Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Libya siyasi süreci Suriye için model olur mu?

Libya örneğinde sorunun bölgesel etkileri ve Türkiye ile Rusya'nın Akdeniz doğusunda yeni bir çıkış noktası elde etme olasılığı ABD Avrupa doğrusalını kaygılandırdı. Suriye'de Rusya'nın Esed rejimi ve ABD'nin PKK/PYD üzerinden askerî varlıklarını vekâlet yoluyla tesis etmiş olması; Avrupa'nın meseleyi Japonya kadar uzak bir diyar olarak algılaması, siyasi çözümde gönülsüzlüğe neden oldu. Libya'da varılan uzlaşma neden Suriye'de başarılamadı? Nihayetinde iki kriz bölgesinde de aktörler aynı. Bu soru için akla gelen ilk yanıt Türkiye'nin Libya'da devreye girmesi ve oyunun kurallarını değiştirmesi. ‘Kendine övgü' olarak nitelendirilebilecek bu söylem aslında bir vakıa.



Libya ve Suriye OrtadoÄŸu coÄŸrafyasında son yılın en çok konuÅŸulan iki sorunu olarak ortaya çıktı. Ä°ki mesele yan yana konduÄŸunda 'kendine has' benzerlikler ve farklılıklar dikkate çarpıyor. Esasen bir karşılaÅŸtırma yaparak iki soruna yönelik genellemeler yapmak mümkün. Aynı coÄŸrafyanın farklı köÅŸelerindeki iki ülke 'baÅŸarısız' devletlerin dönüÅŸüm sancılarını anlamaya katkı saÄŸlayabileceÄŸi gibi gözlemlenen sorunlar, yaÅŸanan süreçler, taraf olan aktörler ve uluslararası toplumun tercihleri gibi farklı parametreler üzerinden karşılaÅŸtırmalı bir analize tabi tutulabilir.
 
Ayrıca bu iki ülkenin birisinde yaÅŸanan siyasi, güvenlik veya çözüm ile ilgili geliÅŸme diÄŸerine model olabilir.
 
Krizi tahrik potansiyeli
 
Suriye'nin normalleÅŸtirilmiÅŸ, donmuÅŸ ancak düÅŸük profilde devam eden bir çatışma olduÄŸu bilinmekte. Güvenlik ortamını ÅŸekillendiren devlet veya devlet dışı aktörler ile uluslararası örgütler, görünürde doyum noktasına ulaÅŸmış Suriye'de, her an krizi tekrar tahrik edecek bir potansiyele sahip. DiÄŸer bir ifadeyle krizin momentumu kontrollü bir ÅŸekilde istendiÄŸinde artırılabilmekte, gerekli görüldüÄŸünde yavaÅŸlatılmakta. Nitekim Rusya ve Rejimin, geçtiÄŸimiz iki hafta içinde roket ve füze saldırılarıyla Suriye kuzeyinde ekonomik faaliyetlerin yürütüldüÄŸü alana yapmış olduÄŸu saldırılar dikkat çekici.
 
Saldırılarla Rusya ve Rejim, Suriye'de varlık gösteren farklı aktörlere aynı anda birçok mesaj verdi. Rusya, Rejime askerî desteÄŸini net bir ÅŸekilde ifade ederken; ABD'nin Sezar Yasası ile Rejime yönelik yaptırımına meydan okudu. Türkiye'ye ipler elimde, Suriyelilere 'bensiz olmaz', PKK/PYD'ye ABD'ye bu kadar baÄŸlanma mesajı verdi. Ayrıca insani yardımların hangi sınır kapılarından yapılması gerektiÄŸine yönelik tavrıyla da uluslararası topluma meydan okuyor. O halde Suriye'de 'doymuÅŸ' deÄŸil, bir süreliÄŸine dondurulmuÅŸ ve geçici bir durum tecrübe ediliyor.
 
 
Rusya ile birlikte ABD'nin tutumuna da bakmak gerekiyor. ABD'nin, Biden Yönetimi ile birlikte 'Amerika geri döndü' söyleminin dünya gündeminde neyi deÄŸiÅŸtireceÄŸi halen merak konusu. Rusya ile sert mücadele, Çin ile yumuÅŸak rekabetin yapılacağı ilan edilmiÅŸ olsa da ABD yönetiminin Suriye'de tercih edebileceÄŸi strateji belirgin deÄŸil. Rusya'yı hedef tahtasına koyan ABD'nin, Suriye'de Rusya ile örtülü bir iÅŸ birliÄŸi yaptığı ve 'kuyrukların' birbirine deÄŸmeyeceÄŸi yöntemin tercih edildiÄŸi anlaşılıyor. Ancak bu stratejik 'derinsizlik' ne Türkiye'nin ne de Suriyelilerin güvenlik ihtiyaçlarına dikkat ediyor.
 
Avrupa'nın önceliÄŸi
 
Avrupa BirliÄŸi'nin önceliÄŸini göç dalgalarını Suriye'ye komÅŸu ülkelerde izole etme ve mültecileri (veya koruma statüsü olanları) bulundukları topluma adapte etme ÅŸeklinde özetlemek mümkün. Dolayısıyla Suriye meselesine siyasi çözüm baÄŸlamında öncelik verildiÄŸi söylenemez. Konu geçtiÄŸimiz hafta içinde Putin – Merkel – Macron görüÅŸmesinde gündeme gelse de diÄŸer meseleler yanında sadece bir baÅŸlıktan öteye geçemedi. ABD – AB uyumu ise Suriye'den ziyade küresel sorunlara odaklanmış halde. Sonuçta Avrupa Suriye'de yaÅŸananları izleme ve toplumsal etkilerine yönelik tedbir geliÅŸtirmeyi tercih etmiÅŸ durumda.
 
Rusya, ABD ve Avrupa'nın farklı gündem ve amaçlara odaklanmış Suriye politikalarından bir sonuç elde etmek pek mümkün görünmüyor. Ancak Suriye gibi son on yılını çalkantı içerisinde geçiren Libya'da siyasi sürecin baÅŸarılmış olması ve 24 Aralık 2021'de seçimlerin icrasına yönelik hazırlıkların geçiÅŸ hükümetince baÅŸlatılması emsal niteliÄŸinde. Esasen sorgulanması gereken konu, Suriye ve Libya farklı iki vaka olsa da Libya'da varılan uzlaÅŸmanın Suriye'de neden baÅŸarılamadığı. Nihayetinde iki kriz bölgesinde de aktörler aynı.
 
Bu soru için akla gelen ilk yanıt Türkiye'nin Libya'da devreye girmesi ve oyunun kurallarını deÄŸiÅŸtirmesi. 'Kendine övgü' olarak nitelendirilebilecek bu söylem aslında bir vakıa. Nitekim Türkiye'nin Ulusal Mutabakat Hükümetine (UMH) destek vermesi sonrasında, ancak Hafter'in yenilgisinin tescil edilmesiyle siyasi süreç canlandı. Ä°kinci yanıt ise uluslararası toplumun, 'meÅŸruiyet' kelimesini bir koz olarak sahaya sürüp soruna taraf olan dış aktörleri sessizleÅŸtirmesi, iç aktörlerin ise diÄŸer devletlere bağımlı olması nedeniyle siyasi uyuma zorlanması. Böyle bir ortam Suriye için de saÄŸlanabilir mi? DiÄŸer bir ifadeyle Libya'ya yönelik uluslararası toplumun yaklaşımının bir model olarak Suriye'ye uyarlanması mümkün mü? Böyle bir karşılaÅŸtırma yapmanın özellikle bulunduÄŸumuz dönem içinde yapılmasında fayda var.
 
Aktif tarafsızlık
 
Libya'da siyasi süreci baÅŸlatan ve yöneten kiÅŸi BirleÅŸmiÅŸ Milletler Libya Misyonunu (UNSMIL) vekaleten yürütmüÅŸ olan Stephanie Turco Williams. ABD'nin 'aktif tarafsızlık' sloganıyla yaklaÅŸtığı Libya meselesinde, Rus askerî varlığının bir özel ÅŸirket marifetiyle Libya'da Hafter'e destek vermesi ve Türkiye'nin Libya'da kendine alan açması ABD'nin siyasetini deÄŸiÅŸtirdi. ABD'li diplomat Williams, diÄŸer devletler ve Libyalı taraflar üzerinde 'psikolojik koÅŸullanmaya' dayandırdığı stratejisi vücut bulmaya baÅŸladı. ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un Hafter'e 'iÅŸini çabuk bitir, sivil zayiat olmasın' mesajı verdiÄŸinin ortaya çıkmasıyla ABD'nin Libya'da nasıl bir oyun içinde olduÄŸu anlaşılamamış olsa da Williams süreci baÅŸarıyla baÅŸlattı ve yönetti. Ancak Williams'a Berlin Konferansının 55 maddelik kararının ve BM Güvenlik Konseyindeki uzlaşının referans olduÄŸu bilinmekte. DiÄŸer bir ifadeyle Williams uluslararası toplumun çözüm iradesini arkasına alarak Libyalı aktörleri uzlaşıya zorladı.
 
Suriye meselesinde bahse konu uluslararası uzlaşının eksikliÄŸi kendini hissettiriyor ve iki vakayı birbirinden ayırıyor. Çünkü Libya örneÄŸinde sorunun bölgesel etkileri ve Türkiye ile Rusya'nın Akdeniz doÄŸusunda yeni bir çıkış noktası elde etme olasılığı ABD-Avrupa doÄŸrusalını kaygılandırdı. Suriye'de Rusya'nın Esed Rejimi ve ABD'nin PKK/PYD üzerinden askerî varlıklarını vekâlet yoluyla tesis etmiÅŸ olması; Avrupa'nın meseleyi Japonya kadar uzak bir diyar olarak algılaması siyasi çözümde gönülsüzlüÄŸe neden oldu. Krizin insani kriz baÄŸlamında boyutu ise 'normalleÅŸtirilmiÅŸ' halde. Mülteci ve yerinden edilmiÅŸlerin dramı Rusya'nın pek umurunda deÄŸil, ABD zaten ilgisiz, Avrupa ise mülteci sorunu kadar konuyu deÄŸerlendiriyor.
 
 
Libya'da çözüm için UMH ve Hafter arasında daha önceden kurulmuÅŸ 5+5 MüÅŸterek Askerî Komitesinden siyasi süreç için bir mekanizma olarak faydalanıldı. Aldıkları kararlar kalcı ateÅŸkesin ve ülke içinde ulaşım serbestliÄŸinin önünü açtı. Ayrıca Williams, Komite'nin karar almasında yaÅŸanabilecek sorunları dikkate alarak Tobruk'taki Temsilciler Meclisini alternatif bir müzakere tarafı olarak seçti. Meclis temsilcilerini UMH ile dört farklı ÅŸehirde heyetler ÅŸeklinde görüÅŸtürmesi diplomatik kanalları etkinleÅŸtirdi. Nihayetinde Williams, sivil inisiyatif ÅŸeklinde Libya Siyasi Diyalog Forumunu teÅŸkil etti ve siyasi süreçte kararlarını baÄŸlayıcı kıldı. DiÄŸer bir ifadeyle halk iradesini temsil eden 'kurucu meclis' gibi Forum'a karar alma yetkisi tanıdı. Böyle bir algıya UMH, Hafter, Tobruk'taki Meclis veya diÄŸer devletler itiraz edemedi. Yani 'kendiliÄŸinden' meÅŸrulaÅŸan bir mekanizma yaratıldı. Sonuçta Forum üyelerinin oylarıyla Geçici hükümet kuruldu ve siyasi seçimlere yönelik karar alınabildi.
 
Libya için tesis edilen yöntemin Suriye için kullanılması, diÄŸer bir ifadeyle model olarak alınması bu noktada tartışılmalı. Suriye'de Türkiye, Rusya ve ABD'nin kontrol altında tuttuÄŸu üç bölge mevcut. Siyasi çözüm için bu üç aktörün rızası ve uzlaşısı gerekiyor. Her ne kadar Ä°ran da bu aktörlerin bir parçası olarak görünse de Rusya'nın tavrı daha belirleyici. Öte yandan bu ülkelerle baÄŸlantısı olmayan HTÅž gibi devlet dışı aktörler, DEAÅž ve PKK/PYD gibi terör örgütleri Libya – Suriye karşılaÅŸtırmasını biraz uç noktaya itebiliyor.
 
Bahse konu aktörlerin siyasi çözüm için uzlaÅŸmasında BM'nin 2254 sayılı kararı referans olarak alınıyor. Bu karar, Suriye'de; millî düzeyde güç paylaşımı, yeni bir Anayasa yazılması, terörizm ile mücadele edilmesi ve serbest seçimlerin icrası dahilinde dört farklı konu baÅŸlığının baÅŸarılmasını dikte ediyor. Ancak burada 2254 sayılı kararın farklı okumaları ile karşılaşılıyor. ÖrneÄŸin güç paylaşımından her aktörün çıkardığı anlam farklı. Anayasa Komisyonu faaliyetleri Esed Rejiminin ve Rusya'nın zamana tahvil ettiÄŸi bir beyhude çaba ÅŸeklinde yürütülüyor. Terörizm kelimesi zaten tartışmalı. Çünkü Ruslar ve rejim, masaya oturup görüÅŸtüÄŸü ve uluslararası meÅŸruiyeti olan Suriye Millî Koalisyonu ve Suriye Millî Ordusu'nun terörist olduÄŸu iddiasında. Öte yandan Suriye'nin aslında uluslararası toplum nezdinde meÅŸru tek temsilcisinin Suriye Millî Koalisyonu olduÄŸu da bilinmekte. Seçim konusu biraz daha karmaşık. Lavrov 31 Mart 2021 tarihinde Anayasa yapılmadan seçimin geçerliliÄŸini, büyük bir ihtimalle dil sürçmesi nedeniyle, sorgulamış olsa da Esed iki ay içinde göstermelik bir seçim yapacak. DiÄŸer bir deyimle, kendisini muhtemelen yine yüzde 99 oyla seçecek. O halde Libya modeli Suriye'de uygulanabilir mi?
 
Yeni bir açılım gerekli
 
Libya modelinin uygulanabilmesi için öncelikle uluslararası toplumun, ancak özelde Türkiye, Rusya ve ABD'nin Astana Süreci'ne benzer yeni bir açılım yapması gerekiyor. DiÄŸer bir ifadeyle üç ülkenin ortak bir platform dahilinde görüÅŸmesi ve Suriye meselesinin çözümü için gerçekçi bir yol haritası üzerinde anlaÅŸması ön koÅŸul niteliÄŸinde. Ancak böyle bir senaryonun riskleri var. Birincisi ABD üzerinden PKK/PYD terör örgütünün Suriye'de meÅŸru bir taraf olarak dikte edilmesi. Bu durum Türkiye tarafından kabul edilebilecek bir konu deÄŸil. Ä°kinci risk ise Ä°ran'ın kendi askerleri ve milisleri aracılığıyla sürece meydan okuması. Son olarak ABD ve Rusya, 'istediÄŸini elde etmiÅŸ olma' duygusuyla çözümden ziyade çözümsüzlüÄŸü tercih edebilir.
 
Suriye'de kalıcı çözüm için 2254 sayılı karar istikametinde mutlaka serbest seçimlerin icra edilmesi gerekiyor. Yaz aylarında yapılması planlanan seçimler bu noktada önem kazanıyor. Esed, kendi meÅŸruiyeti için seçimleri 'kendi anlayışıyla' icra edecek. Ancak BM veya AGÄ°T gibi bir uluslararası örgüt himayesinde, yerinden edilmiÅŸ veya mülteci durumuna düÅŸmüÅŸ Suriyelilerin seçimlerde oy kullanabilmesinin saÄŸlanması çözüm yolunda önemli bir adım olabilir. DiÄŸer bir ifadeyle Türkiye, Irak, Ürdün, Mısır veya Avrupa ülkelerinde yaÅŸayan Suriyelilerin oy kullanmasının önünün açılması Libya'da saÄŸlanan siyasi sürecin benzerinin Suriye'de tekrar etmesine neden olabilir. Ancak Esed Rejimi ve Rusya'nın böyle bir siyasi riske girmesi pek olası görünmüyor. Ayrıca Suriyeli muhalefetin böyle bir seçenek için hazır olmadığı da biliniyor. Ancak uluslararası toplum meÅŸruiyet parametresi olarak 'geniÅŸ katılımlı bir serbest seçimin' yapılmasını her halükârda seslendirmek durumunda. Ancak bu seçimin bir geçiÅŸ dönemini içerecek ÅŸekilde yapılması gerekiyor.
 
O halde Libya'da kararlılığın uygulanabilmesi için nasıl bir zorlayıcı gücün bu aktörleri uzlaÅŸtırabileceÄŸi ve hangi parametreler dahilinde Suriye'ye taraf olan devletlerin 'bir adım' geriye çekilebileceÄŸini araÅŸtırmak gerekiyor. Suriye krizinin, devletler üzerinde maliyeti uzlaÅŸma istikametinde baÅŸlı başına bir itici güç. ÇaÄŸa yakışmayan insani dramlara yönelik sivil toplum örgütlerinin baskısı zorlayıcı bir baÅŸka husus. Ancak günün sonunda küresel siyasetin devlerini uzlaÅŸtırmak için baÅŸarılanı emsal göstererek, baÅŸarılamayanı elde etmeye çalışmak gerekiyor. EÄŸer sürecin sonunda Suriye halkının iradesiyle kurulacak bir 'Suriye' kurulmak isteniyorsa -ki mutlaka bir gün kurulacak, Suriye dramına taraf olan devletlerin 'yol açmaktan' baÅŸka bir seçeneÄŸi bulunmuyor.
 
 Dr. Murat Aslan / Hasan Kalyoncu Üniversitesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.