Sosyal Medya

Makale

Darbe dedikoduları

"Yenilen pehlivan güreÅŸe doymazmış” derler ya, 15 Temmuz'da yenilenler de güreÅŸe doymadılar mı acaba! Ä°lk fırsatta yeniden denemeye kalkışmaları ihtimali var mı?

Son günlerde yoğun olarak bu konu tartışılıyor.

İhtimal konusu tartışılsa yine bir dereceye kadar makul ve yararlı olabilir.

Ama bazı kanallardan tarih verilerek darbe yapılacağı haberleri yayılıyor. İşte bu haberler bize göre gülünç, birçok kimse için ise panikleme sebebi ve zararlı.

Gülünç çünkü darbeler davul zurna çalınarak ilan edilmez, bir gece ansızın geliverir.

Bu kabil haberler bir ihbar değil, bir psikolojik savaştır ve bu tespit göz önüne alınarak haber ve tartışma konusu yapılıp yapılmaması değerlendirilmelidir.

Ä°htimal konusuna gelelim:

ABD ve Batı ülkelerinde kimse böyle bir ihtimalden söz etmiyor; demek ki, oralarda darbecilik -en azından şimdilik- ihtimal dışı kalmıştır.

2002 yılında Avustralya'ya bir seyahatim olmuştu. Bir milletvekilini bürosunda ziyaret ederek ülkesinde siyaset, ordu-hükümet, halk-yönetim ilişkileri konularında bilgi almak istedik. Kendisine sordum:

- Sizde ordu siyasete ve yönetime müdahale eder mi?

- Sorunuzu anlayamadım, ordunun görevi bellidir, vatanı savunur ve hep bununla meÅŸgul olur. EÄŸer orman yangını veya bir tabii afet olur da sivillerin yardımı yetmezse ordu yardıma çaÄŸrılabilir.

- Mesela “Ãœlke siyasetçiler tarafından iyi yönetilemiyor, bir süre biz yönetime el koyalım, iÅŸleri düzetelim tekrar demokrasiye geçelim” demezler mi?

- Böyle bir düşünce kimsenin aklından bile geçmez.

- Diyelim geçti ve teÅŸebbüs ettiler?

- Olmaz ya ÅŸayet olursa onlar otuz bin kiÅŸi biz koca bir ülkeyiz, karşılarına çıkar yaptıklarına piÅŸman ederiz!

İşte o ülkelerde insanlar böyle düşünüyorlar ve bir askeri darbeyi muhtemel bile görmüyorlar.

Peki bizde niçin ihtimal şöyle dursun, tarih vererek olacağından söz ediliyor, dedikodu yapılıyor?

Dedikodunun bir psikolojik mücadele taktiği olduğu kanaatindeyim. Buna karşı taviz vermemek, endişeye kapılarak düşmanın ekmeğine yağ sürmemek gerekiyor.

İhtimal konusunda ise geçmişe göre bugün askeriyeden gelecek bir darbe ihtimali iyice zayıflamıştır. Halk darbesi ise 15 Temmuz direnişi sayesinde daha da zayıf hale gelmiştir. Yapabilecekleri yegâne ifsat, halkı birbirine düşürmek olabilir; bunu da Gezi'den beri birkaç kez denediler, başarılı olamadılar ve inşallah olamayacaklar.

Benzer dedikodular, zemin yoklama ve hazırlamalar yurt dışında da devam ediyor. 15 Temmuz'dan kırk gün önce (5 Haziran 2016) Amerikan dış politika dergisi Foreign Affairs'te “Türkiye'nin Gelecekteki Askeri Darbesi” baÅŸlıklı bir makale bu faaliyetin tipik örneÄŸidir. Özeti şöyle:

“EÄŸer PKK ile devlet sarmalı arasında süregelen savaÅŸ kontrolden çıkacak olursa, eÄŸer kitlesel ÅŸiddet batı ÅŸehirlerinde güvenlik zafiyetinin ortaya çıkmasına neden olursa ve büyük bir ekonomik düşüş yaÅŸanır ve eÄŸer hükümetin otoriter tavırlarında artış söz konusu olursa, ordu harekete geçebilir. Åžartlar hükümet karşıtı protestoların artışa geçmesine neden olabilir. Bu durumda eÄŸer ErdoÄŸan gaddar bir polis baskısı oluÅŸturur ve daha fazla kaos oluÅŸmasına neden olurken kanlı katliamlar yaÅŸanacak olursa, toplum generallerin yönetimi ele almalarını isteyebilir.”

Bütün bunlar olsun diye nasıl çırpındıklarını da ibretle görüyoruz.

Aşağıdaki paragraf da ibretle okunmalıdır:

“…Ordu aynı zamanda, hükümet ve yakın çevresindekiler tarafından yapılan imam ve vaiz yetiÅŸtirmek üzere kurulmuÅŸ olan devlet destekli meslek okullarından imam hatip mezunlarının askeri akademilere girebilmeleri çaÄŸrısına da direniyor. Ordu bu okullardan gelecek öğrencilerin Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki rütbeler arasında dinin yayılım göstereceÄŸini ve bu sayede hükümetin orduyu daha fazla kontrol altına alabileceÄŸine inanıyor…”

Dinleri çifte standart olan bu yabancılar insan hakları ve demokrasiyi kendilerine, otoriter yönetimleri de başkalarına layık görüyorlar.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.