Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Kuşakların alfabesi

"Zaman bendedir ve mekan bana emanettir" diyerek büyüyen bir neslin zamandan kopuk olduğu iddiası ancak bir dedikodudur.



Modern sosyolojinin en büyük baÅŸarılarından birisi de, sosyal bilimcilere toplumsal yapıyı zihinsel olarak da inÅŸa edebilecek bir imkanı sunmasıdır. Fiziksel olarak bir arada olan bir yapıyı, kimi bağımsız deÄŸiÅŸkenleri baz alarak zihinsel bir inÅŸaya tabi tutmak bilim adamlarına çok büyük kolaylıklar saÄŸlar. Bunun literatürdeki adı kategoridir. Nitekim günümüzde yaÅŸ, eÄŸitim, cinsiyet, etnik köken, meslek gibi ölçütlerle birçok kategori oluÅŸturulduÄŸunu görüyoruz.

Bu zihinsel inÅŸanın ne kadar nesnesine uygun bir bilgi olup olmadığı esasında tartışmalı bir konudur. Zira sosyolojinin bu yolla, ele avuca gelmeyen "bireyin" doÄŸasını belli bir çerçeveye mahkum ettiÄŸi iddiası yabana atılacak gibi deÄŸildir. Tüm sınırları sanıldığı kadar kolayca çizilemeyen insan doÄŸası üstüne bir ÅŸeyler buyurma hedefinde olan sosyal bilimlerin bu yolla matematik gerçekliklere özendiklerini biliyoruz. Ä°nsan iliÅŸkilerini rakamsal verilerle tanımlama yoluna gidilmesi onlarda saklı olan "ilahi ikna ediciliÄŸin" sui istimal edilmesidir.

Zihinsel kategoriler

Toplumun zihinsel kategorilerle inÅŸa edilmesi, istatistiki verilere dökülmesi esasında onunla ilgili hem çok derin bir paradoksu doÄŸurur hem de bize geniÅŸ bir okuma imkanı sunar. Ä°statistik, hem bir okuma aracı hem de güçlü bir manipülasyon aracına dönüÅŸebilir. Bir baÅŸka ifade ile onunla kusursuz yalan da söylenebilir, nesnel okumalar da yapılabilir. Burada esas belirleyici olanın elimizdeki malzemenin doÄŸası deÄŸil, bizim hakkaniyetli tavrımız ve okumalarımızdır. Bizim her ikisini yapabilme kabiliyetine sahip olmamız, bize bahÅŸedilen büyük bir ikramdır.

DiÄŸer taraftan toplumu "tanımlanabilir ve kategorize edebilir" bir pozisyona oturttuÄŸumuzda onu aynı zamanda "göz"ün alanına da dahil etmiÅŸ oluruz ve bu durum, yeni bir süreci baÅŸlatır. Görülebilir olma durumu, görünür olmayı da kışkırtır. Ä°nsan anatomisinin varlığını muhafaza etmek için gösterdiÄŸi açlık, susuzluk ve uyku gibi reflekslerin yanında kendini gösterme refleksi de geliÅŸmeye baÅŸlıyor. Hatta denilebilir ki bu sayede görünmek, ekmek ve sudan daha kıymetli bir ihtiyaç haline geliyor.

Esasında bu iÅŸin detaylarına indiÄŸimizde toplumun kategorizasyonu (birbirinden bağımsız kuÅŸaklar ÅŸeklindeki tahayyülü) toplumsal doÄŸanın sınırlarını çizme yetkinliÄŸi ile eÅŸzamanlı yürür. Bu sınırları çizen onun doÄŸasını da belirleme yetkinliÄŸinde görmeye baÅŸlar kendisini. Bugün dünyanın coÄŸrafi isimlendirmesini yapanlar aynı zamanda adlandırdıkları o coÄŸrafyaların da sahibi olarak kendilerini görüyorlar. Keza coÄŸrafi keÅŸifler de böyle deÄŸil miydi? Jenerasyonların tanımı ile coÄŸrafi keÅŸiflerin benzerlikleri çok ÅŸaşırtıcıdır. Bir yeri keÅŸfeden onun ismini de, geleceÄŸini de inancını da belirliyor. Kim nereyi keÅŸfettiyse oraya sahip oldu. Kim hangi kategoriyi zihinsel olarak inÅŸa ettiyse de ona sahip olmak istiyor.

Hatırlatalım, bugün dillerden düÅŸmeyen Z kuÅŸağı veya generasyonu, X ve Y kuÅŸağından sonra Alfa kuÅŸağından önce gelen ve aynı zamanda aşırı bireysel, özgürlükçü, internet üzerinden sosyalleÅŸen, bilgiye çabuk ulaÅŸan, hiyerarÅŸi ve otorite karşıtı olan bireylerden oluÅŸan sosyolojik bir kategori olarak tanımlanıyor. Bir önceki nesle göre daha çok teknoloji içinde doÄŸan ve büyüyen ve de teknolojiyi en çok kullanan ve bu sayede de hız konusunda zapt edilmez bir iÅŸtah sahip olan ve hayata gözünü açtığı andan itibaren de küreselleÅŸen bir dünyaya ÅŸahitlik eden ve dahi birden fazla iÅŸi aynı anda yapabilme kapasitesine sahip olan bir kuÅŸaktır deniliyor ve öyledir de.

Yapışan sıfatlar

Peki kim bu kuÅŸağı belirledi ve kim bu sıfatları onlara yapıştırdı? Bu ismi kim onlara verdi? Zamanın yenileyici ve eskitici ektisini göz ardı eden bu tasnif ne anlama geliyor ve bizi kimlerle muhatap ediyor?

Bir kez daha belirtmek isterim ki toplumu bir araÅŸtırma nesnesi haline getirmek için kategorize etmeye kökten karşı deÄŸilim ama bu yolla onun belli bir kalıba dökülmesine de hiç sıcak bakmam. Z kuÅŸağının deyimi ile "özgürlüÄŸü ÅŸey yapıyor yani". Az önce de belirtilmiÅŸtim, istatistik bize bir toplumu saÄŸlıklı bir ÅŸekilde okuma imkanı sunabileceÄŸi gibi aynı düzeyde manipüle etme yolunu da açar. Bu konudaki ayrımı yapabilme parametresi ise tamamen ahlaki-ideolojik tutumlarımızdır. Ama aynı zamanda ahlaki-ideolojik olan tercihler ÅŸeytanlaÅŸtırılmaktadır günümüzde. En doÄŸru olan için objektifliÄŸe yapılan iÅŸaret dahi bir manipülasyona mebnidir ne var ki. Belli bir ideolojinin tercihi evrensel etik deÄŸerler gibi gösterilmektedir.

BilindiÄŸi gibi 2012 yılında USA Today Gazetesi, internet ortamında okuyucularının görüÅŸleri doÄŸrultusunda X ve Y kuÅŸağından sonraki gelecek nesle münasip bir isim bulması için bir yarışma düzenledi. Önerilen isimler arasında Gen Tech, Net Gen, Zoomers, Digital Natives, Plurals, iGenretion gibilerinin olduÄŸu bir dizi tercih arasından "Z KuÅŸağı" seçildi ve bu adlandırma oradan geliyor.

Evvela ÅŸunu belirtmek isterim ki kim bu isimlendirmeyi yaptı ise bu kuÅŸağın yaÅŸam pratiklerini belirleme konusunda en büyük güç sahibi o olmuÅŸtur ve olacaktır da. Zira bu tasnif, salt toplumsal alanı okumaya matuf olarak yapılan bir iÅŸ deÄŸildir. Özellikle de bizim ülkemizde bunun sosyo-politik bir amaç için yapıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Muhalefet partilerinin; Z kuÅŸağının zekasıyla dalga geçiyorlar, Z kuÅŸağı AK Pati'ya oy vermez, Z kuÅŸağı yeni bir sosyolojidir, Z kuÅŸağı eski nesillerden tamamen farklıdır, Z kuÅŸağı niçin Tayyip ErdoÄŸan'a oy versin gibi ifadelerinin altını kazıdığımızda da ortaya bu bahsettiÄŸimiz zihinsel manipülasyon projesi çıkmaktadır. Dikkat edilirse yapılan tüm kamuoyu araÅŸtırmaları, Z kuÅŸağının Türkiye seçmen profilinin bir iki puan önünde veya gerisinde sandığa yansıyacağını göstermektedir. Nitekim Z kuÅŸağının ülkedeki temel sorunlara karşı bir öncekilerden büyük oranda farklılaÅŸan devrimci bir söyleminin de olmadığını biliyoruz ve bunun aksini iddia eden bir kimse de yok sanırım. Ulusalcı Kemalizm konusunda, Kürt meselesinde, din vicdan özgürlüÄŸü meselesinde ve demokrasi açığı konusunda Z kuÅŸağının bir öncekinden farklı söylediÄŸi veya düÅŸündüÄŸü bir konu var mı? Ben olduÄŸunu bilmiyorum. Åžurası açıktır ki hiçbir kuÅŸak tamamen bir öncekinden kopuk ve bağımsız deÄŸildir. EÄŸer bugün Z kuÅŸağını anlayacaksak Y kuÅŸağını da X kuÅŸağını da ve hatta ilk kuÅŸak olan A kuÅŸağını da okumamız ve bilmemiz gerekiyor. Herhangi bir insani durumu geçmiÅŸ tarihsel ve kültürel mirastan tamamen soyutlamanın mümkün olmadığı gerçeÄŸini dikkate aldığımızda, bugünü okumak için yarına gitmemiz gerekir. Tarih, arkeoloji, antropoloji de bunun için vardır zaten.

GeçmiÅŸ ile baÄŸ

Z kuÅŸağının geçmiÅŸle hiçbir bağının olmadığı konusundaki tezler, muhalefetin ÅŸu an iktidarda olan partinin yakın bir tarihte ülkeye yaptığı hizmetlerini ve kazanımlarını gölgelemeye matuftur ve ne yazık ki AK Parti de bu oyuna gelmektedir. Özellikle son dönemlerde sahip olduÄŸu sosyolojik desteÄŸin duygularıyla arasına mesafe koyan kimi politikalarının da bu konudaki eksik okumadan kaynaklandığını düÅŸünüyorum. Yaslandığı kitlesine kendi gönül diliyle iletiÅŸim kurmakta zorlanması onun telaÅŸlanmasına neden olmaktadır. Devletin soyut alanlarını inÅŸa etmede karşılaÅŸtığı zorluklar da onun sahip olduÄŸu tarihsel misyondan uzaklaÅŸtığı duygusunu körüklemektedir. Bu açmazdan kurtulmak için duygusal olarak hareket etmesi ise iÅŸi daha da çıkmaza sürükleyecektir. AK Parti, daha önce olduÄŸu gibi ÅŸimdi de akılcı, sahih ve kültür tarihsel gerçekliÄŸe uygun davranmayı öÄŸrenmiÅŸ bir partidir. TelaÅŸlanmasını gerektirecek bir konu olmadığı halde öyle bir görüntü veriyor. Bu kez kendi kendisini telaÅŸlandırıyor ve bu durumdan kurtulmak da psikolojik olarak kolay deÄŸildir. Dikkat edilirse her bir hata, onu yaslamış olduÄŸu zeminden bir adım daha uzaklaÅŸtırmaktadır.

Ki bu zemini ona kaybettiren temel okumalardan birisi de Z kuÅŸağı ile ilgili var olan tartışmalar ve ön kabullerdir. Yeni bir kitlenin seçmen listelerine dahil olacağı ve bu kitlenin de farklı bir tercihte bulunacağı tezi etrafında dönen tartışmaları bu çerçevede görebiliriz. Z kuÅŸağının AK Partiye oy vermediÄŸi ve Recep Tayyip ErdoÄŸan'dan da haz etmediÄŸi iddiası doÄŸru deÄŸildir ama AK Partili yetkililer bile bunu dile getirmeye devam etmektedirler çünkü bu kuÅŸağın isim babası aynı zamanda kendisini onun sahibi olarak göstermeyi baÅŸardı. Onlar söylüyorlar ve bunlar da onların söylediklerini sadece teyit ediyorlar. DiÄŸer taraftan AK Parti, iktidarda kaldığı sürenin "zamansal" baskısına da maruz bırakılmaktadır bu söylemlerle.

Oysa sahiden de AK Parti'nin seçimle ilgili, insanlardan rey alabilmeyle ilgili, hizmet üretme ve sunma ile ilgili, seçmene ulaÅŸma ve millete dokunma ile ilgili, herhangi bir kuÅŸağın ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılama ile ilgili nasıl bir sorunu olabilir ki? Ä°nsanların öte dünyasını dahi düÅŸünen bir geleneÄŸi tevarüs eden bir düÅŸünceden beslenen bir siyasi hareket dünyalık hangi umudu öngöremez? AK Parti, muhayyel olan "Z kuÅŸağı gerçekliÄŸi" üzerinden dehrin içine hapsedilmektedir. Dehrin etkisini ve kendisini dikkate alan bir psikolojiye mahkum edilmiÅŸ bir partinin bundan kurtulması kolay bir iÅŸ deÄŸildir. Bu kısır döngüden kurtulması için yapması gereken ise bir kuÅŸaklar alfabesi geliÅŸtirmesidir. Daha önceki seçmenin psikolojisi ile Z kuÅŸağının psikolojisi nicelik olarak farklı olabilir ama nitelik olarak tamamen bağımsız deÄŸildir. Her ÅŸeyi "dehr" (zaman) ile açıklamak eski bir cahiliye adeti olmakla beraber halen geçerliliÄŸi olan bir yaklaşımdır. Malum Kur'ân-ı Kerîm'de; "Dediler ki hayat ancak yaÅŸadığımızdan ibarettir. Ölürüz ve yaÅŸarız, bizi ancak zaman (dehr) helâk eder" diye iÅŸaret edilenler, evrende olup biten her ÅŸeyi dehrin (zamanın) gücüne baÄŸlayanlardır. Dehri her ÅŸeyin sebebi saydıkları için ÅŸiirlerinde sık sık zamandan ÅŸikâyet edenlere de efendimiz (as), "Dehre sövmeyiniz, çünkü dehr Allah'tır (veya Allah dehrdir)" dediÄŸi rivayet edilir. Varlık veren bir tabiat ama yok eden bir zaman anlayışı günümüzün en yıkıcı düÅŸüncelerinden birisidir ve bu düÅŸünce üzerinden bir kuÅŸak okuması son derece yıkıcı etkilere neden olmaktadır. Benim yukarda kuÅŸakların alfabesinden kast ettiÄŸim de budur zaten. Biz zamanın yıkıcılığı ile yenileyici özelliklerini birlikte görmek ve deÄŸerlendirmek durumundayız. Z kuÅŸağını sosyolojik olarak deÄŸerlendirmekle siyasal olarak deÄŸerlendirmek farklı ÅŸeylerdir.

Kim anlamıyor?

Türkiye'nin yeni yeni geliÅŸtirdiÄŸi ve iÅŸlevsel kılmaya gayret ettiÄŸi mevcut siyaset durumunun birtakım eksiklikleri ve gedikleri var, buna ÅŸüphe yok ancak kadim geleneklerin tevarüs etmeye devam etmesiyle bu krizleri aÅŸabileceÄŸi gerçeÄŸini de unutmamak lazım. Ki bugün birbirinden kopuk bir ÅŸekilde önümüze sunulan bu kuÅŸaklar demeti de o mirasın hükümsüz kılınması içindir. Kim demiÅŸ ki muhafazakarlar Z kuÅŸağını anlamıyorlar veya Z kuÅŸağı onlara itibar etmiyor? Kim olacak, elbette bu kuÅŸağı zihinsel olarak inÅŸa edenler... Zihinsel inÅŸa kısmı ağırlık kazandığı oranda da deistleÅŸtiÄŸi propagandası bu tartışmalara eÅŸlik edince AK Parti'nin asıl dinamik gücü olan umut yitimi baÅŸlıyor. Son olarak Z kuÅŸağını anlamak veya siyasi bir tercihte bulunmasını istemek için bir önceki kuÅŸakların, alfabeyi oluÅŸturan tüm harflerin parametrelerini de cebimizde taşımak zorundayız. Yarın sandığa yansıyacak olan psikoloji, bugününkinden ya da geçmiÅŸtekinden tamamen bağımsız olamaz zaten.

"Zaman bendedir ve mekan bana emanettir" diyerek büyüyen bir neslin zamandan kopuk olduÄŸu iddiası ancak bir dedikodudur.

 

Müellif: Prof. Dr. Mazhar BaÄŸlı (KTO Karatay Üniversitesi) / Kaynak: Star-Açık GörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.