Makale
İki tık arasındaki derin boşluk
BeÄŸenmek genel anlamda bir ÅŸeyi iyi ve güzel bulmak demek… Bir ÅŸeyin iyi ve güzel olduÄŸuna bir an içinde karar verebiliriz, ancak bu anlık kararın arkasında yaÅŸanmış bütün anlarımız vardır. İyi ve güzel kavramları, yaÅŸayarak biriktirdiÄŸimiz kanıların hasılası olarak ortaya çıkar. İçinde belirleyici olarak inançlarımız, geleneksel deÄŸerlerimiz, kiÅŸisel hissiyatımız, duygu ve düÅŸüncelerimiz ve daha birçok baÅŸka ÅŸey vardır. Bir an içinde karar veriyor olsak da; geriye doÄŸru bütün ömrümüzü kapsayan hayat tecrübelerimizle bakar ve kanaat getiririz aslında neyin iyi ve güzel olduÄŸuna. BeÄŸenmek ya da beÄŸenmemek için ölçümüzün böyle bir derinliÄŸi vardır. Ya da vardı demeliyim! Çünkü günümüzde beÄŸeni bu kadar uzun bir mesainin neticesi olarak ortaya çıkmıyor pek! Bir tık yeterli! ÇoÄŸu zaman neyi beÄŸendiÄŸimizin bilincinde bile deÄŸiliz. Sosyal medyada “ben seni beÄŸeneyim, sen beni beÄŸen” tarzı bir karşılıklılık kuralı var malum; herkes pek de ÅŸuurlu denemeyecek otomatik hareketlerle birbirini ağırlıyor sürekli. BeÄŸendiÄŸimiz ÅŸeylerin iyi ve güzel olup olmadığı noktasında dikkat ve hassasiyet gösterdiÄŸimiz söylenemez. Hatta beÄŸeni üstüne beÄŸeni alan bütün o paylaşımların iyi ve güzel kriteri üzerinden deÄŸerlendirilebilecek kıratta ÅŸeyler olduÄŸu bile tartışmaya açık çoÄŸu zaman.
“Palyatif toplum aynı zamanda bir ‘beÄŸendim’ toplumudur da. Bir beÄŸeni çılgınlığına kapılmıştır. Her ÅŸey beÄŸeni kazanana dek düzleÅŸtirilir. ‘Like’ günümüzün imi, hatta aÄŸrı kesicisidir. Sadece sosyal medyaya deÄŸil, kültürün bütün alanlarına hakimdir. Sadece sanat deÄŸil, bizzat hayat instagramlanabilir olmak durumundadır; yani acı verebilecek keskin kenarlar, uçlar, çatışmalar, çeliÅŸkiler giderilmiÅŸ olmalıdır. Acının arındırıcı olduÄŸu unutulur. Acı katartik bir etki gösterir. BeÄŸeni kültürü katarsis imkanından yoksundur. Bu da insanların beÄŸeni kültürünün yüzeyi altında biriken olumluluk cürufunda boÄŸulmasına yol açar” diyor ‘Palyatif Toplum’ kitabında Byung-Chul Han.
Her gün sayfasına koyacak ÅŸeyleri bulabilmek için kafa yoran insanlar, her gün gerçekten yaÅŸamaya deÄŸecek bir ÅŸeyler yaÅŸamak için hiçbir arayış içine girmiyor!
Birkaç beÄŸeni alabilmek için onlarca ÅŸeyi beÄŸenip durmak… Takip edilmek için kat kat fazlasını takip etmek… Bir tür ilgi dilenciliÄŸi deÄŸilse bu, baÅŸka nedir? Ne kadar acıklı deÄŸil mi insanın kendini bu hallere düÅŸürmesi! Neden yapıyoruz o halde? Aldığımız beÄŸenilerin ufacık bir anlamı var mı milyarlarca otomatik beÄŸeni tıklamasının yapıldığı o sanal gezegenlerde? Neden yapmayı bırakamıyoruz bunu? Hatta neden bırakmayı aklımıza bile getiremiyoruz?
Johann Hari’nin sanal alışkanlıklarımız karşısındaki hâl-i pür melâlimizi anlattığı kitabı ‘Çalınan Dikkat’ten birkaç can yakıcı satır: “Böyle yaÅŸanmaz” dedim. “Anı yaÅŸamayı bilmiyorsun! Hayatı kaçırıyorsun! Bir ÅŸeyler kaçırmaktan korktuÄŸun için o ekrana bakıp duruyorsun! Asıl böyle yaparak kaçırıyorsun! Bir tanecik hayatını kaçırıyorsun!”
İnsanın kendi hayatını kaçırması… Bundan daha kötü ne olabilir? Bundan daha fazla ne kaybedebilir insan? Yine de o gün ekranlardan kayıp geçen fuzuliyattan haberdar olamamaktan daha korkunç bir ÅŸeymiÅŸ gibi gelmiyor birçoÄŸumuza! GeldiÄŸimiz yerin gerçekten farkında deÄŸiliz! Neredeyse yaÅŸamıyoruz artık biz! BeÄŸeniyor ve takip ediyoruz sadece! Orada ne varsa o kadarız adeta!
Aç ve susuz kalırsa ölürdü eskiden insanlar. Åžimdi buna internet baÄŸlantısını da eklemek gerekecek muhtemelen!
“Güzel bir gün geçirebilmek için” dedi yanındakine, “çıkarken telefonumu evde unutayım diye her gece dualar ediyorum!”
https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhan-ozcan/iki-tik-arasindaki-derin-bosluk-4717098
Henüz yorum yapılmamış.