Sosyal Medya

Mehdi gelmiÅŸtir, emin olabilirsiniz

Faruk BeÅŸer / Yeni Åžafak



Mehdi meselesi bizi neden bu kadar meÅŸgul ediyor? Çünkü insanlar onu mesele ediniyor, konuÅŸuyor, yanılıyor ve yanıltıyorlar. O halde fikrimizin ve zikrimizin durulması gerekir.

Uzun yıllardır mehdiliÄŸe dair yazılmış ne bulursam toplar ne görürsem okurum. Vardığım sonucu sizinle paylaÅŸacağım. Tabii ki bizim de hata etme riskimiz var. Bu sebeple bizim gibi düÅŸünmeyenleri dalaletle suçlamıyoruz. Söyleyeceklerimiz doÄŸruysa Allah’tan, yanlışsa bizim taksirimizdendir. Allah doÄŸruyu ilham buyursun.

Kelime anlamıyla baÅŸlayalım: “Mehdi”, hidayet kökünden, hidayete erdirilmiÅŸ, ya da kendisi vesilesiyle baÅŸkalarının hidayeti bulduÄŸu kiÅŸi demek. Sonuçta hidayeti de dalaleti de Allah yaratır ama Allah’ın bunu insanların iradelerine ve yapıp ettiklerine göre yaptığını da biliyoruz. Ä°nsan hidayet veremez ama hidayete de dalalete de vesile olabilir. Bu yüzden Resûlüllah (sa) Efendimiz için Allah bir yerde “sen dilediÄŸine hidayet veremezsin” buyururken, bir yerde de “sen elbette doÄŸru olana hidayet edersin” buyurur. Onu gösterirsin, ona vesile olursun anlamında. Yani Resûlüllah da bu manada mehdidir. O halde mutlak olarak mehdi diye bir ÅŸey yoktur gibi bir genelleme doÄŸru olamaz.

Evet, mehdi ile ilgili yüzlerce haber var ve bunların çoÄŸu uydurma. Mesele karışık olduÄŸu için muhtemelen Buhari ve Müslim gibi dikkatli hadis alimleri mehdi haberlerini kitaplarına almamışlar. Kelam ve akide alimleri de mehdiye inanmayı olmazsa olmaz bir akide meselesi saymamışlar. Dileyen inanır dileyen inanmaz demeye getirmiÅŸler. Bununla beraber pek çok Ä°slam alimi mehdinin bir kiÅŸi olarak çıkacağına ve dünyaya yeniden hakkı, adaleti ve hidayeti getireceÄŸine inanır. Ama Ä°bnü’l Cevzi ve Ä°bn Haldun gibi sivri kafalar bu konuda söylenenlerin bütünüyle zayıf ya da uydurma olduÄŸunu söyler. Taberî’nin de böyle bir edebiyatı zikretmemesi ilginç.

Sonrakilerden Süyutî ise “NeÅŸru’l-arf” isimli risalesinde mehdi ile ilgili 257 hadis zikreder. Bilahare bunları tek tek inceleyenler de bunların ancak sekiz tanesinin sahih olduÄŸunu söyler. O halde bu kadarını olsun doÄŸru anlamamız gerekir. Aksi takdirde hadislere karşı tutarlı bir anlama usulümüz olmaz. Ä°ÅŸte bizim burada yapmaya çalıştığımız bu tutarlılığı aramaktır.

Sahih denenler arasında da bazı çeliÅŸkilerin bulunması bu haberlerde en azından mecaz, sembolik anlatımlar ve müteÅŸabihlik olduÄŸuna iÅŸaret eder. Mesela sahih olarak görülenlerinin bazıları mehdinin Hz. Fatıma’nın evladından, bazıları Hz. Hasan’ın soyundan, bazıları Hz. Abbas’ın soyundan olduÄŸunu söyler. DoÄŸudan çıkacak, Kuzey Afrika’dan çıkacak, Mültezemle Makam-ı Ä°brahim arasından çıkacak, kalacağı süre iki yıl olacak, kırk yıl olacak diyenleri vardır. Zulüm her tarafı kapladığında gelecek, adil ve alim bir yönetici olacak, müminler için bolluÄŸa ve hesapsız servete sebep olacak diyenleri de… Ama sahih haberlerde ittifak edilen husus, mehdinin bazı uydurma hadislerde anlatıldığı gibi olaÄŸanüstü bir ÅŸahsiyet ve adeta bir süpermen olmadığıdır. Bütün bunlardan anlaşılan ÅŸudur: Mehdi vardır, ama o sanıldığı gibi olaÄŸanüstü bir kiÅŸilik deÄŸil, istikamet üzere yaÅŸayan, müminlerin kurtuluÅŸu için çaba gösteren her bir yol gösterici mehdidir. GeçmiÅŸte vardı, gelecekte de olacaktır. Adil ve muktedir bir yönetici olacağının söylenmesi de çok anlamlıdır. Bu aynı zamanda yönetimin böyle olması için çaba göstermeye bir teÅŸviktir.

Resûlüllah (sa) kendinden sonra gelecek raÅŸit halifelerin mehdiler olacağını söyler. Demek en azından dört beÅŸ mehdi onun hemen peÅŸinden gelmiÅŸtir. O, her asırda dini asli safiyetine döndürecek mücedditlerin, her dönemde dini ayakta tutan/kâim önderlerin, bulunacağını söyler. Bunların hepsi mehdidir. Böylece Resûlüllah bir yönüyle müminlerin ümitsizliÄŸe kapılmamalarını, bir yönüyle de herkesin hidayete ve kurtuluÅŸa vesile olacak böyle mehdiler olmak için çalışmasını teÅŸvik etmiÅŸtir. O halde mehdiyi böyle anlamak gerekir.

Bazı Abbasi halifelerinin kendilerine ‘kâim bi-emrillah’ unvanı vermelerinin sebebinin, mehdiliÄŸin ‘kutsanan’ gücünden yararlanmak istemeleri olduÄŸu söylenir. Oysa insanı kutsama dine aykırıdır. Kut ilah demektir, kutsanan insan kendisinde ilahlık özellikleri var sanılan insandır.

Tevrat’ta ve Ä°ncil’de gelecek bir kurtarıcıdan/halaskâr söz edilmesine karşılık Kur’ân-ı Kerim’de bunun yer almaması da ilginçtir. Tevrat’ın sözünü ettiÄŸi gelecek kurtarıcı Hz. Ä°sa, Ä°ncil’in sözünü ettiÄŸi kurtarıcı ise Hz. Muhammed’dir. Onunla da bu iÅŸ bitmiÅŸtir.

Yine de birkaç meselemiz kaldı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.