Sosyal Medya

Güncel

Federal Almanya'da yeni dönem

Sahra Şahin / Araştırmacı, Yazar



Seçim sonuçları Olaf Scholz'un, partisi SPD'den daha çok beÄŸenildiÄŸini göstermektedir. SPD, Schröder'den sonra sürekli kaybetti ve sürekli genel baÅŸkan deÄŸiÅŸtirdi. Bu seçimde de iki ay öncesine kadar SPD'nin bu sonucu alabileceÄŸi tahmin edilmiyordu. Bu süreçte ilginç olan, iki yıl önce genel baÅŸkanlık yarışını kaybeden Scholz'un buna raÄŸmen aday gösterilmesi ve kazanması oldu. Scholz bir mülakatta sorulan soruya; "Türkiye gitgide otokratikleÅŸiyor, muhalefetin eleÅŸtiri hakkı kısıtlanıyor" ÅŸeklinde cevap vermiÅŸtir. Scholz'un verdiÄŸi demeçlerden Türkiye'yi tam tanımadığı anlaşılıyor. Bu görüÅŸler, genellikle Sevim DaÄŸdelen'in partisi radikal sol Die Linke, radikal saÄŸ ırkçı parti AfD, Özdemir'in YeÅŸiller'i ve FDP gibi partilerin yaklaşımlarıdır. Bu anlamda yapılacak bir Trafik Lambası koalisyonunun da bu minvalde yürüyeceÄŸi muhtemeldir.

Avrupa'nın en güçlü ekonomisi ve en büyük nüfusuna sahip Almanya'da halk, 26 Eylül'de 20. dönem Federal Meclis'i belirlemek için sandık başına gitti. Genel olarak sakin ve çevre duyarlılığı ön planda olan ve çekiÅŸmeli geçen seçim bir yönü ile ülkeyi 16 yıldır aralıksız yöneten Merkel'e veda idi. Barajın yüzde 5 olduÄŸu Almanya'da mevcut 85 partiden 47'si seçime katıldı. Bu partilerden 18 tanesi Federal Meclis, AP veya eyalet meclislerinden en az birinde temsil edilmektedir. Bu partiler Federal Mecliste 730, eyalet meclislerinde 1861 ve AP'de de 95 milletvekiline sahiptirler. Federal Mecliste ise ÅŸu anda 7 parti ve Danimarkalı azınlığa ait özel statülü 1 milletvekilli bir temsil grubu bulunmaktadır. 18 yaÅŸ üstü 60,4 milyon seçmenin bulunduÄŸu ve yüzde 76,2 katılımın olduÄŸu seçimi Sosyal Demokrat SPD birinci, Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ikinci, YeÅŸiller (Grüne 90) üçüncü, Hür Demokratlar/Liberaller (FDP) dördüncü, ırkçı aşırı saÄŸcı AfD beÅŸinci ve aşırı sol PKK destekcisi Die Linke altncı olarak bitirdi. Seçim sonuçları Almanya'daki siyasi güç dengelerini deÄŸiÅŸtirdi. Yaklaşık 100 bin kiÅŸinin öldüÄŸü pandemi sürecinin tetiklediÄŸi ekonomik küçülme, enflasyon artışı, iÅŸsizlik ve sosyal kapanmanın getirdiÄŸi hoÅŸnutsuzluk ve artan belirsizlik arasında yapılan Almanya Federal Meclis seçimlerinde ilk kez üç baÅŸbakan adayı yarıştı. Esasen iki tecrübeli erkek politikacının yarıştığı ve yakın sonuçların çıktığı seçimi Olaf Scholz 1.5 puanla Merkel'in halefi Armin Laschet'in önünde bitirdi. Bahar aylarında basın tarafindan desteklenen, konjektürel olarak yükselerek anketlerde birinci görünen YeÅŸillerin tecrübesiz genç adayı bayan Baerbock üçüncü oldu. TecrübesizliÄŸinin yanında, yazdığı kitaptaki iktibasların ve özel hayatındaki bilgilerin yanlış verilmesi de bunda etkili oldu.

Almanya bir siyasal koalisyon ülkesi denilse yeridir. Uzun yıllardır olduÄŸu gibi bu seçimde de tek başına iktidar çıkmadı. Siyasi yelpazenin çok parçalı olması bunda etkili oldu. Bu seçim sonucuna göre, 6 parti arasında teorik olarak çok farklı koalisyon formülleri olsa da, diger partilerin ırkçı AfD ve radikal sol Die Linke ile koalisyon yapmayı istememeleri nedeni ile öne çıkan üç koalisyon ihtimali bulunmaktadır. Bunlar arasında Trafik Lambası koalisyonu denilen SPD, Grüne 90 ve FDP koalisyonu kuvvetle öne çıkmakta, seçimin kazananı SPD ile uzun yıllar muhalefette kalan ve iktidar özlemi çeken YeÅŸiller ile Liberaller de bir kazananlar koalisyonu kurmaya sıcak bakmaktadır. Almanya'da koalisoyn pazarlıkları uzun ve çetin geçmekte, partiler yüzlerce sayfalık koalisyon protokolleri üzerinde anlaÅŸmaya çalışmaktadırlar. 2017'de iki parti arasındaki koalisyon görüÅŸmeleri 6 ay sürmüÅŸ, bugün ise belli konularda ciddi farklılıkları olan üç parti anlaÅŸmaya çalışacaklardır. Bu arada, Laschet de hükmet kurmak istedigini belirtirken, kendilerine yakın gördükleri FDP'yi ikna etme hesabı içindedir.

"DeÄŸiÅŸim Almanya'ya iyi gelir" sloganı Alman seçim kampanyasının mottosu idi. Bu seçimde öne çıkarılan temel konular bundan sonra Alman siyasetinde ve pek çok alanda ciddi deÄŸiÅŸiklikleri vaat etmektedir. Genelde muhafazakar kodlara sahip Alman siyasi partileri bu seçim sürecinde çoÄŸunlukla iç politika ağırlıklı, istikrarı koruyarak daha kapsayıcı ve adil bir refah öneren bir paradigma deÄŸiÅŸikliÄŸi vaat ettiler. Bu durum, önceki seçimde daha çok saÄŸa yönelen Alman siyasetinin bu seçimde sola doÄŸru meyletmesine sebep oldu. Merkel'in "stabilite ve sabırlı deÄŸiÅŸim" anlayışının artık Almanya'yı geride bıraktığını öne sürerek geliÅŸim ve deÄŸiÅŸimi öngören bir yaklaşımı öne çıkardılar. Partiler, sürekli üret-tüket iÅŸleyisine sahip ultra kapitalist ve ultra liberal sistemi yerine daha adil, daha sosyal, daha cinsiyetçi, daha hayvansever, daha çevre ve iklim öncelikli bir deÄŸiÅŸim vaadi ile ortaya çıktılar. DeÄŸiÅŸim için deÄŸiÅŸim ve sadece parti için deÄŸiÅŸim deÄŸil, halk için tüm ülkenin çehresini deÄŸiÅŸtirmeyi vaat ettiler. Bu çerçevede partiler büyük ve çok kapsamlı vaatlerle seçmenin karşısına çıktılar. 2017 seçiminde öne çıkan göçmen karşıtlığı ve popülist yaklaşımlar küçük partilerin dışında merkez partilerde görülmedi. Bu kadar köklü ve kapsamlı vaatlerin ortaya çıkması ekonomide, sosyal hayatta, saglıkta, alt yapı ve pek çok alandaki yenilenme ve temel ihtiyacın olduÄŸunu ortaya koymaktadır. Bu yönü ile Merkel'in mevcudu koruma stabilite politikasının Almanya'yı geride bıraktığı eleÅŸtirileri yapılmıştır.

Laschet'e kalan miras

2005'ten beri baÅŸbakan olan ve iÅŸler yolunda gitseydi büyük ihtimalle selefi Kohl gibi beÅŸinci kez aday olacak olan Angela Merkel, eyaletlerde alınan baÅŸarısız sonuçların ardından Aralık 2018'de partisinin genel baÅŸkanlığını bırakmış, akabinde baÅŸbakanlığa da aday olmayacağını ilan etmiÅŸti. Merkel, koalisyon kurulana kadar 80 gün daha baÅŸbakanlık yaparsa Kohl'u geçerek Almanya'da en uzun süre baÅŸbakanlık yapmış olarak tarihe geçecek. BaÅŸa geldiÄŸinde SPD'den bozulmuÅŸ bir ekonomi devralan Merkel, acı bir reçete uygulayarak ekonomiyi tekrar rayına oturtmuÅŸ ve Almanya'yı dünyanın ilk dört büyük ekonomisi arasına sokmuÅŸtu. Ancak, son dönemlerde oyları eriyen Merkel hükümetinin birlik partileri CDU/CSU, bu son seçimde II. Dünya Savaşı'ndan sonra en düÅŸük oy oranını almış oldu. Uzun yıllar iktidar olan bir partinin kaybetmesi doÄŸal olarak taraftarları tarafından pek kabullenilebilir bir durum deÄŸildir. Bu nedenle ortakları CSU dahil, Laschet'e yüklenmekte, sonucu felaket olarak görmekteler. Merkel olsa sonuç ne olurdu sorusu sorulabilir burada. Yapılan bir ankete göre, Almanların yüzde 52'sinin Merkel'i özlemeyeceÄŸini beyan etmeleri, Merkel de olsa CDU'nun kaybedebileceÄŸini düÅŸündürmektedir. Bu bakımdan, bazılarınca CDU'nun kaybetmesinde göçmen politikalarının sebep olduÄŸu söylense de, esasen ekonomide güçlü görünüm ve bütçe fazlalıklarına raÄŸmen CDU'nun kaybetmesinde Laschet'in bireysel ve partisinin stratejik hatalarının yanında Avrupa siyasetinde ülkeleri sıkıntıya sokan iklim, ekonomi, demografik dönüÅŸüm ve göç konularındaki köklü çözümler yerine, gerçekleÅŸtirilemeyen sosyo-ekonomik, yapısal ve politik deÄŸiÅŸimlerin de büyük payı vardır. Uzmanlarca, Almanya'nın ekonominin çoÄŸu sektöründe geleceÄŸe yeterince hazır olmadığı, Merkel'in stabilite politikası çerçevesinde ekonominin rekabet gücünün zayıfladığı, enerji sektöründe ve dijitalleÅŸme açısından geride kalındığı söylenmektedir. Son yıllarda çığır açan otomobil teknolojilerinin Çin ve ABD'den gelmesi, küresel dijital ürünler ve en fazla ziyaret edilen internet siteleri arasında olmamaları Alman kamuoyunda tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Dijital inovasyonda ulusal pazarını Google, Apple, Facebook ve Amazon gibi kuruluÅŸlara kaptırmış olan Almanya'da yaklaşık 2,3 trilyon avroluk kamu borcu ve ülkenin altyapı kalitesinin zayıflaması, internet eriÅŸiminin diÄŸer birçok ülkeye kıyasla yavaÅŸ ve pahalı olması da öne çıkan konular arasında. Bu yönleri ile Laschet, Merkel'in oy kaybetmiÅŸ ve gerilemiÅŸ partisini devralmıştır denilebilir.

Scholz faktörü

Siyasette aday seçimi önemlidir. Ä°nandırıcılık, yeterlilik, tecrübe, karizma ve sempati seçmenin aradığı özelliklerdir. Seçim sonuçları Scholz'un, partisi SPD'den daha çok beÄŸenildigini göstermektedir. SPD, Schröder'den sonra sürekli kaybetti ve sürekli genel baÅŸkan deÄŸiÅŸtirdi. Bu seçimde de iki ay öncesine kadar son SPD'nin bu sonucu alabileceÄŸi tahmin edilmiyordu. Bu süreçte ilginç olan, iki yıl önce genel baÅŸkanlık yarışını kaybeden Scholz'un buna raÄŸmen aday gösterilmesi oldu. Scholz, son 20 yılda federal bakanlıklar ve eyalet baÅŸbakanlığı gibi önemli görevler üstlenmiÅŸ tecrübeli bir siyasetçidir. Scholz'un siyasi geçmiÅŸi iz bırakan eski SPD'li baÅŸbakanlardan Willy Brandt ve Helmut Schmidt'i anımsatmaktadır. Sakin, güven veren, Türkleri ve göçmenleri iyi tanıyan ve baÅŸbakanlık adaylığı açıklandığında partisinin oyu düÅŸük olduÄŸu için pek ÅŸans tanınmayan Scholz, izlediÄŸi strateji, tecrübesi ve hata yapmaması ile hızla yükseldi. Bunu farkeden partisi, seçim calışmalarını parti üzerinden degil, Scholz üzerinden yürüttü. 2000'lerde Schröder döneminde yüzde 40 iken, 2017'de yüzde 20'ye, 2021 Mayıs'ında yüzde 14'e gerilemiÅŸ olan ve bu ÅŸartlarda bir ÅŸansölye adayı çıkarmaması gerektiÄŸi öne sürülen SPD'nin oyları son iki ayda yüzde 27'lere kadar yükselmiÅŸtir. Bir anlamda Scholz, siyasi tarih olma riski taşıyan partisini tekrar birinci siyaraya yükselterek hükümet kurma pozisyonuna taşımıştır.

Göçmen politikaları

Bu seçim Almanya'yı ve Almanları ilgilendirdiÄŸi kadar Almanya'daki Türkleri ve Türkiye'yi de ilgilendirmektedir. Yurtdışında en çok Türk'ün yaÅŸadığı ülke olan Almanya, Türkiye'nin tarihi müttefiki ve en önemli partnerlerinden biridir. Seçimde Türk aday ve seçmenlerin ne yapacağı merak konusu idi. Türk seçmenler istenilen düzeyde ilgi göstermese de Türk adayların ilgisi yüksekti. Seçim sonuçlarına göre, 100'ün üzerinde Türkiye kökenli adaydan SPD, Grüne 90, CDU ve Die Linke'den 18 Türkiye kökenli parlamentoya girmeye hak kazanmıştır. Bu seçimde, göçmen kökenliler dikkat çekici düzeyde pek fazla seçim malzemesi yapılmadı. Yabancı düÅŸmanlığı ve bir iki küçük parti hariç ErdoÄŸan konusu da pek dillendirilmedi. AfD hariç diÄŸer partiler Ä°slam düsmanlığına ve ırkçılığa karşı çıktıklarını beyan ettiler. SPD adayı Scholz; "göçmen ülkesi olduklarını, göçmenlerin büyük ÅŸans olduÄŸunu ve Almanya'nın refahına büyük katkı saÄŸladıklarını, Almanya'da doÄŸan her çocuÄŸun çifte vatandaÅŸ olarak kalmasını ve göçmenlerle birlikte ülkeyi ileriye taşımak istediklerini" belirtirken, CDU/CSU'nun adayı Laschet; "Türkiye ile iliÅŸkileri iyileÅŸtireceÄŸini, göçmenlerin, özellikle de Türk göçmen biyografisine sahip olanların büyük potansiyelinin bulunduÄŸunu gözlemlediÄŸini, bunu Alman toplumunun da görmesini hedeflediÄŸini ifade ederek, bu potansiyelleri kullanmak, ayrımcılığı azaltmak ve çeÅŸitliliÄŸi yaÅŸatmak gerektiÄŸini" belirtmiÅŸtir.

AB üyeliÄŸimize karşılar

Türkleri ilgilendiren önemli konulardan biri seçim sonuçlarının Türk - Alman iliÅŸkilerine nasıl yansıyacağıdır. Türkiye'ye parti programlarında genel anlamda demokratik reformlar ve politik partner iliÅŸkisi baÄŸlamında yer verilmiÅŸ ve AB'ye katılımına genel olarak karşı çıkılmıştır. Olaf Scholz, Türkiye ile "dost ve komÅŸu ülke" olarak iliÅŸki kurma görüÅŸünü beyan ederken Türkiye'nin AB üyeliÄŸine de karşıdır. SPD'nin seçim programında; "Türk hükümetinin iç ve dış siyasetini kaygıyla izliyoruz. Türkiye hukukun üstünlüÄŸüne, demokrasiye ve uluslararası hukuka uymak zorundadır. Bu soruları eleÅŸtirel bir ÅŸekilde tartışan bir AB-Türkiye diyaloÄŸunun acilen yoÄŸunlaÅŸtırılması gerekmektedir" görüÅŸü yer alırken, Scholz ise bir mülakatta sorulan soruya; "Türkiye gitgide otokratikleÅŸiyor, muhalefetin eleÅŸtiri hakkı kısıtlanıyor" ÅŸeklinde cevap vermiÅŸtir. Scholz'un verdiÄŸi demeçlere göre Türkiye'yi tam tanımadığı anlaşılıyor. Bu görüÅŸler, genellikle Sevim DaÄŸdelen'in partisi radikal sol Die Linke, radikal saÄŸ ırkçı parti AfD, Özdemir'in YeÅŸiller'i ve FDP gibi partilerin yaklaşımlarıdır. Bu anlamda yapılacak bir Trafik Lambası koalisyonunun da bu minvalde yürüyecegi muhtemeldir. Bu durumda Scholz Türkiye ile Merkel kadar dahi iletiÅŸim kuramayabilir. Scholz'un bu görüÅŸünü Laschet'in radikal ulusçu AfD için söylediÄŸi "AfD, bütün Alman meclislerinde olmamalı" cümlesi ile karşılaÅŸtırıldığında, terör destekçisi HDP'nin uzun yıllardır TBMM'de yer alan Türkiye'de Avrupa sınırlarını aÅŸan geniÅŸ bir özgürlük alanı olduÄŸu anlaşılır. Türkiye ile iliÅŸkilerde hükümetin elini zayıflatacak olan Türkiye karşıtı AfD ve PKK destekçisi Die Linke'nin seçimden zayıflayarak çıkmaları önemli olsa da, Liberaller ve YeÅŸillerin Türkiye konusunda bu iki partiye yakın durmaları göze çarpmaktadır. YeÅŸillerin hükümet ortağı olacağı Almanya'da Türkleri ve belirli Türk STK'larını hedef yapma, Almanya'nın Türkiye politikasında da ciddi gerilimlere yol açma riski taşımaktadır. Scholz'un seçim kazanmasında etkili olan "karşılıklı saygılı bir toplum" görüÅŸünün dış siyasete ne derece yansıyacağını zaman gösterecektir. Merkel için, asla bir göçmen karşıtı deÄŸildi ama göçmenlerle biraz mesafeli iliÅŸki içinde idi denilebilir. Ne hedef yaptı ne de onların önemli bir sorununu çözdü denilse yeridir. Scholz'un Türklere yaklaşımı Merkel gibi olursa, dostlar alışveriÅŸte görsün sonucundan öteye gidemez. Buna karşın, Laschet önderliÄŸinde kurulacak bir hükümetin Türkiye ile daha güçlü iliÅŸkiler kuracağı tahmin edilebilir. Türkiye ile iliÅŸkilerin önemini kavrayan, Türk göçmenlere yaklaşımından dolayı Türkler tarafından sevilen, Alman radikal saÄŸcıları tarafından ise 'Türk Armin' olarak nitelenen deneyimli politikacı Laschet'in Türkiye'ye yönelik gerilimleri azaltma ve diyalog çabası içinde olacağı öngörülebilir.

Son tahlilde, Almanya'nın Türkiye politikasının kiÅŸilere göre sarsılsa da savrulacak kadar köksüz olmadığı, güçlü devlet ve dış politika teamüllerine sahip bir ülke olan Almanya'da hükümet deÄŸiÅŸikliÄŸi ile Türkiye politikalarının temelden deÄŸiÅŸmeyeceÄŸi ve güçlü ÅŸekilde süreceÄŸi, muhtemel sol ağırlıklı bir hükümette Almanya'nın Türkiye politikalarında gerilim noktaların artacağı ihtimal dahilinde olup Türkiye Almanya iliÅŸkilerinin asıl yönünü parti ideolojilerinin temellendirdiÄŸi karşıtlık deÄŸil, stratejik hedeflerin belirleyeceÄŸinin reel siyasetin bir gereÄŸi olduÄŸu söylenebilir.

[email protected]

kaynak: aşıkgörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.