Sosyal Medya

Mustafa Akmeşe: sımsıkı tuttuklarımız var ya! ha tam da onlar işte



ey dost,
hani avuç içimizde sanki kaçacak gibi sımsıkı tuttuklarımız var ya,
ha tam da onlar iÅŸte.

insan, çoÄŸu zaman “kaybetmemek” adına sarılır,
“benim” diyebilmek için sahiplenir.
halbuki hakikat açıktır:
gidecek olan, vakti geldiÄŸinde gidecektir.
sen istesen de istemesen de...

diyorum ki
tuttuÄŸumuz ÅŸey, o ÅŸey iÅŸte neyse o,
gitmesin diye gözünün içine baktığımız,
sanki yoluna duvarlar ördüÄŸümüz ne varsa,
bilin ki sadece kiÅŸiye yorgunluktur 

bakma öyle dost.
bana tutup da “salmam” dediÄŸiniz bir ÅŸey söyleyin ve kiÅŸiye huzur versin...
en yakınında olanlardan,
zamanı gelince gidecek olanı zorla tutmaktan bahsediyorum.

mesela,
insana verilen en yakın emanet, eÅŸtir.
kimi zaman ömür boyu yanımızda kalır,
kimi zaman ise ömrün bir diliminde eÅŸlik eder.
kadın erkek fark etmez 
biz çoÄŸu kez “benim ” diye sahipleniriz;
oysa hakikat ÅŸudur:
eÅŸ, Allah’ın lütfu ve imtihanıdır.
onu tutmak demek, ona sıkıca sarılıp kendi tarzımızla neyse o iÅŸte, boÄŸmak deÄŸil,
beraberce yürümek, yükünü hafifletmek, yolunu kolaylaÅŸtırmaktır.

ne yazık ki insanoÄŸlu çoÄŸu zaman eÅŸini kendi nefsi için tutar,
onun hürriyetini daraltır,
kendi benliÄŸinin gölgesinde saklar.
oysa eş, bizim tutacağımız bir meta değil;
birlikte yürünen bir yol arkadaşıdır.
eÄŸer onu zorla tutmaya kalkarsak huzur deÄŸil, yorgunluk getirir.

biliyorsunuz iÅŸte, ayrıldıkları halde bile eski eÅŸinin peÅŸini bırakmayan, hayatına sanki evliymiÅŸ gibi müdahil olan 
anlayış ne büyük acıların sebebidir.
ama salıverir, Allah adına sever,
o’nun rızası için yolculuÄŸuna eÅŸlik edersek
iÅŸte o zaman eÅŸ, gerçek bir huzur vesilesi olur.

aziz peygamberin eÅŸlerinin dünyalık adına isteklerine
ve yorgunluk vermelerine karşılık
aziz kitabın ifadesiyle:
Ey peygamber! Hanımlarına ÅŸöyle söyle: "EÄŸer dünya hayatını ve ziynetini istiyorsanız, haydi gelin, sizi donatayım ve güzellikle bırakıp salıvereyim. (ahzap 28)

yani 
“ben buyum, dilerseniz böyle benimle kalın,
dilerseniz sizi mehrinizi verip serbest bırakayım”
derken ah...
ey resul, sana selam olsun! 
sen ne güzel bir insan ve güzel yolcusun...

diÄŸer yandan
evlatlarımız... en çok sıkı sıkı tutmaya çalıştıklarımız.
onları kaybetmemek için çırpınırız, üzerine titreriz.
gölgemiz düÅŸer her an bedenleri üzerine.
fakat unuturuz ki onlar bize ait deÄŸil, rabbimizin emanetidir 

çocuk, bir ok gibidir; biz ise yay.
yayın vazifesi oku sonsuza dek tutmak değildir.
yay, okunu besler, gerer, yönünü tayin eder
ve nihayetinde bırakır.
işte anne babalığın sırrı burada gizlidir:
evladı salıvermeyi bilmek.

bir de
arkadaÅŸların vardır, dostların...
onlara da sarılır insan.
“beni bırakma” demek ister bazen.
ama dostluk da tutmakla deÄŸil, salıvermekle olgunlaşır.
çünkü gerçekten dost olan, ayrı düÅŸse de kalpte kalandır.
zorlama ile, sımsıkı sıkılarak tutulan dostluklar
bir süre sonra küfe gibi ağırlaşır.

iÅŸte sanki bütün mesele:
biz, yolcu olanı yolunda bırakmayı öÄŸrenmeliyiz.
zira yolculuk Allah’ın kanunudur.
insan gelir, kalır, gider.
gidecek olana veya gitmek isteyene ayak bağı olmak
ve tutmak yorar adamı dost, valla.

evlat çıkar, eÅŸ eksilir, dost uzak düÅŸer.
ama insanın kalbinde kalan şey,
onların geride bıraktığı izdir;
hatırası, duası, hayrı ve muhabbetidir.

o halde
halil cibran’ın deyiÅŸiyle:
sen oku yayında tutmaya kalkma.
sen zamanı avuçlarında dondurmaya çalışma.
çünkü ok, yaydan çıkmak için vardır.
ve biz, o çıkışı sevinçle izlemekle mükellefiz.

asıl huzur da işte buradadır:
emaneti teslim etmek,
yolcuyu yoluna bırakmak
ve kalpte Allah’a dayanmaktır.

ökkes sözü aldı ve dedi ki:
ister eÅŸ, ister evlat, ister dost olsun;
baÄŸlanışımız ÅŸayet Allah’a götürüyorsa kalır,
aksi hâlde elimizde taşırız bir yorgunluk olarak.

dedi ve sustu.


paylaÅŸmaya deÄŸer gördüÄŸünüz yazılarımın dilediÄŸi kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.