Sosyal Medya

Makale

Mehdi ve mesih beklemek Allah'a karşı olan sorumluluktan kaçmaktır

Mehdi, kelime olarak Arapça h-d-y kökünden ismi meful olup hidayete ermiş, hidayet bulmuş kişi anlamını taşır. Mehdinin ahir zamanda çıkacağını insanları iyilik ve adalete yönelteceğine ilişkin ahad- haberler mevcuttur.

Yahudilikte ve daha sonraki Hristiyanlıktaki mehdi tasavvurunu ifade eden Mesih kelimesine gelince, kelime ibranice “MaÅŸi’ ah” ve Aramicedir. Mesh edilmiÅŸ, temizlenmiÅŸ gibi anlamlara gelir ve kurânda da Ä°sa b. Meryem’in sıfatı olarak kullanılmaktadır. ( 3/4 – 4/157 – 5/17). Kelime kaynağı itibariyle, beklenen kurtarıcıya verilen bir sıfat durumundadır.

Mehdi konusu, Ehl-i sünnetin akideye iliÅŸkin son dönem kaynak ve eserlerinde ele alınmaya baÅŸlanmış ve iman ile ilgisi üzerinde durulmuÅŸtur. Mesih, insanın kıyametten önce iniÅŸi meselesine hemen bütün islam alimlerince mutlak olarak bakılmış ve bakılmaktadır. Bu sebeple “mesihe intizar” kıyametle ilgili rivayetlerin vazgeçilmez unsuru olarak karşımızda durmaktadır. Ehl-i sünnet, insanın nüzulü olduÄŸu gibi gerçekleÅŸecektir. Ä°sa saÄŸ deÄŸil ölmüştür, kıyametten önce kıyametten önce dünyaya inmeyecektir diyen delalettedir, inancındadır. ( Nesefi Akaid otaÄŸ Yay. Ä°st. 1971: sh: 112)

( E.R Fığlalı)

 

Bununla birlikte bütün kollarında mehdilik, önemli bir yere sahiptir. Bunlarda konunun sürekli iÅŸlendiÄŸi ve mehdi beklentisinin hakim olduÄŸu bir inanç görülmektedir. Åžia’nın gizli imamı Mehdi dir. Fakat onlara göre bu gizlilik bir gün mutlaka sona erecek, yeryüzündeki bu zulüm ve adaletsizlikler yok olacak ve tarih boyunca haksızlığa uÄŸratılan ehl-i beytin intikamı alınacaktır. Onlar kuran-i kerimin Hud-8, Åžuara-4, Kasas-5, gibi ayetlerinin mehdiye iÅŸaret ettiÄŸini söylerler...

Åžia bu hususta çok ileri seviyede akideyi ilgilendiren bir mesele olarak takdim etmesine raÄŸmen, Mehdinin on ikinci imam olduÄŸunu ifade ederken daha önceleri beÅŸinci imam olan Muhammed Bakır’ın Mehdi olduÄŸu ileri sürülmüştü. Hatta Caferi Sadık’ında Mehdi olduÄŸunu ifade eden görüşlere rastlanmaktadır.

Tamamen siyasi bir rol oynadığı gözlemlenen Mehdi inancı kesin bir delile dayanmamakta olup islam tarihinde bir çok kanlı çatışmaya neden olmuÅŸtur. Emevi ve Abbasi tarihleri boyunca ortaya çıkan bir çok siyasi grup hep liderlerinin Mehdi olduÄŸunu söylemiÅŸlerdir. Hatta kuzey Afrika’da kurulan daha sonra Mısır’a hakim olan Åžii Fatimi devletinin ilk hükümdarının mehdi olduÄŸu inancı bu devleti kuran ve sürdüren kimseler tarafından inanılan bir husustur. Ayrıca zaman zaman Türkiye’de baÅŸta olmak üzere islam dünyasının bir çok yerinde mehdi olduÄŸunu iddia edenler hiç de eksik olmamaktadır. Bu gibi kimseler Mehdi beklentisi içinde olan bir çok insanı aldatmış ve bu konudaki hislerini istismar etmiÅŸlerdir. Tamamen meçhule dayalı olan, hiç bir sahih bilgiyle doÄŸrulanmayan bir anlayışın islamın genel prensipleriyle baÄŸdaÅŸmadığı görülmektedir. Bütün bunlar göz önünde bulundurulunca Mehdi inancının islamda yerinin olmadığı kendiliÄŸinden ortaya çıkar.

Ne yazık islam anlayış ve yaşayışı bir çok alanda olduğu gibi Mehdi konusunda da, geleneksel kültür, çarpık yöntem ve usullerle mesihiyyat ve israiliyyat kuşatması altında şekillenmiştir. Toplumun islama bakış ve yaşayışı kuran merkezli olmaktan çıkmış, uydurulmuş rivayetler ön plana çıkarak sağlaması kurandan yapılmamış görüşleri topluma enjekte etmişlerdir. Bunun neticesinde Müslümanların geldiği noktayı hepimiz görüyoruz.

İslam aleminde ki Mesih beklentisine ait rivayetlerin kaynağı incelendiğinde, bunların amaçlarını gerçekleştirmek üzere islama girmiş Yahudi ve Hristiyanlar olduğu apaçık görülecektir.

Vehb b. Münebbih, Temı’müd-Dari, Kab’ul Ahbar bunların baÅŸlıcalarıdır. Bunlar Müslümanların zihnini, inançlarını bulanıklığa sevk eden isimlerdir...

Vehb, Ä°ran asıllı Yemen Yahudilerindendir. Ä°slam’ı kabullenmiÅŸ, Hristiyanlığı bilen, Yunanca bilen biridir. Ä°sa’nın çarmıha gerildikten sonra dirilmesi, havarilerine görülmesi bedeniyle semaya kaldırılışı gibi rivayetlerin islama girdiÄŸi kaynaktır. Ä°ran fethedilince, faaliyetlerini daha rahat sürdürebilmek için oraya yerleÅŸmiÅŸtir. Temim ise, Yemen Hristiyanlarındandır. Hristiyan mitolojisini islama sokma görevini üstlenip çırayı ilk tutuÅŸturması ve kıssa anlatımına baÅŸlaması gibi özellikle ölümünü müteakip Åžama göçmüştür. Åžeytan, Deccal, Mesih vs. hakkındaki kıssalarıyla ortalığı doldurmuÅŸtur. Kaab’da Yahudi bilginlerinin büyüklerinden olup Hz. Ömer döneminde Yenenden gelerek islama girmiÅŸtir amacını gerçekleÅŸtirmek için giriÅŸtiÄŸi faaliyetleri Hz. Ömer engellemiÅŸ kendisini adeta göz hapsinde tutmuÅŸtur. Hz. Osman döneminde ilmin çokluÄŸundan dolayı Muaviye’nin danışmanı olmak üzere Åžam’a göçmüştür. Åžam diyarında kendisine kıssalar okumayı emreden bizzat Muaviye’nin kendisidir. Bir çok Talmud/Yahudi sözü geleneÄŸine dair kıssaları islam sözlü geleneÄŸi hadislere doldurmakla temayüz ettiÄŸi cümle alemin malumudur. ( M.Ebu Reyye Muhammedi sünnetin aydınlatılması. YöneliÅŸ yay. Ä°st. : 1988 s: 166. 168.201)

Mehdi telakkisi her toplumda yankı bulan bir sığınma mekanizmasıdır. Sosyal şartların bozulup zulmün arttığı dönemlerde halk bir kurtarıcı beklentisine girmiş daha sonrada bu beklenti dini bir inanca bürünerek mehdi inancı şeklinde ortaya çıkmıştır.

Mehdi farklı kültür ve dinlere göre dünyanın, tarihinin sonunda Tanrı tarafından yeryüzüne gönderilecek ve yeryüzünü hakimiyetine alacak bir hükümdar. Ä°nsanlara doÄŸru yolu gösterecek bir peygamber dini bir lider veya Hinduizm’de olduÄŸu gibi bir tanrıdır.

Mehdi inancının bütün dinlerde kabul görünür olması kavramın kökeni ile ilgili tartışmalara da yön vermiştir. Bu açıdan bakıldığında islam düşüncesindeki Mehdilik kavramının içeriğinin şekillenmesinde büyük ölçüde israilli geleneğin etkili olduğu görülmektedir.

Bu dini gelenekte beklenen kurtarıcı için yaygın olarak kullanılan isim Mesih olmuÅŸtur. Beklenen kurtarıcı, Yahudilikte Mesih kelimesiyle karşılanmakta ve israiloÄŸullarını esaretten ve sürgünden kurtarıp, vaad edilmiÅŸ topraklara kavuÅŸturacak ve kutsal mabedi inÅŸa edecek kimse olarak kendisini göstermektedir. Davud soyundan olacak olan Mesih yeryüzünün sonuna doÄŸru dünyaya gelerek ilahi krallığı baÅŸlatacak olan bir kraldır. Buna göre Mesih tamamen yeni bir insanın kurtarıcı olarak gelmesidir. Yahudiler Mesih kavramını kutsal kitaplarıyla temellendirirler ve Tevrat’ta bunu açıkça dile getirilmesinden hareketle bir inanç meselesi niteliÄŸi taşıdığını savunurlar. Onların çeÅŸitli devletlerin özelliklede Roma imparatorluÄŸunun idaresi sırasında maruz kaldıkları uzun esaret hayatının Mesih konusuna olan yaklaşımlarını derinden etkilediÄŸi kuÅŸkusuzdur.

 

 

İslamda beklenen kurtarıcı fikri Yahudilik ve Hristiyanlıktan esinlenerek halk zihninde yer etmiştir. Kuranda doğrudan karşılığı yoktur. Daha sonraları zayıf hadisler, ahad haberler, rivayetler üzerinden şekillenmiştir. Çoğu zayıf kabul edilen bu rivayetlerde mehdi ve mesihin şekline dair oldukça canlı rivayetlerde bulunduğu kıyamet öncesi dünyada gerçekleştirecekleri faaliyetlere ilişkin ayrıntılı bilgilerin yer aldığı görülmektedir. Rivayetlerdeki ortak husus mehdinin gelişinin habercisi konumundaki kimi gelişmelerdir. Buna göre, yer yüzünde fitne ve fesadın olacağı, zulmün yayılıp

adaletin ortadan kalkacağı, toplumun düzeninin bozulacağı, Allah’ın inkar edileceÄŸi bir kaos süreci yaÅŸanacak ve bütün bunlar mehdinin geliÅŸini bildiren alametler olacaktır. Öte yandan mehdi konusunda verilen bilgilerin içeriklerine bakıldığında Sünni ve ÅŸii yaklaşımların birbirine oldukça benzediÄŸi görülmektedir. Ancak temel ayrılık noktası mehdiye inanmanın temel bir inanç esası olup olmadığı meselesidir...

Sünni kaynaklarda Mesih ve mehdi kavramları birbirinden farklı olarak kullanılmakta ve iki ayrı ÅŸahsa iÅŸaret etmektedir. Mehdi Hz. Peygamber neslinden adı Muhammed b. Abdullah olacak bir kimse iken Mesih Hz. Ä°sa’dır.

Mehdi inancının şia itikadının kilit taşlarından biri olmasını tarihsel süreçte yaşadıkları hayal kırıklıkları ve maruz kaldıkları baskılarla, yakından alakalı olarak görmek mümkündür. Tarih boyunca sosyal sıkıntıların ve bunalımların yaşandığı dönemlerin hep kurtarıcı fikrini ön plana çıkardığını vurgulamak gerekir. Hz. Hüseyin kerbelada öldürülmesiyle başlayan bunalım sürecinin Şia açısından da benzer motifler taşıdığı muhakkaktır. Bu yüzden şiilikteki mehdi algısı, Emevi ve Abbasi idarelerine karşı girişilen iktidar mücadelelerinde yaşanan başarısızlık ve hayal kırıklığının tipik bir dışa vurumu olarak değerlendirilebilir. Ancak bu durum yalnızca şiilikle sınırlı kalmamış zaman zaman kendilerini böyle bir bunalım içinde bulan itikadi ve siyasi pek çok mezhep veya oluşum tarafından da dillendirilmiştir.

 

Zillet Ve Zulumattan Vahyin Kılavuzluğunda Kurtulabiliriz;

Rabbimizin korumayı üzerine alarak garantilediği kuran (15/9) Müslümanlarca anlaşılıp izlendiği dönemlerde kendilerini aziz etti. Kuran tek tek davasının eri yaptığı, yürekli, erdemli, bilinçli, umut aksiyon ve hayat dolu insanları tertemiz, arı duru bir inanç sistemi bir akide etrafında buluşturarak bir hareket başlatmış, bir inkılap bir devrim gerçekleştirmiştir. Amacı sağlam hedefi net, istikameti sağlıklı yönü belli bir harekettir. Birlik ve dirlik dolu bir hareket. Kuran, zulme, tuğyana, isyana, kötülüğe ve sapkınlığa, atalar dinine, bidat ve hurafelere, kör kaderciliğe miskinliğe, atıllığa sorumluluktan kaçmaya, Yahudileşmeye, Hristiyanlaşmaya, zanlara, ütopyalara karşı amansız bir savaş açmıştır. Tüm bu olumsuz düşünce ve yaklaşımlara karşı amansız bir devrim körüğüdür...

 

Hile, tuzak, sömürü bilinçsizlik, duyarsızlık, bahanecilik, nemelazımcılık, çıkarcılık, mehdicilik, beÅŸerden kurtarıcılık beklemek gibi gayri meÅŸru tüm düşünce ve yapıları kökünden söküp atar. Her iÅŸin, her eylemin, her hareketin, dizginlerini yegane Hakka devreder. Her olaya Allah eksenli, sünnetullah kanunları çevresinde bakmamızı saÄŸlar. Velhasıl Kur’an kendisini rehber edinenleri iki dünyada da azizi edeceÄŸini vadeder.

Fakat dünya hayatının geçici menfaatlerini gözeten (9/94) Ve kitabı arkalarına atan, sahte önderler, krallar, ÅŸeyhler, üstatlar, sultanlar, kitleler halinde hidayete ermiÅŸ olan halkların ve yeni nesillerin kur ’anla tanışmalarına ve onunla arınmalarına engel olmaları yetmiyormuÅŸ gibi, hidayete ermiÅŸlerin eski dinlerinden getirdikleriyle Müslümanları kirletmelerine ön ayak olmuÅŸlardır. Ä°ste bu tür usullerle, vahiyle yüzleÅŸmekten, kur’anın anlamına kavuÅŸmaktan mahrum bırakılmış halklar kurtuluÅŸlarının boÅŸ vaadlerle, dolu beklentilerle gerçekleÅŸeceÄŸine inanmak durumunda kalmışlardır. Kimileri Ä°sa beklemekte kimileri Mehdi... sorumluluklarından kaçan kaçana... ama ne yazık ki gökten ne maide inecek ne de Ä°sa... ÅŸayet kur ’anla yüz yüze gelmeleri engellenmeseydi sizler kur ’anı anlayamazsınız sözleri ile vahiyden uzaklaÅŸtırılmasalardı. Hayali-ütopik içi boÅŸ vaadlerle avunmayacak Rahmanın ÅŸu ayetleri karşısında zilletten kurtulup aziz olacaklardı:

“ Yoksa sız sizden öncekilerin durumu basınıza gelmeden Cennete gireceÄŸinizi mi sandınız. Onlara öyle yoksulluklar ve sıkıntı dokunmuÅŸ öyle sarsılmışlardı ki nihayet peygamber ve beraberindekiler, Allah’ın yardımı ne zaman diyecek olmuÅŸlardı. Ä°yi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır” ( 2/214)

“Nice peygamberler vardır ki kendileriyle birlikte bir çok yiÄŸitler çarpışırlar. Allah yolunda baÅŸlarına gelenlerden yılmadılar, zayıflık göstermediler, boyun eÄŸmediler. Allah sabredenleri sever” (3/146)

“Size ne oldu ki, Allah yolunda ve Rabbimiz, bizi ÅŸu halkı zalim olan ÅŸehirden çıkar, bize katından bir yardımcı ver diye yalvaran zayıf düşürülmüşler ve kadınlar ve çocuklar uÄŸrunda savaÅŸmıyorsunuz”(4/75)

“GevÅŸemeyin, üzülmeyin eÄŸer müminlerseniz mutlaka üstün olan sizlersiniz” (3/139)

“Ey inananlar EÄŸer siz Allah’a yardım ederseniz o da size yardım eder ayaklarınızı saÄŸlam kılar” (47/7)

“Nice az bir topluluk vardır ki Allah’ın izniyle sayıca çok topluluÄŸa galip gelmiÅŸtir.” (2/249)

“Bir millet kendilerinde olanı deÄŸiÅŸtirmedikçe Allah’ta onların durumunu deÄŸiÅŸtirmez.” (5/56)

“ Kim Allah’ı elçisini ve müminleri dost edinirse bilsin ki galip gelecek olan Allah’ın taraflarıdır.” (5/56)

 

Åžunu unutmamak lazım ki insan gerçek ve hak olan örneklerden yoksun kalırsa, kendi zihninde insan üstü güçlere sahip mitolojik kahramanlar yaratır. Onlara kurtarıcı gözüyle bakar. Kendi yapması gereken sorumlulukları, vazifeleri onların üzerine atar. Bu gerçeÄŸi bilen Rabbimiz bütün toplumlara (10/47) kendi içlerinden insan olan (14/11) örnek-model peygamber (33/21 – 60/4) göndermiÅŸ kendileri aracılığı ile gönderdiÄŸi dinin, kitabın yasalarını topluma, kainata koyduÄŸu yasaları ilke edinmek suretiyle nasıl yaÅŸanabilir kılınacağını göstermiÅŸlerdir. Fakat arkalarından kitaba varis olanlardan (5/44) kitabı arkalarına atanlar (2/101) kendilerine gösterilen en güzel örnekleri de bir tarafa atmışlar, bu sebeple bir çok zilletlere düçar olmuÅŸlar, bu halde çırpınırlarken de özel güç ve yeteneklerle donatılmış insan üstü kiÅŸilikler vehmedip durmuÅŸlardır. Sürekli beyaz atlı kahraman beklentisi içinde olmuÅŸlardır. Halbuki karanlıklardan aydınlığa, zilletten izzete çıkmanın yolunu en iyi bilen Rabbimizin kendilerine sunduÄŸu ÅŸu ayetleri göz ardı etmiÅŸlerdir.

“ Elif. Lam. Ra bu Rablerinin izniyle insanları aydınlığa çıkarıp güçlü ve hamda layık Allah’ın yoluna iletmen için sana indirdiÄŸimiz kitaptır.” (14/1)

“Andolsun ki biz Musayı da kavmini zulumattan nura çıkar onlara Allah’ın günlerini hatırlat diye ayetlerimizle göndermiÅŸtik şüphesiz bunda sabreden şükreden herkes için ibretler vardır.” (14/15)

 

“ Size Allah’ın açık açık ayetlerini okuyan bir elçi (gönderdi) ki, inanın salih ameller yapanları karanlıklardan aydınlığa çıkarsın” (65/11)

Ä°ÅŸte karanlıklardan aydınlığa, zilletten izzete, çıkıp kurtulmanın yolu. Bunun dışındaki her düşünce ve ideal bir ütopyadan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Zaten vahyin kılavuzluÄŸundan mahrum olanlar hep ütopyalar yazıp durmuÅŸlar. Bunların insanı deÄŸiÅŸtirme, ıslah etme konusunda en ufak bir katkısı olmamıştır. Çünkü görüşlerini tarih ve insana kanıtlayamamışlardır. Allah’ın dininin önderleri (2/124 -17/71) ise bu kitabı bu dini ben getirdim sizin için kurtuluÅŸunuzu, vahÅŸet, zillet ve kölelikten kurtulmanızı, yeni hayat tarzınla size nasıl olmalı ve nasıl yaÅŸanmalıyı gösteren bir insanım diyerek kanıtlamışlardır.

Sen nebi Hz. Muhammed’de ; zillet ve zulumattan, izzet ve Nur’a nasıl çıkılacağını, kendisinden önceki nesillere uyararak (6/90) göstermiÅŸtir. GetirdiÄŸi kitabın varisleri de ancak onun üzerinde yürüdüğü ilkeleri izleyerek, zillet ve zulumattan kurtulur izzet ve Nur’a çıkabileceklerdir. Yoksa insan düş gücünün ürünü kurtarıcı (Mesih-mehdi) beklentileri onları sadece ve sadece avutacaktır ve teselli bulacaklardır. Ama ÅŸunu bilmezler ki, her teselli bir baÅŸka türlü aldanmaktır. Gözümüzü gönlümüzü kitaba açalım, uyanık müminlerden olalım..

Velhasılı kelam, Müslümanlar itikad ve amelde kur ’anı ve Rasulullahın uygulama ÅŸeklini esas almaları itikadi esaslarını hem delalet hem de subut açısından kat’i delillere dayandırılmaları gerekirken peygamberin yanı sıra yeni önderler edinmiÅŸ, ona gönderilen kuranın yanı sıra baÅŸka kitaplar kabul etmeye baÅŸlamışlar ( Her cemaatin-hizbin okuduÄŸu bilmem ne hazretlerin kitapları: her cemaat kendi kitapları dışında kitap okutmazlar, okuyanları da aforoz ederler). Tıpkı Yahudilerin Tevrat’ın ilk beÅŸ lakabını Talmud/sözlü gelenek uÄŸruna Terk ettikleri gibi gelenek ve öğrenilmiÅŸ kararlar uÄŸruna Kur’anı terk etmiÅŸlerdir. Neticede, Müslümanların inanç ve amele dair esaslarının kaynağı bulanmış bir çok batıl fırka, grup, merkep bu süreç içinde ortaya çıkmıştır. Oysa Rabbimizin, kitabında bütün ayrılıkları reddettiÄŸini biliyoruz.

“O dinlerini parça parça eden ve fırkalara ayrılanlardan (olmayın). Bununla beraber her bir fırka yanlarındakiyle sevinmektedirler” (30/32)

* Şu hususun altını bir kez daha kalın çizgilerle çizmemiz lazım; Müslümanlar, bünyelerindeki cahili sızma ve sapmaları, israiliyyat ve mesihiyyatı teşhis ve ifşa etmeleri gerekir. Sonra kerim olan kitabımız kuranın onayladığı hakikatlerle ıslah edilmiş bir toplum oluşturmanın gayreti ve mücadelesi içinde sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz... vahyin tüm imkanlarını her durumda gereği gibi kullanmak suretiyle halen karşı karşıya bulunduğunuz, zilletten, perişanlıktan, suskunluktan, çaresizlikten, atıllıktan, cahillikten kurtulmamız kabil olacaktır...

Her alanda değişmeye ihtiyacımız var... Hayata yön verme iradesi, hayatı yaratanın iradesidir. Uyutucu ve uyuşturucu telkinlerden uzaklaşalım insanları uzaklaştıralım Vesselam...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.