Sosyal Medya

Balkanlar'daki Sırbistan Bosna ve Kosova sorunu büyür mü?

1992-95 yılları arasında yaşanan Bosna Savaşı'nın ardından Yugoslavya'nın parçalanması Balkanlar'da altı yeni ülke oluşmasına neden oldu fakat taşlar bir türlü yerine oturmadı. Balkanlar ile ilgili çalışmalarıyla bilinen araştırmacı yazar Osman Atalay Balkanlar'da yaşanan son gelişmeleri Ortadoğu Haber için değerlendirdi.



Son dönemde yaÅŸanan sancı, Balkan ülkelerinin Avrupa BirliÄŸi'ne uyum ve entegrasyon sorununun yanı sıra Balkanlar'a yeniden dönen Rusya ve Çin’in ABD ile jeopolitik mücadelesinin tezahürü olarak görülüyor.

Eylül ayından bu yana Bosnalı Sırplar ve Sırbistan devleti Balkanlar'da yükselen tansiyonun baÅŸ aktörleri olarak görülüyor.

Kosova ile plaka krizi yaÅŸayan Sırbistan, ÅŸimdi de Sırp Lider Milorad Dodik'in Bosna için ayrılıkçı söylemlerde bulunmasından dolayı Bosna Hersek krizi yaşıyor.  

Kosova BaÅŸbakanı Albin Kurti, Sırbistan'ın Batı dünyasını yeni bir Balkan savaşı ile tehdit ettiÄŸini aktardı. Batı'nın durumu ciddiye alması gerektiÄŸini, eÄŸer kriz önlenmezse Kosova ve Bosna'da yeni gerilimler yaÅŸanabileceÄŸine dair uyarılarda bulundu. 

Kurti, Sırbistan'ın Avrupa'yı taviz için tehdit ettiÄŸini son yıllarda yaptığı askeri harcamalara dikkat çekerken durumun eskisinden daha tehlikeli olduÄŸunu vurguladı.  

Sırbistan'ın askeri harcamaları 2015'ten bu yana iki kat artarken, bu harcama Balkanlar'da Sırbistan'ı en çok askeri harcama yapan ülke konumuna getirdi.  

Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik, Bosna'yı parçalama planını açıklarken 'Dünyada bizi durduracak güç yok' derken bu özgüveninin arkasında Rusya ve Sırbistan olduÄŸu aÅŸikar.

AB sürecinde çırpınan Balkan ülkeleri, kendi içinde siyasi, ekonomik, tarihsel sorunlar, toprak ihlalleri, serbest dolaşım gibi sebeplerle hala ciddi sorunlar yaÅŸamaya devam ediyor.  

AB, Balkan ülkelerinden iç sorunlarını kendi perspektifleri doÄŸrultusunda bir an önce çözmesini istiyor.

Balkan ülkeleri liderleri ise ABD, Rusya, Çin, Fransa, Almanya ve Avusturya devletlerinin dayatmaları, baskıları karşısında sorunların çözümünü AB, ABD ve Rusya’nın inisiyatifine bırakmakta kararlı olduklarını görüyoruz.  

Rusya’nın 20 yıl sonra tekrar Balkanlar’a dönüÅŸü ve Çin’in nüfuz arayışları önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde bölgenin siyasal, sosyal deÄŸiÅŸimlere sahne olacağının iÅŸaretidir.  

GeçtiÄŸimiz hafta Bosna Hersek’te iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik’in Rusya Dış Ä°ÅŸleri Bakanı Lavrov ile görüÅŸmesini ve Bosnalı Sırplar’ın son zamanlarda sürekli ayrılık vurgularını unutmayalım.

Bosna Hersek ülkesi, Dayton barış anlaÅŸmasının imzalanmasından bu yana en tehlikeli krizle karşı karşıya.  

ABD ve Rusya’nın Avrupa’ya taşımak istediÄŸi enerji yolu kavgası Kosova, Yunanistan, Bulgaristan ve Kuzey Makedonya iç siyasetini, güvenlik sorununu tetikliyor. 

Balkanlar, Avrupa ve ABD’nin etki alanını sürekli güçlendirmeye çalıştığı önemli bir cephe haline geliyor. 

Soros’un bu coÄŸrafya da birçok Avrupa ülkesinden daha güçlü bir ÅŸekilde siyaset ve eÄŸitim kurumları üzerinde etkin olduÄŸu bir gerçektir.   

Türkiye’nin Yugoslavya’nın dağılması sonrasında Balkanlar’da tarihsel potansiyelini muhafaza etme ve geliÅŸtirme çabası maalesef FETÖ ile akamete uÄŸradı.  

Son 4 yıldır Balkanlar’da Türkiye’nin yeniden toparlanması mevcut kurumlarımızın algoritmaları ve performansına baÄŸlı olacaktır.  

Türkiye’nin AB, ABD, Rusya, Çin ve Soros rekabetine karşın avantajları ve dezavantajlarını çok doÄŸru denklemler üzerinde kurması gerekiyor.  

AB’nin derdi Balkan coÄŸrafyası ve toplumunu Batı’ya entegre etmektir. Soros ise, siyasal kültürel geleceÄŸi ÅŸekillendirme peÅŸinde ciddi yatırımları olan bir kurum. Türkiye ise, tarihsel potansiyelini kontrol etme derdinde.

Bu rekabetin önümüzdeki 5 yıl içerisinde daha da sertleÅŸeceÄŸine ÅŸahit olacağız. 

Sırbistan-Bosna Hersek, Sırbistan-Kosova, Sırbistan-KaradaÄŸ, Bulgaristan-Kuzey Makedonya, Bulgaristan-Arnavutluk ve Yunanistan-Arnavutluk arasında çözülmesi gereken sorunların temelinde Rusya, Çin, ABD ve Avrupa rekabeti yatmakta.  

Türkiye’nin bu bölgesel rekabet atmosferinde siyasi, ekonomik, kültürel argümanları ve politik mücadelesinin yeniden kurgulanması gerekiyor.  

Gerek Türk toplumu gerek Arnavut, BoÅŸnak ve Hristiyan toplumların iktidar-muhalefet iliÅŸkilerinin geliÅŸtirilmesi, kurumlarımızın siyasi ve ekonomik stratejilerinin güçlü bir desteÄŸe ihtiyacı var.  

Sayın CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın dikkat çektiÄŸi Arnavutluk, Kosova ve Kuzey Makedonya ülkeleri yaklaşık 6,5 milyon nüfusu ile Balkanların lokomotifi olan Arnavut toplumu Türkiye’nin geleceÄŸi için çok büyük önem arz etmektedir.  

Balkan toplumları arasındaki siyasi krizlerin en önemlisi hiç kuÅŸkusuz, Sırbistan'ın her gün sadece Bosna Hersek'te deÄŸil, bölgede de sayısız krizler çıkarmasının temelinde AB ve ABD’nin yeni Balkanlar politikasında Rusya’nın bensiz olmaz giriÅŸimi vardır.

Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik’in Belgrad'ın rızasıyla Bosna`yı aylardır abluka altında tutması ve sürekli Bosna`yı parçalamakla tehdit etmesini Sırbistan-Rusya siyasetinin yansımaları olarak okumak gerekiyor.  

Türkiye'nin, Sırbistan'ın bu tür manipülasyonlarını engellemesi ve büyük Sırbistan politikası ve Sırp siyasi temsilcilerinin Bosna-Hersek'teki son derece yıkıcı rolüne karşı net bir tavır koyması beklenmektedir.  

Sırbistan-Kosova sorunu aynı zamanda Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’nın Sırbistan ile olan iliÅŸkilerini de olumsuz etkilemektedir. Balkanlar da istikrarın önündeki en büyük engel, Sırbistan’ın Bosna Hersek ve Kosova ülkeleriyle olan sorunlarını karşılıklı müzakere ederek ortak bir çözüme kavuÅŸturmaya yanaÅŸmamasıdır.  

Kuzey Makedonya ve Arnavutluk’un Avrupa tarafından verilen bütün ödevleri yerine getirmesine raÄŸmen Bulgaristan'ın vetosu dolayısıyla iki ülke ile müzakereler açılamaması Balkanlar da iç sorunların karmaşıklığını gösteriyor.  

Türkiye’nin AB etkisinde ÅŸekillenmeye doÄŸru evrilen Balkanlar da ciddi güçlü rakipleri ve çözüme kavuÅŸturması gereken (Türk toplumu) sorunları bulunmaktadır.  

Dünyanın önde gelen spekülatörü olan ve ekonomik krizlerdeki spekülatif rolü ile tanınan milyarder yatırımcı ve fon yöneticisi George Soros, 2018 yılında Balkanlar'daki Türkiye-Rusya-Çin etkisinin kırılması için ABD ve AB'yi 'göreve çağıran' bir makale yayınlamıştı. 

“Balkanlarda Avrupa'yı istikrarsızlaÅŸtırmak için bir ÅŸans” baÅŸlıklı makalesinde, Trans-Atlantik ittifakında birliÄŸin 2. Dünya Savaşı'ndan beri en düÅŸük noktaya gerilediÄŸi ve her ulusal genel seçimde AB’nin birliÄŸine meydan okunduÄŸuna dikkat çekti.

"ABD ile Avrupa, bölgedeki tek oyuncular deÄŸil. Rusya çıkarları tehdit edilirse, hele de potansiyel NATO üyeliÄŸi söz konusuysa müdahale edeceÄŸini net biçimde gösterdi. KaradaÄŸ'da 2016'daki baÅŸarısız darbe giriÅŸiminde bunu yaptı'' iddiasında bulunan Soros, ''Türkiye CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan varlığını her devlette hissettiriyor” ifadelerini kullandı. 

Balkanlar'ı KuÅŸak-Yol Projesi'nin Avrupa'ya giriÅŸ noktası yapmak isteyen Çin'in bölgedeki en büyük yatırımcılardan biri olduÄŸunu aktaran Soros, bu eÄŸilimlere karşı kararlı bir tepki koymak gerektiÄŸini ama bunun kolay olmayacağını dile getirdi. 

Soros ailesi, AB'nin Balkan ülkelerini tek tek üye yapması yerine, hepsinin birden AB müktesebatına uyumlu hale gelmesi ve tek bir birim olarak üye olmasını önermiÅŸ; böylece 'birlik içinde küçük bir birlik oluÅŸturacak' Balkan ülkeleri arasında tarihi anlaÅŸmazlık ve rekabetin dirilmesinin önüne geçileceÄŸini savundu. 

“Bu, baÅŸta, AB'ye koÅŸut olarak, serbest ticaret, malların ve insanların serbest dolaşımı sayesinde meydana gelen gevÅŸek bir devletler birliÄŸi olacak. Artan refah ve uyumlu birlikte yaÅŸama, bu devletleri, Pekin, Ankara ya da Moskova'nın ekonomik-diplomatik ve askeri etkisine daha az açık hale getirecek.'' 

"Batılı güçler, Balkan ülkelerini, yerel iÅŸ birliÄŸi ve nihayetinde Avrupa BirliÄŸi'ne giden yolda tutmayı baÅŸaramazsa; bu devletler Rusya, Türkiye ve Çin'in nüfuz alanlarına itilecek ve muhtemelen bunların arasında bölünecektir. Yani Balkanlar bir kez daha BalkanlaÅŸtırılacaktır.” demiÅŸti. 

Balkanlar aslında bugün her ülke için adeta açık kapı olarak görülmektedir, açık bir rekabet sahasıdır ve ülkeler siyasi, ekonomik, kültürel dinamikleri gücü nispetinde baÅŸarı elde etmektedir. 

Soros’un Balkanlar da siyaset ve eÄŸitim alanındaki gücü reel dinamikler üzerinden yürümekte. 

TÜRKÄ°YE’NÄ°N YENÄ° BALKANLARDA AB, RUSYA, ÇÄ°N VE SOROS REKABET SÜRECÄ°NDE AVANTAJLI POTANSÄ°YELÄ°NE KARÅžIN SERT, YUMUÅžAK VE AKILLI GÜÇ ARGÜMANLARI HAZIR MI?

Türkiye’nin Balkanlar da faaliyet gösteren TÄ°KA, Yunus Emre, YTB, Maarif Okulları, Anadolu Ajansı, Ziraat Bankası kurumlarının merkezi, güçlü, homojen bir eylem politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır.

 ABD’nin Avrupa ya Balkanlarda 6 ülkenin BirliÄŸe hazır hale gelmesi ve Rusya’nın Çin in bölgedeki hamlelerine karşı daha hızlı ve aktif olmasını istemektedir.

Bosna Hersek topraklarında kısa ve orta vadede askeri anlamda sıcak bir savaÅŸ beklentisi yok, fakat siyasi gerginliklerin de kısa sürede biteceÄŸi görülmüyor. 

Bosna Hersek toplumuna zoraki dayatılan Dayton AnlaÅŸması bugün ne Hırvat ne Sırp ne de BoÅŸnak toplumunu tatmin etmemektedir. 

AB, ABD, Rusya, Çin’in enerji ve Balkanlar'ın AB üyeliÄŸi sorunlarının siyasi artçı sarsıntılarına hazırlıklı olmalıyız. 

Bosna Hersek Devlet BaÅŸkanlığı Konseyinin Sırp üyesi ve Bağımsız Sosyal Demokratlar Ä°ttifakı lideri Milorad Dodik’in; 1992-1995’te yaÅŸanan savaşı sonlandıran Dayton AnlaÅŸması’nın özüne dönülmezse ordu, yargı ve vergilendirme sistemlerinde radikal adımlar atacağını, Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan edeceÄŸini söylemesi, sadece ülkedeki siyasi krizi iyice tırmandırmış oldu. 

Bosnalı Sırpların provokatif çıkışlarına BoÅŸnak liderlerin yanı sıra Avrupa ve ABD’den de sert tepkiler gelmeye baÅŸladı. 

 AB ve Amerikalı yetkililerden gelen Bosna Hersek’in egemenlik ve bütünlüÄŸüne destek açıklamaları gerginliÄŸin kısa vadede sona erdirilmesine iÅŸarettir. 

Bosna Hersek’i ziyaret eden ABD DışiÅŸleri Bakanlığı Özel Temsilcisi Matthew Palmer ve Avrupa Dış Eylem Servisi (EEAS) Müdürü Angelina Eichhorst, ülkenin egemenlik ve toprak bütünlüÄŸüne destek verdiklerini ifade ettiler. 

Uluslararası toplumun Bosna Hersek’teki temsilcisi Christian Schmidt geçtiÄŸimiz hafta Bosna Hersek Parlamentosu’nda yaptığı konuÅŸmada, Sırp idarecilerin devletin otoritesine meydan okuyan paralel devlet kurumları oluÅŸturmalarına müsaade edilmeyeceÄŸini, Bosna Hersek’in egemenlik ve toprak bütünlüÄŸünü tehlikeye atan söylemlere bir an önce son verilmesi gerektiÄŸini söyledi.  

Son 10 yıldır ayrılıkçı söylemleriyle gündeme gelen Dodik’in Belgrad merkezli son söylemleri Bosna Hersek’te sürekli var olan siyasi krizin biraz daha büyümesine neden olurken en çok merak edilen konu aslında Sırbistan devlet baÅŸkanı ve baÅŸbakanından tansiyonu düÅŸürücü bir açıklamanın gelmemesi idi. 

Bosna da son aylarda yaÅŸanan Sırp siyasetçilerin krizlere sebep olduÄŸu diplomatik söylemlerin Moskova ve Belgrad’tan bağımsız olduÄŸunu düÅŸünmemek gerekiyor. 

Bosna Hersek’te 1992-95 trajik savaşın ardından Dodik’in çatışmacı popülist açıklamaları halk arasında ciddi tepkilere sebep olurken Bosna’nın 1992 savaÅŸ ÅŸartlarından çok uzakta olduÄŸunu kabul etmek gerekiyor. 

Bosna’nın ekonomik ve siyasal sorunlarının büyümesine karşın, BoÅŸnak toplumunun birliÄŸi moral ve motivasyonunun kuvvetlendirmesi çok önemli bir konudur. 

Sırbistan’ın Balkan ülkelerinde, Sırp toplumu üzerindeki politik, kültürel, ekonomik iliÅŸkileri ve operasyonlarının son 10 yılda ciddi mesafeler aldığını görüyoruz. 

Bosna Hersek’in BoÅŸnak toplumu, Türkiye, Balkanlar ve Avrupa BoÅŸnak diasporası, siyaset, akademisyen, iÅŸ adamları ve sivil toplumu ile beklenen güç birlikteliÄŸini oluÅŸturamadılar.  

Bakir Ä°zzetbegoviç’in Balkanlar ve Avrupa bölgesinde stratejik ortaklık yapabileceÄŸi Kuzey Makedonya, Macaristan, Kosova, Arnavutluk gibi ülkeler ve Avrupa'da BoÅŸnak diasporası ile iliÅŸkilerinin uzun yıllardır ihmal edilmesi Bosna için büyük bir zaman kaybı oldu.  

Bosnalı Sırplar'ın provaktif politik eylemleri ve giriÅŸimleri karşısında BoÅŸnak siyasetinin iç sorunlar ve AB endeksli pozisyonları, sadece Türkiye endeksli tutumları ayrı bir sorunu beraberinde getiriyor. 

BoÅŸnak siyaseti kendi iç ve dış dinamikleriyle yüzlerini artık Arnavut Kosova ve Kuzey Makedonya’nın Arnavut toplumlarına çevirmelidir.  

BoÅŸnak lider Ä°zzetbegoviç ve BoÅŸnak siyasetçiler, akademisyenler ve sivil toplum Arnavut halkları ile kültürel ticari iÅŸ birliÄŸini arttırmalıdırlar. Karşılıklı ziyaretler, sosyal forumlarla iki toplumun yakınlaÅŸması kaynaÅŸmasının adımlarını atmaları gerekiyor. 

Arnavutluk BaÅŸbakanı Edi Rama’nın Balkanlar ve AB ülkeleri ile olan stratejik dinamizmini iyi örneklemek gerekiyor.  

Kosova BaÅŸbakan’ı Albin Kurti, muhalefet lideri ve BaÅŸbakan sıfatı ile Bosna’yı ve Aliya Ä°zzetbegoviç’in kabrini ziyaret etmiÅŸ ve birçok Batılı ülke bu ziyareti eleÅŸtirmiÅŸ idi.  

Kosova BaÅŸbakan yardımcısı BoÅŸnak Emilia Recepi’nin Bosna’yı ve Aliya Ä°zzetbegoviç’in mezarını ziyaret etmesine raÄŸmen BoÅŸnak liderlerin Kosova ve Arnavutluk toplumuna uzak durmaları anlaşılır gibi deÄŸil. 

BoÅŸnak lider Bakir Ä°zzetbegoviç ve siyasi liderlerin kültürel ziyaretlerle Kosova, Arnavutluk, Makedonya, Arnavut ve BoÅŸnak ÅŸehirlerine giderek Kosova bağımsızlık mücadelesinin sembol kahramanı Adem YaÅŸari’nin kabrini ziyaret etmelidir. 

Üniversite öÄŸrencilerinin karşılıklı bölgesel ziyaretleri teÅŸvik edilmeli, tarihsel, kültürel ortak deÄŸerlerin yeni kuÅŸaklarla buluÅŸması teÅŸvik edilmelidir.   

Çin’in bir yol bir kuÅŸak politikasının Avrupa giriÅŸ kapısı Balkanlardır. Çin en büyük yatırımını Sırbistan’a yaparken bölgesel politikasının siyasi ağırlığını hesaba katmak gerekiyor. 

Rusya, Balkan ülkelerindeki Ortodoks toplumu üzerinden siyaset kültürünü yeniden dizayn ederken BoÅŸnakların güçlü ve akılcı dinamik lobilere ihtiyacı var. 

Maalesef BoÅŸnak toplumu Aliya Ä°zzetbegoviç sonrası çok ciddi bir siyasi liderlik sorunu yaÅŸamaktadır.

Bosnalı Sırp lider Dodik’in sürekli ayrılık ÅŸantajlarına karşın BoÅŸnak siyasilerin Batı'ya ve Sırplar'a karşı alternatif dinamik söylemleri olmalıdır.  

BoÅŸnakların Kosova’yı siyaseten tanımama sorunu tolere edilebilir ÅŸeydir, fakat Kosova ve Bosna halkları ortak sivil örgütlenme giriÅŸimleri sergilemelidir. 

Arnavutlar, Balkanlarda BoÅŸnakların paratoner gücüdür.  

Balkanlarda 8 milyon Sırp nüfusu arkasına alan Sırp lider Dodik’e karşın, 10 milyon Arnavut, BoÅŸnak nüfusuna hitap edecek kültürel ve politik aklın ortaya konamaması düÅŸündürücü, trajik bir durumdur.  

Bosna toplumunun siyasi, ekonomik, kültürel alanlarda Arnavutluk, KaradaÄŸ, Kosova ve Kuzey Makedonya Arnavut toplumları ile iliÅŸkilerini güçlendirmeye ihtiyacı var.

Siyaset ve kültürel alanda bugüne kadar saÄŸlıklı bir köprü oluÅŸturulamaması üzerinde ciddi düÅŸünülmesi gereken bir durumdur. 

Uzun yıllar Sırpların baskılarına direnen BoÅŸnak Arnavut Türk toplumlarının hâlâ uluslararası topluluÄŸun desteÄŸine ihtiyaçları olduÄŸunu kabul etmek gerekiyor. 

Balkan toplumları Avrupa BirliÄŸinden sosyal ve ekonomik refahtan pay almak ve birliÄŸin üyesi olmanın kararını vermiÅŸlerdir. Fakat sorunun çözümü AB, ABD ve Rusya arasındaki anlaÅŸmaya baÄŸlı görülmekte.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.