “atanmış öÄŸretmenler” yani formel bir bakış açısıyla müfredat hazretlerine teslim olmuÅŸ; mesai bağımlısı, sabah olsa kalksak, akÅŸam olsa yatsak yaÅŸam döngüsünde özlük hakları derdinde ömür tüketiyorsunuz. Hem boÅŸa geçen ömrünüze hem tüketilen neslimize yazık oluyor. Bugün yeni bir güne uyanın lütfen. ÖÄŸretmenlik her ay sonu aldığınız maaÅŸtan, öÄŸretmenler günü de size takdim edilen hediyelerden, teÅŸekkürlerden çok daha fazla bir ÅŸey olsa gerekir. Kutsal dediÄŸimiz öÄŸretmenlik, kuru bilgi aktarımından öte bir insanın hayatına dokunmak, dahası bir insanın hayatının akışını deÄŸiÅŸtirmektir. Küçük bir fidanı yetiÅŸtirip ondan meyve almak nasıl muhteÅŸem bir duygudur. Bence siz çok ayrıcalıklı bir iÅŸ yapıyorsunuz. Üstelik sizin meyveleriniz size teÅŸekkür ediyorlar. Onların her hatırasında sizin defterinize de bir kayıt düÅŸülüyor.
ÖÄŸretmen, geniÅŸ anlamda öÄŸretme derdinde olmak, bir varoluÅŸ sancısı, bir deniz feneri sorumluluÄŸu, bir çoban çeÅŸmesi iÅŸtiyakıdır.
Mehmet Bulayır
Not: Bu makale, “Muhal ile Mümkün arasında” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.
Henüz yorum yapılmamış.