Sosyal Medya

Makale

Raşid halifeler danışan başkanlardır

 

Hz. Ebu Bekir gibi Hz. Ömer de, ilgili âyetin âmir hükmünü yerine getirerek işlerini meşveret (danışma) ile yürütmüş, bunun için Medîne'de daima bir heyet bulundurmuş, bunların Medîne'den ayrılmalarına -zaruret bulunmadıkça- izin vermemiştir. O devirde bu heyetin belirlenmesi biraz da tabii olmuştur; imanı, ilmi, ahlâkı, İslâm'daki kıdemi ve hizmeti bakımından mesafe almış, başkalarından daha ileri bir
seviyeye gelmiş kişiler halkın itimadını kazanmış olduklarından, şûrânın da tabii üyeleri haline gelmişlerdir.


Hz. Ömer'in danışmanlarla pekiÅŸtirdiÄŸi ve uyguladığı önemli ictihadlarından biri yeni fethedilen toprakların statüsü ile ilgilidir. Suriye'den sonra Irak toprakları da fethedilince Hz. Ömer, bu toprakların, menkul ganimetler gibi savaÅŸa katılanlar arasında paylaÅŸtırılmamasını, eski sahiplerinin ellerinde bırakılmasını ve bu toprakların gelirlerinden vergi (harâc) alınmasını, alınan harâcın, mevcut ve gelecek bütün Müslümanların menfaatleri için sarfedilmesini uygun gördü. Ancak bu kanaatini açtığı zaman sert tepkilerle, itirazlarla karşılaÅŸtı. Bilâl b. Ebî-Rabâh (Habeşî), Abdurrahmân b. Avf gibi sahâbîler, “halîfenin buna hakkı olmadığını, beÅŸte biri alındıktan sonra geri kalan toprakların, taşınır ganîmetler gibi gazilere dağıtılması gerektiÄŸini, bunun Kur'ân emri (Enfâl: 41) olduÄŸunu” ileri sürüyorlardı. Halîfe ise, “Fethedilen topraklar gazilere dağıtılırsa yetimlerin, dulların, fakirlerin hali nice olur, sınırları ve bu toprakları kim korur?” diyordu. Meseleyi ashâbın ileri gelenleri ile istiÅŸare etti; Hz. Ali, Osman, Talha ve Ä°bn Ömer gibi ashâb onu desteklediler. Sonra Ensâr arasından seçtiÄŸi on büyük ile istiÅŸare etti ve onların da tasviplerini aldı. Bütün bunlardan sonra kararını vererek ictihadını uygulama safhasına koydu. Böylece Ä°slâm tarihinde yeni bir toprak rejimi, yeni bir vergi, yeni bir sosyal adâlet vasıtası ortaya çıkıyor, ileride “askerî ıktâ”, “mîrî arâzi” vb. isimlerle devreye girecek olan toprak rejimlerinin de temeli atılmış oluyordu.(Ebû-Yûsüf, K. el-Harâc, s. 24 vd; H. Karaman, Ä°slâmın Işığında..., C. I, s. 138 vd. ).

Hz. Ömer'in bu ictihadını fey (HaÅŸr: 6, 7) ve enfâl (Enfâl: 1) âyetlerine dayandırdığını ileri sürenler olmuÅŸtur. Kanaatimize göre lafzî yorum kaideleri müctehidi bu sonuca götüremez; çünkü ganîmet âyeti (Enfâl: 41), düşmandan alınan malların -beÅŸte birinin devletçe alınıp özel yerlerine sarfedileceÄŸini, geri kalanların ise gazilere ait bulunduÄŸunu ifade etmektedir. Dağıtmanın taşınır mallara, devlet adına vakfetmenin taşınmazlara ait olduÄŸuna ait naklî bir delil de yoktur. Bu sebeple Hz. Ömer gâî yorum ile (Şâri'in maksadını göz önüne alarak) bu sonuca varmıştır: Aslında bütün mallar ve bu arada ganimet Allah'a aittir. O'nun mülküdür, bunun bir kısmının savaÅŸanlara dağıtılması teÅŸvik maksadına, bu da dinin ve ülkenin korunması gayesine yöneliktir. Bu teÅŸvik kayıtsız ÅŸartsız uygulandığında asıl maksada aykırı düşecek ve gerek toplumun ve gerekse ülkenin zararına olacaksa uygulamayı maksada göre yapmak gerekir... Hz. Ömer'in, kendisine itiraz edenlere karşı âyet okumayıp, “yetimler, dullar, fakirler ne olacak, sınırları ve malları kim koruyacak” demesi de bu kanaatimize delil teÅŸkil etmektedir.

Hz. Ömer yalnızca danışma yapmak, iÅŸleri danışma esasına göre yürütmekle kalmamış, aynı zamanda danışma meclisinin kuruluÅŸu ve iÅŸleyiÅŸi ile ilgili kaideler de koymuÅŸtur. Yaralanıp vefat edeceÄŸi anlaşılınca kendisinden, bir halîfe namzedi göstermesi (istihlâf) istenmiÅŸti. “Bu iÅŸ için, Allah Rasûlü'nün kendilerinden hoÅŸnut olarak gözlerini kapadığı ÅŸu altı kiÅŸiden daha lâyıkı yoktur” dedi ve “Hz. Ali, Osman, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Avf ve Sa'd b. Ebî Vakkas'ın" isimlerini saydı; “Bunların hangisi seçilirse benden sonra halîfe odur” dedi. Kendi oÄŸlu Abdullah'ı da, seçilmemek ÅŸartıyla onlara müşavir olarak tayin etti. Ä°slâm tarihinde “şûrâ üyeleri: ashâbu'ÅŸ-şûra” diye anılan bu altı kiÅŸiye de ÅŸu talimatı verdi: Aranızda danışma yapın ve halîfe namzedini tayin edin. EÄŸer altı kiÅŸi, ikiÅŸerli üç gurup halinde ihtilâf ederlerse yeniden şûraya baÅŸvurun. Dört kiÅŸi bir tarafta, iki kiÅŸi bir tarafta olursa çoÄŸunluÄŸun reyini kabul edin. Şûrâ üçer kiÅŸilik iki gurup halinde ihtilâf ederlerse, baÅŸkan Abdurrahman b. Avf'ın bulunduÄŸu tarafın reyini kabul edin ve uygulayın... Ayrıca Ebû Talha'yı çağırtarak “yanına elli kiÅŸilik bir güç almasını, şûrânın güvenlik içinde çalışmasını ve üç gün içinde iÅŸlerini bitirmelerini saÄŸlamasını” istedi. BilindiÄŸi üzere Hz. Ömer tarafından kurulan bu ilk “baÅŸkan namzedi tespit şûrası” danışma sonunda Hz. Osman üzerinde karar kılmışlar ve kendilerinden baÅŸlamak suretiyle ümmet ona bey'at etmiÅŸtir. (Ä°bn Sa'd, age., C. III, s. 61, 338; Ä°bn Haldûn, Mukaddime, C. II, s. 612.)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.