Sosyal Medya

Makale

İslamcılığın Çözüm Arayışı

İslamcılığın eleştirel bir tavırla hareket sahasına çıktığını biliyoruz. Hem modern dünyaya bir itiraz ve hem de geleneksel düşünüşün iz düşümü olan geleneksel yapıya itiraz ederek varlık sahasına çıkmıştır. Bu durumun, islamcılığın hem gücünü hem de zaafını oluşturduğunu bugün daha net bir şekilde gözlemleyebiliyoruz.

Ä°ktidar odaklı bir hareket olan Ä°slamcılık, meselesini siyasallık üzerine kurgulamıştır. Bu kurgu, yaÅŸanan yüz elli yıllık bir süreçten sonra iflas etmiÅŸ durumdadır. Ak Parti iktidarı ve uygulamaları da liberal politikaları aÅŸamayınca ve ulus devlet formunu aÅŸacak bir siyasal bakış, Pakistan, Sudan, Cezayir, Ä°ran, Mısır ve en son Türkiye örneÄŸinde verimli olmayınca yeni bir arayış kaçınılmaz oldu. Bu arayışı geleneksel yapı ile doldurmak isteyenler ortaya çıktı. Ama bu ÅŸiddeti doÄŸurduÄŸu gibi; el Kaide ve DaiÅŸ vesaire ile Tarikatların başını çektiÄŸi, büyük cemaatlerin varlık gösterdiÄŸi bu alanda da modern sorunlara hem teorik hem de eylem sahasında bir cevap üretilemedi. Son dönem tartışmalara bakıldığında sorulara verilen cevapların anakronik durumu içler acısı… ModernliÄŸi eksene alan modern Ä°slamı bakışın da bu sahada yasakları esnetmek ve mekruhları mübaha doÄŸru sürüklemekten baÅŸka seçenek bırakmadığı aÅŸikar.

Yani ezcümle bugün sahada olan bakışların müslümanların sorunlarını ve sorularını kuşatıcı bir şekilde itminan sağlayacak bir vasatı inşa ederek karşılamadığı apaçıktır. O zaman bu bakışların sorunlu olduğu kabulü esas olmalıdır. Bu kabul üzerinden yeni bir bakışı ikame etmek daha kolay olacaktır.

Ama önce yapılması gerekenler vardır: modern çaÄŸ çok gürültülü bir çaÄŸ; bu gürültü, hem üretim hem tüketim ve her türlü boyutu  hesaba katılması gereken tahrik unsurunu taşıyor. Bu yüzden ortaya çıkan gürültü sağır edici bir ses yapısına sahiptir. KonuÅŸanlar çok yüksek sesle konuÅŸmak zorunda kalıyorlar ve tabii olarak çok çabuk sesleri deforme oluyor. (Bu gerçeÄŸi bir yere not edelim…) Ayrıca çok hızlı bir yaÅŸam var. Bu hıza ulaÅŸmak için çok yorucu bir hayat tarzını tatmak zorunda kalıyor insanlar. Bu yüzdende çok güçlü bir yorgunluk beliriyor. Bu yorgunluk üzerinden bir isteksizlik ve dolayısı ile bir belirsizliÄŸe kapı aralayan duygusal boyut öne çıkıyor. Bitkin, bedbin, bitik, ne olursa olsun modunda bir duygusal karmaÅŸa sahibi insanlar…

Bu süreci tersine çevirmenin bir imkanı olarak önce durmalı, durulmalı müslüman…  Durmalı, ki ne olup bittiÄŸini anlamaya zemin oluÅŸsun, durulmalı ki neler oluyor ve neler bitiyoru saÄŸlıklı bir zihni kavrayışla anlamak için vasatını hazırlasın. Durulmalı ki, kirlenmenin ne olduÄŸunu kavrasın ve bu kirlerden kurtulmanın mümkünlüğünü kabule hazır olsun. Böylece hem durmalı ve durulmalı ki yeni bir harekete güç ve takat kazansın. Ä°ÅŸte bu güç ve takat üzerinden ayaÄŸa kalkacak potansiyeli harekete geçirsin.

Evet, yeni bir bakış esas olmalıdır. Bu yeni bakışımız bize yenilenmiş bir düşünce oluştursun. Bu yenilenmiş düşünce ile hem geçmişimizi hem de geleceğimizi düşünecek bir akli muhakemeyi ve bu muhakemenin dayandığı usulü inşa edelim.

Sorularımız olmalı…

Mevcut düşünce ve eylemlilik potansiyelimiz bize niye yol gösterici bir hüviyet kazanmıyor. Åžunu demek sorunu çözmüyor: ‘Ya ideal olanı söylüyoruz ama bu uygulamaya geçmiyor.’ Bu bir açıklama olmadığı gibi sadece bizi aldatır. Çünkü eÄŸer idealleriniz varsa o ideallere uygun davranacak bireyleriniz de olmalı. Belki de bu ideal diye düşündüğümüz ÅŸeyleri biz tam olarak kavrayamadık. Bir örnek verelim: hala din ile dinin yorumu arasına bir mesafe koyamadık. Bunu dile getirenler bile dini yorumlama biçimini dinin yerine ikame etme giriÅŸiminden feragat etmiyorlar. Yani kim din adına bir ÅŸey söylese, önce bu din yanlış anlaşılmış diyor, sonra da kendisi dinin doÄŸru yorumunu izleyicilerine aktarıyor. Ama bakıyoruz ki, soruna çözüm diye ortaya konan bütün görüşler ve bakışlar, istenilen ahlaki zemini insanlar üzerinde bir örnekliÄŸe dönüştüremiyorlar. O zaman burada bir sorun var. Zamanın ruhu derken zamanın ruhunu ıskalama gibi bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Ä°dealize edilmiÅŸ bir asrısaadet rüyasını görenlerin sakil tutumları ise asrısaadeti tartışma alanına taşıyor. Modern çözüm arayışları ise sadece dinin sekülerleÅŸmesinin zeminini oluÅŸturmaktan baÅŸka iÅŸe yaramıyor. O zaman açık sözlülükle ve açık yüreklilikle bütün bu bakışların iÅŸe yaramadığını bilelim. Ä°ÅŸe yarayacak, her bakışı, yorumu, yöntemi kendi gerçeklik zemini içinde anlamlandıracak bir duruÅŸumuz olmalı. ÇoÄŸulcu bir bakışı içselleÅŸtirerek, Allah’ın rolünü üstlenmeden bir kul olduÄŸumuzun bilinci ile harekete geçmeli.  Düşünmeli ve yeni bir bakışın imkanlarını elbirliÄŸi ile konuÅŸmaya baÅŸlamalıyız…

Önce adımlarımızı netleştirelim:

İlk adım durmayı becerebilmeliyiz. Durmadan hareketi ve harekete dahil olan unsurların neye tekabül ettiğini anlamakta zorlanırız.

İkinci adımda durumu kavradığımızda bu durumun neye tekabül ettiğini kavramlaştırmalı ve bu kavramlaştırma üzerinden zihni bir faaliyete başlamalıyız. Soru açıktır: eğer bugün sorunlarımızı çözüme kavuşturacak bir istidada ve düşünceye sahip değilsek, ki değiliz. O zaman mevcut durumu gözden geçirmeli, güçlü ve zayıf taraflarını tespit etmeli, yarın için bize faydalı olan taraflarını ortaya koymalıyız. Yoksa türedi bir düşünce, düşünce değildir. Düşünce, tarihsel bir arka plana sahip olmalı ve bu sürekliliği sağlamalıdır. Ama yeni bir yoruma ihtiyaç olduğu da aşikar. Bu yorumun gerçekleştirilecek ilkelerini usul ilim geleneğinin yeniden gözden geçirilmesi ve onunla sürekliliği sağlayacak bir tonda yoruma kavuşturulmalıdır.

Üçüncü adımda malzeme elden geçirilmiÅŸ olarak yola çıkılmalı… Ä°ÅŸte yola çıktığımızda azık yapacağımız kavramlarımızı oluÅŸturmalı ve içeriklendirme zorunluluÄŸunu taşımalıyız. Ve bu kavramlar üzerinden ilke ve usulümüzü inÅŸa etmeliyiz. Bu süreçte sürekli bir yorum faaliyetinde bulunduÄŸumuzu unutmadan ve dinin sahibi olmadığımızı sürekli hatırlayarak istiÅŸareye ve katkıya açık olmalıyız.

Dördüncü adım artık umut etmeye ve umudu dirilterek yeni bir dünyanın mümkün olacağını dikkate alarak çalışmaları bu umudu besleyecek ve yeni bir dünyayı kuracak örnek bir ÅŸahsiyetin oluÅŸumuna çaba ve gayretleri yöneltmeliyiz. Örnek ÅŸahsiyetin varlığı örnek bir toplumsallığın varlığına delil olacaktır. Ä°ÅŸte örnek bir toplumsallık inÅŸa edilmeli, kendi kendine yeterli, ahlaki kriterleri yerine oturmuÅŸ, güven ve sadakati  Ã¶ncelemelidir.  Her türlü yanlışa ve haksızlığa dur diyecek bir zihni donanımı  kuÅŸanmalı.  Merhamet ve ÅŸefkatle davranmayı ilke edinen insanlar yeni bir dünya kurarlar.

İstişare ve paylaşımı eksene almış, kendisi yerine başkasını düşünen, aklını kutsamadan başka akılların yardımına muhtaç olduğunu akıldan çıkarmayan, ahlaki olanı her şeyin üstünde tutan, bencil, tutarsız, kibirli olmamayı bir ön kabul haline dönüştürmüş şahsiyetlerin varlığı yeni dünyanın müminleri olacaklardır. Zaten mümin bir ayağa kalksa dünya ayağa kalkar. Güneş çıktığında karanlık kaybolur. Mesele, karanlığın kaybolacağı bir güneşi ortaya çıkarmaktır.

Meraklısına; bu yazıya ÅŸu itiraz gelebilir: Somut neler yapılacağı açık bir ÅŸekilde dile getirilmeli… O zaman bu yazı kendini inkar etmiÅŸ olur. Burada yol iÅŸaretleri ve en genel biçimiyle neler yapılacağı aÅŸikar kılınmıştır. Ayrıca bu satırların yazarı dinin sahibi deÄŸildir. Kendi anlayışı çerçevesinde görüşlerini dile getirmektedir. Ve her türlü katkıyı canına minnet bilmektedir. Şükran vesilesi sayar…

Son olarak şunu da kayıtlara geçirmeliyim; kim ki madde madde somut durumları önümüze koyuyorsa ya peygamber olduğunu bize ispat etmeli veya kendi dinini kurduğunu deklare etmelidir.

Selam ve dua ile…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.