Sosyal Medya

Güncel

Ay’ın yarılması mucizesi

Hayrettin Karaman / Yeni Åžafak



Soru

Bir akademisyenin ismini veren okuyucum, onun açıklamalarından sonra “Ay’ın ikiye bölünmesi mucizesi” konusunda tereddüt geçirmekte olduÄŸunu yazdı.

Cevap

Kur’ân Yolu isimli tefsirimizde, 54. Sure olan Kamer suresinin 1. âyetinde bu konuda ÅŸu uzun açıklama yapılmıştır; soruya tatmin edici cevap olacağını umduÄŸum için biraz kısaltarak naklediyorum:

“1. Vakit yaklaÅŸtı ve Ay yarıldı. 2. Onlar bir mûcize görseler hemen yüz çevirip, “Bu öteden beri bilinen bir sihir!” derler. 3. Hep yalan saydılar ve kiÅŸisel arzularına uydular; oysa her iÅŸ yerli yerindedir.”

Ä°slâm âlimlerinin çoÄŸunluÄŸuna göre Ay’ın yarıldığını belirten cümle Mekkelilerin kendisinden bir mûcize istemeleri üzerine Hz. Peygamber’in eliyle iÅŸaret edip Ay’ı ikiye bölmesini ve sonra tekrar iÅŸaret edip birleÅŸtirmesini ifade etmektedir. Bu mûcize Ä°slâmî literatürde inÅŸikaku’l-kamer veya ÅŸakku’l-kamer (Ay’ın yarılması) diye meÅŸhur olmuÅŸtur. Bu âyetin yorumunda âlimler arasında geniÅŸ tartışmalar cereyan etmiÅŸ, hatta bu konuda özel risâleler yazılmıştır. Ayın yarılmasıyla ilgili ifadenin Resûlullah (s.a.) döneminde gerçekleÅŸmiÅŸ bir olayı anlattığını savunanlar, âyetteki fiilin geçmiÅŸ zaman kalıbında olmasını (bunun fiilen vuku bulmuÅŸ bir durumu gösterdiÄŸini) ve bu olayı açık biçimde tasvir eden rivayetler bulunmasını delil gösterirler; ayrıca 2. âyetteki açıklamanın da bu anlayışı desteklediÄŸini belirtirler. Ä°slâm âlimlerinin büyük çoÄŸunluÄŸunca bu görüÅŸ benimsenmiÅŸtir (Rivayetler için bk. Buhârî, “Menâkıb”, 27; “Tefsîr”, 54/1; “Menâkıbü’l-Ensâr”, 36; Müslim, “Sıfâtü’l-münâfikûn”, 43-48; Tirmizî, “Tefsîr”, 54/1-5; Müsned, IV, 82; Taberî, XXVII, 84-86).

Bu ifadenin kıyamete yakın bir zamanda ortaya çıkacak kozmik bir deÄŸiÅŸikliÄŸi haber verdiÄŸini savunanlar ise özetle ÅŸu delilleri ileri sürerler: aGeçmiÅŸ zaman kalıbındaki bu fiille gelecek zamanın kastedilmesi mümkündür. Nitekim birçok âyette bunun örnekleri mevcuttur; özellikle gelecekteki bir olayın mutlaka gerçekleÅŸeceÄŸini ifade etmek üzere gelecek zaman yerine geçmiÅŸ zaman fiilinin kullanımı yaygındır. Tâbiîn âlimlerinden Hasan-ı Basrî ve Atâ b. Ebû Rebâh’ın da âyeti bu ÅŸekilde yorumladıkları rivayet edilmiÅŸtir. b) Ay’ın ikiye ayrıldığına iliÅŸkin rivayetlerde haberi aktaran bazı sahâbîlerin olayın vukuu sırasında küçük yaÅŸta bulunmaları, bazı rivayetlerin güvenilirlik durumunun tartışılması, ayrıca konuyla ilgili hiçbir rivayetin mütevâtir haber derecesine ulaÅŸmaması bu olayın geçmiÅŸte vuku bulduÄŸu iddiasının kesin bir kanıta dayanmadığını gösterir. c) Enes b. Mâlik yoluyla gelen rivayetlerde “Ay’ın iki parçaya ayrıldığı” deÄŸil, müÅŸriklerin bir mûcize göstermesini istemeleri üzerine Hz. Peygamber’in de, “Ay’ın iki parçaya ayrıldığını gösterdiÄŸi” ifade edilmektedir. d) Böyle bir olay herkesin dikkatini çekmesi gerekirken böyle olmamış, dünyanın baÅŸka yerlerinde görüldüÄŸü kaydedilmemiÅŸ, tarih ve astronomi literatürüne intikal etmemiÅŸtir. e) Kur’ân-ı Kerîm’de, daha önceki peygamberlerin toplumlarından örnekler verilip kendilerine gösterilen hissî mûcizeleri inkâr edenlerin helâk edildiklerine dikkat çekilmiÅŸ ve müÅŸriklerce Peygamberimiz’den istenen mûcize taleplerinin bu sebeple yerine getirilmediÄŸi belirtilmiÅŸtir (Ä°srâ 17/59, 90-93). Bazı âyetlerde de Mekke müÅŸriklerinin inkârcılıktaki ısrarları tasvir edilirken “Peygamber kendilerine harikulâde ÅŸeyler gösterse de yine inanmayacakları” ifade edilmiÅŸtir (En‘âm 6/111; Ra‘d 13/31; Müddessir 74/52-54).

“Ay yarıldı” ifadesinin, “Kıyamete yakın bir zamanda yarılacak” ÅŸeklinde yorumlanması karşı görüÅŸ sahiplerince eleÅŸtirilmiÅŸ ve yukarıda belirtilen gerekçeler özetle ÅŸöyle çürütülmeye çalışılmıştır: Kur’ân’ın haber verdiÄŸi bir husus en güçlü delille sâbit olmuÅŸ demektir, dolayısıyla baÅŸka bir mütevâtir haber aramaya ihtiyaç yoktur. Hz. Peygamber’le müÅŸrikler arasında meydan okuma konusu olan ÅŸey Kur’ân’ın bir benzerini getirip getirememeleridir. Onlar bunda baÅŸarılı olamamışlardır ve Kur’ân kıyamete kadar baÅŸka mûcizeye tutunmaya gerek bırakmayacak bir mûcize olarak durmaktadır. Bu olay bir meydan okuma konusu olmadığı için âlimler onu tevâtür düzeyine çıkacak biçimde nakletmemiÅŸlerdir. Öte yandan, bu mûcize önceden bütün insanlığa duyurulmuÅŸ olmayıp o esnada görenler görmüÅŸ ve Resûlullah’ın çevresinde bulunanlar buna tanıklık etmiÅŸlerdir. Åžu halde bu olayın tarih ve astronomi kitaplarına geçmeyiÅŸi, ufukların bölgeden bölgeye farklı olması, bazı yerlerde ayın bulutlarla kaplı bulunması, gece vakti çoÄŸu insanların meskenlerinde bulunmaları ve herkesin gözlemle meÅŸgul olmaması, genelde insanların bunu Ay tutulması olarak düÅŸünmeleri yahut o devirde yaygın telakkilerin etkisiyle bunu büyücü, cin veya ÅŸeytanlara atfetmeleri gibi sebeplerle açıklanabilir. Bu olayın gelecekte vuku bulacağı ÅŸeklinde yorum yapmak uzak ihtimale dayalı bir te’vil olup herkesin kabul etmesini saÄŸlama uÄŸruna böyle bir yola girmeye gerek yoktur. Esasen bunu kabul etmeyecek olan rasyonalist ve pozitivist kiÅŸi, olayın geçmiÅŸte meydana geldiÄŸini reddettiÄŸi gibi ileride meydana geleceÄŸini de reddeder; kabul eden için ise te’vile ihtiyaç yoktur. MüÅŸriklerin mûcize taleplerinin reddiyle ilgili âyetler onların inkârcılıktaki taassuplarını tasvir etmektedir. Buhârî’nin naklettiÄŸi rivayette açıklandığı üzere Kur’ân’da geçen beÅŸ olay bu dünyada gerçekleÅŸmiÅŸtir (Bilgi için bk. Râzî, XXIX, 28; Ä°smail Fennî, s. 336-337; Elmalılı, VII, 4623-4624, 4636-4637; Ä°lyas Çelebi, Ä°tikadî Açıdan Uzak ve Yakın Gelecekle Ä°lgili Haberler, s.152-181; a.mlf., “Ä°nÅŸikåku’l-kamer”, DÄ°A, XXII, 343-345; beÅŸ olay için bk. Kur’an Yolu, Duhân 44/10-16).

“Ay yarıldı” diye tercüme edilen cümleye, “Ay’ın yarılması, Ay doÄŸduÄŸu sırada karanlığın yarılması anlamına gelir, çünkü Araplar bir konunun açıklık kazanması durumunda Kamer (Ay) kelimesine dayalı deyimler kullanırlar; ÅŸu halde burada da artık durumun açıklık kazandığı anlatılmaktadır” tarzında mecazi anlamlar verenler olmuÅŸsa da müfessir Ebû Hayyân gibi âlimler bunları mesnetsiz bulup eleÅŸtirmiÅŸlerdir (Elmalılı, VII, 4625-4626).

… Muhammed Esed’in, “Râgıb, ‘inÅŸakka’l-kamer’ (Ay yarıldı) ifadesinin, kıyamet gününden önce vuku bulacak kozmik felâketi –dünyanın sonu olarak bildiÄŸimiz vâkıayı– gösterdiÄŸi ÅŸeklinde yorumlanmasını haklı görmüÅŸtür” (III, 1087) ifadesi gerçeÄŸe uymamaktadır. Zira Râgıb el-Ä°sfahânî belirtilen yerde, bu görüÅŸü bir deÄŸerlendirme yapmaksızın, “Åžöyle de denmiÅŸtir ...” ifadesiyle nakletmektedir (el-Müfredât, “ÅŸkk” maddesi).

Elmalılı Muhammed Hamdi âyetin, Ay’ın hem Resûlullah döneminde yarıldığına hem de kıyamet yaklaÅŸtığında büsbütün yarılıp kıyametin kopacağına delâlet ettiÄŸini savunur. Onun izahına göre ilk dönem âlimlerinden Hasan-ı Basrî ve Atâ b. Ebû Rebâh’a atfedilen Ay’ın kıyamet vaktinde yarılacağı yorumu yanlış anlaşılmış, onların geçmiÅŸte böyle bir olayın meydana geldiÄŸini inkâr ettikleri var sayılmıştır. Hâlbuki onların verdiÄŸi mânâ –zannedildiÄŸi gibi– “yarıldı” fiilinin geniÅŸ zaman olarak düÅŸünülmesi tarzında mecaz yoluyla te’vil deÄŸil, geçmiÅŸ zamandaki yarılmanın gelecekteki yarılmaya bir delâleti ve aynı zamanda “Vakit yaklaÅŸtı” cümlesinin bir mazmunudur. Bu ÅŸöyle demek oluyor: Ay’ın yarılması vuku bulmuÅŸ bir olaydır; geçmiÅŸte meydana gelen bu yarılma, ayın ve onun gibi gök cisimlerinin dahi yarılıp parçalanabileceÄŸini, bu suretle âlemdeki her ÅŸey hakkında Peygamber’in haber verdiÄŸi kıyametin akla yakın olduÄŸunu göstermiÅŸtir. Bu sebeple müÅŸriklere Hz. Peygamber’in zaferinin de uzak deÄŸil yaklaÅŸmakta olduÄŸu ihtar edilmiÅŸ olmaktadır (VII, 4627-4628; Ä°bn ÂÅŸûr da bu mûcizeyle, yeryüzünün düzenini yakından ilgilendiren bir gök cismi olan Ay’ın düzenindeki bozulmaya bir örnek gösterilip bu âlemin de sonlu olduÄŸu üzerinde düÅŸünme imkânı verildiÄŸi yorumunu yapar, XXVII, 168-169). Elmalılı, Ä°smail Fenni ErtuÄŸrul’dan naklettiÄŸi ve takdirle karşıladığı ÅŸu ifadelerle kendi kanaatini de özetlemiÅŸ olmaktadır: Âlimlerin ve müfessirlerin büyük çoÄŸunluÄŸu, ashâb-ı kirâmın rivayetlerine ve 2. âyetin açık delâletine de dayanarak Resûlullah döneminde bir mûcize olarak Ay’ın yarılması olayının meydana geldiÄŸini kabul etmiÅŸlerdir. Biz artık bunun gerçekten vuku bulmuÅŸ olduÄŸunu kabul ve tasdik hususunda asla tereddüt etmeyiz ve “Bunun nasıl meydana geldiÄŸini ancak Allah ve Resulü bilir” deriz (VII, 5636; son dönem müfessirlerinden Åževkânî’nin deÄŸerlendirmesi de bu yöndedir, bk. V, 138-139).

…Kanaatimize göre Ä°lyas Çelebi’nin ÅŸu ifadesi konuya ışık tutacak bir unsur içermektedir: “GörüldüÄŸü üzere kelâmcılar bir mûcize olması dolayısı ile inÅŸikak-ı kamerin mümkün olup olmadığını tartışmadan kabul etmekle beraber bunun vâki olup olmadığı hususunda ihtilâf etmiÅŸlerdir. ÇoÄŸunluÄŸun kanaati onun vâki olduÄŸu yönündedir” (a.g.e., s.175). Burada söz konusu edilen bir “mûcize” olduÄŸuna göre bunun aklî bir izaha ihtiyacı yoktur; zaten Ä°slâm âlimleri de mümkün olup olmadığını tartışmamışlardır. Vukuu meselesine gelince, mûcizenin bilgi kaynağı Kur’ân ise, ona bizzat ÅŸahit olmayanların meydana gelmiÅŸ olduÄŸunu kabul etmeleri için baÅŸka delillerle ispat edilmesi gerekmez. Nitekim bir mümin, Sâlih Peygamber’e mûcizevî özellikler taşıyan bir deve verilip kavminin bununla sınandığı veya Mûsâ Peygamber’in eline, koynundan çıkarıp gösterdiÄŸinde bakanları ÅŸaşırtan mûcizevî bir parlaklık özelliÄŸi verildiÄŸi konularında, bunların gerçekten olup olmadığını araÅŸtırma ihtiyacı duymaz. Ancak inÅŸikak-ı kamer konusundaki âyetin ifadesi diÄŸer örneklerdekine nazaran ihtimalli gibi durduÄŸu ve konuya iliÅŸkin haberlerin mütevâtirliÄŸi tartışmalı olduÄŸu için bunun yalnızca bir ihtimalini, kesin bir iman konusu olarak ele almamak gerekir. Esasen konuya iliÅŸkin haberler üzerinde tartışma açılmasının sebebi de –hâÅŸâ– Kur’ân-ı Kerîm’e, onun mütevâtirliÄŸine itimatsızlık deÄŸil, anlatımın farklı yorumlamaya açık durmasıdır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.