Makale
evlilik; yolunu gözlemektir ve bekleyeni olduğunu bilmektir!
başını göÄŸsüne koyup sükûn bulduÄŸu hümeyrası vardı iÅŸte…
bilirsiniz deÄŸil mi?
ömrünün son demlerinde hastalığı artınca,
eÅŸleri;
“ya resûlullah, gece kalma sıramızı âiÅŸe’ye veriyoruz,
sen âiÅŸe’nin yanında kal.” diyerek sıralarını ikram ediyorlardı.
resûlü rahat ettiriyorlardı ya!
diÄŸer yandan, hücresinde bu ikram nedeniyle sevgili’yi ‘bekleyen’in,
elbette ayrı bir mutluluÄŸu vardı…
evlilik;
‘yolunu’ gözlemektir ve
‘bekleyeni’ olduÄŸunu bilmektir, dost.
onu derim:
çalınca kapıyı açacak birisinin olduÄŸunu bilmek…
“hoÅŸ geldin bey” derken, o ara yüzünde güller açılan,
karşılayan, yol gözleyen eÅŸten, bekleyenden bahsediyorum.
yıllarca belli saatlerde gelirsiniz eve ona rağmen, geleceğiniz anı bekleyen
ve
sizin de beklendiÄŸinizi bildiÄŸiniz evdir evlilik.
sahi, bir ev ki bekleyeni yoksa içinde eÄŸer…
mesela,
o evlilik nasıl bir evlilik ki?
olmadı mı?
yani diyorum ki:
modern zamanlarda, ÅŸehirde gün dönünce gelecek olanı beklemeyi bilmeyen
evler var milyonlarca…
modernitenin en yıkıcı tarafı,
insana “gelenek” oluÅŸturma fırsatı vermeyecek kadar hızlı deÄŸiÅŸim yapmasıdır.
özellikle; aile, evlilik, eÅŸler arası iÅŸ bölümü gibi,
yüzyılların tecrübesiyle oluÅŸmuÅŸ kadim deÄŸerleri bir çırpıda yıkmış
ve yerine koyduğu ise sadece bilinmezlerle dolu hayatlardır.
mesela,
evlilikte eÅŸlerin hayatın yükünü paylaÅŸma anlayışı adeta ters yüz olmuÅŸtur.
evler, otel hâline dönüÅŸmüÅŸtür.
sadece seküler kesimlerde deÄŸil, en dindar ailelerde bile
kadın da “iÅŸ insanı” olmalı ön kabulü en önemli hedef olunca,
zorunlu olarak sabah birlikte mesai için evden çıkan,
akÅŸam geç vakitlerde birlikte eve dönen eÅŸlerin evliliklerinden bahsediyorum.
ki bu, son yüzyılın
modern dünyanın kadına biçtiÄŸi roldür.
ve bu rol, istisna bırakmadan erkekler dahil,
herkesin oynamak için can attığı kısım olmuÅŸtur.
evliliÄŸin adeta ekonomik bir birlikteliÄŸe dönüÅŸtüÄŸünü söylüyorum.
baksanıza, erkekler artık çalışmayan kızı tercih etmiyorlar.
“hayat müÅŸterek!” diyorlar… ilginç.
her akÅŸam anahtarla dışarıdan kapıları açılan evler var ya…
zili evin erkeÄŸine çalmayan evler diyorum…
“hoÅŸ geldin”i olmayan evler…
“selâmün aleyküm ey sevgili!” diyerek, bütün yorgunluÄŸu dışarıda bırakıp
görmenin mutluluÄŸu yüzüne düÅŸmeyen erkekler…
diÄŸer yandan,
geleceÄŸini bildiÄŸi anı kendine mutluluk sebebi bilen kadınların olmadığı evler…
benim dediÄŸim bu!
evlerimizi ne yazık ki
akÅŸamları bir araya toplanan otel odalarına çevirdik.
bakın evlere: iç içe, üst üste… ÅŸekliyle bile otellere ne kadar da benziyorlar!
uzak yoldan dönenleri uyarmıştı Allah’ın resûlü:
“gece yarısı ÅŸehre gelmiÅŸseniz eÄŸer, evlerinize girmeyin.”
(buhârî, nikâh 114)
bekleyen uyuyor olunca, uyansın ve takınıp kuşansın!
dahası siz de hazırlanın…
yolun üzerinizde biriktirdiÄŸini atın ki bekleyene “benek” gibi olun diyordu
ilginç…
aziz olan,
çalınca kapısını açmak için yol gözleyen evlere girilir
diyor sanki, dost…
onu derim.
çok yüzün düÅŸtüÄŸünü tahmin ediyorum!
olsun…
tamam,
bilmiyor muyum sanki!
şehrin sayısız evlerinde,
ev hanımı olan ne kadınlar vardır…
akşam oluyor ama gelecek olanı beklemeyen.
ne erkekler var,
evinde bir bekleyeni olduÄŸunu bilmeyen!
benim sözüm onlara deÄŸil ki…
çocukluk travmalarınızı anlayabilirim.
bilirim de…
ezilen, yok sayılan kadınlar;
“anamın ömrü kapılar ardında beklemekle geçmiÅŸ.”
diye başlayan, ekonomik sebeplerden hastalıklı bir adamın yaptıklarına katlanmak zorunda kalan
sayısız ÅŸiddet hikâyeleri olan farklı ve haklı eleÅŸtirilerinizi de
anlarım.
anlarım, anlarım da…
çözüm bu deÄŸildi be dost.
evleri kadının nefesinden mahrum etmek hiç deÄŸildi iÅŸte.
evleri bekleyen olmayınca, yani boÅŸalınca…
sahi söyleyin: hangi travmalar, hangi yorgunluklar oldu bir söylense…
dili olsa da konuÅŸsa boÅŸ kalan dört duvar arası!
çocuklar, evet çocuklar dost, çocuklar diyorum mesela...
her sabah bakıcıya bırakılıp,
diyordum ki
bilmediğim şeyi ne anlatayım ki,
bilenler konuÅŸsa keÅŸke…
bir de…
evde olan kadını ‘bekleyecek’
gönül sahibi yapanın erkek olduÄŸunu…
erkeÄŸi de “bekleniyorum!” iÅŸte diye aceleyle eve yöneltecek,
gündüzü dar edecek olanın kadın olduÄŸunu söylerim.
delikanlı, dedi ökkeÅŸ:
“evlensen de pilav yesek!”
“bilmeden zor ÅŸart koymuÅŸuz ökkeÅŸ abi,” dedi genç adam.
“eÅŸimiz ev hanımı olsun istedik,
çalışmasın dedik.
rızık bizim işimiz dedik,
erkeÄŸiz dedik,
yol bizim iÅŸimiz dedik!”
dedik de…
“o tip kızlar taze bitti!” dediler…
ökkeÅŸ söylendi:
“pencere önünde yol gözlemek
ve bunu bilmek aÅŸktı…
ama bilemediler.”
ey yolcu!
olmadı, biliyorum.
ne söylense eksiÄŸi olan, olacak bir konu…
ama bu kadar dilim dönüyor
ve anca beceriyorum…
ökkeÅŸ; mustafam dedi, yorma kendini
diyorsun ki;
yolu gözlenen
ve
bunu bilen gönüllerin doldurduÄŸu evleriniz olsun.
olsun valla…
dedi ve sustu.
paylaÅŸmaya deÄŸer gördüÄŸünüz yazılarımın dilediÄŸi kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!
Henüz yorum yapılmamış.