Sosyal Medya

Makale

biz gazozla kandırmaya çalışıyoruz, o gönül razı olmuyor işte

ÅŸu yüz filmi sakın seyretmeden ölmeyin…

veya şöyle mi desek:
ölmeden önce gezilecek görülecek 50 yer falan…

azizim, adana'ya gidince sakın ha sakın! kebabı ÅŸurada, 
antep'te tatlıyı burada, van'da kahvaltıyı orada yapmadan gelme. 
kaybın büyüktür, yoksa şehirlere gitmiş olmazsın.

insanoÄŸlu ne tuhaf bir varlık... 
dünyaya gözünü açtığı andan itibaren doyumsuz bir arayışa başlıyor.
arıyoruz iÅŸte: zevki, hazzı, keyfi, konforu…
her adımında bir tat arıyor, her nefesinde bir haz.
ama ne garip: tat alan doymuyor, “baÅŸka yok mu?” diye susmuyor, 
susan da huzur bulmuyor.

hedonizm diyorum dost... 
öyle diyorlar işte.
hazcılık, modern zamanların dini.
adeta bir put olmuÅŸ ve farkında deÄŸil kimse.
ekranlardan akan, davet edilen her ÅŸey; beÄŸenilen, görülmesi, 
yaşanması gereken bir ayin gibi aranıyor...

dost, aranılan neyse insan ona dönüşüyor. görmez misin?
duruÅŸu, yürüyüşü, sözü, muhabbeti, endiÅŸe ve korkuları üzerine sinmiÅŸ bir ÅŸekilde 
ortalık yerde geziniyor.

ve modern çaÄŸ, “anlık hazlar” üzerine kurulmuÅŸ sahte cennetlerle avlıyor insanı.

ey dost!, kalp, yaratılışında Allah’a yönelmek üzere kodlanmışken,
insan onu gürültüde adeta boğuyor.
haz peşine sürüklüyor, geçici tatlarla avutuyoruz...
ama o gönül razı olmuyor işte.
çünkü ona hakikatin kaynağı sunulmalı;
biz gazozla kandırmaya çalışıyoruz.

işte bu yüzden modern bir çağ, dev bir boşluk içinde sürünüyor.
bir kahve mutluluk sebebi,
yılda üç beş günlük bulduğu bir boşlukta
on iki ay kazandığını tatil için harcamak oradan da hayattan anlam ummak, ne acayip bir ÅŸey…
bilirsin işte, üzerimize yapışan markadan özgüven devşirmeye çalışmak olunca gaye... ah!

gelmiyor bir türlü sükûnet. Ã§Ã¼nkü huzur, haz arttıkça eksiliyor.
gönül doymuyor.
sadece dikkat dağıtıyor, anlık… 
o kadar.

bak, rabbimiz ne diyor kur’an’da:
“dikkat edin! kalpler yalnızca Allah’ı anmakla huzur bulur.” (ra’d, 28)

ey dost!
haz peÅŸinde koÅŸan kalp dinlenemez.
nefsin iÅŸtahı, tuzlu su gibidir; içtikçe daha çok yakıyor.

hayatın anlamı ise sabırdan doğar.
sükûnetten, teslimiyetten, tevekkülden…

biz kalabalıklar içinde yalnızız.
her ÅŸeye sahibiz ama 
hiçbir ÅŸeye ait deÄŸiliz. 
orada mısın dost? 
hiç bir şeye ait olmamak; kuyruksuz uçurtma gibidir..

bu sadece bir haz krizi deÄŸil,
aynı zamanda anlam krizidir.

artık “neye yarar?” hele bi söyle diyoruz ama
“niçin yaratıldım?” demiyoruz.

oysa kur’an’ın cevabı açık:
“ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (zâriyât, 56)

çünkü insan sadece yaşamak için yaratılmadı.
yaşarken kendini bulsun, rabbini tanısın, yolunu bulsun diye gönderildi.

son söz şu olsun:
haz geçer be dost, anlam kalıcıdır 
anlam, Allah’ı hatırlatan kalpte yankılatan sestir.

ve bil ki:
“Allah, iman edenlerin dostudur. onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.” (bakara, 257)

ökkeş sakince söylendi;

yaÅŸamak, sadece nefes almak deÄŸildir.

varlığın sırrına ermek için telaÅŸtır
ve iÅŸte hakiki hayat odur...
erenlere selam olsun 
dedi ve sustu.


paylaşmaya değer gördüğünüz yazılarımın dilediği kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.