Sosyal Medya

Makale

Sözün namusu

Ben ÅŸimdi gündem sayfasında yazıyorum. İlgilendiÄŸim, merak ettiÄŸim ve bilgi toplayıp hazırlık yaptığım konular var. Mesuliyet duygusuyla yaklaÅŸtığım meseleler. Buna karşılık ÅŸu ve ÅŸu ‘dünyaya’ vâkıf deÄŸilim. Bilgim ve ilgim yetersiz. GeliÅŸmeleri hakkıyla takip etmemiÅŸ, kaynaklara gitmemiÅŸim. Çünkü baÅŸka alanların peÅŸinde olmuÅŸum.

Esasında ÅŸunu diyorum: Her konuyu bilmek zorunda deÄŸiliz. Bilgimiz ve yeteneÄŸimiz dâhilinde konuÅŸmamız, yazmamız gerekir. Bırakalım da bazı ÅŸeyleri iÅŸin uzmanları bilsin. DoÄŸru cümleleri onlar kursun.

Peki, her konuda bilgi sahibi olmak mümkün müdür? DeÄŸildir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın imkânı var mıdır? Yoktur. Biliyor gibi yapmak / yaÅŸamak ise muhtemelen çok yorucudur. Güçlü görünmeye çalışmak gibi.

Gazete okuyarak, haber seyrederek, internette gezerek, pekala iç ve dış gündemle ilgili bir intiba edinebiliriz. Elimiz kalem tutuyorsa, bu izlenimi yazıya dökebiliriz. Fakat bu ÅŸekilde yeni ve yararlı bir ÅŸey söylemiÅŸ olur muyuz? Olamayız. Yüz yazının yanına yüz birincisini ekleriz, o kadar.

Bilgiye ulaÅŸmanın kolaylığından söz ediliyor. Kutunun içine ne aradığınızı yazıyorsunuz. Önünüze, doÄŸru veya yanlış, sayfalar dolusu ‘malumat’ geliyor. Çok küçük bir çabayla, gerçi buna çaba denilemez, kitap çıkarabilecek malzemeye ulaşıyorsunuz.

Aynı ÅŸeyler, canlı yayınlara alınan birçok ‘uzman’ için de geçerli. Her konuyu rahatlıkla konuÅŸabilen konuklar. Diksiyon da biraz düzgün olunca. Adeta ansiklopedi gibiler. Åžurda doÄŸdu, burda öldü, eserleri vs. Benzer ÅŸekilde: Kısa tarihi, ekonomisi, nüfusu, komÅŸuları. Bunlar yeterli midir?

Sorular ve sorunlar: İşin hakkı ve sözün namusu? Tecrübe ve yaÅŸanmışlık? Kendine ait bir düÅŸünce?

‘Kendine ait düÅŸünce’ bahsini biraz açalım. Editörlük yaptığımız için önümüze yazılar, karşımıza insanlar geliyor. ÇoÄŸunlukla tırnak içi yazıyor ve konuÅŸuyorlar. ‘Bu konuyla ilgili falanca ÅŸunu yazmış, filanca ÅŸöyle demiÅŸ.’ Tavrım ÅŸu oluyor: “Tamam, onlar böyle söylüyor, peki sen ne diyorsun? Bana asıl o lazım.”

Åžimdi, komÅŸu bir ülkede seçimler yapıldı. Birçok arkadaşımız, hızlıca, Yunan solu uzmanı oldu. Bu arkadaÅŸların bir kısmını tanıyor ve seviyoruz. Öte yandan, sadece bilgi deÄŸil, ilgi kirliliÄŸi de yaÅŸadığımız söylenebilir. Öyle ya, herkesin her ÅŸeyi bildiÄŸi bir yerde, kim ne bilebilir? Onca kabalık ve kalabalık arasında, güzel ve doÄŸru olanın da üstü örtülebilir.

***

Buraya kadar yazdıklarımızda, ‘iÅŸ’ kelimesi iki kez geçiyor. Özellikle kullandım.

İsmet Özel, KuÅŸun Ölümü’nü yazmakla, bizlere güzel bir ÅŸiir hediye etmiÅŸtir. Buna karşılık, Amentü’yle önemli bir iÅŸ yapmıştır. Sezai Karakoç’un Balkon’u ÅŸiirdir, Hızırla Kırk Saat’i ise kıymetli bir iÅŸtir. Örnekleri çoÄŸaltabiliriz. Mehmet Akif’in İstiklâl Marşı ve Çanakkale’si, Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü... Bunların hepsi, milletimiz adına yapılmış, baÅŸarılmış büyük iÅŸlerdir. Günü deÄŸil, önce kendimizi, sonra diÄŸerlerini kurtarma gayretinde olmak. Soru ÅŸu: İş yapmaya niyetimiz var mı, yok mu?

Milletçe bir derinlik kaybına uÄŸradık. Eski ve yeni camilerin kitabelerine bakmak bile bize çok ÅŸey anlatır. Bu derinlik kaybı içinde, aÄŸaçları bile bizden-sizden diye ikiye ayırmış durumdayız. Keskin ve acımasız ayrışma, yalnız ülkemizde deÄŸil, İslâm dünyasının genelinde yaÅŸanıyor. Suriye’den bir kare: Rejim güçleri, karikatür edepsizliÄŸini protesto edenlerin üzerine bomba yaÄŸdırıyor. Aynı saatlerde, burada, ıslıkla Onuncu Yıl Marşı'nı çalma ve rekorlar kitabına girme denemesi vardı.

Bütün bunların konumuzla bir ilgisi olabilir mi? Yok gibi görünüyorlar.

Topyekûn bir kafa karışıklığı yaÅŸadığımız kesin. Nasıl anlatmalı? Deneyelim: Cumhuriyet idaresi daha yüz yaşına gelmedi. Buna karşılık, ÅŸehrimizin itfaiye teÅŸkilatı üç yüz yaşında. Hayatlarımız da biraz bu duruma benziyor. ÇeliÅŸkinin içinden sesleniyor gibiyiz. Birilerine yahut bir ÅŸeylere yetiÅŸme telaşı, bizi her konuda konuÅŸmaya, yazmaya, adım atmaya sevk ediyor. Mesuliyet duygusundan ziyade, görünme ve gösterme arzusu. Öne çıkma çabası. Üstelik, sözün sorumluluÄŸunu taşıma ihtiyacı hissetmeden.

Selam ile selamet arasında bir akrabalık, kardeÅŸlik vardır. Yazı ve yazgı için de geçerlidir bu. Aslına bakarsanız, yazgısı yazı olmayanların her konuda ‘kendini göstermeye çalışması’ normal karşılanabilir. SaÄŸlıklı olmasa da.

Bizi ilgilendiren ise ÅŸudur: Kâğıdı, kalemi, sözü ve imkânları emanet bilip iÅŸ yapmanın derdinde olmak. Millet ve ümmet adına.

Yazımızı, teselli niyetine, bir atasözüyle bitirelim: ‘Saman olmadan somun olmaz.’

YENİŞAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.